Kemal CAN
ABD ve ardından Rusya ile sağlanan mutabakatlarla, planlanan ve beklenenden çok daha hızlı biten askeri harekatın siyasi sonuçları konusundaki yorum ve tartışmalar da öne çekildi. Bu çerçevede geçen haftaki yazıda başlattığım tartışmayı biraz daha sürdürmek doğru olacak. “Makarnadan savaşa iradesiz seçmen inancı” başlığında, iktidarın yaratabildiği olağanüstülükler ve özellikle kolay hareketlendirebildiği milliyetçi hezeyanlarla her zaman ve garantili sonuçlar alabileceği inancı sorgulanıyordu. Özellikle de daha önce başka gerekçelere dayalı benzer yorumları küçümseyenlerce bu inancın nasıl yeniden üretildiğinden söz ediliyordu. Parti destekçilerinin ve genel olarak seçmen kalabalığının, ait oldukları/kılındıkları “sosyoloji” üzerinden kolayca yönlendirilebildiği ve iradelerinin şüpheli olduğu inancı, demokrasinin güçsüzlüğü, lüzumsuzluğu veya tehdidi gibi farklı biçimler alarak geniş bir kullanıma açılıyor.
Savaş, beka, harekat, güvenlik, terör gibi kelimelerin bolca geçtiği her teyakkuz halinin iktidarın oylarını artıracağı, etrafındaki konsolidasyonu güçlendireceği düşünülüyor. Genel olarak doğru bir önerme olmasına rağmen bu siyasi sonucu, iktidarın her ihtiyaç duyduğunda para çekeceği ATM gibi algılamak biraz sorunlu ve geçen haftaki yazıda işaret edildiği gibi kanıtları da zayıf. Fırat’ın doğusuna dönük operasyon başlamadan önce de –bu harekat bir siyasi vaat olarak gündemdeyken- bu hamlenin iktidara önemli bir destek getireceği iddiaları gündemdeydi. Meselenin başından itibaren bir iç politika meselesi olması saklanan bir durum değildi ama biraz abartılı yorumlanıyordu. Muhalefetin ve CHP’nin desteği de bu gerekçeyle bir “siyasi önlem” olarak açıklanıyordu. Operasyon fazlasıyla erken ve fazla zafer gürültüsü çıkartmaya uygun olmayan biçimde sonuçlanınca –hala ısrarlı savunucuları olsa da- bu öngörünün güvenirliği ve iddiası biraz zayıfladı.
Yapılan yanlışlara, atılan basiretsiz adımlara, siyasi yetersizliklere sonradan “ikna edici” gerekçe bulma işi, bazen “sosyolojiye” bazen algı operasyonlarına bazen de karışık zemine ihale ediliyor. Şu veya bu biçimde “muhalefet” tarafında yer aldığı iddiasında olanların bir kısmı, milliyetçiliği iktidara bırakmama, toplumsal mutabakattan ayrı düşmeme gerekçesini hala kullanıyor. Baştan muhalefet edilirse iktidarın oy desteğini çok büyüteceğini, böyle davranarak oyunun bozulduğunu söylüyorlar. Diğer bir kısım ise, harekata verdikleri desteğin karşılığını tam alamadıkları gerekçesiyle, tekrar “muhalefet” saflarına dönmeye çalışıyor. İktidarı milliyetçilik konusunda sollayarak sıkıştırabileceklerini düşünenler bu tarafta. Bir de “çarpık stratejikler” diyebileceğimiz bir grup var. Harekata karşı çıkmayı sadece Kürtlerle temasla ilişkilendiren bu yaklaşımda, zaten başka seçenekleri olmayanlar bir yere gidemeyeceklerine inanılıyor.
