Hilâl KAPLAN

Namussuzlar!
30.12.2012
4209

 Hatice Daşlı'nın adını belki duymadınız bile. Çünkü çok önemli meselelere boğulmuş gündemimiz içerisinde, onun hikâyesine de herhangi bir 'üçüncü sayfa' haberinden daha fazla yer verilmedi.

Hatice, daha 14 yaşındayken ailesi tarafından zorla evlendirildi. Bu evliliği ancak bir yıl sürdürebildikten sonra, boşanıp ailesinin yanına geri döndü. Fakat bu sefer de kuzeni olacak iki namussuz tarafından tecavüze uğradı. Hamile kaldığı öğrenilince de öldürüldü. Naaşı geçtiğimiz günlerde Batman Çayı'nda bulundu, karnındaki dört aylık bebekle birlikte...

İnsan gibi yaşamasına müsaade edilmeyen Hatice'ye bir cenaze merasimi bile çok görüldü. Gusül aldırılıp kefenlenmeden, kara bir ceset torbası içinde, akşam karanlığında, iş makinelerinin attığı toprakla defnedildi. Cenazesinde hiçbir akrabası yoktu; sadece kadınlar vardı. Hatice'nin neler yaşadığını çok iyi bilen başka kadınlar... Bu menfur cinayete ilişkin azmettirici olduğu şüphesiyle dedesi G.D., amcaları H.D. ve E.D. dahil yedi kişi gözaltına alındı. Tecavüzcüler ise kayıp... Dava neticesinde suçluların kim olduğunun ortaya çıkacaktır ama kısasın 'insanî' olmadığı gerekçesiyle kaldırıldığı bir ülkede, bu tecavüz ve cinayete karışmış namussuzların ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları şart.

Türkiye'de her yıl bin civarında kadın kocaları, eski kocaları, babaları, erkek kardeşleri/akrabaları, nişanlıları veya sevgilileri tarafından öldürülüyor ya da intihara sürükleniyor. Maktüllerin çoğunluğunu zorla evlendirilmeye veya dayak yemeye direnen ya da boşanmak isteyen veya boşanmış kadınlar oluşturuyor. Evlilik dışı ilişki yaşadığı veya sevdiği kişiye kaçtığı için öldürülen kadınlar da var. Sebep ne olursa olsun, sonuç değişmiyor ve bu zulmün adı "namus cinayeti" olarak konuyor.

Namus, kadim Yunanca'da "yasa" anlamına gelen "nomos" kelimesiyle irtibatı olduğu düşünülen değerli bir kelime. Ancak günümüzde namusa, "ırz" kelimesine indirgenerek sadece kadına ve kadın üzerinden erkeğe ait olan bir kavram muamelesi yapılıyor. Böyle olunca da İslâm'ın öngördüğü anlamından oldukça uzaklaştırılmış bir biçimde anlaşılıyor.

İslâm dini, ırzı kulun kendisinin koruması gereken bir nitelik olarak anlatıyor. Örneğin Nur suresinde önce erkeklere sonra da kadınlara seslenilerek şöyle hitap ediliyor:

Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. (...) Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (...) Ey mü'minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz! (Nûr, 30-1)

Ayetlerden anlaşılacağı gibi, namusuna ve ırzına sahip çıkmak kadın veya erkek tüm müminlerin görevidir. Kadının namusu, erkeğin namusundan daha az veya daha fazla önemli değildir. Kadının namusu üzerinden erkeğin, erkeğin namusu üzerinden kadının namusu 'kirlenmez'. Kadın veya erkek tüm kullar yapıp ettiklerinden sadece kendileri sorumludurlar.

İslâm'a göre bir kulun namusu, diğerininki üzerinden tanımlanmaz veya etkilenmez. Ancak günümüz toplumunda, Hatice'nin başına gelenlerde olduğu gibi bazı erkekler bu kelimeyi zulümlerine paravan yaparak namuslarını kanla 'temizliyorlar'. En çok da esas namussuzun kendileri olduğunu gizlemek için...

"Namus" gibi kıymetli bir kelimeyi kullanarak gencecik kadınların hayatlarının beş satırlık bir habere indirgenmesinin engellenmesinde, devletin üstlenmesi gereken sorumluluk kadar önemli olan, bu fiilin ve katillerin toplum nezdinde de lanetlenmesidir. Bu minvalde "namus"u İslâm'ın öngördüğü asıl anlamına rücu ettirmek elzemdir. Çünkü namus da, insan hayatı gibi, cahillerin eline oyuncak edilmeyecek kadar kıymetlidir.

 
Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar