Halil BERKTAY
[9-13 Ocak 2018] Post-truth (gerçek sonrası) 1’i, tâ 5 Kasım 2017’de yazmışım. Büyükada insan hakları aktivistlerinin medya serüveniymişim, konum. O zamanlar iktidar basını terörizmden casusluğa kadar isnat etmediği suçu bırakmamışken, ilk duruşmada hepsinin salıverildiğini -- ama ister köşe yazarlarının, ister genel yayın yönetmenlerinin, ister (bazı cumhurbaşkanlığı başdanışmanları dahil) çeşitli tv panel ve meclislerine katılan konuşmacıların... bundan zerrece hicap duymadığını hatırlatmıştım.
Niyetim gene o sıralarda bu sefer Osman Kavala hakkında yazılıp çizilenler üzerinden devam etmekti. Olmadı, başka şeyler girdi, ara uzadıkça uzadı, neredeyse iki buçuk ayı buldu. Derken yeni bir vesile çıktı, zira bu sefer bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osman Kavala’yı tekrar gündeme getiren kişi oldu. “Bu sefer” ifadesi yanıltıcı olmasın. Erdoğan, daha önce de değinmişti bu soruna. Daha Osman Kavala tutuklanmamışken, yani henüz gözaltındayken, “herşey ortaya dökülüyor...neler çıkıyor neler...” mealinde bir demeç vermişti hemen o günlerde. Dolayısıyla bende, Cumhurbaşkanı böyle konuştuğuna göre Kavala’nın tutuklanmaması ihtimali sıfır (zira hangi mahkeme, Erdoğan’ın peşin hükmüne aykırı karar verebilir?) izlenimi uyandırmıştı.
Ancak şu var: Ekim sonu veya Kasım başlarındaki o sözler genel patırtının bir parçasıydı. Farkeden farkettiyse de, daha çok arada kaynadı gitti. Gelgelelim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şimdi konuya dönüşü, (a) Osman Kavala sorunu görece yatışmış gözükürken oldu; (b) bizzat Cumhurbaşkanının Türkiye’de mevcut yargı bağımsızlığını kuvvetle savunduğu bir bağlamda, bu yöndeki sözlerinden hemen birkaç cümle sonra gerçekleşmesi, soruna özel bir boyut kazandırdı.
Olayın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fransa ziyaretinden dönüşü sırasında, uçakta cereyan ettiği anlaşılıyor. Hemen belirteyim; (i) söz konusu Fransa ziyaretini, (ii) Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nun aşağı yukarı aynı sıralarda Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’le görüşmesi; (iii) her iki temasa hâkim olan nâzik ve yumuşak üslûp; (iv) Macron, Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları konusundaki mevcut performansıyla AB’ye asla üye olamıyacağını vurguladığında bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ansızın parlayabilen öfkesine yenik düşmemesi; (v) tersine, olumsuzlukların değil savunma ve güvenlik konularındaki ortaklıkların öne çıkarılması; (vi) hattâ Erdoğan’ın, bu sefer İslâm İşbirliği Teşkilâtı dönem başkanı sıfatıyla AB’ye “İsrail-Filistin meselesini gelin... müşterek bir çalışma ile ele alalım” çağrısıyla birlikte düşündüğümde, dış politikada olumlu bir gelişme olarak görüyorum. 24TV’de her Pazar akşamı 23:00 - 01:00 arasında Zeynep Türkoğlu’nun moderatörlüğünde yaptığımız Serbestiyet programında, bundan iki hafta önce, Türkiye’nin Kudüs krizinde kazandığı ahlâkî ve siyasî üstünlüğü, AB ile ilişkilerini düzeltmede bir platform olarak kullanmasını dilemiştim. Son gelişmeleri bu çerçevede değerlendiriyor; Ankara’nın kâh Trump’a, kâh Rusya ve İran’a aşırı umutlar bağlamaktansa, en yakınındaki Avrupa’yı her fırsatta tekmelemekten biraz olsun vazgeçmeye çalıştığının belki bir işareti sayıyorum.
Ne ki, dış ve iç politikaların, en azından diskurların tutarlılığı diye de bir sorun var kuşkusuz. Fransa dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçakta gazetecilere söylediklerinin, bu açıdan mevcut soru işaretlerine yenilerini kattığı kanısındayım.
* * *
Anadolu Ajansı’nın 5 Ocak 2018 tarihli iki bülteni var. [Bülten I] diye kodlayacağım ilkinin başlığı Cumhurbaşkanı Erdoğan: ‘Ne olur bizi alıverin’ diyecek halimiz yok. Daha çok Macron ile karşılıklı açıklamaları ve sonrasını kapsıyor. [Bülten II] diye kodlayacağım ikincisinin başlığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: ‘Kudüs’ü AB ile çözeceğiz’. Asıl gazetecilerle sohbet bu metinde. Geçerken belirteyim; başlıktaki “çözeceğiz” ifadesi herhalde AA’nın bir abartısı. Yukarıda da belirttiğim gibi, Erdoğan sadece İsrail-Filistin meselesini “müşterek bir çalışma ile almak” için AB’ye çağrıda bulunmak niyetinden bahsediyor. Bir niyet var; ardından belki bir çağrı gelecek; sonra belki müştereken “ele alınacak.” Aralarında şimdilik kesin haber değeri taşıyan tek unsur, Erdoğan’ın niyeti. Lâkin bütün bunlar AA’nın manşetinde, (a) birlikte “çözme” iradesi sanki şimdiden oluşmuş gibi; kaldı ki (b) İsrail-Filistin sorununun sanki sırf İslâm İşbirliği Teşkilâtı ile AB tarafından birlikte “çözülmesi” mümkünmüş gibi bir havaya dönüşüyor.
