Ali Türer
Milli Eğitim Bakanı, getirmeye çalıştıkları 4+4+4=12 yıllık eğitim tasarısına yöneltilen eleştirilere; “Bunlar ideolojik dedi”. Bu olay, savunma mekanizmalarından dışa yansıtmaya örnek olarak verilebilir. Bakan 4+4+4=12 yıllık kesintili zorunlu eğitim tasarısıyla ulaşılmak istenen ideolojik beklentinin farkına varıp da bunu açığa çıkaranları “ideolojik” olmakla suçluyor. Böylece yapılanın üstünü örtmeye çalışıyor.
Eski Milli Eğitim Bakanlarından biri geçenlerde bir televizyon kanalında, her gün çocuklarımıza derse başlarken okuttuğumuz, “Andımızın” kaldırılmasına şiddetle karşı çıkan ulusalcılara, niye değişmesin anlamında “Ayet mi bu” demişti. “Şecaat arz ederken sirkatin söylemek” bu olsa gerek. “Andımız” kaldırılsa, çocuklar derse başlarken “Oku, Allahın adıyla oku.” gibi ayetlerle derse başlasalar, anlaşılan eski Bakan’a yetecek, içi rahat edecek.
Bizim merkeziyetçi geleneğimiz içinde eğitime ne zaman ideolojik yaklaşılmadı ki.
II. Mahmut, 1824’de ilköğretimi zorunlu kılan fermanı; çocuklar hayata atılmadan önce İslam’ın şartlarını, dinini, milletini, padişahını bilsin diye çıkarmıştı. II. Abdülhamit merkezi otoriteyi elinde tutabilmek için modern eğitimi araç olarak kullanırken, mülkiye, tıbbiye, hukuk mektebi gibi okulların programlarını dinileştirdi. Yöneticilerin bu programları uygulayıp uygulamadıklarını kontrol etmek için okullarda birer müfettiş bulunduruyordu. Mülkiyeye ait 1891 yılında çıkarılan bir kararnamede; derslere son verilmeden önce “Elem tere keyfe” suresinden başlayarak “Fatiha” suresine kadar kuran okutturulması, daha sonra on kadar selat ve selam okutturulduktan sonra “Padişah devlet ve millet ve alel husus Muhammet ümmeti hakkında bir dua” ile derslerin sona erdirilmesi isteniyordu. Şimdi de derslere “Türküm, doğruyum” dedirterek başlatıyoruz. Gelenekten sapma yok.
II. Meşrutiyet yıllarında İttihat ve Terakki iktidarı ele alınca eğitim “Din ve Devlet için” olmaktan çıktı, “Millet ve devlet için” haline geldi. İttihat Terakki’ciler kendi projeleri doğrultusunda siyasi elit yaratmakla yakından ilgilendiler. Bunun için ülkenin çeşitli yerlerine İttihat ve Terakki Sultanileri açtılar. Cumhuriyet yıllarında da uluslaşma projesi içinde bir yandan yüksek öğretim yolu ile devleti ayakta tutacak asker sivil kurtarıcılar yetiştirilirken, ilköğretim yolu ile de halkın kurtarıcılarına biat etmesi sağlanmaya çalışıldı. Tevhidi Tedrisat yasasının çıkarılmasının da Halk Evlerinin kurulmasının da ardında yatan asıl amaç “vatandaş”ı sisteme entegre etmekti.
