Ali Türer
Sosyal sistemlerde dinamik bir denge bulunur. Her müdahale mevcut dengede yeni karışıklıklara yol açar. İktidar partisi paraleli ile yollarını ayırmaya karar verince siyasi yapıda yeni karışıklıklara yol açtı. Bu karışıklığın yeni arayışları yeni yönelimleri tetiklemesi kaçınılmazdı. İpuçları daha önce ortaya çıksa da 17 Aralık operasyonu ile Türkiye siyasetinde yeniden yapılanma süreci hızlandı. Cumhurbaşkanı seçimi süreci kritik bir eşiğe taşıdı.
Her ne kadar cemaat eksenli gelişse de, iktidarı ile muhalefeti ile siyasetteki bütün taşları yerinden oynatacak bir gelişme bu. Süreç tamamlandığında muhtemelen geçmişten belirli ölçüde farklılaşan yeni bir siyasi kurumsal yapımız olacak. Siyasi aktörler kendi iç örgütlenmelerinde, ideolojik yapılanmalarında köklü değişikliler yaşamış olacaklar.
Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça bu yönelimin parametreleri de netleşmeye başladı. Cemaatin yerel seçimler sonrasında AKP’den tümüyle ümidi kestiği sır değil. Sadece milletvekili düzeyinde değil AKP il ve ilçe örgütlerinde de cemaat ile ilişkisi olan yöneticiler, üyeler AKP ile yollarını ayırıyorlar. AKP, Demirel sonrası Demokrat Parti- Adalet parti vizyonuna sahip çıkma vizyonu üstlenen Süleyman Soylu’yu kendine bağlamakla kalmadı AKP’ye teşkilat başkanı yaptı. “Milli Görüş” çizgisinin gelenekçi kanat dışında kalan temsilcisi Numan Kurtulmuş’u da Genel Başkan Yardımcısı yaptı.
Cumhurbaşkanlığına yürüyen R.T.Erdoğan AKP’yi merkez sağ siyasetin biricik örgütü haline getirirken bir yandan da hizip olup kendisine başkaldırma gücü bulabilecek parti içi yapılanmalardan da kurtulmaya çalışıyor. Cemaat bu tehlikeyi sezdi, doğrudan Başbakan ve yakın çevresini hedef gözeterek merkez siyasete ayar vermeye kalktı. Muhatabına önemli bir hasar verdi, partiyi yönetenlerin söylendiği kadar “ak olmadığı ortaya çıkmış oldu; fakat diğer yandan kendisine yönelmiş tasfiye sürecine de meşruiyet kazandırmış oldu.
Bu tasfiye süreci, seçimlerde partiyi başarıdan başarıya taşıyan R.T.Erdoğan’a eşsiz bir fırsat daha sundu. AKP’yi Cumhurbaşkanı seçimi sonrasına hazırlama fırsatı. Yaşananlara bakarak R.T. Erdoğan’ın bu süreçte neyi gerçekleştirmeye çalıştığı şöyle özetlenebilir: Yeni süreçte ayak uydurmakta güçlük çekecek eski yol arkadaşlarından kurtulmak, koşulsuz biat edecek yeni bağlaşıklarla etrafında kenetlenmiş bir örgüt yaratmak.
Süleyman Soylu’nun Teşkilat Başkanı olmasının ardından AKP; Kars, Ardahan, Mersin, Tekirdağ, Çanakkale il ve ilçe örgütleri istifa ettiler. Dün de Ankara ve Şırnak AKP İl Başkanları istifa ettiler. Sırada İzmir il örgütünün olduğu söyleniyor. Şırnak İl Başkanı istifasını açıklarken Feytullah Gülen’in kitabını elinin altında her halde boşuna tutmadı.
Siyasi yelpazede merkez sağ, AKP eliyle temsil edilecek şekilde dini referans içinde yeniden yapılanırken, ana muhalefetin ulusalcı-milliyetçi eksende bir araya gelişine tanık oluyoruz. MHP’nin “çatı aday” yaklaşımı içinde CHP-MHP çizgisinde bir yakınlaşma yaşanıyor. Ergenekon’dan tutuklu MHP milletvekili Engin Alan’ın serbest kalması için CHP mecliste inisiyatif alıyor. İşçi Partisi gibi kendini solda tanımlayan ulusalcı oluşumların da bu eksende yerini alması beklenebilir.
