Etyen MAHÇUPYAN
Henüz üç gün önce teşekkür ettiğimiz birinden şimdi de özür dilemek durumunda kalmamız akıl karıştırabilir. Ancak bu üç günün sonunda Akşener’i yenilmişlik, hatta ‘tongaya düşürülmüşlük’ duygusu içinde bıraktığımız açık. Diyeceksiniz ki biz bir şey yapmadık, Masa’dan böyle bir karar çıktı. Doğru, ama Masa’dakiler siyasi deneyim sahibi kişiler olarak Akşener’in isteğini yerine getirmişçesine ‘pişkin’ bir davranış sergileyebilir. Dolayısıyla özür bize düşüyor…
Masa’dan çıkan son anlaşma Akşener’in isteğine cevap olarak geliştiriliyor ama onun niyetini yansıtmadığı gibi, varmak istediği hedefin tersine bir yönü işaret ediyor. Ama hayatta maalesef ‘neye niyet neye kısmet’ şeklinde özetlenebilecek durumlar da var ve genellikle niyet sahibinin kendi konumunu ve muhataplarının becerisini yanlış değerlendirdiği zaman yaşanıyor.
Bandı geri saralım…
Perşembe (2 Mart) toplantısı bittiğinde Masa’daki liderler bir deklarasyon kaleme alıyor ve imzalıyorlar. Ardından yemeğe geçiliyor. Yemek sohbetinde de herhangi bir liderden memnuniyetsizlik beyanı gelmiyor, deklarasyona geri dönme ihtiyacı hissedilmiyor. Derken aradan takribi 15 saat geçiyor ve Akşener içini ‘devşirme siyaset, kişisel ikbal hesapları, kuyruklu yalanlar’ ile doldurduğu meşhur ‘sıtma’ metnini basına servis ediyor.
Ve tabii biz de merak ediyoruz: Acaba o 15 saatte neler oldu? Akşener kimlerle konuştu? Çünkü söz konusu metnin İYİ Parti yetkili kurullarından geçmediği anlaşılıyor. Adı bilinen, üstü düzey partililer metni kimin yazdığını bilmediklerini itiraf ediyorlar. Birkaç ihtimal var… Ya o gece Akşener bir anda siyasi ‘tevafuk’ sonucu aldığı ilhamla bir idrak yaşayıp, istediğini elde edememiş olmanın öfkesini kâğıda geçiriyor, ya da birileri ona niye öfkelenmesi gerektiğini hatırlatıyor. Yazılan metnin İYİ Parti yetkili kurullarından kimsenin okumasına gerek duyulmadan açıklanması da ilginç, ama milliyetçi partiler için olağan diyerek geçelim.
Nitekim Bahçeli’nin Erdoğan’a sunduğu cumhurbaşkanlığı sistemi teklifi, ya da yüz maddelik anayasa taslağı da MHP’nin ‘yetkili’ kurullarındaki kişilerce sonradan ‘muttali’ olundu. Anlaşılan eli kalem tutan birileri devletin ‘âli’ çıkarları söz konusu olduğunda gocunmayıp siyasete belirli partiler üzerinden müdahil olmayı seçebiliyor.
Akşener bu türden bir telkin altında kalmamış olsa bile, ortalıkta dolaşan özel bir hassasiyetin kokusunu almamazlık edemiyoruz. Akşener ve muhtemelen devletin içindeki belirli bir cenah Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını istemiyor. Niye acaba? Alper Görmüş’ün son yazısında altını çizdiği üzere Kılıçdaroğlu bir yandan devlet imkânları üzerinden yaratılan yolsuzlukların üzerine gitmeyi, öte yandan Kürt meselesini normalleştirecek bir vatandaşlık arayışını ve de Batı ile yeniden güvene dayalı ilişkiler kurmayı hedefliyor.
Diğer deyişle geçmiş yazılarda Yeni İttihatçılık diye tanımladığım rejim arayışının üç temel damarı: Devlet (güç ve rant), kimlik (vatandaşlık ve Kürt meselesi) ve Batı karşıtlığı (uluslararası hukuktan kurtulmuş bir bağımsızlık hevesi). Ancak devletin ülkeyi İttihatçı tasavvurdan uzaklaştırabileceği için Kılıçdaroğlu’nu istemediğini iddia edebilmek, en azından bunu hayatın akışı içinde gözlemlemeyi gerektiriyor.
