Atilla Aytemur
Darbe girişimi sonrası özellikle dindar kesimlerde, FETÖ’den hareketle cemaat yapılanmalarının devlet, siyaset ve ticaretle kapalı ilişkileri hakkındaki şikayetler bir hayli arttı. Yaşanan vahim duruma ve ortaya çıkan sorunlara yanıt arayanların bir bölümü, çareyi yine inanç alanında bulmaya çalışıyor.
Buna, geçen haftaki yazımda örnekler vererek dikkat çekmiştim. O arayışlarda, Hanefi mezhebinin itikat alanında öne çıkan şahsiyeti İmam Maturidi’nin ağırlıklı olarak adı geçiyordu.
Aslında bu sorunu epey uzun zamandır yaşıyoruz. 15 Temmuz darbe girişimiyle zirve yaptı ve herşey ortalığa saçıldı. Meğer, devletin bütün kurumları ve rejimin kalbi, dini bir cemaat tarafından neredeyse tamamen kuşatılıp ele geçirilmek üzereymiş.
Hal böyle olunca, yaşadıklarımızın doğrudan ve sadece dinle, inanç ve itikat alanıyla ilgili olduğu yönündeki görüş ve değerlendirmelerin durumu tam olarak anlatmadığını; sadece bu hat üzerinden giderek derdimize çare bulunamıyacağını söyleyebiliriz.
Mesele mehdilik, mesihlikle sınırlı kalsaydı…
Çünkü o gece patlak veren olayın, herhangi bir dini sapmayı çok aşan; doğrudan iktidarı yıkmayı, demokratik siyasal sistemi ortadan kaldırmayı, ülkenin geleceğini ipotek altına almayı, hattâ uluslararası emperyal güç odaklarıyla mahiyeti karanlık ilişkiler kurup ülkeyi meçhule sürüklemek gibi hedefleri vardı.
Eğer mesele, insanların samimi inançlarını suistimal eden bir vaizin “mesihlik, mehdilik” gibi hevesleri ve masonik örgütlenme tarzına dayanan eylemleriyle sınırlı kalsaydı, Türkiye’nin bunun üstesinden gelmesi epey kolay olurdu.
İnanç kisveli ama çok daha karanlık bir örgütle, uluslararası boyutu da olan karmaşık bir sorunla yüzyüzeyiz.
Bu gerçekliği gören bir noktadan hareket edilirse, sorunun inançtan kaynaklanan tercihlerle alakâlı olduğu düşünülen boyutuna çözüm aramak ve yeni çıkış yolları bulmak üzere (bu sınırlar içinde) İmam Maturidi’nin görüş ve önerilerine başvurma ihtiyacının duyulması, hem anlaşılabilir bir yönelim olur, hem de oldukça önemli ve ilgi çekici sonuçlar verebilir.
Türkiye’de Müslüman Türklerin ağırlıkla Hanefi mezhebinden oldukları ve kendilerini Maturidi itikadına mensup gördükleri dikkate alınırsa, gündelik inanç yaşamında oldukça uzun zamandır kendine fazla yer bulamayan bu teolojiye geri dönüşün böyle bir vesileyle olması, hakikaten enteresan bir durum yaratabilir.
Şaşkınlık yaratan, dini bir cemaatin işin içinde olması mı?
Malum; Fetullah Gülen Cemaati’nin AK Parti iktidarından uzun süre gördüğü destek ve ayrıcalıklı muameleye rağmen, siyasal ihtirasının son bulmaması ve işi bugüne kadar görmediğimiz gaddarlıkta kanlı bir darbeye vardırması, özellikle iktidarda ve dindar-muhafazakâr yurttaşlarımızda derin bir şaşkınlık yarattı.
Cumhuriyet döneminde ve özellikle 1950’den itibaren on yılda bir gördüğümüz mutat darbeleri yapanlar, hep Kemalist ya da merkez-sağ cuntalardı. Bu durum neredeyse toplumsal alışkanlık haline gelmişti. Dindar-muhafazakâr toplum kesimleri de bunların en azından birkaçının doğrudan hedefiydi.
İlk kez dini bir cemaat darbenin içinde yer aldı ve bizzat örgütleyip yürürlüğe soktu. Bu, söz konusu kesimler için aklın havsalanın alacağı bir durum değildi. Saldırı umulmadık bir yerden gelmişti. Şaşkınlığın bu denli derin olması da bu yüzdendi.
