A.Turan ALKAN
Başbakan’ı dinlerken hep Peter Prensibi’ni hatırlıyorum. J. Peter ve R. Hull tarafından 1968’de kaleme alınan ve “The Peter Principle” adlı mizahi incelemeyle özdeşleşen bu prensibe göre her çalışan, yetersizlik göstereceği noktaya kadar yükselme eğilimi [hırsı] taşır.
Akademisyenlerin, hele hele iyi akademisyenlerin idari ve siyasi bakımdan yeterli olup olamayacakları ayrı bir bahistir; lâkin fakîr-i pür taksîr’e göre gözünün biriyle akademik dünyanın kendine mahsus zevklerini takib eden birinin öte yandan bilumum radarlarıyla idari ve siyasi pozisyon kollaması, bir nevi ‘kendi kendine intihar’ vaziyetidir ve bu tarife uyan bütün eski arkadaşlarımın bu tesbitten ötürü alınganlık göstermeleri gerekir. Ne var ki yurdum insanında, tıpkı Eflâtun gibi bilge/kralların iyi yönetici olabileceklerine dair bir bâtıl inanç kökleşmiş bulunuyor. Bu inancın ‘butlan’ını Sayın Davutoğlu’ndan önce isbat eden haylice zayiâtımız vardır; ismen tâdâd etmek iyi olurdu da yerim dar.
Sayın Davutoğlu’na geliyorum: Stratejik Derinlik adlı eseriyle, “Bu adamdan iyi dışişleri bakanı olur” kanaatini uyandırması -insaf olunsun!- onun suçu değildi. Şüphesiz siyasette etkili olmayı ve yükselmeyi kendisi arzulamış ve o andan itibaren Peter Prensibi’nin kapsamına girivermiştir: Dışişleri bakanı olarak verdiği kararların isabetsizliğinden artık kendisi değil, itâ âmiri sorumludur. Böylece Sayın Davutoğlu yetersizlik göstereceği görevlere tâlib olup kürrevî buudda başarısızlığa uğrayarak Peter Prensibi’nin altını bir kere daha çizmiş bulunuyor. Kendisini, önce dışişlerine, ardından ‘iyi iş çıkardın, aferin; bu yolda devam et” dercesine başbakanlığa tayin eden zât, onu sadece Yunus Emre Enstitüsü veya bilemediniz TİKA Başkanlığı’nı yürütmek konusunda iknâ edebilseydi şüphesiz herkes için daha iyi olacaktı. Üstelik ciddiyim de...
30 Mart seçimlerinden önce dönem başbakanının sesi kısıldığı için Konya’da vekâleten kürsüye çıkması, yakın tarihin dramatik bir dönüm noktasıydı. O mitingde Sayın Davutoğlu’nun, sadece kendisini değil, partililerini de ‘iyi hatip’ olduğuna inandırması, hitâbetten ne anlaşılması gerektiği hususunda ülkemize vahim bir bunalım yaşandığının da canlı göstergesi oldu. Konuşmalarında liselerin edebiyat kolu başkanlarını hatırlatan hissî, hamâsî ve fena halde teatral bir edâdan kurtulamıyor. Mefhumun muhalifinden hareketle Türk halkının siyaseten yeterlik yerine, kahramanlık şiiri okuyan liseli genç edâsını tercih ettiğini görmek öğretici olmuştur.
Hamâset de neticede bir tarzdır ve Sayın Davutoğlu’nun bir Ömer Nâci, bir Hamdullah Subhi derecesinde nutuk irâd etmesini beklemiyoruz; ondan beklenen şey basittir: Bu iş için iyi bir tercih olmadığını düşünsem de Başbakanlık görevinin gereklerini yerine getirmesi, yani eski tâbirle hükûmet etmesi kâfi olacaktı ve daha önce Sayın Davutoğlu için beyaz bir sayfa açılması gerektiğini de belirtmiştim. Cumhuriyet tarihinin en tartışılır dışişleri bakanı olsa da, başbakanlık için tazelenmiş bir krediyi hak ediyordu. Ne var ki bu iyi niyet yaklaşımını, “İstemem eksik olsun; bizim aklımız bize yeter!” diyerek ‘geriye’ iade etti. Şimdi gittiği her yerde, matah bir şeydir zannıyla, içini bir türlü dolduramadığı ‘usta malı’ şeyler söyleyerek memlekette bir ‘başbakanlık problemi’ olmadığını isbata çalışıyor ama durumu ümitsizdir. Putinvâri bir tabii liderlik hülyâsıyla gittiği her yerde Türkiye’nin iki ayağını bir pabuca sokan demeçler veren reisicumhura, “Cumhurbaşkanı isen, anayasal çerçevedeki yerine dön ve hükûmeti bana bırak; yok başbakanlığa doyamadıysan al emânetini ve bizi de hükûmet ediyor gibi yapmaktan kurtar!” diyebilecek bir pozisyonu da yok. Başbakanlık ve sair bakanlar, artık fiilen “riyâset”in sekreteryası oldu ve onun döktüğünü toplamakla muvazzaftır.
Başa dönüyoruz; neydi Peter Prensibi?
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016