Ali Türer
İstanbul’un Fethini kutlamak için genel seçimlere bir hafta kala Cumhurbaşkanı insanları 30 Mayısta Yenikapı’ya çağırdı. Yüz binlerce İstanbullu davete icabet etti, Fetih Ruhu etrafında bir araya geldi. Göçebe (yağma) kültüründen gelen “gaza” ilkesi ile İslam kültüründen gelen “Cihat” ilkesi Klasik Osmanlı devletini ortaya çıkaran kültürel dokunun iki önemli bileşeniydi. Yenikapı’ya damgasını vuran Fetih Ruhu işte bu gelenekten geliyor. İyi de bugün ihtiyacımız olan, sığınmamız gereken ruh bu mu?
Gaza ilkesi, Türklerin göçebe yaşam içinde karşılayamadıkları ihtiyaçları yağma yolu ile komşularından devşirebilme, varoluşu sürdürecek gücü kendinde bulabilme ihtiyaçlarından doğdu. Cihat ise İslam Dininin yayılma yolu ile kendini koruma ve güçlendirme ihtiyacından ortaya çıkmış bir ilkeydi. Hangi dürtü ve ihtiyaçlardan kaynaklandığını anlaşılır olsa da gerçek şu: Fetih Ruhu başkasının malını ve yaşamını gasp etme pratiği ve deneyimi üzerinde yükseldi. O nedenle bu ruhun kapsama alanı içinde mevcut hukuku tanımama var, başkasına ait olanı zor ve şiddet yolu elde etme var, insanların yaşantılarını zor kullanarak kontrol altında tutmak var.
Yenikapıda gerçekleştirilecek Fetih Şöleni etkinliği hazırlıklarını Vali ve Büyük Şehir Belediye Başkanı ile denetleyen Bilal Erdoğan “Fetih, sadece şehirleri zapt etmek değil, kalplere girmek, gönüllere girmek anlamını taşır” buyurmuş. Söylediği “Fetih” sözcüğünün gerçek karşılığı değil tabii, sözcük anlamının değiştirilerek kullanılması durumu; buna da “mecaz” diyoruz. Mecaz çağrışım yolu ile başka bir şeyi tanımlamak için kullanılır; gerçeği tahrif etmek için kullanıldığında ise gerçek tahrif edilir, savunma mekanizması haline gelir.
Tabii bu mecaz kullanım, Cumhurbaşkanının oğlu da olsa, Vali ve Belediye Başkanı eşliğinde resmi bir töreni denetleme hakkını Bilal Erdoğan’ın kendisinde nasıl bulduğunu ya da bu hakkın ona nasıl verildiğini açıklamıyor. Fakat “Fetih” sözcüğünün gerçek anlamı içinde yer alan “mevcut hukuku tanımama” durumu ile bu pekâlâ açıklanabilir. Tıpkı “Fetih” duygusunun seçim kampanyası için kullanılmasında olduğu gibi; ya da tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanının seçim yasakları yürürlükteyken Fetih Şöleni adı altında parti kampanyası yapmasının bizde çağrıştırdıkları gibi. Kendini hukuk yerine koyup silah yüklü TIR’ı haber yapmayı terör suçu, casusluk suçu ilan etmede; buna bakarak savcıların soruşturma açmasında da böyle bir “ben yaptım oldu” durumu var. Örnekler çoğaltılabilir. Demek ki bu “Fetih Ruhuna” bu kadar sahip çıkılması boşuna değil, bir karşılığı var, yaşam biçimi göstergesi.
Bu ruhu canlı tutmak için yapılan “şölenin” birkaç kilometre ötesinde, aynı gün Kazlıçeşmede insanlar bir başka duygu etrafında bir araya geldiler. Barış, kardeşlik çağrıları yaptı insanlar. 30 Mayıs’ta İstanbul’a iki ruh damgasını vurdu: Fetih Ruhu ve Barış ruhu. Gerçekten bu gün ihtiyacımız olan hangisi?
Türkiye bir dönüşüm eşiğinde, bu dönüşümü Fetih Ruhu temelinde mi sürdüreceğiz; Kardeşlik, Barış Ruhu temelinde mi. Bu dönüşüm Sulukule’de yaşanan dönüşüm gibi mi olacak? Birilerine rant alanı mı oluşturulacak, ülkenin zenginlikleri birilerine peşkeş mi çekilecek. Yaşama biçimlerine müdahale; yaşa biçimlerini tekdüzeleştirme ve kontrol etme temelinde mi yükselecek dönüşüm. Yoksa insanların doğal yaşamlarını, yaşama biçimlerini korumaları, ortak paydalarda bir araya gelmeleri, kendi geleceklerini el ele gönül gönüle birlikte kurmaları temelinde mi?
Fetih ruhu temelinde lidere biat edince ortaya çıkacak dönüşüm içinde kadınımızın, gencimizin, yaşlımızın geleceği güvence altında alınabilecek mi? İmam nikâhı ile erkeğin insafına bırakıldığı, eve kapatıldığı; taciz, tecavüz ve istismara alet olageldiği yerde kadının geleceği, toplumun geleceği güvence altında olma şansı var mı? Gençlerimiz kendini gerçekleştirme, karşı cinsi tanıma, sağlıklı ilişkiler kurma fırsatını, kaliteli mesleki eğitimi, iş olanaklarını Fetih Ruhunda bulabilecekler mi? Fetih ruhu ile geçmişi yâd ederken yaşlıların geleceği güvence altına alınabilecek mi?
Bu ülkede Fetih Ruhu peşinde çok koşuldu, bundan sonrada koşanlar muhtemelen olacak. Ama asıl olan birinin emeğine zorla el koymak, birine boyun eğdirmek ve bununla böbürlenmek değil. Asıl olan alın teri ile üretebilmek, ürettiğinle yaşamını kurabilmek, sürdürebilmek, çocuklarını bununla yetiştirebilmek, ürettiğine sahip çıkabilmek.
Fetih Ruhu doğası gereği daha saldırgan, örgütlenme yeteneği de daha yüksek. Gücünü de buradan alıyor zaten. Ancak alın teri ile geçinenlerin kazanımlarını koruyabilmeleri, kendilerine bir gelecek kurabilmeleri için Fetih Ruhunun büyüsünden artık kendilerini kurtarabilmeleri lazım. Fetih Ruhunu diri tutmaya çalışanların “toplan” ilamlarını ellerinin tersi ile itebilmeleri, sürü olmadıklarını göstermeleri lazım. Mağdurların kardeşlik ruhu, barış ruhu temelinde güçlerini birleştirebilmeleri lazım. 7 Haziran seçimleri bu dönüşüm için bir fırsat! Seçmen bu fırsatı değerlendirecek mi? Yoksa asıl sorunun kendisi olduğunu ilan mı edecek?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları

































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.11.2025
6.09.2025
18.07.2025
12.06.2025
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024