Siyasi alandan kaçmaya “sosyolojik” veya siyasi gerekçe bulanlarda vaziyet daha anlaşılır. Ancak tıpkı seçmen iradesizliği meselesinde olduğu gibi, siyasi aktörlerin neredeyse değişmez bir katılıkta pozisyonları olduğu ve bu mecburiyetler yüzünden onların da iradesiz olacağı fikri daha geniş bir destek buluyor. Bazen fıtrat meselesi, bazen ideolojik biçimlenme, bazen de “tarihi rol” değişmezlik iddiasının dayanağını oluşturuyor. Siyaseti diğer aktörlere göre biçimlenen mecburiyetlerle rasyonalize etme yaklaşımı en yaygın olanı. Tıpkı bütün siyasi davranışları insanı ve her türlü varoluş biçimini devreden çıkartan “sosyolojiler” ile açıklamada olduğu gibi değişemeyecek pozisyonlar ve roller var. Bu bakış açısına göre, siyasette “doğru olan”, ilkesel bir zemine değil, kurulan oyuna göre saptanır ve oyunlar genellikle fazla karışıktır. Bu komplocu deterministlerin kullanmayı en sevdikleri soru da: “Ne yapabilirdi?” Bu soruya pozitif bir içerik yükleyenler de, negatif bir fonksiyon biçenler de aynı sonuca varır. Yapılan her şey, başka seçenek olmadığı için veya zaten yapmaya memur edilenler tarafından yapılmaktadır.
Seçmen bloklarının iradesiz topaklar halinde hareket ettiği inancına, bütün siyasi aktörlerin de fıtratları veya görevleri gereği mecburiyetlerle davrandığı fikri eklenince, siyasi alanı daraltmaya çalışanlara fazla iş kalmıyor. Suriye meselesinde, son olarak harekat tartışmalarında da bunun çok çarpıcı örneklerini gördük. Mesela CHP’yi arkalamaya çalışanlardan da, onu kıyasıya eleştirmek isteyenlerden de aynı cümleyi duyduğumuz oldu: “Ya ne olacaktı?” Bu ortak cümle tamamen başka niyet ve hedefler peşinde olsalar da, hem şartlara hem de tutuma tartışılmaz bir meşruluk sağlıyor. Fakat seçmen tabanlarına olduğu gibi, siyasi aktörlere de değiştirilemez, zorlanamaz fonksiyonlar ve davranış kalıplar yüklemek, siyasi alanı daraltmaya katkı yapmakla kalmıyor, müdahale imkanını da kısıtlıyor. Eğer küsmek dönüştürücü bir siyasi eylem biçimi olarak önerilmiyorsa, “başka türlü yapılamayacağı” inancına hem seçmen hem siyasi aktörler düzeyinde şüpheyle yaklaşmak gerekir.
Siyasi alanı açan siyasi müdahaleler konusunda, Prof. Yüksel Taşkın’dan ödünç alarak, “hiçbir demokrasi demokratlar çoğunluk olduğu için getirilmemiştir” sözünü tekrarlamak gerekir. Özgürlük, barış, adalet ve benzeri bütün kuvvetli siyasi talepler için de aynı şey söylenebilir. Siyasi müdahale demokratların, barış yanlılarının veya adaletli insanların çoğunluk olduğu bir zamana ertelenemez. Bunun aksi, siyasi alanın çoğunlukçu tahakkümle kapatılmasından yana olanların tezidir. Başka tür sorularla veya mecburiyetlerle sıkıştırılan, yönlendirilen aktörler, sorular değiştirilerek ve mecburiyetler tartışmaya açılarak davranışlarını değiştirmeye, ikna edilebilir ya da zorlanabilir. Kürtlerin çok haklı tepkilerine özel bir ayrıcalık tanıyarak, Suriye konusunda yaşananların böyle bir fırsat yaratabileceğini de düşünmek gerekir. Çünkü muhalefetin (özellikle CHP’nin) saçma bir acelecilikle, çizilen pozisyonda hizalanması, beklenenden daha kısa sürede bir siyasi boşluğa dönüştü. Bu boşluğun politika dışı aktörlerden alınabilmesi, siyasi dinamiklerin müdahale iştahına bağlı olacak.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025
19.11.2024
11.11.2024
7.11.2024
2.11.2024
3.09.2024
14.06.2024
20.04.2024