Levent Gültekin
Afrin operasyonunu başarı görüp bunu kutlamak için lokum dağıtan öğrenciler ile böyle bir olay için lokum dağıtmanın yanlış olduğunu söyleyen öğrenciler arasında çıkan tartışmaya devlet müdahale etmiş, onlarca öğrenciyi tutuklamıştı.
Devletin Afrin’e müdahalesini doğru bulmayan öğrenciler tutuklandı.
Bu öğrencilerin geçen hafta yapılan duruşmasına katıldım.
Hakikaten insanın canını yakan, umudunu kıran, yaşama sevincini körelten bir tablo vardı.
Mahkeme hakiminin çocuklara yönelttiği suçlamalara dikkat ettim.
“Slogan attın mı”, “Alkışlı protestoya katıldın mı”, “Filan sloganın yazılı olduğu pankartın yakınında durduğunu gösteren fotoğraflar var, buna ne diyorsun” gibi insanı hayrete düşüren türden, manasız suçlamalar vardı.
“İnsanı hayrete düşüren türden” diyorum çünkü alkışlı protestonun, slogan atmanın, pankart taşımanın suç sayılması, bunun için gencecik çocukların aylardır hapiste tutulması, gelinen durumun vahametini göstermesi açısından önemli.
Evlatları tutuklu olan anne babaların o üzgün, o kırgın, o çaresiz, o tedirgin halleri…
Çocukların ifadelerini dinledim.
Gözaltına alınış şekillerini, karakolda gördükleri onur kırıcı muameleyi anlattılar.
Polis, slogan atmakla suçlanan gencecik bir kız çocuğunun evini sabaha karşı basıp evdeki kardeşlerini yere yatırıp darp edip kızı gözaltına alıyor.
Bir diğer öğrenci ise gözyaşlarını tutamayarak karakola götürüldükten sonra elbiselerinin çıkarılıp çıplak halde bekletilirken gelen giden polislerin ettiği küfürleri, hakaretleri ve attığı dayakları anlatıyor.
En can yakıcı olanı ise polisin dayak atarken “Söyle bakalım üniversiteye kaçıncı sıradan girmiştin” sorusuyla, Boğaziçili çocukların başarılarıyla alay etmesi, o başarıyı aşağılaması.
Yargılanan çocukların tamamı bu ülkenin en iyi üniversitelerinden birine, sınavlarda yüksek puanlar alarak giren öğrenciler.
Yani ülkenin geleceği, umudu olan gençler.
Hepsinin ifadesinde söylediği ortak bir cümle vardı: “Eğitimim yarı kaldı okuluma sönmek istiyorum.”
İşte o gençleri, o başarıyı tehdit gören, o umudu yıkan bir anlayış ülke yönetiminde.
Sadece bu çocuklar değil, ülke genelinde 70 bin öğrenci tutuklu!
YÖK verilerine göre üniversitelerde toplam 7 milyon 560 bin 371 öğrenci var.
Yani her yüz öğrenciden biri tutuklu.
Daha geçen haftalarda 116 eski Harp Okulu öğrencisine müebbet hapis cezası verildi.
15 Temmuz’da “Tatbikat var” denilerek göreve çağrılan, komutanlarının emrine itaat edip sokağa çıkan fakat somut bir suç işlemeyen 16-17 yaşındaki çocuklara müebbet hapis cezası vermek…
Diğer taraftan geçtiğimiz hafta Kadıköy’de karne eylemi yapan 17 yaşındaki lise öğrencilerini polis otobüsüne doldurup dayak atmak…
Bütün bunların bu çocuklarda yarattığı hayal kırıklığı, öfke, travma…
Sorumluluk duygusuyla çalışmış, çabalamış hayata tutunma çabasıyla üniversite kazanmış gençleri “Slogan attın”, “Şunu yaptın”, “Şöyle davrandın”, “Falanı övdün” diyerek dövmek, aşağılamak, hapse atmak, “Biz senin bu ülkeye yararlı bir insan olmanı değil, zarar veren bir insana dönüşmeni istiyoruz”demektir.
Çocukları çatışmaya çekmektir.
Bu ülkenin geleceğini yok etmeye çalışmaktır. Ülkenin umudu olan çocukları yaralayarak, inciterek, yıldırarak o umudu yok etmektir.
Ülkeyle bağlarını koparmaya çalışmaktır.
Toplumun benliği bu tür acılarla dolu. Her dönem bir nesil demokrasi, hukuk, özgürlük eksikliğinin kurbanı oluyor.
En ağırını, en kabasını, en nobranını belki de en vicdansızını bu dönemde yaşıyoruz.
Daha kaç nesli böyle heba edeceğiz?
Daha kaç neslin bu ülkeye dair umudunu yerel bir edip o insanların umutsuzluğunu, öfkesini, kırgınlığını ülkenin kaderi yapacağız?
Başarının takdir edilemediği, tam tersine aşağılandığı, özgürce düşünmeyen, itiraz etmeyen, düşündüğünü söyleyemeyen insanlarla bir ülke nasıl düzlüğe çıkabilir ki?
Kendi evlatlarını yiyen bir ülke, kendi geleceğini, kendi umudumu yine kendi elleriyle yok eden bir ülke nereye varabilir, hangi başarıyı gösterebilir, varlığını nasıl sürdürebilir ki?
Kendi evlatlarının başarısına haset duyan, bunu aşağılık bir şey olarak gören, gösteren bir ülke, geleceğini nasıl kurtarır ki?
Mahkeme salonunda umut veren tek şey mahkeme heyetinin tavrıydı.
Üzgün, kırgın gençlere babacan bir müşfik bir ses tonuyla yaklaşan hakim ve savcılardı.
İfade verirken duygulanan bir gence savcı mealen şöyle dedi: “Üzülmeyin, sakin olun gençler, hepimiz oralardan geçtik. Genç dediğin zaten böyle şeyler yapar.”
Mahkeme başkanının çocukların ifadesini kolaylaştırmaya dönük çabası ve nihayetinde gelen tahliye kararı.
Tahliyelere seviniyoruz ama bu tür yanlışların, gözünü kırpmadan kendi ülke geleceğini harcayan anlayışın gençlerde, toplumda açtığı yaraların faturasını da uzun yıllar hep birlikte ödüyoruz.
Tıpkı geçmişte yapılan yanlışların faturasını şimdilerde ödediğimiz gibi.
Gençleri rahat bırakın.
Müsaade edin de hayat normal bir şekilde aksın.
Umutları, hevesleri, heyecanları, sevinçleri, itirazları, eleştirileri yok ederek ülkeye zarar vermekten vazgeçin artık.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023