Eğer öne sürdüğüm iddiayı ciddiye alacaksak meselenin Kılıçdaroğlu’nun adaylığı değil, kazanması olduğu açık. Kazanamayacak bir Kılıçdaroğlu’nun aday olması herhalde İttihatçı devleti rahatsız etmez. Asıl tehlike kazanma ihtimali belirdiğinde ortaya çıkar. Nitekim saha araştırmaları yapan Roj Girasun geçenlerde bir tv programında ilginç bir detayı hatırlattı: 2022 Temmuz öncesinde İmamoğlu ve Yavaş’ın Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla oy aldığını, ancak o tarihten itibaren Kılıçdaroğlu’nun yükselişe geçtiğini, halen oyu en hızlı yükselen aday olduğunu ve belediye başkanlarını yakaladığını söyledi. Peki, Akşener’in ‘kazanacak aday’ arayışı ne zaman başlamıştı? Girasun bunun da Temmuz 2022’ye gittiğini vurguladı.
Yani Kılıçdaroğlu kazanamıyor gözükürken Akşener ‘kazanacak aday’ peşinde değilmiş… ama Kılıçdaroğlu kazanacak gibi gözüktüğü andan itibaren ‘kazanacak aday’ arayışına girmiş. Diğer deyişle Akşener’in derdi İmamoğlu ve Yavaş’ın cumhurbaşkanı olması değil, onlar üzerinden Kılıçdaroğlu’nun engellenmesi gibi gözüküyor.
Aynı programda Girasun Akşener’in 2018 yılında da devletin hazzetmediği adayın (Abdullah Gül’ün) kazanacak olduğunun görülmesiyle birlikte işbirliğini bozduğunu hatırlattı.
Hafta sonu malum televizyon kanallarını izleyenler ilave bir duyguya da sahip olmuş olabilirler. Çünkü o zamana dek devlet hassasiyeti gayet yüksek olan birçok yorumcunun yüzünden düşen bir parçaydı… İYİ Parti’nin Masa’dan ayrılmasına üzülmüş gibiydiler. Oysa (yine kendi beyanlarına göre) muhalefet daha da zayıflamış, birlikteliğini korumakta aciz kalmış, ülkeyi yönetemeyeceği ortaya çıkmıştı. O halde bu memnuniyetsizliğin nedeni ne olabilirdi?
Bana öyle geliyor ki İYİ Parti olmadan da (maazallah!) HDP oyları sayesinde muhalefetin seçimi kazanabileceğini öngörmeye başlamışlardı. Ama belki daha ‘derin’ düşünenleri ya da bu yönde bilgi sahibi olanlar, Akşener’in olmadığı bir Masa’nın elden kaçabileceğini, gerektiğinde kontrol edilemeyeceğini düşünüyordu.
Bu endişeye destek verecek şekilde İYİ Parti’den kopuş ve istifaların başladığı, tabanda tepkilerin oluştuğu da ortaya çıkmıştı. Masa’dan bu şekilde ayrılan İYİ Parti’nin belki de barajın altına doğru inme ihtimali olabilir miydi? O durumda muhalefetin Meclis’te ‘istenmeyecek’ bir güce sahip olması nasıl engellenecekti?
Pazar akşamına geldiğinde İYİ Parti kurmayları ‘geri dönüş’ imkânı için kıvranmaktaydı. Masa’nın bazı kurmayları ise Akşener’e ‘reddedilmesi güç’ bir teklif sunma hazırlığı içindeydi. Kamuoyuna anlatılanlardan öğrendiğimize göre, İmamoğlu ve Yavaş’ın ismi cumhurbaşkanı yardımcısı olarak zikredildi, Akşener bunların ‘özel konumda ve icracı’ olmalarını istedi, ‘buyrun gelin Masa’da konuşalım’ cevabını aldı ve o noktadan sonra görünen sonuçtan kaçınamadı.
