Atilla YAYLA
Ölüsevicilik (nekrofili) marazî bir hâl. Hayat değil ölümü, canlıları değil ölüleri sevme eğilimini; hayatın yok edilmesi, canlılara yaşama imkânı bırakılmaması arzusunu ifade eden bir terim.
Ölüsevicilik çeşitli alanlarda ve seviyelerde karşımıza çıkabiliyor. Bireysel tezahürlerinde sevdiğini öldürüp onunla vakit geçirme olayları bile var. Toplumsal tezahürleri ise daha ağır sonuçlara yol açıyor. Ölüseviciler adeta bir hayatı tahrip makinasına dönüşebiliyor.
Hitler’in de bir ölü sevici olduğu söylenir. Führer, Almanya’nın II. Dünya Savaşı’nı kaybedeceğinin anlaşılması üzerine geri çekilen Alman birliklerine terk ettikleri her yerde insanların yaşaması için gerekli her şeyin yok edilmesi yolunda emir vermişti. Ne garip! Alman “hayat alanı” felsefesini saldırganlığın ve yayılmacılığın gerekçesi yapan ırkçı bir kafa sonra hayatı yok edici bir kafaya dönüşmüş…
Cizre, Silopi ve Sur gibi yerlerde ölüsevicilik iş başında. PKK okulları ve hastaneleri yakma, bölgeden göç eden insanlara ateş açma emri veriyor. Sebebi, bölgede tek iktidar odağı olmak ve destek vermeyen Kürtleri yıldırarak kendine bağlamak. Bunu yapmakla Vietnam iç savaşındaki Vietkong çetelerinin yöntemini kullanmış oluyor. Onlar da halkı korkutarak kendi saflarına katmaya çalışmışlardı.
PKK üstelik en çok oy aldığı yerlerde hendekler kazarak ve hendeklerin arkasına, mahallelerdeki evlere silahlı adamlar yığarak özyönetim ilan etti. Türkiye devleti de her devletin yapacağı gibi buna karşı şiddetle cevap verdi. Devletin kullandığı şiddetin gözlenmesi, haksız ve aşırı şiddetin sorgulanması şart, zira alandaki görevliler verilen emirlerin dışına çıkarak şiddet kullanmada sınırları aşabilir. Bu yüzden, devletin silahlı görevlilerinin ne yapıp ettiği gözlenmeli ve sorgulanmalı.
Ancak, olan bitenin sorumluluğunu sadece devlete yıkmak hem bir çarpıtma hem de bir kolaycılık. Özyönetim iddiası olmasa bile devlet hendek kazıp alan işgal eden silahlı gruplarla uğraşmak zorunda Görevi bu. Bu görevin ifası insanların canının, malının, hareket özgürlüğünün korunması için gerekli. Aksi takdirde devletin meşruiyeti ortadan kalkar. Nitekim, bölgede bu ölçekte devlet şiddeti hendekler yokken ve silahlı adamlar özyönetim ilan etmemişken başlamadı. Kürt halkının önemlice bir kesimi de hendeklerde simgelenen şiddete dayalı PKK/HDP siyasetine destek vermiyor
PKK/HDP çizgisi ne yapmak istiyor? En çok sevdikleri Kürtler ölü ve evini barkını terk etmek zorunda bırakılmış Kürtler mi? Silahlı adamlar özyönetimi hangi hakka ve meşruiyete dayanarak iddia ve ilan ediyor? Halkın bu karara katılacağını, destek vereceğini nereden biliyorlar? Yaptıkları bir dayatma değilse ne?
Son on beş yılda Türkiye Kürt sorununun çözümü yolunda önemli adımlar attı. Birçok reform gerçekleştirdi. Ret, inkâr ve imha politikaları terkedildi. Belki de en önemlisi, demokratik siyasetin önünün açılmasıydı. Bugün Meclis’te grubu bulunan bir Kürt partisi var. Özyönetim dâhil, her talep siyaseten dile getirilebilmekte. Bu şartlar altında anti demokratik yollarla özyönetim ilan etmek ve şehir savaşını kışkırtmak niye?
HDP bölgede 103 yerde belediye başkanlıklarını elinde tutmakta. Türkiye demokrasisi ne mutlu ki buna izin vermekte. Bu belediyeler bölge halkına şimdiye kadar hangi hizmetleri verdiler? Tüm belediyeler dökülmüyor mu? En temel hizmetler dahi aksamıyor mu? Kürt halkına katkıdan bahsediyorlar. Belediyeler Kürt sanatına, kültürüne, diline, edebiyatına hangi katkıları yaptılar? Büyük katkılar yapmak istediler de engellendiler mi? Uzun vadede Kürt halkı için kültür ve edebiyatın geliştirilmesinden daha önemli ne olabilir?
Devlet şiddetinin gözlenmesi ve murakabe altında tutulması gerektiğini söyledim. Ancak, devletin tümüyle yanlış yaptığını veya aşırı şiddet kullandığını söyleyenlere de sormak istiyorum: Hendek kazıp silah kullanarak meşru otoriteyle egemenlik yarışına girişilen bir yerde ne kadar devlet şiddeti gerekli ve meşrudur?
Bunun ölçüsünü/ölçülerini biliyor musunuz? Daha az şiddetle veya hiç şiddet kullanmadan hendekler nasıl kapattırılabilirdi? Yerleşim birimleri silahlı adamların işgalinden nasıl kurtarılabilirdi? Havaya konuşmayın, demagoji yapmayın, bize ipucu verin ki ne dediğinizi anlayalım ve haklı bulursak destekleyelim.
PKK’nın bu ölüseviciliğinin ve ona doğrudan yahut dolaylı destek verenlerin her ölümden en az devlet kadar sorumlu olduğu gerçeğini hiç kimse, hiçbir şey gizleyemez.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019