Ali Türer
Sosyal sistemlerde dinamik bir denge bulunur. Her müdahale mevcut dengede yeni karışıklıklara yol açar. İktidar partisi paraleli ile yollarını ayırmaya karar verince siyasi yapıda yeni karışıklıklara yol açtı. Bu karışıklığın yeni arayışları yeni yönelimleri tetiklemesi kaçınılmazdı. İpuçları daha önce ortaya çıksa da 17 Aralık operasyonu ile Türkiye siyasetinde yeniden yapılanma süreci hızlandı. Cumhurbaşkanı seçimi süreci kritik bir eşiğe taşıdı.
Her ne kadar cemaat eksenli gelişse de, iktidarı ile muhalefeti ile siyasetteki bütün taşları yerinden oynatacak bir gelişme bu. Süreç tamamlandığında muhtemelen geçmişten belirli ölçüde farklılaşan yeni bir siyasi kurumsal yapımız olacak. Siyasi aktörler kendi iç örgütlenmelerinde, ideolojik yapılanmalarında köklü değişikliler yaşamış olacaklar.
Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça bu yönelimin parametreleri de netleşmeye başladı. Cemaatin yerel seçimler sonrasında AKP’den tümüyle ümidi kestiği sır değil. Sadece milletvekili düzeyinde değil AKP il ve ilçe örgütlerinde de cemaat ile ilişkisi olan yöneticiler, üyeler AKP ile yollarını ayırıyorlar. AKP, Demirel sonrası Demokrat Parti- Adalet parti vizyonuna sahip çıkma vizyonu üstlenen Süleyman Soylu’yu kendine bağlamakla kalmadı AKP’ye teşkilat başkanı yaptı. “Milli Görüş” çizgisinin gelenekçi kanat dışında kalan temsilcisi Numan Kurtulmuş’u da Genel Başkan Yardımcısı yaptı.
Cumhurbaşkanlığına yürüyen R.T.Erdoğan AKP’yi merkez sağ siyasetin biricik örgütü haline getirirken bir yandan da hizip olup kendisine başkaldırma gücü bulabilecek parti içi yapılanmalardan da kurtulmaya çalışıyor. Cemaat bu tehlikeyi sezdi, doğrudan Başbakan ve yakın çevresini hedef gözeterek merkez siyasete ayar vermeye kalktı. Muhatabına önemli bir hasar verdi, partiyi yönetenlerin söylendiği kadar “ak olmadığı ortaya çıkmış oldu; fakat diğer yandan kendisine yönelmiş tasfiye sürecine de meşruiyet kazandırmış oldu.
Bu tasfiye süreci, seçimlerde partiyi başarıdan başarıya taşıyan R.T.Erdoğan’a eşsiz bir fırsat daha sundu. AKP’yi Cumhurbaşkanı seçimi sonrasına hazırlama fırsatı. Yaşananlara bakarak R.T. Erdoğan’ın bu süreçte neyi gerçekleştirmeye çalıştığı şöyle özetlenebilir: Yeni süreçte ayak uydurmakta güçlük çekecek eski yol arkadaşlarından kurtulmak, koşulsuz biat edecek yeni bağlaşıklarla etrafında kenetlenmiş bir örgüt yaratmak.
Süleyman Soylu’nun Teşkilat Başkanı olmasının ardından AKP; Kars, Ardahan, Mersin, Tekirdağ, Çanakkale il ve ilçe örgütleri istifa ettiler. Dün de Ankara ve Şırnak AKP İl Başkanları istifa ettiler. Sırada İzmir il örgütünün olduğu söyleniyor. Şırnak İl Başkanı istifasını açıklarken Feytullah Gülen’in kitabını elinin altında her halde boşuna tutmadı.
Siyasi yelpazede merkez sağ, AKP eliyle temsil edilecek şekilde dini referans içinde yeniden yapılanırken, ana muhalefetin ulusalcı-milliyetçi eksende bir araya gelişine tanık oluyoruz. MHP’nin “çatı aday” yaklaşımı içinde CHP-MHP çizgisinde bir yakınlaşma yaşanıyor. Ergenekon’dan tutuklu MHP milletvekili Engin Alan’ın serbest kalması için CHP mecliste inisiyatif alıyor. İşçi Partisi gibi kendini solda tanımlayan ulusalcı oluşumların da bu eksende yerini alması beklenebilir.
