Cansu Çamlıbel
Artık emin olabiliriz, Ankara’nın adına ‘çözüm’ ya da ‘barış’ dememek için direnip işi sadece terörden kurtulmaya endeksleyen ‘insiyatif’i başından beri içerden çok dışarıyı, yani Suriye dosyasını ‘halletmeyi’ hedefleyen bir siyasi hamle. İsrail’in fanatik, şuursuz ve gerçeklikten kopuk yaşayan siyasetçilerinin hezeyanları AKP hükümetinin bu projesini, Türkiye kamuoyuna satma çabasının kaldıracı olarak kullanılmaya çalışılıyor. İşin sahibi de ilk günden beri aslında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan.
Elbette projenin kalbinde MHP’nin sahaya sürülerek toplumun, ‘radikal’ diye algılanacak olası adımlara hazırlanması var. MHP lideri Devlet Bahçeli, kendisine biçilen rolü oynamaya hevesli olmasaydı buralara kadar zor gelinirdi. Zira buradan skorla çıkma ihtimali gözlerini kamaştırdığı için projenin yürürlüğe konulmasına karşı çıkmayan Erdoğan’ın süreci ne kadar uzaktan ve neredeyse gönülsüz yürüttüğünü görmemek imkânsız. Hakiki manada bir toplumsal heyecan, bırakın heyecanı hakiki bir merak dahi yaratılamamış olmasının arkasında da tam bu var; Erdoğan’ın ikircikli ve mesafeli duruşu.
Erdoğan, Diyarbakır'da
Hükümet medyasının bir süredir sanki Erdoğan bugüne kadar söylediklerinden farklı bir şey söyleyecekmiş gibi köpürtmeye çalıştığı, hafta sonunda yapılan AKP'nin Diyarbakır 8. Olağan İl Kongresi’ne de ‘dağ fare doğurdu’ diye bakabiliriz. Zira bu insiyatiften PKK’nın kendini lağvetmesi dışında bir beklentimiz olmaması gerektiğini söyleyen, ‘barış’tan falan asla bahsetmeyen Erdoğan’ın kendisi oldu.
“Altını çizerek ifade etmek istiyorum ki; bu, sadece ve sadece büyük ve güçlü Türkiye hedefinin önündeki en son engellerden birinin devreden çıkarılmasıdır. Bu, Kürt kardeşlerimizle ilgili bir konu da değildir. Sadece terör örgütünün tasfiye edilmesiyle sınırlı bir husustur. Çünkü, son 22 yılında gerçekleşen pek çok reformla, sessiz devrimlerle, ülkemizin asırlık sorunları birer birer ortadan kaldırılmıştır.”
Erdoğan’ın Diyarbakır konuşmasından alıntıladığım yukardaki üç cümlenin her biri hem devletin pozisyonu açısından hem de Abdullah Öcalan ve hareketinin tüm unsurları açısından bir kaç soru sormamızı zorunlu kılıyor.
-Eğer konu ‘Kürt kardeşlerimizle’ ilgili değilse neden muhatap Abdullah Öcalan?
-Eğer ortada müzakere yoksa, DEM heyeti Öcalan biraz sosyalleşebilsin diye mi İmralı’ya gönderiliyor?
-Eğer Türkiye’de yaşayan Kürtlerin sorunları son 22 senede Erdoğan’ın söylediği gibi tamamen ortadan kalktıysa, bunun böyle olmadığını savunan bir siyasi hareketin temsilcilerini ‘insiyatif’in taşıyıcısı haline getirme ihtiyacı neden duyuluyor?
-DEM Parti heyetini İmralı’ya gönderen hükümet, Öcalan’ın Kürt sorununun çözümüne ilişkin önerilerini dikkate alarak Kürtlerin hak ve özgürlüklerine dair adım atmayacaksa, tam olarak ne yapacak? Öcalan’dan beklenen Ukrayna’daki ateşkese katkı mı?!
-Öcalan’ın kendi hareketi açısından hiçbir ‘siyasi’ kazanım görmeden, sadece kendisinin serbest kalması karşılığında, önce Haseke ve Kamışlı’yu sonra da Kandil’i dağıtabileceğine Erdoğan ve Bahçeli gerçekten inanıyor mu?
Erdoğan’ın Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum dün, “Yeni anayasa olursa ilk dört maddeye dokunulmayacağı, Türk Milleti ve Türk Vatandaşlığı isimlerinden vazgeçilmeyeceği defalarca ifade edildi” diye hatırlatma gereği duydu. Ancak hükümetin ‘pazarlığa ilk 4 maddeyi dahil etmeyiz’ pozisyonu, bu insiyatifin anayasaya hiç dokunmadan sonuca ulaşmasının imkansız olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Zaten Uçum aslında neredeyse her pazar X üzerinden yayımladığı yazılarla, üzerinde çalıştıklarını anladığımız anayasal düzenlemelerin hangileri olduğuna ilişkin ziyadesiyle ipucu veriyor.
