Münir AKTOLGA
İÇİNDEKİLER:
GİRİŞ.. 1
ÇAĞRININ BENCE EN ÖNEMLİ OLAN YANI..3
ZAMANIN RUHU NEYİ GEREKTİRİYOR, 21.YY’IN PROBLEM ÇÖZME YÖNTEMİ NEDİR?.4
ŞİMDİ, SÖZ TEKRAR ÖCALAN’DA.. 7
ÇÖZÜM SÜRECİNİN TARAFLARI, YA DA DİNAMİKLERİ..15
ÖCALAN’IN “DEMOKRATİK MODERNİTE SİSTEMİ”NEDİR..17
SONUÇ:20
GİRİŞ:
ZAMANIN RUHU NEYİ GEREKTİRİYOR, 21.YY’IN PROBLEM ÇÖZME YÖNTEMİ NEDİR?.
Bugün öyle bir noktaya gelmiş bulunuyoruz ki, artık hiçbir toplumsal sorun 21.yy’ın ruhuna aykırı yöntemlerle çözülemez. Bakın Öcalan bu konuda ne diyor:
“Zamanın ruhunu okuyamayanlar, tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler, uçuruma sürüklenirler. Bölge halkları yeni şafakların doğuşuna şahitlik etmektedir. Savaşlardan, çatışmalardan, bölünmelerden yorgun düşen Ortadoğu halkları artık kökleri üzerinden yeniden doğmak, omuz omuza ayağa kalkmak istiyor”...Evet, bu satırlar Öcalan’ın Çağrı’sındandı.. Aşağıdaki satırlar ise 2007 Yılında benim yazdığım bir makaleden[1]:
“Ben ‘kürt sorununu’ Türkiye’nin demokratik cumhuriyete dönüşümü süreci içinde çözülebilecek bir demokrasi sorunu olarak görüyorum. Bütün diğer sorunlar gibi onun da, zora, şiddete, silaha başvurmamak kaydıyla, her türlü görüşün açıkça ifade edilebildiği bir ortamda çözülebileceğine inanıyorum. Bunun için de artık Türkiye’nin şu insiyatifi-cesareti gösterebilmesi gerektiğini düşünüyorum: Türkiye diyebilmelidir ki, “ne isti-yorsun kardeşim sen, ayrılmak, ayrı devlet kurmak mı, “demokratik özerklik”mi, “fede-rasyon” mu (bakın Erdoğan bile, neden olmasın, eyalet sistemi-yani federasyon-aslında iyi birşeydir deyiverdi), “Apo’yu serbest bıraktırmak” mı, “Kürtlerin kendi kimliklerini özgürce ifade edebilmelerini sağlamak” mı, buyur kur partini, al işte sana legal siyaset yapma olanağı, anlat düşüncelerini insanlara, eğer onları ikna edebili-yorsan ne ala, yok edemiyorsan, bu da artık senin kendi sorunundur!..
“Ama sadece Kürt sorunu için de değil, bütün diğer “sorunlar” için de geçerlidir bu çözüm yolu! “Sen ne istiyorsun, şeriat devleti kurmak mı? Buyur sen de kur partini, al sana da legal siyaset yapma olanağı!
“Ama bir şartla! Zora ve silaha, teröre başvurmamak kaydıyla! Halkı kin ve nefrete yöneltmemek, insani duyguları zedelememek kaydıyla! Kimseye hakaret etmeden, kimseye saldırmadan yap siyasetini, anlat düşüncelerini”. Aksi halde en sert şekilde cezalandırılırsın! Hem bu sefer artık, demokratik kamu oyunu da karşına alacağın için hiçbir şansın kalmaz”!..
Peki, yıllardır “çözüm” “çözüm” denilen şeyin hepsi bu mudur? Yani, her türlü düşünceye özgürlük tanınınca, herkese özgürce siyaset yapma olanağı tanınınca bütün sorunlar birden çözülüvermiş mi olacaktır; örneğin, ondan sonra artık “Kürt Sorunu” diye birşey kalmayacak mıdır ortada, bu mudur benim bütün söylemek istediğim?