Bir diğer toplulaşma hareketine ise kendisini solda tanımlayan Kürt siyasi yapılanması ile ulusalcı çizginin dışında kalan sol ve sosyalistler arasında tanık oluyoruz.
Bunların hiç birinde aradığını tam olarak bulamayan bir başka kesim de var: 2. Cumhuriyetçiler, sol liberaller, liberaller, sosyal demokratlar, Antikapitalist Müslümanlar ve bunların görünür olduğu yanı ile Gezici’ler.
Aslında bütün bu siyasal gruplaşmaların kendi içinde sıkıntılı yanları, yumuşak karınları var.
Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş gibi yeni bağlaşıkların, Cumhurbaşkanlığına oturmuş R.T.Erdoğan’a ve onun başına getireceği yeni isme, ağır topların kızağa çekildiği süreçte bu gün olduğu gibi biat etmeye devam edeceklerinin bir garantisi var mı? R.T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından başbakanlıkta bırakacağı boşluğun bıraktığı gibi doldurulabileceğini; R.T Erdoğan’ın AKP’ye destek olan kitleyle kurduğu ilişkiyi onun yerine bakanın aynı biçimde sürdürebileceğini kim iddia edebilir? Seçimle Cumhurbaşkanı olması, sahip olduğu karizma R.T. Erdoğan’a, sorunları eskiden olduğu gibi korkutma, sırt sıvazlama ve ikna teknikleri ile çözebilmek; iktidarı elinde bulunduranların ilişkilerini yukarıdan belirleyebilmek için yeterli olacak mı? Giderek otoriterleşen R.T. Erdoğan bu ince çizgide başkanlık sistemi adı altında parti içi parti dışı bütün ipleri elinde tutmayı başarabilecek mi?
Peki ya muhalefetin çıkmazları!
Bütün olup bitene, otoriterleşmeye ve tek adamlığa gidişe rağmen R.T. Erdoğan liderliğinde AKP’nin gücünü koruması ve sürdürmesi CHP ile MHP’yi güç birliği yapmaya zorluyor. Fakat milliyetçi kimliğin taşıyıcısı bu iki partinin yol arkadaşlığı yapabilmelerinin önünde geçmişten gelen, aşılması zor handikaplar var.
Sokak hareketlerinden aldığı gücü elinden kaçırmış bir MHP; laik CHP ile buluştuğunda içindeki mütedeyyinleri AKP’ye kaptırmayacak mı? MHP’nin Türk siyasetinde tutunmasına kimliğe dayalı bencilik ve duygudaşlık yetecek mi? Sağ ucu merkeze taşıyayım derken, dini referansın işgal ettiği sağdan dışlanmak, marjinalleşmek de var bu oyunda.
CHP, MHP ile yakınlaşırken çözüm sürecinde bitaraf olmaktan çıkıp karşı taraf haline gelirse ne olacak? Eski merkez sağ enkazdan güç devşirme, MHP ve DYP kalıntıları ile yakınlaşma, Ergenekon’a sempati besleme CHP’ye bu güne kadar ne kazandırdı ki bundan sonra kazandırsın? 1977-78’li yıllardan kalan; “Emek en yüce değerdir”, “toprak işleyenin, su kullananın” duygusallığı ile CHP’ye bağlananlar MHP ile iç içe geçen bir CHP’yi ne kadar içlerine sindirebilecekler?
Gelelim BDP/ HDP hareketine! Türk Halkı’na bugün itici gelen ana dilde eğitim, Kürt kimliğinin tanınması, özerklik gibi kavramların kendisi değil, bu kavramların çağrıştırdıkları; BDP-HDP hareketinin önce bunu görmesi lazım.
Bu ülkede 30 yılı aşan sürede 40.000 kişinin canına mal olan, köylerin ortadan kalktığı, kentlerin nitelik değiştirdiği, aşiretlerin bir birine düştüğü bir iç savaş yaşandı. İnsanlar haklı olarak bu sürecin başlıca sorumlularını devleti yöneten eski muktedirlerle iç içe geçen derin devlette, Ergenekon’da, Susurluk’ta, Jitem’de ve PKK’da arıyorlar. Çözüm sürecine ve buna bağlı olarak da AKP’ye Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bunca destek verilmesi; MHP ve CHP’nin buralarda esamisinin bile okunmamasının altında yatan gerçek bu?