“Bizden” denilenler batağa gömülemez mi?
Yaşanan şaşkınlığı görünce, “bizden” diye bakılan, dillerinden kutsal kelâmları düşürmeyen Gülen Cemaati ve mensuplarının nasıl olup da bu kadar batağa gömüldüklerinin merak edilmesi normaldir. Konunun inanç ve itikat düzleminde de bir izaha ve bu bağlamda vuzuha kavuşturulmak istenmesini doğal karşılamak icap eder.
Üstelik, ilk kez bizim başımıza gelen bir şey de değil bu. Tarihte böylesi savrulmalar yaşayıp doğrudan halk düşmanı haline gelen yığınla tarikat, cemaat ve itikat grubu olduğu az çok biliniyor. Yıllardır Müslüman coğrafyasında da böyle kan döken örgütler var . Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, bazı Afrika ülkeleri… El Kaide, IŞİD, Boko Haram… Hem de çoğu küreselleşmiş ve terörü sistematize hale getirmiş örgütler.
Sorunun esası inanç değil
Böyle “inanç ve itikad” yapılanmalarının demokrasi ve insanlık değerlerinin dışına savrulup, zihniyetlerini terör ve zorbalıkla hakim kılmak istemelerine karşı mücadele sürüyor. Ama bunun her yönüyle yapılması gerektiği, gün geçtikçe daha fazla ortaya çıkıyor.
Kendini bir inanç ve itikad tercihi olarak gösteren bu tür örgütlerin ortaya çıkışının siyasi ve sosyal gerekçeleri farklılık gösterebiliyor. Özellikle inanç temelli anlatıları etkili oluyor. Bu bakımdan onu dikkatlice irdelemek, dayanaklarını çürütmek ve bu yolla oluşturmaya çalıştıkları meşruiyetlerini geçersiz kılmak, kendini o inanç zemininde gören birey, grup, cemaat ve tarikatlar için ihmal edilemeyecek bir görev.
O nedenle, sorunun esası inanç olmasa bile, bu tür “sapmaların” o inanç dünyasının samimi inananlarınca ve cemaatlerince açığa çıkarılmasının toplum için son derece etkili ve faydalı sonuçları olabilecek.
İmam Maturidi bin yıl önce neler söylemiş
İslam teolojisi konusunda bir formasyona sahip değilim. Bu dünyanın dışındayım; bu konularda cümle kuracak ve iddiada bulunacak durumda değilim. Ama konu biraz da onun etrafında döndüğü için, tam da bu noktada, affınıza sığınarak uzunca birkaç alıntıyı dikkatlerinize sunmak isterim. Prof. Hasan Onat’ın, Karar gazetesinden Mehmet Ocaktan’ın köşesine aldığı İmam Maturidi konulu tebliğinden geçen yazımda söz etmiştim. Uluslararası bir sempozyuma sunduğu bu tebliğinde Prof. Onat, İslam inancı ve uygarlığının inşasında İmam-ı Azam Ebu Hanife ve İmam Maturidi’nin akılcı “Ehlü’r-Rey” ekolünün kurucu özelliklerine işaret ediyor. “Yeni bir medeniyet hamlesi için yeni bir bilgi, yeni bir değerler sistemi ve yeni bir din anlayışına ihtiyaç olduğunu söyledik. Bunun için illa da Maturidi’den, Maturidilikten söz edilmesi gerekmediği bilinen husustur” diye eklemekle birlikte, bu teolojinin temel yaklaşımlarını aşağıdaki beş noktada özetliyor:
(1) Din, herşeyden önce bilgi işidir; din alanında güvenilir, sağlam ve savunulabilir bilgiye, her alandan daha fazla ihtiyaç vardır. Maturidi, öncülük ettiği epistemolojik yaklaşımla, din alanında güvenilir bilginin yolunu açmıştır. Medeniyete öncülük edecek birikim, bilimsel zihniyetle üretilen güvenilir ve doğru bilgi ile oluşturulabilir.
(2) Özgürlük ve yüksek güven kültürü, medeniyetin ihtiyaç duyduğu temel alt yapı unsurudur. Yaratıcı yetiler, daima özgür ve güvenli ortamları tercih ettikleri gibi, medeniyetin ihtiyaç duyduğu yaratıcılık, enerji ve sinerji ancak böylesi ortamlarda oluşablir.
