Ekrem DUMANLI
7 Haziran seçimlerine bir gün kalmış. Tarafsız (!) cumhurbaşkanı yine meydanlarda.
Açılış üstüne açılış yapmanın getirdiği coşku (!) arasına bir de Ankara programını sıkıştırmış. 12 senedir Başkent'te yaşadığını, artık kendisini Ankaralı hissettiğini söylüyor. Ardından muhalefet partilerine giydiriyor ve taşı gediğine oturtuyor: “Pazar günü sandıkları patlatıyoruz değil mi?”
Sandıkları patlatmak!
“400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün” ile başlamıştı macera. Vatandaşın 400 vekil vermeyeceği anlaşılınca, “330 verin bari” noktasına gelindi. O da zor gözükünce 276 vekil ile tek başına iktidar olmayı talep ettiler. 400 vekil talebiyle başlayan “huzur” formülü, şu cümle ile hitama ermişti: Sandıkları patlatmak. Yani? Halk iktidar partisine anahtarı teslim edecek, “milli irade” bu şekilde tecelli edecek ve Türkiye, başkanlık sistemine geçecekti.
Halk, devlet imkânlarının seferber edildiği, muhalefet partilerinin adaletsiz uygulamalarla haksızlığa maruz bırakıldığı seçimde AK Parti'nin elinden mührü aldı. Son birkaç senedir ayyuka çıkmış yanlış politikalarına dur dedi. Aslında AK Parti ile beraber Tayyip Erdoğan'a ağır bir ceza kesti seçmen. O kadar ki anayasa gereği tarafsız olmaya mecbur ve mahkûm olan Erdoğan'ın meşruiyeti bile tartışılır hale geldi. Neden? Siyaset üstü olma mecburiyetini bir kenara bırakıp seçimlere bu kadar müdahil olduğunuzda ortaya çıkan milli irade, sizin için bir çeşit güven oylanmasına dönüşür. Birkaç ay önce yüzde 52 ile cumhurbaşkanı olmuş ve anayasaya bağlı kalacağına yemin etmiş; sonra kalkıp meydan meydan dolaşmış “sandıkları patlatma” andı içirmişsiniz ve ancak yüzde 41 alabilmişsiniz!
Sandıklar Erdoğan'ın istediği gibi patlamayınca neler oldu; hatırlayın lütfen. Erdoğan günlerce dışarı çıkmadı, konuşmadı, ekranlarda görünmedi. 5 gün sonra yaptığı açıklamada ise sağduyu çağrıları vardı. Ego aleyhine cümleler sarf etti hatta. Yani, tevazuya davet ediyordu.
Erdoğan'ın ve partisinin şoktan çıkması uzun sürmedi. Toplamda yüzde 60 oy alan muhalefet partileri arasında görüş ayrılıkları vardı. Buradan yola çıkan bazı siyasîler, milletin vermediği anahtarı altın tepsi içinde Erdoğan'a teslim etti. Şimdi müstafi bir hükümet var Türkiye'de; ancak, sanırsınız 400 vekil çıkarmış. Bakanların pek çoğu milletvekili bile değil şu an; ama tek başına iktidar olmuş güçlü bir hükümet üyesi gibi kararlar alıyorlar. Buna sebep olan muhalefete bravo! Halkın iradesine zıt kararlar alındığı halde armudun sapı üzümün çöpü mesabesinde işlerle uğraşan bazı parti yetkilileri büyük bir hayal kırıklığına yol açıyor... Her neyse...
7 Haziran'da seçmen vasıtasıyla sandığı patlatamayanlar şimdi planlı kaos vasıtasıyla o patlamayı gerçekleştiriyor. Kibir aynen devam ediyor. Uzlaşma türünün yerini sataşma, saldırma, aşağılama aldı yeniden. Terör patladı, aldı başını gidiyor. Düne kadar iktidarın kalemli/kravatlı gardiyanları tarafından dokunulmaz/eleştirilemez hale getirilen çözüm sürecinin yürütüldüğü masa tepetaklak edildi. Üstelik iktidar tarafından yapıldı bu tekmeleme. Neden? 7 Haziran seçimlerinden 400 vekil çıkarabilselerdi bu feci manzara çıkacak mıydı karşımıza?
