Alper GÖRMÜŞ
SUNUŞ
İstanbul’da Atatürk Havalimanı’na yönelik terör saldırısı, sosyal medyadaki savaşçı ve sert dili bir kez daha tartışma gündemine taşıdı. Aslında bu dil bir paket ve paketin içinde siyaset, geleneksel medya ve internet medyası da var. Daha birkaç gün önce, beğenmediği bir yazısından dolayı bir kadın gazeteciye, “Bastır parayı istediğin pozisyonu alsın” diyebilen bir internet sitesi bile gördük. Fakat yine de sosyal medya, kullandığı teknolojik alt yapı nedeniyle düşman cephelere bölünmüş taraflar arasındaki savaşın ön cephesi işlevini görüyor.
Geçtiğimiz yıl, Ahmet Hakan’a yönelik fizikî saldırı vesilesiyle, başta sosyal medya olmak üzere medyadaki savaşçı dilin siyasal kutuplaşma üzerindeki etkilerini ele alan bir yazı kaleme almıştım. 2 Ekim 2015’te Al Jazeera Türk’te yayımlanan o yazıyı bir kez de Serbestiyet okurlarının dikkatine sunuyorum.
* * *
Marksistlerin başvurmayı çok sevdiği, ‘niceliksel birikimler bir noktada niteliksel sıçramaya yol açar’ düsturu herhalde en çok toplumsal duygular için geçerlidir. Bu ülkede defalarca tecrübe ettik: Özellikle öfke, kızgınlık gibi duygular uygun ortam ve katalizörler bulduğunda zaman içinde bir kartopu gibi büyüyor, sonra çığa dönüşüyor ve maddi bir güç haline gelerek şiddet suretinde tepemizde patlıyor.
Hürriyet gazetesi yazarı ve CNNTürk programcısı Ahmet Hakan’a yönelik fiziksel saldırıyı, ona karşı aylardır sürdürülen medya ve sosyal medya ataklarından bağımsız olarak değerlendirme şansımız var mı?
‘Aşırı’ haklılık duygusu insana ne yapar?
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının ilk yılında (2003) idrak ettiğim bir tecrübeyi hiç unutmadım. Bu tecrübenin, kendi tarafının haklılığına mutlak bir inanç besleyen, onun bir türevi olarak da karşısındakileri ‘düşman’ belleyenlerin oluşturduğu psikolojik evreni anlama hususunda bugün de çok işlevsel olduğu düşüncesindeyim.
Sözünü ettiğim tecrübeyi, Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde verdiğim ‘haber analizi’ derslerinin birinde yaşadım... Haber analizi, gazetelerin mukayeseli okuması üzerinden yürüyen bir dersti. O gün elimizin altında, merkez medyanın ‘şeriat’ın hızla gelmekte olduğuna dair malûm manşetlerinden biri vardı ve o da benzerleri gibi ‘ben dezenformasyonum’ diye bağırıyordu. Dolayısıyla ipliğini pazara çıkarmak zor olmadı, o kadar ki dersin sonuna doğru sınıfta ikna olmayan tek bir öğrenci bile kalmamıştı.
Artık meseleyi kapatıyordum ki, bir öğrencim söz istedi. Tıpkı öbür arkadaşları gibi haberin ‘uydurma’ olduğuna kendisinin de inandığını teslim ettikten sonra, faltaşı gibi açılmış gözlerimin içine bakarak, “Tamam da hocam” dedi, “sonuçta bu haber Türkiye’nin en etkili gazetelerinden birinde yer alıyor, haberi okuyanlar onun doğru ve gerçek bir haber olduğunu düşünecekler ve bu da Türkiye’deki gericiliğin aleyhine bir sonuç doğuracak, dolayısıyla doğru ve gerçek olmasa da bu haberin o gazetede yayımlanmasının yararlı bir şey olduğunu söyleyemez miyiz?”
Öğrencim, sorusuna verdiğim, önerisinin değil gazetecilikle aktivizmle bile uyumlu olmadığına dair cevabımdan hiç hoşnut kalmadı. Belli ki, benim ders boyunca ‘gerçek’in hatırı için değil, ‘teknik detaylar’ uğruna dil döktüğümü düşünmüştü. Belli ki benden, “Tabii ki sonuçta yararlı olmuştur bu haber, ben size sadece onun taşıdığı teknik zayıflıkları anlattım” gibi bir cevap beklemişti.