(3) Aklın varlığının yeniden keşfedilmesi, güvenilir bilginin esas alınması, yeni bir din anlayışı anlamına gelebilir. Din alanındaki fıtrata uygun sağlıklı gelişmeler, yeni bir uygarlık için umut ışığı olabilir. Tarih bize uygarlığın mutlaka dinle ve din anlayışı ile bir şekilde irtibatlı olduğunu göstermektedir.
(4) Maturidi akla ve özgür iradeye vurgu yaparak kaderci yaklaşımlara karşı çıkmıştır. İmanın, sorumluluğun bireysel olduğu hakkındaki bilinç, her bireyin hakettiği takdirde ve tek başına cennete veya cehenneme gideceği anlayışı, beşeri yaratıcılığın önündeki geleneksel engelleri etkisiz hale getirebilir.
(5) Maturidi, din-şeriat ve din-siyaset ayrımı yaparak, dinin fıtrata uygun yerini anlaşılır hale getirmiş; geleneğin dinleşerek dinin bir takım işlevlerini etkisiz hale getirmesini ve siyasi iradenin yapıp ettiklerini meşrulaştıran bir enstrümana dönüşmesini engellemek istemiştir. Müslümanları içine sürüklendikleri şiddet sarmalından kurtarabilmek de, ancak İslam’ın siyasi meseleleri insanın sorumluluğuna bıraktığının anlaşılması ile mümkün olabilecektir. Maturidi’nin üzerinde durduğu din-şeriat ayrımı, İslam’ın siyasi bir ideolojiye indirgenmesini önleyebileceği gibi, İslam’ın temel kurucu ilkesi olan Tevhid’in Kuran’ın ruhuna /fıtrata uygun olarak anlaşılmasını, Müslümanların İslam Ortak Paydası Bilinci’ne yeniden kavuşmasını sağlayabilir.” ( Prof. Hasan Onat, “Maturidi Teolojisi Hakkında Muhtelif Görüşler”; Uluslararası Maturidilik (Dünü, Bugünü, Geleceği) Sempozyumu, 04.06.2015, Türkistan, Kazakistan).
Mustafa Kemal de Maturidi teolojisine kayıtsız kalmamış
Belli dönemlerde Türk devlet adamlarının İmam Maturidi’den ve onun teolojisinden söz ettikleri biliniyor. Mustafa Kemal de bunlardan biri. Örneğin gazeteci Avni Özgürel, bundan on yıl kadar önce Radikal gazetesinde konuyu gündeme getirip, “Atatürk, Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yazılı kurala dayalı olmamakla birlikte uygulamada benimsedikleri Hanefi-Maturidi itikadına bağlılığın, yeni yapılanmada da sürdürülmesi, dolayısıyla Türk devlet geleneğinin bozulmaması tavrını benimsemiştir” diye yazmış (aktaran Mehmet Zeki İşcan, Gelenekten Geleceğe İslami Düşüncede Yenilik, Kitap Yayınevi, İstanbul, Kasım 2015, s.268-269, dipnot 10).
Vefat etmeden önce Radikal gazetesinde konuyu bir çok yönüyle inceleyen emekli büyükelçi ve MHP milletvekili Gündüz Aktan da “…toplumsal mutabakatı oluşturmak ve yüksek bir medeniyet kurmak için Hanefi-Maturidi etrafında oluşan büyük bir orta alan bulunmaktadır ... Hanefi-Maturidi teolojisi tümüyle demokratik ve laik topluma uyar... Türk halkı sanıldığı kadar Hanefi olsaydı, ya da büyük Hanefi kelamcısı Maturidi’yi izleseydi, daha çok sorumlu bireylerden oluşabilecekti” görüşlerini dile getişrmiş (aktaran Mehmet Zeki İşcan, aynı eser, s. 273, dipnot 21, 22,23).
Yine Gündüz Aktan,” Cumhuriyet laikliği dini reddeden bir laiklik değildir. Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, Atatürk’ün talimatı ile yapılan Kuran tercümesi tefsiri, Cumhuriyetin din anlayışını, Hanefi amel ve Maturidi itikada dayandırdığını göstermektedir” demiş (aynı eser. s. 273, dipnot 24). Aktan başka bir yazısında ise “Diyanet kurulurken Adalet Bakanı Seyyid Bey, Eş’ari’nin değişmez şeriat kavramı yerine, aklın üstünlüğünü savunan Hanefi-Maturidi’yi benimsediklerini ilan etmiştir” diyerek, Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki tercihe dikkat çekmiş (aynı eser, s. 273, dipnot 25).
