Yıldıray OĞUR
Pazar günkü Uğur Mumcu yazısından sonra iki açıklama geldi. İkisi de mühim. Tarihe not düşmek için bugünkü köşe o iki açıklamanın.
İlki Güldal Mumcu’nun kitabında Baki Tuğ’a dayandırılan şu iddiaya bir cevap: “Uğur Mumcu, 70’li yıllarda Baki Tuğ’un savcı olduğu bir davada Öcalan’ın aynı suçtan yakalanan diğer sanıklardan daha hafif bir ceza almasının ve onlardan daha kısa bir sürede serbest bırakılmasının nedenini öğrenmeye çalışıyordu. Bunları anlatınca Baki Tuğ, ‘Bana onun MİT görevlisi olduğuna dair bir yazı gelmişti. Arşivimde olma ihtimali yüksek. Arşivime bir bakayım. Çarşamba günü gelin, bulmuşsam belgeyi size veririm’ demişti.”
Öcalan’ın MİT’in adamı olduğu iddialarıyla birlikte sık sık dillendirilen bu iddiaya o sırada Öcalan’la birlikte Mamak Cezaevi’nde yatan Hasan Fehmi Nemli cevap veriyor: (Açıklamaların tam metinleri internet versiyonunda.)
“Yanlışları, hele ki insanların inanmak istedikleri yanlışları düzeltmenin bir yolu olmadığını bilmiyor değilim. Yine de bir kere daha denemekten kendimi alamıyorum.
Bugünkü yazınızda Uğur Mumcu’nun Baki Tuğ’a sorduğu bir soru konusuna Güldal Mumcu’nun kitabını referans vererek değiniyorsunuz.
“Evvela kendimi, tanıtayım. Ben bir 68’liyim. Daha tam söylersek ODTÜ sfk’nın son yönetim kurulu üyelerinden biriyim. Arkadaşım Hasan Ataol, Denizleri kurtarmak için Jandarma Genel Komutanı Kemalettin Eken’i kaçırma girişiminde bulundu, ben de onu “misafir etmek”ten beş yıl ceza aldım. 72 Mayısından 73 Eylülüne kadar Mamak 2 No’lu Cezaevinde kaldım. Sonrası Ulucanlar ve Göreme cezaevi.
Mamak 2 No’lu Cezaevi iki büyük ahırdan ibaretti. Orada TİP milletvekilleri TİİKP’in Perinçek dışındaki üyeleri, bazı THKO’lular ve Siyasal’dan toplanmış arkadaşlar vardı. Bunlardan biri, sonradan DSP milletvekili olacak olan, arkadaşım İsmail Aydınlı, bir diğeri Apo idi. Diğer sakinlerin adını da yazsam, eminim çoğunu tanırsınız.
Neyse, asıl konuya dönersek. Perinçek’in işçi partisinin bol bol dağıttığı ünlü(!) Şafak Bildirileri’nden bir destesi bir Mayıs sabahı erken saatlerde Siyasal’ın avlusuna bırakılmış ve ihbar üzerine okula gelen polise ülkücüler olağan şüpheliler olarak kendilerinden olmayan herkesin adını vermişler. Polis de bu insanların tamamını derdest etti. Sonuçta malum yerlerden geçerek Mamak 2 No’lu cezaevine geldiler. İçlerinde bu bildirileri bırakan biri var mıydı, bilmiyorum. Ama hiç ihtimal vermiyorum, zira onların hiçbirisinin PDA’cılara (Perinçekçilere) yakın bir tek cümle ettiğini duymadım. Büyük ihtimalle polis de bunu biliyordu ve hepsi son mıntıka temizliği faslından içeri alınmışlardı.
Apo’nun da içinde bulunduğu 8-10 kişiye ben altı ay boyunca ekonomi politik anlattım. Önce Oskar Lange’in dört ciltlik(!) kitabını okuyup tartıştık. Sonra Nikitin’in kitabını. Ancak bu kitabın elimizde sadece Fransızcası olduğu için onu çevirmek zorunda kaldım ve bu sayede Fransızca öğrendim. Dersi önce Sadun Aren verecekti, ama son gün vazgeçtiğini söyleyince ben vermek zorunda kaldım.
Neticede Apo’yla birlikte o cezaevinde bir yıldan fazla bir süre kaldım. Cezam kesinleşip Ulucanlar’a nakledildiğimde Apo hâlâ oradaydı. Maksadım Apo’yu savunmak falan değil. Kendisine ne cezaevinde ne de sonrasında hiçbir zaman sempati duymuş değilim. O kadar beraber hapis yatmamıza rağmen aramızda bir arkadaşlık kurulmadı.
Ama solcusunun, sağcısının, liberalinin ve hatta kimi Kürt siyasetçilerinin hep aynı yalanı koro halinde tekrar etmeleri garibime gidiyor. Apo’nun uzun yıllar yatması gerekiyormuş da MİT müdahale edip dört günde çıkarmış. Bunun yalan olduğunu kanıtlamak için iki koğuş dolusu, 50-60 tanık gösterebilirim. Ama tanığa ne gerek var? Aponun 72’de girdiği cezaevinde ne kadar kaldığını görmek için sıkıyönetim belgelerine, hapishane kayıtlarına, vs. birçok yere bakılabilir. Bu bilginin kuş olup uçtuğunu sanmam. Gidip bu belgeleri araştırmak o kadar mı zor, Allahaşkına? Adam bir tek gün bile yatmaması gerekirken bir buçuk-iki yıl yatmış.