Öğrencimin davranışı, dozu çok yüksek, düşmanlık derecesindeki bir karşıtlık duygusunun, insanı hiçbir ahlaki sınır tanımayan savrulmaların gazetecilik adına yapılabilir olduğu bir noktaya sürükleyebileceğini gösteriyordu. O anda kendimi, geleneksel medyanın fren mekanizmalarının bir noktada devreye girip bu türden savrulmaları dengeleyebileceği düşüncesiyle avutmaya çalıştım.
2003’te, bir cep telefonuna sahip olan herkesin bir ‘medya’ haline gelebildiği koşullar yoktu. Bir gün bunun gerçek olacağını düşünseydim, o günkü dehşet duygum misliyle büyürdü.
O öğrencim şimdi cep telefonunu kullanarak neler yazıyor acaba sosyal medyada?
Siyaset savaşa dönüştüğünde...
Savaşlarda insanlardan önce hakikatin vurulduğu söylenir... Peki ya siyaset bir savaşa dönüşmüşse ve siyasi taraflar birbirlerini ‘düşman’ olarak görüyorlarsa? O zaman, başta medya olmak üzere her şey bir silaha dönüşür, bütün silahlar da düşmanı ‘imha’ amacına yönelir.
Günümümüzde, sosyal medyadaki dizginsiz saldırganlığa işaret eden bütün eleştiriler haklı olabilir, fakat onun hangi temel üzerinde böyle bir karaktere büründüğüyle ilgilenmeyen her eleştiri eksik kalacaktır.
Sosyal medyadaki akıl almaz saldırganlık ve sertlik nereden kaynaklanıyor? Sosyal medyanın kullandığı teknolojinin anlık-duygusal tepkileri ‘enformasyon’ haline getirebilme yeteneği hiç kuşkusuz bir etken. Fakat aynı teknolojiyi kullanan başka toplumlarda neden aynı sonuç üremiyor? Bu sorulara ancak topluma ve siyasete bakarak cevap verebiliriz.
Aslında sosyal medyadaki, muarızını imhaya yönelik saldırganlık ve sertlikle, siyaset ve geleneksel medyadaki saldırganlık ve sertlik arasında bir mahiyet farkı yok; sadece bir nicelik farkından söz edebiliriz. Bu nicelik farkı da sosyal medyanın kullandığı, biraz önce işaret ettiğim teknolojinin bazı özelliklerinden kaynaklanıyor. Bu teknolojinin, hangi özellikleriyle geleneksel iletişim araçlarının üretebildiğinden daha yoğun bir saldırganlık ve sertlik üretebildiği faslına biraz sonra geleceğiz. Fakat ondan önce, sosyal medyanın hangi zeminde günümüzdeki tahammülfersâ boyutlara ulaşabildiğine bakmamız gerekiyor.
Siyasi karşıtlık başka, düşmanlık başka...
Siyasi karşıtlık başka, düşmanlık başka... Birinin mücadele aracı etkilemeye, değiştirmeye, dönüştürmeye müteveccih eleştiri; öbürünün mücadele aracı imhaya, yok etmeye, öldürmeye müteveccih ateşli silah...
Siyasi karşıtlar ‘normal’ ülkelerde de yekdiğerini sevmezler fakat biribirlerini geniş ‘biz’in birer parçası olarak görürler. Mücadelelerinin amacı karşıtını etkilemek, nötralize etmek, mümkünse de kazanmaktır.
Düşmanlar ise birbirlerinden nefret ederler, karşılıklı varlıklarını kendi varlıklarına tehdit sayarlar ve onları ortadan kaldırmaya, imhaya çalışırlar.
Sosyal medyada ‘trol’ tabir edilen grupların bu kadar atak ve heveskâr olmaları; kendi saflarındaki herkesi melek, karşı saflardaki herkesi şeytan olarak görmeleri ancak ‘düşman’la savaştığına inananların davranışı olabilir.
Düşman eleştirilmez, düşmanla tartışılmaz, düşmanın doğru bir şey yapması fıtratı ve doğası gereği mümkün değildir; düşmana karşı yegâne meşru mücadele biçimi ‘imha’dır.