Bu koşullarda “özerklik talebi” ortak bir siyasi birlik içinde Batılı anlamda kendinde yönetim arayışı olarak değil henüz Türk temel üzerinden sürdürülse de; ortaya çıkması muhtemel ortak siyasi birlik içinden bir ayrıklık talebi olarak algılanıyor. Bu bir tür “bize kendi yöremizde kendini yönetme hakkı verin, sonra ne haliniz varsa görün; birbirinizi yemek istiyorsanız yiyin, ama bizi rahat bırakın, bize bırakın” yaklaşımı olarak okunuyor. Bu hareket içinde bunu açıkça böyle ifade edenler de var.
Bu, Kürt halkının bir kesimi için gayet anlaşılır olabilir. Ancak savaşın sorumlularından henüz hesap sorulamadığı yerde “herkes kendi yoluna” yaklaşımının Türk halkı içinde karşılık bulması çok kolay değil. Hal böyle iken böyle bir talep, sadece yaşadığı mağduriyet nedeni ile Kürt halkı içinden gelen bu talebe destek veren sol marjinal kesimlerle bir araya gelip siyasi çekim merkezi oluşturmaya yeter mi?
Yaşadığınız onca acıdan sonra kendi çözümünün peşinde koşma, özerlik isteme hakkı var mı Kürt halkının, elbette var. Ancak çözümün ortak olduğu yerde, bireysel kurtuluş peşinde koşarsanız, sorunun olası çözümünü de ıskalamış olursunuz. Bunun ne size bir yararı olur, ne içinde yer aldığınız birliğe. Gerçekçi olup ortak çareler peşinde bir araya gelmek, birlikte mücadele etmek varken, duygusal takılıp ille kendi çözümünde diretmek arabayı atın önüne koşmak değil de nedir? Taksim abluka altındayken, Taksim’i kazanmak için ille Taksim’e çıkmak mı gerekir? Bu içinizdeki aktif katılımcıları da sizden yana sizi izleyen pasif destekçileri de yormaz mı?
Türkiye siyasetinde tanık olduğumuz bütün bu dediğim dediklerin, duygusal takıntıların, düşmanlıkların, kahramanlıkların düşünsel ve duygusal arka planında siyasetin kimlik üzerinden yapılanmış olması var. Bu nedenle hemen hepsi kendi partikülü içinde yoğunlaşma, daha kararlı hale gelme, var oluşu kimlik siyaseti üzerinden sürdürme, karşıtına karşı güçlenme ve karşıtına mümkün olan en fazla zararı verme hedeflerine hizmet ediyorlar.
Peki ama bir yandan da bu, post modern dayatmaya bir biçimde boyun eğmek olmuyor mu?
Onca anlama, deneyimi billurlaştırma faaliyetine rağmen nasıl oluyor da demokrasi mücadelesi verdiğini düşünen muhalefet “Gezi Ruhu”na dokunamıyor? Çünkü Gezi’nin büyüsü ortak yaşama sahip çıkma iradesini ortaya koymasında yatıyor. O nedenle gerçek anlamda ortak olan mağduriyetlere, farklılıkların bir arada yaşama iradesine sahip çıkamayanın Geziyi anlaması, Gezi’ye sahip çıkması ve sürdürebilmesi mümkün olmuyor. Geziye kimlik siyasetini bulaştırmak, geziyi sulandırmaya hizmet ediyor.
Halbuki, siyasetin kimlik üzerinden yapılıyor olmasına karşı çıkmak gerekiyor asıl. Ortak yaşamın belirleyici sorunlarını çözmek, farklılıkların bir arada yaşama biçimini kurumsallaştırmak, yürünmesi gereken yol, hedef bu.
Bunun da bileşenleri belli: vatandaşlık temelinde yeni bir anayasa; merkezin yetkilerini yerele devretme, insanların kendi sorunlarını yerelde çözebilmesinin koşullarını hazırlama, yönetime doğrudan katılım kanallarını açma; değerlendirmelerin ve kararların objektif, geçerli, güvenilir, kullanışlı ölçütlerle alındığı birbirini dengeleyen yasama, yürütme ve denetleme sistemleri kurumsallaştırmak. Açıklık, denetlenebilirlik, hesap verilebilirlik etrafında şekillenmiş bir dinamik denge durumu, siyasi birlik türü ve kültürü geliştirmek!
Yani yeni bir siyaset, çağdaş bir devlet; arayış bu olmalı!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024