Ümit Akçay
Doç. Dr. Y. Doğan Çetinkaya’nın editörlüğünde Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılı vesilesiyle yapılan bir derleme geçtiğimiz günlerde ‘Journal of Balkan and Near Eastern Studies’de yayımlandı. Bu özel sayıda, geçtiğimiz yüz yılın farklı dönemlerine ve konu başlıklarına dair detaylı tartışmalar mevcut. Bu yazıda, sözünü ettiğim derlemede yer alan ‘Otoriter Neoliberalizmin Yükseliş ve Düşüşünü Yeniden Değerlendirmek: AKP'nin İlk On Yılının Ekonomi Politik Analizi’ (orijinal başlık ve makale şurada) başlıklı makalemi kısaca özetlemek istedim. Zira bu tartışmanın, içinden geçmekte olduğumuz dönemin temel dinamiklerini tartışmak için halen önemli olduğunu düşünüyorum.
TEMEL ARGÜMANLAR
Öncelikle çalışma günümüze değil, AKP’nin ilk on yılına (kabaca 2013’e kadar olan sürece) odaklanıyor ve iki ana araştırma sorusundan hareket ediyor: İlk olarak, genellikle ana-akım siyaset bilimi literatüründe ve (sol)liberal siyasi analizlerde bir demokratikleşme dönemi olarak görülen 2000'li yılları bir otoriterleşme dönemine dönüştüren faktörler nelerdir? İkincisi, AKP bu dönemde otoriter bir neoliberal devleti nasıl etkili bir şekilde kurmuştur?
Bu sorulara yanıt arayan makale, AKP'nin otoriter neoliberal projesinin iki temel sütun üzerine oturduğunu savunuyor: İlki, hakim sermaye fraksiyonunun (2000’lerin başında TÜSİAD) çıkarlarıyla uyumlu politikaların uygulanmasında, depolitize edilmiş teknokratik bir devlet yapısının oluşturulması etkili olmuştur. İkincisi, özel olarak emek hareketinin genel olarak da toplumsal muhalefetin zayıflatılması, otoriter neoliberal devletin şekillenmesinde kurucu bir rol oynamıştır.
Bir başka ifadeyle çalışma, emek hareketinin azalan etkisinin 2000'li yıllarda neoliberal otoriterliğin kurulmasında merkezi bir rol oynadığını ileri sürüyor. 2010’larda ve 2020’lerde ise, toplumsal muhalefetin etkisizleştiği bir siyasal ortamın hükümete farklı politikaları şekillendirmede daha fazla hareket alanı sağladığını öne sürüyor. Bu boyut, iktidarın dış politikada, Kürt sorunu konusunda ya da ekonomi politikalarında birbirinin tam zıttı politikaları uygulayabilmesinin gerisindeki temel nedenlerden birini oluşturuyor.
Toplumsal muhalefetin ve onu oluşturan dinamiklerin siyasi denklemden çıkarılması, siyasetin konusunun birbiriyle etkileşimi olan iki dinamik (farklı sermaye fraksiyonlarının hegemonya projeleriyle, siyaset elitinin kendi iktidar stratejileri) tarafından belirlenmesine neden olmaktadır.
Peki madem otoriter neoliberalizm 2013 öncesini açıklamaya daha uygun bir kavramsa, 2013 sonrasını ve hatta günümüzü hangi kavramsal çerçeve ile analiz etmek daha açıklayıcı olacaktır sorusu hemen akla gelebilir. Bu konuda da 2013 sonrasını şekillendirenin otoriter neoliberalizm değil, onun krizi olduğunu düşünüyorum. Bir yanlış anlaşma olmasın, otoriter neoliberalizmin gerileyişi, demokratikleşme anlamına gelmiyor. Demokratikleşme yönünde güçlü bir mücadele ve bu mücadelenin aktörlüğünü üstlenecek toplumsal sınıflar, kitle örgütleri ve partiler olmadıkça, belirli bir tip otoriterliğin krizi, bir başka tip otoriterliğin yükselmesiyle aşılıyor.