Öcalan’ın 2013-2105 arasındaki çözüm sürecinin daha ilk toplantılarından birinde DEM’in öncüllerinden BDP’nin heyetine “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” diyen Anayasa’nın 66. Maddesi konusunda kendi değişiklik önerisini not aldırdığını kamuoyuna sızan görüşme zabıtlarından biliyoruz. Öcalan’ın 66. Madde ya da Kürtlerin ana dilde eğitim garantisi için düzenlenmesi istediği 42. Madde konusunda bugün artık hiçbir talebinin olmayacağına inanacak kadar saf mı görünüyor Türkiye toplumu?
2013-2015 denemesinin içinde yer almış bir isimle yaptığım özel sohbette, “Geçen hafta yapılan açıklamalara baktım, 2015’te bıraktığımız yerdeler” demesi boşuna değil.
Sadece en bariz olanlarını yukarda sıraladığım soruların, halk arasında hak ettiği biçimde tartşılmasının önüne geçmek için psikolojik ve yasal sınırlamalarla medyanın hizaya çekilmesi, çelişkilerden bahsetmeye teşebbüs edeceklere karşı linç mangalarının hazır tutuluyor olması bu insiyiatifi hayata geçirenlerin, memleketin demokratikleşmesi gibi bir derdinin olmayacağını net biçimde gösteriyor.
Normal şartlarda barış ihtimalinin sadece konuşulmasına dahi heyecanlanacak bizlerin heyecanlanacak yerlerimiz yaralı, yaralar açık. Normal şartlarda otoriterleşmenin panzehiri olabilecek bu süreç de iyi tanıdığımız bir nobranlıkla, otoriter bir tonda dayatılıyor, o kadar. Toplumsal bir dönüşümün dinamosu olma potansiyeli taşıyan kesimlerin katkısı hükümetin umrunda bile değil.
Değil, çünkü şu an için hükümetin sanki asıl derdi ‘biz içerde çözdük görüntüsünü’ Trump’a yetiştirmek.
Erdoğan-Trump
Malumunuz Donald J. Trump tam bir hafta sonra bugün 20 Ocak’ta Beyaz Saray’a yeniden giriş yapacak. Trump’ın direksiyon başına oturması öncesinde herkes kendince hazırlığını yaptı, Ankara da ABD’nin güvenlik bürokrasisi de. Bu arada son haftalarını yaşayan Biden yönetimi, Suriye’deki gidişat konusunda Trump’ın ‘geçiş ekibini’ neredeyse günlük bazda bilgilendirmeye devam etti. Basite indirgersek, gidenler Trump’ın Suriye’den paldır küldür çıkmasının önüne geçecek bir çerçeve hazırlamaya çalıştı. Zaten aslında Trump ile beraber gelecek kadronun büyük çoğunluğu Suriye konusunda gidenlerden farklı düşünmüyor. Nitekim Trump’ın kulağına fısıldananların ne olduğunu 7 Ocak’taki basın toplantısında kendi ağzından duyduk; “Erdoğan kendi adamlarını Suriye’ye çeşitli şekilerde ve çeşitli isimler altında soktu ve şimdi yönetimi ele geçirdiler.”
Trump bunları söylerken her ne kadar bir kaç kez Erdoğan’ın güçlü bir lider olmasından ve onunla iyi geçindiğinden dem vursa da aslında Suriye’deki mevcut durumu tam olarak onayladığı anlamına gelebilecek bir şey söylemedi. Dahası yıllardır diline pelesenk ettiği “Suriye’deki askerlerimizi çekeceğim” cümlesini bu sefer kurmadı. Onun yerine “Çekip çekmeyeceğimi size söylemeyeceğim çünkü bu askeri stratejinin bir parçası” demeyi tercih etti.
Trump’taki bu ton değişikliğinin ilk sebebi, Şam’da idareyi ele geçiren HTŞ’nin cihatçı geçmişinden kaynaklanan güvensizlik ve İsrail’in Suriye’yi de içine alan güvenlik tasarrufları. İkincisi ise Ankara’nın YPG’nin omurgası üzerine oturan Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) karşı topyekün bir operasyon başlatma tehdidi. Trump’ın son sözlerinin satır aralarında bu ihtimalin yeniden gündeme gelmesinden duyduğu hoşnutsuzluğun izleri var.