Apo MİT ajanı mı, bilemem (Ama hiç de önemli suçluların (!) bulunmadığı aramızda bir MİT ajanının bir yıldan fazla tutulması mana mantıklı gelmiyor). MİT’le bir ilişkisi oldu mu, doğal olarak onu da bilemem. Böyle bir ilişki kurmak için bu kadar zavallı, bu kadar pespaye bir yalana başvurulması bu topraklara has bir sığlık örneği mi? Kemal Burkay da aynı şeyleri söylüyor. Taraf’ta bu konuda röportajı yayımlandığında da gazetenize yazmıştım. Her seferinde olduğu gibi önemsenmedi. Bu toprağın insanı yalanı ne kadar seviyor!
Uğur Mumcu da öldürüldüğü güne kadar bir başka yalanı, Eyüp Temeltaş’ın polis olduğu yalanını neredeyse haftada bir yazmaktan geri durmadı. Yalan olduğu kendisine anlatıldı ve kendisi ikna olduğunu söyledi, ama bu yalanı yazmaya devam etti. Bence ‘Gençlerin hiçbir kabahati yoktu; hepsi polisin tezgahıydı’ teorisini(!) en iyi destekleyen argüman olması nedeniyle bu savından vazgeçmeye hiç yanaşmadı.
Kusura bakmayın, çok uzun oldu. Biliyorum meşgul bir insansınız. Ama bu yalanlar canımı o kadar sıkıyor ki, dayanamadım. İşin doğrusunu bir Taraf yazarına yazmayıp kime yazacağım? Diğerlerinden umudumu keseli yıllar oluyor. Sizin bana inanıp inanmamanız önemli değil, dediğim gibi gidip araştırırsanız Apo’nun kaç gün yattığını kendiniz de öğrenebilirsiniz. Ama öğrenip yazsanız ne olacak? Herkes bu yalana bayılıyor. Tanrı olmasaydı, insanlar onu icat etmek zorunda kalırlardı sözüne nazire yaparcasına böyle bir gerçek yoksa, yurdum insanı onu uydurmak zorunda kalıyor! Bir yanlış ya da yalan ondan hoşlananlar çoksa öldür allah düzeltilemiyor. Sakallı Nurettin’in ahlaksızca katlettiği Kara Kemal’in kara bahtı 90 küsur senede düzeltilebildi mi? Serdar Kaya’nın çabaları, gücü yetecek mi bu yalanı düzeltmeye? Hiç umudum yok. Yine de yazılması yazılmamasından iyidir.”
***
İkinci açıklama yine Güldal Mumcu’nun kitabında suçladığı Ömer Çiftçi’den. Kitaba göre Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü sabah evden çıkmadan önce pencereden “Dışarı çıkacak mısınız” diye soran, daha önce de caddeye bakan taksi durağını önce kaldırtmaya çalışan sonra da camına buzlu cam taktıran böylece de suikastta tanık olmamasının sebebi olan ama DİSK Başkanı hatta Cumhuriyetyazarlarının “iyi çocuktur” diye arka çıkmasıyla sorgulanmayan eski DİSK yöneticisi ve SHP milletvekili Ömer Çiftçi’nin açıklaması şöyle:
“Güldal Mumcu tarafından kaleme alınan ‘İçimden Geçen Zaman’ isimli kitapta şahsımla ilgili bazı gerçeğe aykırı beyanlara yer verilmiştir. Geçmişte laik, demokrat ve cumhuriyetçi kesime yapılan saldırıları başka yönlere çekerek konu saptırılmaya ve başka yapay gündemler yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu şekilde demokrat ve cumhuriyetçi kesimlerin yıpratılması amaçlanmaktadır.
Kitapta geçen, olay günü Uğur Mumcu ile pencereden konuştuğum doğru olmayıp, böyle bir şeyin yaşanması da bulunduğumuz yerin fiziki yapısından dolayı mümkün değildir. Kaldı ki insanların komşuları hele de bu kişi arkadaşı ise selamlaşmaması ve konuşmaması yaşamın olağan akışına aykırıdır.
Ayrıca taksi durağı ile ilgili olarak durağın açılması için yardımcı oldum. Buzlu cam talebi ise benim değil oradaki apartman sakinlerinin istemidir. Bu konuda başkaca bir dahlim bulunmamaktadır.
Olayın aydınlatılması için Devlet Güvenlik Mahkemesi, Cumhuriyet Savcılığı ve TBMM Araştırma Komisyonuna ifade vermek için bizzat başvuruda bulundum. Gerekli her türlü bilgiyi verdim. Halen de vakıf olduğum her türlü bilgiyi aldığım aile terbiyesi ve demokrasi geleneğinin sorumluluğuyla vermeye hazırım.
Öte yandan, Cumhuriyet Gazetesi bünyesinde kurulan araştırma komisyonunda dinlenme talebim ise kabul görmemiştir.
Disk Genel Başkanı Kemal Nebioğlu, Cumhuriyet gazetesinin duayeni İlhan Selçuk ve tüm Türkiye’nin takdirini toplamış hukukçusu Halit Çelenk’in itham edilerek zan altında bırakılması Türkiye’ deki Uğur Mumcu suikastı konusunda samimi ve duyarlı kesimi derinden yaralamaktadır. Ebediyete intikal etmiş kişileri zan altında bırakmak hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir.
Türkiye demokrasi mücadelesinde gerçekleri ortaya çıkarma konusunda hassasiyeti ile tanınan Uğur Mumcu’nun, ölümü ile ilgili gerçeği örten ve saptıran her türlü eylem ve hareketi kınadığımı kamuoyunun bilgisine saygılarımla sunarım.”
Yazarlar
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları







































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
22.11.2025
19.11.2025
17.11.2025
15.11.2025
10.11.2025