Seçimde halk AK Parti'yi ve Ak Saray'ı temelden ırgaladı. 2071'e kadar (!) tek başına iktidarda kalmaya kendini ikna etmiş bir parti için 7 Haziran bir çözülme sürecidir. Ders çıkarılmaz, AK Parti'nin kuruluş felsefesindeki demokratik çizgisine dönülmezse bu parti de bitecek; bu partiyi çatışma ve kutuplaşmanın merkezi haline getiren öncü kadrolar da. Halkın verdiği dersi anlamak ve onu içine sindirmek yerine, siyaset mühendisliğine soyunmak; hatta o küçük hesaplar uğruna terörden medet ummak, sadece memleketi felakete sürüklemez, sorumluları da siyasette mevta haline getirir...
Varını yoğunu sandığa borçlu olanlar, çareyi sandıkları patlatmada görüyorsa ve “milli irade”yi hiçe sayıp rakiplerini siyasi entrikalarla bertaraf etmek istiyorsa o her daim kutsadıkları sandıktan çok daha ağır bir yenilgi çıkacağını unutmamalı. Hak hukuk askıya alındıktan, devlet imkânları bir partiye râm edildikten, sırf kazanabilmek için her türlü baskı ve zulüm yapıldıktan sonra ortada demokrasi mi kalır. Sandığı patlatan, kendini patlatmış olur vesselam...
Çocuk mu kandırıyorsunuz!
Seçimlerden zaferle çıksaydınız ve 400 vekil ile başkanlık sistemini inşa etseydiniz çözüm sürecine bitti diyecek miydiniz?
Çözüm süreci adını verdiğiniz ve devlet sırrı diye herkesten itina ile sakladığınız yol haritasında hatalar yapıp PKK'yı güçlendirdiğinizi kabul ediyor musunuz?
PKK yeni militanlar kazanıp vergi toplarken, yol kesip trafik kontrolleri yaparken TSK ve Emniyet'in elini kolunu bağlamadınız mı?
Çözüme karşı olmadığı halde bazı endişelerini dile getirenleri topyekûn hain ilan etmediniz mi?
Önce KCK operasyonları yaptırıp Kürt siyasetçilerine arkadan kelepçe taktırıp afişe eden ve onları hapse attıran; daha sonra bütün KCK üyelerini serbest bırakıp polisleri zindanlara attıran; şimdi tekrar ve yeniden KCK operasyonları yaptıran siz değil misiniz?
Defalarca yapılan görüşmeler sonunda Dolmabahçe'de mutabakat imzalandığını kamuoyuna duyuran ve kameralar karşısında zafer pozları eşliğinde demeçler verenler şimdi yaptıkları müzakereyi ve anlaşmayı inkâr ediyor, kim inanır bu apaçık yalana...
7 Haziran'a kadar PKK'nın her eylemine hükümet ve şakşakçıları tarafından sıcak bakılıyordu. Dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala, örgüt heykel diktiğinde “Fiber glas maddeden yapılmış basit bir heykel.” diyerek PKK'ya güzellemeler yapıyordu. Şimdi seçimde HDP barajı aştı diye söylenen keskin sözlerin inandırıcılığı olabilir mi?
Seçim sürecinden önce kendini müzakerelerin mimarı gibi takdim eden Yalçın Akdoğan'ın seçim sonrasında ‘çözüm sürecinin ancak filmini yaparlar artık' demesini ve o sözlerden sonra terör senaryosunun devreye girmesini kim bir tesadüf olarak görebilir?
Nice zamandır PKK emrine girmişçesine paralel politikalar üretenlerin seçim yenilgisi sonrasında “paralel paranoyasına” başvurarak masum insanları karalamasına utanmazlığın dibe vurması denmez de ne denir!
Daha düne kadar her gün PKK ve Öcalan'a methiyeler dizerek örgüte dair en küçük eleştirileri bile hazmedemeyen kadroların bugün HDP'yi hedef seçmesini ve Selahattin Demirtaş'ı terörist ilan etmesini kim ahlakî bulabilir?
“Erken seçim olacak da ne değişecek?” sorusuna manidar bir sırıtma ile cevap verenlerin bugün hortlatılan terör ve kaos eylemleri ile bağının olmadığına kim ikna olur?
Tarihin en büyük yolsuzluk olayı ile ilgili bir kuryenin yaptığı şahitlik “paranın yüzde 4'ü siyasîlere gidiyordu” tespitine dayanıyordu. Terör olaylarının tam o esnada patlaması ile bu korkunç itirafın örtbas edilmesi arasında bir tesadüf olduğunu kabul etmek mümkün mü?