Masa’da herkesin tahmin edebileceği üzere parti liderleri belediye başkanlarının ‘ayrıcalıklı’ konumda olma teklifini reddetti. Daha önceden herkesin zaten onaylamış olduğu üzere bütün parti başkanlarının cumhurbaşkanı yardımcısı olacağı tescil edildi. Ve belediye başkanlarının halen görevde olmaları, yerel seçimin yakınlığı, söz konusu başkanların müstakbel cumhurbaşkanı ile aynı partiye mensup olmaları nedeniyle Kılıçdaroğlu’na inisiyatif alanı açıldı. Yani meşhur 12. Madde… Belediye başkanlarının cumhurbaşkanı yardımcılığının zamanına ve içeriğine Kılıçdaroğlu karar verecek.
Onları hiç cumhurbaşkanı yardımcısı yapmayabilir mi? İsterse yapmayabilir… Onlara çok basit görevler verebilir mi? İsterse verebilir… Ama niye böyle davransın? Tabii kendi belediye başkanlarının gerçekten de bir bütün olarak Millet İttifakına ve ayrıca CHP’ye bağlılığından eminse.
Sonuçta Akşener (muhtemelen bazı telkinlerden de esinlenerek) Masa’yı zor durumda bırakmaya heveslendi, ancak ‘kündeye gelen’ kendisi oldu. Kılıçdaroğlu’na alternatif olarak gördüğü belediye başkanlarının kaderi Kılıçdaroğlu’na terk edildi. Bu kişilerin gelecek seçimlerde aday olup olmayacakları bile gizliden gizliye tartışılacaktır.
Akşener belediye başkanları üzerinden Kılıçdaroğlu’nu ve dolayısıyla Masa’yı vesayet altına almayı denemiş gözüküyor. Aynen Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’ndaki rolüne benzer şekilde Millet İttifakı’nın sınırlarını çizme hevesinin cazibesine kapılmış (ya da kaptırılmış) olabilir. Tabiri caizse sanki Millet İttifakı’nın ‘Bahçelisi’ olmak istedi ama karşı taraf herkesi şaşırtacak ölçüde maharetli çıktı. (Bu açıdan bakıldığında siyasi manevra yeteneği açısından Erdoğan’ın beceremediğini Kılıçdaroğlu becerdi diyebiliriz belki de…)
Dolayısıyla kendisini muhalefette gören herkesin Akşener’e özür borcu var. Niyet o değildi, ama sanki kandırılmış gibi oldu. İsteğinin hayata geçeceğini sandı ve tam da bunu elde edeceği noktada, muhalefet içindeki göreceli siyasi gücü elinden kayıp gitti. Belki de pazartesi günkü toplantıya giderken neyle karşılaşacağını belli belirsiz öngörmeye başlamıştı. Yine de konduramamış, ya da oradan (ikinci kez) geri dönüşün kendisini ve partisini bitireceğini anlamış olabilir. Akşener’in yapmaya çalıştığına ‘tuzak’ denmeyebilir ama tuzak özellikleri olduğu açıktı ve başkaları için tasarladığı ‘pozisyon sıkışıklığına’ şimdi kendisi düştü.
İsteyen birkaç güne sığan bu siyasi anaforu Akşener’in duygusallığına, fazla kurnazlığına, gizlenen egosuna, siyasi beceri eksikliğine ya da muhakeme yanlışlarına bağlayabilir. Ama şu kadarını söyleyebilirim: Yaşananı izleyen ‘deneyimli’ siyaset erbabı bundan daha fazlasının, arka plan ilişkilerinin olabileceğini hesaba katarak konuşuyor. Muhtemelen bizlerden çok daha fazlasını biliyorlar…
Şimdi seçime doğru ‘taze’ bir yola çıkılıyor ve (eğer bütünlüğünü sürdürürse) Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması, gerektiğinde Meclis’te çoğunluğu mobilize etmesi en muhtemel sonuç olarak gözüküyor. Bakalım Erdoğan’ın ortakları bu duruma nasıl bir yanıt verecek, nasıl bir strateji geliştirecekler.
Çünkü aksi halde onların da hissettiği üzere ‘siyaset’ yaklaşıyor…
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023