Geçelim. Söz konusu iki bültenden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üç noktadaki sözlerini aktarıyorum. (1) “Sayın cumhurbaşkanı bana bazı isimler verdi. Adalet Bakanımızdan onlarla ilgili bilgileri temin ederek kendilerine göndereceğim. Terör ve teröristin bahçıvanları vardır. Onlar düşünce adamı diye bakılan adamlardır. Gazete köşelerinden orayı sularlar. Fikir babaları olarak onları yetiştirirler. Bir gün bakarsınız bu insanlar karşınıza terörist olarak çıkarlar” (Bülten I; benim elimdeki çıktıda s. 2).
(2) “[Macron] Bana bazı isimler de verdi. Ben de o isimlerle ilgili olarak, savcıların ne tür iddiaları olduğunu size [Macron’a] aktaran bilgileri size [Macron’a] göndereceğim. Bilgi paylaşımı çerçevesinde göndereceğim. Zira neticede, yargı bağımsızdır. ‘Kusura bakmayın, Türkiye insan hakları konusunda, Batılı pek çok ülkeden daha hassastır, çok daha ileridedir’ dedim” (Bülten II; benim elimdeki çıktıda, s. 5).
(3) “Paris’teki basın toplantısında biliyorsunuz bir gazeteci de kalktı bana, malum Gezi olaylarının kahramanı Osman Kavala’yı sordu. Demek ki Fransa’da Kavala’nın avukatları varmış! Gezi olaylarının arkasındaki bütün o işlerin kahramanıdır; Türkiye’nin Soros’udur bu adam. O işlerin perde arkasındaki isimdir o. Bu tür insanların hangi çevrelerde sahiplenildiğini görmek de manidar.” (Bülten II; benim elimdeki çıktıda, s. 5-6; yukarıda alıntıdan on satır sonra).
* * *
Birkaç basit soru ve yorum herhalde mantıksız kaçmaz. İlk alıntıda, düşünce ile doğrudan terör arasındaki sınır nedir? Dünya ve Türkiye tarihinde, genel olarak haklı şiddet, özel olarak devrim (ihtilâl) ve devrimci (ihtilâlci) şiddet, daha da özel olarak ezilen halkların haklı milliyetçiliği, anti-kolonyal şiddet, kolonyalizmin kötürüm ettiği millî kimliği kurtarıcı ve sağaltıcı şiddet vb boyutlar içeren tonla düşünce ve düşünür mevcut. Bunlarla gene düşünce bazında mücadele edilir, yüzyıllardır ediliyor da. Yıllardır yazıyorum, 1990’lardan beri geldiğim noktada, hepsine karşıyım (ve maalesef, hâlâ benzer bir şiddet eleştirisi yapan, ya da faraza Halkların Demokratik Kongresi’ne koştura koştura gitmeyen de pek göremiyorum solda). Ama doğrudan herhangi bir şiddet veya terör eylemi çağrısında bulunmadıkça, yani meselâ gidin yıkın, vurun, öldürün, bombalayın, ateşe verin... demedikçe, çağdaş demokrasi ve modern hukuk, düşünce ile eylem arasına ince, zor, ama gene de kesin bir sınır çiziyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise son dört yılda giderek tersini yapmakta. Evet, bazı çok vahim olaylar var arada: 17-25 Aralık 2013 devirmeciliği; PKK’nın 2015’te başlattığı “yeni devrimci halk savaşı”; nihayet Gülenciliğin 15 Temmuz 2016 darbe girişimi. Böyle her bir kırılma noktasının iktidarı daha derin bir savunma psikozuna ittiği apaçık ortada. Fakat hangi nedenle olursa olsun, bütün bunların (bence kaçınılmaz olmayan) sonucu, ne zamandır “dar çizgicilik” diye tarif ettiğim, (AKP açısından) “düşman” kategorisini habire genişleten, buna karşılık “bizim taraf”ı habire daraltan, “ara kesimler”i ise neredeyse toptan silen, susturan, yokeden bir mevzilenme ve tarz-ı siyaset. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu çerçevede (1128’ler Bildirisi’ne karşı verdiği -- elbette yargıya doğrudan müdahale niteliği taşıyan -- talimattan başlayarak) düşünce ve siyaset ile terör eylemi arasındaki sınırı giderek ortadan kaldırıyor. Bir tür “terörle iltisaklı düşünce” hâlesi yaratıyor. Öyle ki, bundan sonra yanlışlıkla “düşünce adamı” zannedilen kimlerin, tavşanın suyunun suyunun suyu misali, hangi iltisakın iltisakının iltisakı sonucu “terör ve teröristin bahçıvanları”na dönüştürüleceği, ufku giderek kaplayan ürkütücü bir belirsizliğin kapsamına gömülüyor.