Ne alakası var!! Tekrar altını çiziyorum: “Çözüm”, bütün fikirlerin özgürce ortaya konulabildiği, siyasi olarak örgütlenebildiği bir ortamın-sürecin içinde, kollektif iradenin ürünü olarak ortaya çıkacaktır; benim söylediğim budur. İnsanların kendi geleceklerini özgür iradeleriyle inşa etmelerinin mekanizması budur. 21.yy’ın insan ilişkilerinde problem çözme yolu budur. Demokratik Cumhuriyet’e giden yol budur. Şimdi Öcalan’ın söylediği de bundan başka birşey değil. Yani, “silahların sustuğu, artık fikirlerin ve siyasetin konuştuğu” bir ortamın yaratılması sadece bütün sorunların çözümü yolunun açılması demektir. Kim ki bunu anlamazlıktan geliyor ve “bu muydu sizin çözüm dediğiniz şey” diyerek onu küçümsemeye çalışıyor onun niyetinden şüphe etmek gerekir. “Biz ayrılık istiyoruz, ya da, biz özerklik veya federasyon istiyoruz” diyerek “silahların sustuğu, fikirlerin-siyasetin konuştuğu” bir ortamın yaratılması yoluna engeller çıkarmak iyi niyetle bağdaştırılamaz! Önce herkes durduğu yeri bir belir-lesin!..
“Var mısın Türkiye?..Türkiye bu cesareti gösterebildiği an olay biter”!.
“Yapın yeni bir anayasayı, genişletin özgürlükleri, vatandaşlık tanımını yeniden yapın, her türlü etnisiteden soyutlanmış bir öze kavuşturun şu maddeyi; kaldırın o anadildeki eğitim yasağını, isteyen istediği dilde eğitim veren okullar açabilsin, istediği okula göndersin çocuğunu. Talep varsa-ya da talebin olduğu yerlerde Kürtçe eğitim veren okullar da açılabilsin-açın- ne olacak ki! Ve de, adına ne derseniz deyin yerel yönetimleri güçlendirecek önlemleri alın..Siyasi partiler kanununu değiştirerek ayrılıkçılığa-şeriat devleti kurmayı savunanlara bile siyaset yapma hakkını tanıyın, sonra da bir genel af çıkarın bu zemine uygun olarak! Bakın bakalın neler oluyor[2]! Ne diyecek o zaman dağda silahlı eylem yapanlar, “hayır biz açık-legal faaliyet göstermek istemiyoruz” mu diyecekler! Hayır biz af istemiyoruz mu diyecekler! Böyle bir durumda, “peki o zaman sizin derdiniz ne kardeşim” diyenlere-bizzat kendi tabanlarına- ne cevap verecek bu insanlar! “Hayır, biz düşündüklerimizi açıkça söylemek istemiyoruz” mu diyecekler? Anadilde eğitim istemiyoruz mu diyecekler, eşit vatandaşlık istemiyoruz, biz etnik bir kimlikle-“statüyle” kalmak istiyoruz mu diyecekler! Ne olur o zaman onların hali düşünebiliyor musunuz!.
“Mücadeleyi önce ideolojik planda kazanacaksınız! Ama ideolojik mücadele de, bir ideolojiye karşı başka bir ideolojiyi öne sürerek, ideolojileri çarpıştırarak kazanılamaz!![3] Çünkü, her ideoloji son tahlilde bir reaksiyondur ve etki tepki ilişkisi içinde oluşur. İşin içine zor faktörünü katmadan bir mücadeleyi kazanabilmenin yolu, insanların gönüllerine, insan olan yanlarına, özgür insan bilincine-onların bilişsel yanlarına- hitab edebilmekten geçer.
“Eskiler, tasavvuf bilgini atalarımız insanı ata binmiş bir jokeye benzetirlerdi! Çünkü insanda, jokeyi temsil eden bilişsel benliğin yanı sıra, bir de onun duygusal reaksiyonlarla hareket etmesini sağlayan, onun hayvanlarla ortak olan yanını temsil eden, kısaca “nefs” adı verilen bir benliği daha vardır! Bu yüzden insanları, insan ilişkilerini ele alırken dikkat edilmesi gereken nokta, iplerin kimin elinde olduğudur! Yani jokey mi atı yönetiyor, yoksa at mı jokeyi! Temel soru budur!. Bu nedenle, insan ilişkilerinde ortaya çıkan problemlerin çözümünde, çözüm yollarını ve sonucu belirleyen, daima, diyaloğun-etkileşimin hangi zeminde yürütüldüğüdür. Problemi, üst katta oturan jokeyin bulunduğu zemine çıkarak orada mı çözmeye çalışıyorsun, yoksa alt kattaki hayvanın düzeyinde mi?