Bir diğer toplulaşma hareketine ise kendisini solda tanımlayan Kürt siyasi yapılanması ile ulusalcı çizginin dışında kalan sol ve sosyalistler arasında tanık oluyoruz.
Bunların hiç birinde aradığını tam olarak bulamayan bir başka kesim de var: 2. Cumhuriyetçiler, sol liberaller, liberaller, sosyal demokratlar, Antikapitalist Müslümanlar ve bunların görünür olduğu yanı ile Gezici’ler.
Aslında bütün bu siyasal gruplaşmaların kendi içinde sıkıntılı yanları, yumuşak karınları var.
Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş gibi yeni bağlaşıkların, Cumhurbaşkanlığına oturmuş R.T.Erdoğan’a ve onun başına getireceği yeni isme, ağır topların kızağa çekildiği süreçte bu gün olduğu gibi biat etmeye devam edeceklerinin bir garantisi var mı? R.T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından başbakanlıkta bırakacağı boşluğun bıraktığı gibi doldurulabileceğini; R.T Erdoğan’ın AKP’ye destek olan kitleyle kurduğu ilişkiyi onun yerine bakanın aynı biçimde sürdürebileceğini kim iddia edebilir? Seçimle Cumhurbaşkanı olması, sahip olduğu karizma R.T. Erdoğan’a, sorunları eskiden olduğu gibi korkutma, sırt sıvazlama ve ikna teknikleri ile çözebilmek; iktidarı elinde bulunduranların ilişkilerini yukarıdan belirleyebilmek için yeterli olacak mı? Giderek otoriterleşen R.T. Erdoğan bu ince çizgide başkanlık sistemi adı altında parti içi parti dışı bütün ipleri elinde tutmayı başarabilecek mi?
Peki ya muhalefetin çıkmazları!
Bütün olup bitene, otoriterleşmeye ve tek adamlığa gidişe rağmen R.T. Erdoğan liderliğinde AKP’nin gücünü koruması ve sürdürmesi CHP ile MHP’yi güç birliği yapmaya zorluyor. Fakat milliyetçi kimliğin taşıyıcısı bu iki partinin yol arkadaşlığı yapabilmelerinin önünde geçmişten gelen, aşılması zor handikaplar var.
Sokak hareketlerinden aldığı gücü elinden kaçırmış bir MHP; laik CHP ile buluştuğunda içindeki mütedeyyinleri AKP’ye kaptırmayacak mı? MHP’nin Türk siyasetinde tutunmasına kimliğe dayalı bencilik ve duygudaşlık yetecek mi? Sağ ucu merkeze taşıyayım derken, dini referansın işgal ettiği sağdan dışlanmak, marjinalleşmek de var bu oyunda.
CHP, MHP ile yakınlaşırken çözüm sürecinde bitaraf olmaktan çıkıp karşı taraf haline gelirse ne olacak? Eski merkez sağ enkazdan güç devşirme, MHP ve DYP kalıntıları ile yakınlaşma, Ergenekon’a sempati besleme CHP’ye bu güne kadar ne kazandırdı ki bundan sonra kazandırsın? 1977-78’li yıllardan kalan; “Emek en yüce değerdir”, “toprak işleyenin, su kullananın” duygusallığı ile CHP’ye bağlananlar MHP ile iç içe geçen bir CHP’yi ne kadar içlerine sindirebilecekler?
Gelelim BDP/ HDP hareketine! Türk Halkı’na bugün itici gelen ana dilde eğitim, Kürt kimliğinin tanınması, özerklik gibi kavramların kendisi değil, bu kavramların çağrıştırdıkları; BDP-HDP hareketinin önce bunu görmesi lazım.
Bu ülkede 30 yılı aşan sürede 40.000 kişinin canına mal olan, köylerin ortadan kalktığı, kentlerin nitelik değiştirdiği, aşiretlerin bir birine düştüğü bir iç savaş yaşandı. İnsanlar haklı olarak bu sürecin başlıca sorumlularını devleti yöneten eski muktedirlerle iç içe geçen derin devlette, Ergenekon’da, Susurluk’ta, Jitem’de ve PKK’da arıyorlar. Çözüm sürecine ve buna bağlı olarak da AKP’ye Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bunca destek verilmesi; MHP ve CHP’nin buralarda esamisinin bile okunmamasının altında yatan gerçek bu?