Ankara-Washington hattındaki pazarlıkta son durum
AKP hükümeti ise bir yandan operasyon tehdidini canlı tutarken bir yandan da Türk ve Amerikan Dışişleri arasındaki pazarlıklarda SDG’nin operasyonsuz dağıtılmasını sağlamaya çalışıyor. Edindiğim bilgilere göre ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşar Vekili John Bass’in Ankara temasları sırasında Türk tarafı, Amerikalıların ‘çok tuhaf’ bulduğu bir teklifi masaya getirmiş. Türk tarafı önce, “SDG’yi dağıtın, Suriyeli olmayan YPG unsurları Suriye’yi terk etsin, siz de gidin, IŞİD’li mahkumların ve ailelerinin tutulduğu kampların kontrolünü bize verin” demiş. Bunlar zaten Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın geçen hafta çıktığı CNN Türk yayınında söylediği şeyler. Ancak Amerikan tarafı “Siz gidin, yerinize biz gelelim” teklifine “Bir dış gücü bir diğeriyle değiştirince Suriye kendi başına ayakta duran egemen bir ülkeye mi dönüşecek?” diye tepki göstermiş. Bu tür bir durumun Suudi Arabistan başta olmak üzere Suriye’ye büyük yatırım yapan Arap ülkelerini ayağa kaldırabileceğini de hatırlatmışlar. Bunun üzerine Türk tarafı, “O zaman bizimle birlikte Arap ülkerinin katkı vereceği bir Arap lejyonun da SDG’nin boşaltıcağı bölgenin kontrolüne ortak olmasını teklif edebiliriz” minvalinde bir formülden bahsetmiş.
Amerikan tarafının izlenimi, Ankara’nın bu formülü HTŞ lideri El Şara ile ya da Riyad ve Doha ile gerçek manada istişare etmeden kendilerine söylemiş olduğu yönünde. Hatta Şara ile görüşen bazı Amerikalı yetkililere göre, HTŞ lideri Ankara’nın gölgesinde rüştünü ispatlamasının zor olacağının farkına varmış durumda.
Trump, Erdoğan, El Şara
Öte yandan ABD tarafı da, Ankara’nın besleyip büyüttüğü eski Özgür Suriye Ordusu’nun, yani şimdiki Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) da lağvedilip Şam’daki orduya entegre edilmesini bekliyor. “Suriye’nin meşru ve merkezi tek bir silahlı gücü olacak ve SDG ona entegre olacaksa, SMO neden aynı prosedürden azade tutulsun?” diye soruyorlar. Henüz bu soruya Ankara’dan yanıt alamışlar.
Devam eden pazarlıklarda ortaya koyduğu tavırdan anladığım, Ankara baskın bir tavırla Trump’ı koltuğa oturur oturmaz Suriye’nin kuzeyinde kontrolü tamamen kendilerine terk etmesi noktasına getirmeye çalışacak. Tam da bu yüzden, içeride Öcalan insiyatifinde zamanla yarışıyor. Öcalan’ın en geç mart başında bir ‘silahları gömme’ çağrısı yapmasının Trump nezdinde ellerini güçlendireceğine inanıyorlar. İçerdeki ve dışardaki müzakerelerin zamana yayılmasının sonuç almayı güçleştireceğinden kaygılanıyorlar sanki.
Trump evreninde ne kadar etkili olduğunu bildiğimiz İsrail lobisinin ABD Başkanının kulağına üfleyecekleriyle, Erdoğan hükümetinin ültimatomlarının kafa kafaya yarışacağı bir döneme giriyoruz.
Suriye’den çıkması istenilen YPG’liler İran’a geçerse?
Bu arada biz yine 2013’teki İmralı görüşmelerinin kamuoyuna yansıyan tutanaklarından bir bölümü hatırlayalım. Öcalan diyor ki: “Komisyonlar kurulacak. Hakikat komisyonu da kurulacak. Akil Adamlar denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak…Çekilirsek gerilla biter görüşüne katılmıyorum. Şu an Suriye’de 50 bin, Kandil’de 10 bin, İran’da 40 bin var.”
12 sene sonra bugün…akiller heyeti yok, herhangi bir komisyon kurulacak mı onu da henüz bilmiyoruz. Ama sayıları biraz farklılaşmış olsa da üç ülkedeki PKK’lı varlığı devam ediyor. Bu şartlar altında Öcalan, Ankara’nın istediğine yakın bir çağrı mı yapar yoksa kendine manevra alanı bırakacak şekilde zamana mı oynar?
ABD’nin çekildiğini, SDG’nin büyük bölümünün Şam’da kurulacak orduya entegre edildiğini düşünelim, kuzeydoğuda sınırları epey daralmış da olsa bir bölgenin Kürtlerin idaresine bırakılması pazarlığını ilerki yıllara bırakalım. Ve buradan devam edelim…Suriye’den çıkacak YPG’lilerin mesela İran’a geçmesi durumunda, sorun buharlaşıp tarihin sayfalarına mı gömülür, yoksa Türkiye açısından başka bir cephede mi derinleşir?
Soruların yanıtları bizde yok, Ankara’nın hepsine yanıtı olduğu konusunda ise şüpheliyim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.05.2025
28.03.2025
24.03.2025
4.02.2025
13.01.2025
16.12.2024
18.11.2024
10.09.2024
10.07.2024
26.04.2024