“Kürt sorunu nasıl çözülür” diyoruz! Kim biliyor ki tek başına bunun nasıl çözüleceğini? Ya da kim dikte ettirebilir ki böyle bir çözümü? Hiç kimse! Çünkü, bütün diğer toplumsal sorunları olduğu gibi bu sorunu da ancak halk çözebilir. Halkın özgür ireadesi çözebilir. Bu nedenle, önce kaldırın halkın iradesinin önündeki şu engelleri bir bakalım! Değiştirin şu 82-Darbe Anayasa’sını!. Olmuyor mu, değiştirtmiyorlar mı! O zaman gene halka gideceksin ve diyeceksin ki “ey halkım, bak ben sana yeni-demokratik bir Anayasa sözü vermiştim, ama görüyorsun yaptırtmıyorlar. Benim parlamentodaki oyum da yetmiyor tek başıma anayasa yapmaya. Bu nedenle gene sana dönüyorum, eğer gerçekten bütün sorunların kaynağının yeni bir anayasadan geçtiğini düşünüyorsan-ki ben öyle düşünüyorum-bana daha çok yetki ver”!..Bitti! Bu kadar basit yani çözüm! Ve göreceksiniz bakın, iş buraya gidiyor!..
“Kürt sorununa devletten “çözüm” bekleyenlere söylüyorum: Hadi diyelim ki bizim devlet süperdir, tuttu “sorunu çözdü”, ve örneğin, alın işte size “demokratik özerklik” veya “federasyon” dedi! Hatta, olay bitsin diye Apo’yu da serbest bıraktı!. Ya sonra birileri tutar da derse ki, “biz böyle çözüm istemiyoruz, bizim çözümden anladığımız ayrılmaktır, başka türlü bir çözümü de kabul etmiyoruz”! Ne olacak o zaman!
“Türkiye’de 15-20 milyon Kürdün bulunduğu” söyleniyor, acaba bu insanlar ne düşünecekler, onlar hak verecekler mi devletin bulacağı bu “çözümlere”, kim karar verecek buna? Yani, sorunu devlete yıkarak, devletle masaya oturmayla falan çözülemez bu sorun. Direkt olarak halka bırakacaksın çözümü. Bunun da yolu yukarda söylediğimiz gibidir.
“Sonra, madalyonun bir diğer yanı daha var, acaba Türkler ne düşünüyorlar çözüm konusunda? Bunu kim belirleyecek? Öyle ya, Kürtler kadar Türklerin de ne düşündükleri önemlidir böyle bir konuda. Çünkü sen bin yıldır beraber yaşamışsın, içiçe geçmişsin, hemen öyle bir tarafın istemesiyle tek yanlı bir çözüm olur mu böyle bir ilişkide. Eğer bir çözümden bahsedeceksek bunun tek yolu iknadır. Karşı tarafı da, en doğru olan budur diyerekten ikna etmektir.
“Nasıl ikna edeceksin peki? Savaşarak mı?Olayı-problemi-etnik düzeyde bir Türk-Kürt sorunu olarak ele alarak mı? Etnik anlamda, “Türklerle Kürtlerin eşit koşullarla içinde yer alacakları yeni bir birlik” tartışmasıyla mı? İlk bakışta kulağa hoş geliyor değil mi! “Türklerle Kürtlerin demoktatik cumhuriyeti” lafı ilk bakışta adil bir çözüm olarak görünüyor! Ama, etnisiteyi temel alan son derece tehlikeli milliyetçi-ırkçı bir tuzaktır bu, şekere bulanmış bir tür zehir gibidir!. Çünkü, olayı Türk-Kürt etnik zemininde ele alarak bir yere varmak mümkün değildir. Açık konuşalım, kan gövdeyi götürür o zaman, eski Yugoslavya falan hiç kalır yanında! Öyle bir kan ki, ne Türkiye kalkabilir bunun altından, ne de Kürtler. Amerika’yı ve Avrupa’yı da alır götürür bu sel! Ne NATO kalır ortada ne de Kopenhag Kriterleri! Yani, öyle dışardan gazel okumayı seven Avrupa’lılar da nasibini alırlar bu işten. Ne huzurları kalır, ne de düzenleri. Bu nedenle, herkes aklını başına toplasın! Herkesi kucaklayacak tek çözüm yolu diyalogdur, açıkça konuşabilmektir, zora, şiddete başvurmadan düşüncelerini ortaya koyabilmektir. Olayı etnisite zemininde tartıştığımız zaman bile, çözüme giden yolun daha üst düzeyde bir birlikten-Türkiye cumhuriyeti vatandaşlığını esas alan bir üst kimlikte buluşmaktan- geçtiğini görebilmektir”...
DEVAM EDECEK…
5 „Milliyetçilik Nedir, Kürt Sorunu Nasıl Çözülür“, www.aktolga.de Makaleler
6 Bu satırların 2007 yılında kaleme alınmış olduğunun altını çizmek istiyorum!..
7 Kürt milliyetçiliğine karşı Türk milliyetçiliğini savunarak bir yere varamazsınız! Varırsınız aslında tabi, ama bu, önce kanın gövdeyi götürdüğü, sonra da ikiye bölünmüş bir Türkiye gerçeğinden başka bir yer olmaz!..
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023