KAVRAMSAL KALİBRASYON
Makalede tartıştığım konulardan bir diğeri ilgili literatüre ilişkin, özellikle de otoriter neoliberalizm kavramının Küresel Güney'e nasıl uygulanacağı üzerine. Burada bazı nüanslar ve dönemlendirmede kalibrasron gerekiyor. Otoriter neoliberalizm kavramı orijinal olarak 2008 sonrası Avrupa'da krize karşı verilen politika tepkilerini kavramsallaştırmak için geliştirildi.
Alt sınıfların politika yapım süreçlerinden dışlanması, denk bütçe ve sıkı para politikası gibi kemer sıkma programının hayata geçirilmesi, seçilmemiş teknokratik kurumların kamu bürokrasisinde ve ekonominin yönlendirilmesinde başat konuma gelmeleri ve bu ekonomi politikalarına karşı gelişebilecek muhalefetin sert önlemlerle bastırılması gibi uygulamalar, Avrupa’da 2008 krizi sonrasında Güney Avrupa ülkelerine empoze edilen ekonomik programların özünü oluşturuyordu.
Ancak hemen fark edileceği gibi bu politika setinin benzerleri, 1980 sonrası pek çok Küresel Güney ülkesinde IMF gözetiminde uygulandı. Bu nedenle otoriter neoliberalizm uygulaması, Küresel Güney için 2008 krizi sonrasından daha önceye gidiyor. Bu nedenle bu kavramla Küresel Güney ülkelerine bakarken dönemlendirmeyi iyi kurmak ve daha nüanslı bir çerçeveye sahip olmak gerekiyor.
TÜRKİYE’DE OTORİTER NEOLİBERALİZM
Bu kısa değinide otoriter neoliberalizm tartışmasını hakkıyla yapmak pek mümkün değil ama en azından tartışmaya nasıl baktığımı şematik olarak özetleyebilirim. Önerdiğim çerçeve şu:
- 1980'de, askeri darbe eşliğinde serbestleştirme ve piyasa ekonomisine geçiş, otoriter neoliberal bir devlet kurulması ile gerçekleşti.
- Ancak 1990'larda işçi hareketinin ve diğer toplumsal hareketlerin itirazları, otoriter neoliberalizm projesine meydan okudu. Toplumsal hareketler 1990'larda başarılıydı, otoriter neoliberal devlet bir hegemonya krizi yaşadı, hatta bu projenin en önemli ayağı olan özelleştirmeler durdurulabildi.
- 2000'lerde AKP iktidarı, 1980'lerde yarım kalan işi tamamladı. Otoriter neoliberalizmin konsolidasyonu 2001-2013 arasında, (i) teknokratik devlet yapısının kurulması (ii) emek hareketinin tasfiyesi ile mümkün oldu.
-2013 sonrası dönemi tanımlayan, otoriter neoliberalizm değil, onun krizidir. 2013 sonrasında otoriter neoliberalizmin krizi döneminde iktidar bazen (utangaç) kalkınmacı, bazen neoliberal politikalar uyguladı. Ancak onun hareket alanını genişleten, karşısında canlı bir emek hareketinin ve toplumsal muhalefetin olmamasıdır. Emek hareketi ve toplumsal muhalefet olmayınca, siyaset parlamentoya ve teknik sorunlara indirgendi. Bu da iktidarın zikzaklarını mümkün kıldı.
İleride bu tartışmanın farklı boyutlarını detaylandırmak üzere bu haftalık yazıyı burada keseyim. Sözünü ettiğim makalenin İngilizce metnine ulaşmak isteyip erişemeyenler [email protected] adresine yazabilirler.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
17.08.2025
10.08.2025
6.08.2025
24.07.2025
13.07.2025
9.07.2025
18.06.2025