Bu koşullarda “özerklik talebi” ortak bir siyasi birlik içinde Batılı anlamda kendinde yönetim arayışı olarak değil henüz Türk temel üzerinden sürdürülse de; ortaya çıkması muhtemel ortak siyasi birlik içinden bir ayrıklık talebi olarak algılanıyor. Bu bir tür “bize kendi yöremizde kendini yönetme hakkı verin, sonra ne haliniz varsa görün; birbirinizi yemek istiyorsanız yiyin, ama bizi rahat bırakın, bize bırakın” yaklaşımı olarak okunuyor. Bu hareket içinde bunu açıkça böyle ifade edenler de var.
Bu, Kürt halkının bir kesimi için gayet anlaşılır olabilir. Ancak savaşın sorumlularından henüz hesap sorulamadığı yerde “herkes kendi yoluna” yaklaşımının Türk halkı içinde karşılık bulması çok kolay değil. Hal böyle iken böyle bir talep, sadece yaşadığı mağduriyet nedeni ile Kürt halkı içinden gelen bu talebe destek veren sol marjinal kesimlerle bir araya gelip siyasi çekim merkezi oluşturmaya yeter mi?
Yaşadığınız onca acıdan sonra kendi çözümünün peşinde koşma, özerlik isteme hakkı var mı Kürt halkının, elbette var. Ancak çözümün ortak olduğu yerde, bireysel kurtuluş peşinde koşarsanız, sorunun olası çözümünü de ıskalamış olursunuz. Bunun ne size bir yararı olur, ne içinde yer aldığınız birliğe. Gerçekçi olup ortak çareler peşinde bir araya gelmek, birlikte mücadele etmek varken, duygusal takılıp ille kendi çözümünde diretmek arabayı atın önüne koşmak değil de nedir? Taksim abluka altındayken, Taksim’i kazanmak için ille Taksim’e çıkmak mı gerekir? Bu içinizdeki aktif katılımcıları da sizden yana sizi izleyen pasif destekçileri de yormaz mı?
Türkiye siyasetinde tanık olduğumuz bütün bu dediğim dediklerin, duygusal takıntıların, düşmanlıkların, kahramanlıkların düşünsel ve duygusal arka planında siyasetin kimlik üzerinden yapılanmış olması var. Bu nedenle hemen hepsi kendi partikülü içinde yoğunlaşma, daha kararlı hale gelme, var oluşu kimlik siyaseti üzerinden sürdürme, karşıtına karşı güçlenme ve karşıtına mümkün olan en fazla zararı verme hedeflerine hizmet ediyorlar.
Peki ama bir yandan da bu, post modern dayatmaya bir biçimde boyun eğmek olmuyor mu?
Onca anlama, deneyimi billurlaştırma faaliyetine rağmen nasıl oluyor da demokrasi mücadelesi verdiğini düşünen muhalefet “Gezi Ruhu”na dokunamıyor? Çünkü Gezi’nin büyüsü ortak yaşama sahip çıkma iradesini ortaya koymasında yatıyor. O nedenle gerçek anlamda ortak olan mağduriyetlere, farklılıkların bir arada yaşama iradesine sahip çıkamayanın Geziyi anlaması, Gezi’ye sahip çıkması ve sürdürebilmesi mümkün olmuyor. Geziye kimlik siyasetini bulaştırmak, geziyi sulandırmaya hizmet ediyor.
Halbuki, siyasetin kimlik üzerinden yapılıyor olmasına karşı çıkmak gerekiyor asıl. Ortak yaşamın belirleyici sorunlarını çözmek, farklılıkların bir arada yaşama biçimini kurumsallaştırmak, yürünmesi gereken yol, hedef bu.
Bunun da bileşenleri belli: vatandaşlık temelinde yeni bir anayasa; merkezin yetkilerini yerele devretme, insanların kendi sorunlarını yerelde çözebilmesinin koşullarını hazırlama, yönetime doğrudan katılım kanallarını açma; değerlendirmelerin ve kararların objektif, geçerli, güvenilir, kullanışlı ölçütlerle alındığı birbirini dengeleyen yasama, yürütme ve denetleme sistemleri kurumsallaştırmak. Açıklık, denetlenebilirlik, hesap verilebilirlik etrafında şekillenmiş bir dinamik denge durumu, siyasi birlik türü ve kültürü geliştirmek!
Yani yeni bir siyaset, çağdaş bir devlet; arayış bu olmalı!
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları













































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024