Yaşadığımız şeyin karşıtlar arasındaki bir siyasi mücadele değil, yekdiğerini kelimenin gerçek anlamıyla ‘düşman’ olarak görenler arasındaki bir savaş olduğunu anlayabilmek için karşıtların karşılıklı duygularına bakmak bile gerekmez. Böyle olduğunu, kendi içlerine bakarak da, kendi içlerinden gelen küçücük eleştirilere karşı sergilenen tahammülsüzlüklere bakarak da anlayabiliriz. Bu da çok tipiktir; düşmana karşı savaşırken en küçük bir özeleştiriye, en küçük bir çatlak sese bile müsamaha edilemez, böyle bir işe kalkışan dışlanır, ‘hain’ ilan edilir.
İşte böyle bir duygusal vasatta siyaset de, geleneksel medya da sosyal medya da kaçınılmaz olarak şiddet ve saldırganlıkla yüklü bir hale geliyor. Demek ki ‘sosyal medya neden bu kadar şiddetle ve düşmanca duygularla dolu’ sorusu kendi başına çok da anlamlı değildir. Anlamlı soru şudur: ‘Türkiye’de siyaset, geleneksel medya ve sosyal medya neden bu kadar şiddetle ve düşmanca duygularla dolu?’
Yukarıdan beri söylediklerim göz önüne alınırsa, cevabı da açık bence. Tekrar pahasına ve özet niyetine bir daha söyleyeyim: Çünkü Türkiye’de siyasi mücadele, biribirlerinin varlıklarına tahammülleri kalmamış, her biri diğeri tarafından yok edilmek istendiğine inanan taraflar arasında yürüyen bir mücadeleye dönüşmüş durumda. Dolayısıyla bu bir savaş ve bütün savaşlar gibi iknaya değil yok etmeye odaklanmış durumda.
Sosyal medya neden daha korkunç?
Yalnızca sosyal medyadakinin değil, siyaset ve geleneksel medyadakinin de bir savaş olduğunu, arada sadece bir nicelik farkının olduğunu söylemiştim. Peki, bu nicelik farkı nereden kaynaklanıyor?
Bu soru bizi, sosyal medyanın kullandığı teknoloji ile onun sağladığı imkânlar mevzuuna taşıyor.
Bu teknoloji, her şeyden önce kullanıcılarına herhangi bir kontrol-fren mekanizmasına tâbi olmadan, herhangi bir editoryal süzgeçten geçmeden ‘içini dökme’ imkânı veriyor. Hiç kuşkusuz, kamusal tartışmaların biribirlerini yok etme amacına değil, hep birlikte daha iyi bir hayat kurma amacına yönelik olarak gerçekleştirildiği ‘normal’ bir ülkede böyle bir teknoloji bir nimettir. Fakat ülkemiz ‘normal’ değil ve böyle bir ülkede, hep birlikte izliyoruz ki, bu teknoloji kamusal hayatı iyileştirmekten çok zehirlemeye hizmet ediyor. (Dağlıca baskınının ertesi günü CNN Türk’teki Tarafsız Bölge programında Ahmet Hakan ve araştırmacı Atilla Sandıklı Twitter’daki abartılı-yanlış paylaşımlardan ve bunların yol açabileceği problemlerden yakınırken, Sandıklı ‘Twitter iki gün boyunca hayatımızda olmasa keşke’ dileğinde bulundu. Hemen yanıbaşındaki CHP’li Faik Tunay da, oradaki atmosfere tahammül edemediğini ve o gün telefonunu kapattığını söyledi.)
Öte yandan sosyal medya kişinin kendisini anonimleştirdiği ölçüde yazdıklarının hukuki ve ahlaki sorumluluklarından kurtulabildiği, risklerin azaltılabildiği bir ‘tartışma’ ortamı... Oradaki saldırganlık bu düşük risk oranıyla da alâkalı.
Tek tek korkakların biraraya geldiklerinde pek cesur linççi kalabalıklar oluşturmasına benzer biçimde, sosyal medyada da bir grubun parçası olarak bağırıp çağırmanın, küfretmenin sahte bile olsa özgüven sağlayıcı etkisini de unutmamak gerekir.
Bu ‘avantaj’ların hiçbiri geleneksel medyada bulunmuyor ve sosyal medya kullanıcıları da bu durumun keyfini çıkartıyor.
Sosyal medyadaki şiddet dilinin kutuplaşma üretme yeteneği ile siyaset ve geleneksel medyadaki şiddet dilinin kutuplaşma üretme yeteneği arasında sadece bir nicelik farkı olduğunu söylüyorum ama, itiraf edeyim, bazen bundan emin olamıyorum. Belki de sosyal medyanın kutuplaştırma, düşmanlaştırma yeteneği düşündüğümüzün çok üstündedir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025