* * *
Bu, belirli bir arkaplan. Sahnenin önünde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Osman Kavala hakkında şimdi söyledikleri yer alıyor. “Gezi olaylarının arkasındaki bütün o işlerin kahramanıdır; Türkiye’nin Soros’udur bu adam. O işlerin perde arkasındaki isimdir o.”Bir, Cumhurbaşkanı Erdoğan nereden biliyor, neye dayanarak söylüyor bunu? Osman Kavala halen tutuklu. Hakkında iddianame yazılmamış, açıklanmamış. Ortada, gözaltına alındığı ve tutuklandığı günlerde hükümet medyasınca (Büyükada insan hakları aktivistleri misali) yürütülen kampanya dışında hiçbir şey mevcut değil.
İki, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Gezi olayları”nın ya da daha esrarlı bir ifadeyle “o işler”in kriminalitesi âşikârmış gibi konuşuyorsa da, böyle bir suç veya suç kategorisi mevcut değil. Ne böyle bir terör isnadı var, ne bir darbe ve devirme girişimi isnadı. Benim gözümde değil, hukukun ve yargının gözünde bu böyle. Zira 2013 yaz aylarından bu yana neredeyse beş yıl geçtiği halde, kimse yargılanmıyor bu olaylardan. Ortada sadece birkaç hafta sürmüş (şahsen benim ilk üç gününden sonraki içeriğine katılmadığım, hattâ doğrudan karşısında yer aldığım) protesto gösterileri var. Bu gösterilerin birincil aktörleri, dolaysız failleri, direkt örgütleyicileri bile yargının hedefi değil. Hattâ, gösteriler sırasında oluşan iki ayrı “Platform”un da hemen bütün kurumsal ve kişisel mensupları bilindiği halde, hiçbiri yargılanmıyor.
Üç, Gezi günlerinde olsun, sonraki aylar ve yıllarda hiç böyle bir rolünden söz edilmemişti Osman Kavala’nın. Şimdi ise, olayın kendisi ve dolaysız katılımcıları yargılanmazken, “bütün o işlerin kahramanı... O işlerin perde arkasındaki isim” olma “suçu” (yani olmayan suçu), beş yıl sonra gelip Osman Kavala’nın üzerine yıkılıyor. Ne olacak? Hayaletleri mi yönlendirdiği, iyi sıhhatte olsunları mı örgütleyip finanse ettiği, üç harf taifesine mi talimat verdiği, herhangi bir şüpheye yer bırakmayacak delillerle ortaya konacak?
Dört, yukarıdakilerin yanında görece önemsiz de olsa, “Türkiye’nin Soros’u” (veya iki üç ay önce hükümet medyasında kullanılan ifadeyle “Kızıl Soros”) iddiası da hiçbir kriminaliteye işaret etmiyor. Bendeniz de geçmişte, pek çok meslekdaşım, değerli üniversite rektörleri, başka konferans katılımcıları gibi, 2005 Osmanlı Ermenileri konferansı bağlamında, “Sorosçu Çocukları”ndan olmakla suçlandım. Zekice olduğunu sandıkları bir kurnazlıkla “o... çocukları” ifadesine benzetilmiş bu zavallılığı üretenler, şimdi AKP’ye rampa etmenin yollarını arayan ulusalcı faşistlerdi. O gün o konferansın yapılmasını sağlayanlar ise, başta Erdoğan, Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu, zamanın demokrat, toleranslı, kucaklayıcı, geniş çizgici AKP önderliği. O tecrübeye de dayanarak söylüyorum; şimdi Osman Kavala’ya yöneltilen bu Sorosçuluk söylemi de, diğer hepsi gibi, hukukî değil, ancak siyasî (ve dolayısıyla zaman aşımına uğraması muhtemel) bir beğenmezlik ve suçlamayı dile getiriyor.
* * *
Hepsinden geçtim. En önemlisi, ceza hukukunun temeli olan masumiyet karinesi Osman Kavala için (de) işliyor mu, işlemiyor mu? Cumhurbaşkanı Erdoğan, başka birçok örnekte de olduğu gibi, kâk yürürlükteki yargı süreçleri hakkında, kâh özellikle bazı sanıkların masumiyet karinesini tanımamak anlamında (suçları kesinleşmeden suçlu ilân etmek gibi) demeçler vermeyi sürdürürse, bütün bunlardan sonra “yargı bağımsızdır... Türkiye insan hakları konusunda, Batılı pek çok ülkeden daha hassastır, çok daha ileridedir” iddiasından geriye ne kalıyor?
(Son bir not, sırf meraktan. Bir hukukçu veya hukukçular grubu da oturup, insan hakları konusunda Türkiye’nin çok gerisinde olan şu “Batılı pek çok ülke”nin açıklamalı bir dökümünü yapsa, çok memnun olacağım doğrusu.)
Yazarlar
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları





























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024