Bu hususlar hiç şüphesiz konuya vakıf olan kesimlerin bilgisi dahilinde olan şeylerdir. Hanefi mezhebine mensup olanlar, İmam Maturidi teolojisine yakın duranlar, yürütecekleri tartışmalarda bir cemaati böyle bir kanlı darbenin aktörü olmaya iten nedenleri, sergiledikleri dini sapmaları, hatalı yorumları ve bazı bireylerin iktidar hırsıyla mehdileşme süreçlerini değerlendireceklerdir.
Hanefi olmayanlar tartışmaya nasıl katılacak?
Ama Hanefi olmayan, Maturidi teolojisine yakın durmayan, hattâ onu eleştiren, kendini Şafii ve Eş’ari, ya da Alevi, Hıristiyan, Yahudi, Süryani, deist, ateist ve nihayetinde laik olarak tanımlayan geniş bir yurttaş kesimi ne olacak?
Onların da mustarip olduğu bu konuda, sorunlar nasıl tartışılacak ve demokratik çıkış yolları nasıl üretilecek?
Eğer kutuplaşma ve ötekileştirme zaafımıza bu defa da yenik düşmek istemiyorsak, dikkatli olmamız ve ortak bir tartışma zemini yaratmamız gerekir.
Bu da ancak demokrasinin geliştirilmesi için, devletin sivil yapılanmalarla kurduğu ilişkiye saydamlık ve denetleme mekanizmaları getirecek somut öneriler üzerinden yürütülecek tartışmalarla olabilir.
İnanç alanını ise her inanç grubunun kendi içinde yürüteceği tartışmalara ve saydamlaşma çabalarına bırakmak daha doğru olacak. Çünkü inançların doğruluğu veya yanlışlığı üzerine hüküm koyacak bir merci ve hakem olmak bizim işimiz olamaz. Ayrıca böyle bir hakem aramak bizzatihi inanç özgürlüğünün kendisiyle bağdaşmaz.
Geniş katılımlı tartışma
ve demokratikleşme reformu lâzım
15 Temmuz darbe girişimi nasıl kitlesel bir direnişle püskürtüldüyse, bir daha böyle durumlara meydan vermeyecek bir demokratik rejimin inşası için yapacağımız tartışmayı ve geliştireceğimiz demokratik prensipleri de aynı şekilde, geniş katılımlı süreçlerle gerçekleştirmeliyiz.
Bunun da yolu, başta gelen yolu, yeni, demokratik ve katılımcı bir anayasadır. Böyle bir anayasayla inançların, kültürlerin, dillerin, etnisitelerin, yerel birimlerin, sivil toplum yapılanmalarının eşitlik ve özgürlüğünü, daha fazla gecikmeden güvence altına almalıyız.
Karar ve müzakere süreçlerine bütün yurttaşların katılımını sağlayan yeni bir demokratik siyasal rejim doğrultusunda reformlara girişmeliyiz.
OHAL’le nereye kadar?
Türkiye OHAL’le fazla gidemez. OHAL’i uzatmak yerine, bir an evvel olağan sürece geçilmelidir. Önüne geleni suçlu ilan etmeden, barı pavyonu güvenlik sorunu görüp yasaklamak gibi saçmalıklara başvurmadan, FETÖ ve darbe zanlılarını artık olağan mekanizmalarla yargı önüne çıkararak hükümet etmek mümkündür.
Son iki - iki buçuk aydır toplum kutuplaşmadan ve ötekileştirmeden kurtuluyoruz diye umutlanırken, mahiyeti oldukça tartışmalı yüzyıllık mevzuları gündeme getirip koştura koştura aynı kulvara dönmenin anlamı ne? Bunun kimseye bir yararı olamayacağı yeterince görülmedi mi?
Medyayı ve ekranları topluca karanlığa gömmek olacak iş değildir. Atanmış kayyumlardan medet umarak bir mesafe alınamaz. İktidardan beklenen, haksızlığa uğramış memurların, akademisyenlerin, aydınların, öğretmenlerin, polis ve ordu mensuplarının, gazetecilerin, iş adamı ve esnafların, öğrencilerin mağduriyetlerini daha fazla geciktirmeden gidermektir.
Demokrasi, özgürlük, katılım herşeyin olmasa bile birçok şeyin ilacıdır. Bu ilaç arayan için çok uzaklarda değil.
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022