1960’lardan sonra “Türk ırkı”, “Türkün derin tarihi” gibi etnik vurgular yumuşadı. Uluslaşma süreci “Atatürk ilkeleri ve inkılâpları”, “Atatürk milliyetçiliği” gibi ortak paydalar etrafında sürdürülmeye başlandı. Okullarda dersler “Andımızla” başladı. Tarih, Türkçe, edebiyat derslerinde “Atatürkçülük konuları” başlığı altında “Atatürk” kültü etrafında tek tip insan yetiştirme projesi hep sürdürüldü.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra Türk İslam sentezi arayışı içinde dinin aynileştirici rolünden yararlanılmaya özen gösterildi. İlköğretimde din dersleri zorunlu hale getirildi. Sola yönelişin önünü dini yönelişle kesmeye çalışan siyasal elit, siyasi rakiplerinin elini güçlendirecek uygun ortam hazırladığının farkına vardığında, iş işten çoktan geçmişti. 1990’lı yıllarda rant kavgası içinde ciddi bir yozlaşma içine giren, Türkiye’yi ekonomik bunalıma sürükleyen egemen elit, halkın nezdinde itibarını hızla kaybetti. Dini referans alan kurtarıcılar ise geleneksel elit’in otoritesini giderek daha fazla tehdit edecek biçimde bu koşullarda güçlendiler. Bu tehdit 28 Şubat sürecinde geleneksel yöntemler kullanılarak, sekiz yıllık eğitim projesi ile bertaraf edilmeye çalışıldı, ama olmadı. Köprülerin altından çok sular geçmişti. Yanlış hesap artık Ergenekon’la falan da düzeltilebilecek gibi de değildi.
Şimdi yeni kurtarıcılar, eğitim yolu ile kendi yolculuklarını güvence altına almaya çalışıyorlar. Olan biten budur.
Alevileri Sünnilerin ibadet eğitimini almaya zorla. Kürtlere bırakın ana dillerinde eğitimi; ana dillerini bile öğrenmeyi yasakla. Ama öte yandan Arapçayı seçmeli ders olarak okullara koy. Çocuğu henüz ergenlik dönemine girmeden “dindar gençlik yetiştirme” düşüncesiyle beyin yıkama projesinin içine al. Mesleki eğitime yöneltiyorum aldatmacasıyla, İmam Hatiplerin orta kısımlarını faaliyete geçir. Böylece siyasi rakiplerinin elini zayıflatmaya, iktidarının devamını güvence almaya çalış.
Alın size “İleri demokrasi” yolculuğu.
”Aynilik” dayatma halini aldığında, ister istemez farklıkları birbirine yaklaştıran değil uzaklaştıran bir rol oynar. Çünkü kendini dayatılan ayniliğin içinde görmeyen, bu ayniliği bir tehdit olarak algılayan farklılıklar kendi farklılıklarını daha köşeli, daha kararlı, daha sert bir biçimde ortaya koyma yoluna giderler. Silah geri teper. Bugüne kadar hep böyle oldu.
Birliği bütünlüğü bu yolla sağlama düşüncesi boş bir hayaldir. Bundan öncekiler bu yolu denediler, şimdikiler ortaya çıktı. Şimdikiler de bu yolda yürüyor. Bu topraklar savaş alanı olmaya devam ediyor. Birbirinin boğazına yapışan insanlar yetiştirerek nereye varabilirsiniz?
Türkiye zaman kaybediyor. Enerjimizi birbirimizi yiyerek tüketiyoruz.
Eğitim yoluyla bir yandan toplum kendinden sonraki kuşaklara değerlerini aktarma yoluyla kuşaklar arası çatışmayı önlemeye, istikrarı korumaya çalışılırken; diğer yandan bireye ilgi ve yetenekleri doğrultusunda kendini geliştirme, gerçekleştirme, mesleki kişilik sahibi olma fırsatı verilir. Siz bireyi toplumsal projelerinize, beklentilerinize feda ederseniz; beklentinizin tam tersi sonuç alırsınız. Toplumun sağlıklı değişmesi, dönüşmesi için gerekli kanallar oluşamaz. Eğitimin hem istikrar hem de değişim aracı olarak iş görmesi, çağdaş, demokratik huzurlu bir toplum olarak varlığı sürdürmenin güvencesidir.
Buradan seslenmek istiyorum. Gelin günü birlik siyasi, ideolojik çıkarlarla hareket ederek eğitim yoluyla gençliğimizi zehirlemeyi artık bırakalım. Geleceği hazırlıyoruz derken, geleceğimizi heba etmeyelim. Çağdaş, demokratik Türkiye’nin; bir biri ile barış içinde yaşacak, çoğulcu toplumun ihtiyaçlarına göre, gelin eğitim sistemimizi yeniden düzenleyelim.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2024
3.12.2024
26.09.2024
2.09.2024
5.08.2024
7.07.2024
4.05.2024
1.04.2024
26.03.2024
9.03.2024