Hakan TAHMAZ
Kürdistan 3 ay içinde kan gölüne döndü.
Çocukların katledilmesi haberlerinin ardı ardası kesilmiyor. Televizyon ve gazete haberleri, duyduklarımız ve gördüklerimiz son günlerde insanın aklına “ne oluyoruz insanlıktan da mı çıkıyoruz” sorusunu getirmeye başladı. Buzdolabında saklanan çocuk cenazelerin yerini sokak ortasında günlerce bekleyen insan ölülerine bıraktı. Her tarafa yasadışılık hâkim oldu. İnsanlık ve toplum vicdanı tıpkı Taybet İnan’ın günlerce sokakta bekletilen cansız bedeni gibi yerlerde sürünüyor.
Herkes birbirine “ne zamana kadar böyle gidecek ve bunun sonu nedir” gibi sorular soruyor. Bu soruların çok sık sorulmasının iki temel nedeni var. Birincisi tarafların izlediği siyasetin sürdürülemez olması ve bu politikalardan memnuniyetsizlik. İkincisi ise uygulanan politikaların ve pratiklerin nereye doğru evirileceğinin öngörülememesidir. Kısacası dehşet ortamının yarattığı korku, tepki, belirsizlik gelecek kaygısını büyüttü. İç savaşın eşiğinde insanlarımız büyük bir çaresizlik yaşıyorlar.
Bu kaos ve karmaşa ortamında Kürd siyasal hareketinin temsilcilerinden son bir haftadır “batı neden ses çıkarmıyor, böyle kardeşlik olur mu? gibi eleştiri, serzeniş, sitem sesleri yükseldi. Haksız oldukları söylenemez. Ankara’yı Kürd korkusu, batıyı devlet zulmü korkusu sardı. Kürdistan’ın ise korku zincirini parçalayalı çok zaman oldu. Gecen gün bir Kürd genci, sosyal medyada “benim dedem Kürd ölemediği için gözü açık gitti, ben aç da olsa Kürd olarak ölmek istiyorum” yazmıştı. Bu gencin duygu hali tekil bir vaka değil.
Batıda ise Kürd kıyımına tepkinin boyutu yerlerde sürünüyor. Bunun birçok nedeni var. En başta gelenlerden birisi girişte ifade etmeye çalıştığım sürecin karakteriyle bağlantılı olan yönüdür. Bunun üzerinden atlandığında sorulara doğru yanıtlar bulmak imkânsızlaşıyor.
Ancak insanlarımızı böyle düşünmeye iten en büyük etmenlerden birinin de Gezi direnişi efsanesi olduğu çok açık. Soruların içinde zaman zaman yer alan Gezi direnişi göndermesi bunun göstergesidir.
Gezi direnişinin bir benzerinin neden gelişmediğinin sorgulanması doğru bir yaklaşımdır. Ancak öncelikle hareketinin içinde yer alanlarının beklentilerine yatkın ve çapta bir kalkışmanın yaşanmadığının ortaya çıktığının kabul etmek gerekir. Gezi direnişi üzerine yapılan methiyelerin ve yığınakların isabetsizliği veya abartılı olduğu hemen sonrasında yapılan 4 ayrı seçim ortaya çıkardı. Gezi’de insanları harekete geçiren ve yön veren düşünce AK Parti karşıtlığıydı. Bu Kürd barışı veya çözümüne yaklaşım için çoğu kez yeterli olmayıp aksine sınırlayıcı olmaya devam etti. Direniş sürecindeki bayrak, zafer işareti gibi simgelerle yan yana duruşlar bunu aşmaya yetecek vakalar değillerdir. Bu bir ilk temastı. Bunun kıymetini kavrayamamak bugün gezi direnişinden geriye toplumu kayda değer bir tortunun dahi kalmamasına yol açtı. Tıpkı Hrant Dink’in katledilmesinin toplumda yarattığı büyük infialden geriye çok az bir şey kaldığı gibi.
Özcesi Kürd hareketinin temsilcilerinin bu sorgulayıcı sitemkâr ve yer yerde suçlayıcı yaklaşımları Gezi direnişinin abartılı ve hoyratça değerlendirmelerin etkisi altında.
Benzer yanıltıcı değerlendirme Çözüm Süreci’ne toplumun desteği konusunda da yapıldı. Çözüm Süreci’ne desteğin %70 olduğu çok sık yazıldı çizildi. Ama bu desteğin büyük bir kısmının PKK’nin silah bırakmasına, küçük ama önemli bir kısmının ise Kürdlerin Kürd olmaktan kaynaklanan egemenlik haklarını kullanmalarına olduğunun ayrımında olunmadığı gibi.
Batının sorunu devlet aklıyla hesaplaşmamış olmasıdır. Batı da devlet aklı gibi Kürd sorununa güvenlik eksenli yaklaşıyor. Eşitlik ve adalet anlayışıyla değil. Bu nedenledir ki batının sessizliğine şaşılmamalı. Batı için Kürdler ve devletin güvenliği söz konusu olunca gerisi teferruat olmaya devam ediyor. Bunla yüzleşmeye cesareti olamayanlar sorun yaşamaya devam ederler.
Hakan Tahmaz
(BasNews)
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
25.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
11.07.2025
21.05.2025
1.04.2025
20.02.2025
1.02.2025
29.12.2024