İran'daki Zencani dosyasının ucu bizdeki büyük yolsuzluk soruşturmasının simge ismine dayanmışken terör birden tırmandı ve yolsuzluk dosyası unutturuldu. Bunun bir planlamaya denk gelmediğini kim gürül gürül söyleyebilir?
IŞİD denen bela 31 insanı birden katletti ve HDP'nin sağduyu çağrılarına rağmen PKK misillemeler yaptı. Öteden beri iddia edilen derin devlet-PKK bağını yok sayma imkânı var mı? Yaşanan onca facia IŞİD vahşetinin derin bağlantılarını gölgeleyebilir mi, unutturabilir mi?
Fatura Demirtaş'a kesilebilir mi?
IŞİD bombacısının 31 genci öldürmesi ile başlayan terör sarmalı PKK'nın yaptığı korkunç eylemlerle büyük bir kaosa dönüştü. Bu durumda kaçınılmaz olan şu idi: Bütün terör örgütlerine karşı gereken müdahale yapılmalı; böyle bir mücadele ortaya konulurken de toplumdaki muhtemel ayrışma ve kutuplaşmanın önüne geçilmeli, sade vatandaş incitilmemeliydi. Terörün asıl amacı zaten toplumu birbirinden nefret eder ve savaşır hale getirmek değil mi?
Yandaş medya ve akıl hocalarının yaptığı nedir peki? 1- IŞİD terörünü unutturma. 2- PKK lideri Öcalan'ı kutsamaya, aklamaya paklamaya devam etme. 3- HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ı hedef tahtasına koyma.
Seçim öncesi HDP üzerine oyunlar oynanmış, parti binalarına bombalar gönderilmiş, kışkırtıcı eylemlerle parti taraftarları sokağa dökülmek istenmişti. Seçime birkaç gün kala Diyarbakır mitinginde patlatılan bombanın amacı HDP'yi PKK haline getirmek ve misilleme yapılmasını sağlamaktı. Demirtaş, hep sağduyu çağrısı yaptı; hâlâ da yapıyor. Hal böyle iken Demirtaş'ı bütün şiddet olaylarının sorumlusu gibi göstermek, apaçık siyasî bir manevradır. Peki amaç nedir? Öcalan'ı Demirtaş'a karşı kışkırtmak da yüzde 10 barajını aşan ve AK Parti'yi tek başına iktidar olmaktan mahrum eden HDP'yi parçalamak anlamına geliyor. Kürt sorununu çözeceğim iddiası ile her seçimde oy devşirenler, “çözüm süreci” sloganlarıyla PKK'yı güçlendirip uluslararası aktör haline getirenler Demirtaş'ı siyaset dışına itmeyi; bunu gerçekleştirmek için de Öcalan'dan yardım almayı planlıyor. Sebep? HDP'yi tam ortasından ikiye bölmek ve barajın yol açtığı tek başına iktidar olma tutkusunu sürdürebilmek...
Siyaseti dıştan gözlemleyen, adil ve tarafsız analiz yapmak için çırpınan bir insan olarak söylüyorum: Yakın dönemli bir seçim ihtimalinde rakibini yok etme uğruna terörü siyasî malzeme yapıp karakter suikastına başvurmak toplumsal dokuyu bozmaktır. Değmez.
Demirtaş üzerinden yürütülen soruşturmalar, suçlamalar, terörle mücadele maksadına binaen yapılmıyor. Eli kolu uzun zamandır bağlı tutulan TSK, o mücadeleyi şu an yapıyor zaten. Siyaset mühendislerinin odağında HDP'nin olması ve Demirtaş'ı linç etmek üzere kampanya yapılması, siyasetin ayak oyunlarından ve önümüzdeki seçimde tek başına iktidara yürümeyi planlamaktan başka bir şey değil.
Demirtaş'ı da eleştirin ey yandaş medya ve onun akıl hocaları; ancak hiç kimsenin zekâsıyla alay etmeyin. HDP barajı aşmasaydı ve Demirtaş “Seni başkan yaptırmayacağız” cümlesi ile kitleleri arkasına almasaydı bu ithamlarla hiç karşılaşmayacaktı. PKK'ya asla sıcak bakmayan, HDP'ye oy vermeyen ve asla vermeyecek olan insanlar da çevrilen tezgâhın, oynanan filmin farkında. Terörle mücadele başka bir şey; planlı terörün yol açtığı kaosla siyaset mühendisliği yapmak başka bir şey.

Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015