Ferhat KENTEL
Her dönemin en revaçta ideolojik kurgularından biri olan “devletin bekası” retoriği bugünlerde gene damarlarımıza zerk ediliyor.
Kafamızda bir devlet fikri var...
Buna göre, eğitim, sağlık, ulaşım gibi alanlarda vatandaşlara karşı görevleri olan; ama biraz daha medeniyetten nasiplendiyse, demokratik işleyişi, insan hakları ve özgürlüklerini de garantiye alması beklenen bir devlet fikri var...
Bu bizim gibi vatandaşların kafasındaki fikir... Devleti yönetmeye talip olanlar da zaten en çok bu ve buna benzer alanlarda bize vaatlerde bulunuyorlar. Ama kaba söylem ve gözlemin biraz arkasına geçip, az da olsa “analiz” yapmaya kalktığımızda da biliyoruz ki, devlet çok daha başka bir şey...
Devlet, en azından toplumdaki güç ilişkilerinden bağımsız bir organ değil. Yani kim güçlüyse onun borusu daha çok ötüyor. Ama ayrıca bu güç ilişkilerinin ötesinde devlet kendi başına da üreyen bir aygıt. Bürokrasisi, polisi, silahlı kuvvetleri, gizli servisleri, derin servisleri, dev para kaynakları ile iktidarın tecessüm ettiği bir aygıt. Yani bu haliyle sadece toplumsal ilişkilerin seyrine göre şekil değiştiren bir türev ya da gölge asla değil.
Devlet içinde çöreklenmiş olan bir değil, sayısız “paralel” yapının kendi aralarındaki çıkar savaşlarıyla ortaya çıkmış denge üzerinde kurulu ve bu dengeyi değiştiren kavgalara bağlı olarak kendi hayatını idame ettiren bir “canavar”...
Bu yüzden devletin, yani içindeki çıkar gruplarının ya da devlet içinde olmaktan ötürü, vazgeçilmez çıkarları oluşmuş olan grupların esas derdi, tam da bu çıkarların garantisi olarak devletin kendisini daim kılmak...
Tabii ki, bu çıkarlar sadece para falan değil; “devlette olmak”, o çarkların içindeki en küçük vida konumundaki unsura bile bir aidiyet, itibar gibi soyut iktidar nimetler sağlıyor.
Bu yüzden devlet sadece legal-illegal, meşru-gayri meşru, görünür-görünmez devlet binalarının içinde “işlerini” yapanlarla sınırlı olan bir yer değil. Devlet tam da sunduğu aidiyet, inşa ve kontrol ettiği bedenler vasıtasıyla toplumun içinde varlığını sürdüren, o toplumun etinden sütünden beslenen bir aygıt...
Yani devlet, polis, yargı, ordu vb. kurumların ötesinde şöyle bir şey:
Devletin ihaleleriyle güçlenen sermayedar, “fakir fukaraya dağıtılmak üzere” ucuz kömür üretmesi istenen ve böylelikle 301 işçi öldüren maden işletmesi, memleketin en güzel alanlarına istediği gibi inşaat yapma hakkına sahip olan gözü doymaz inşaat müteahhitleri, öğretmenler, imamlar, “devletin bekası” adına harekete geçtiğine inanmamız istenen “hassasiyeti yüksek” vatandaşlar, hem EMASYA birlikleri, hem beyaz / özel kuvvetler, Osmanlı Ocakları, Ergenekon, Batı Çalışma Grubu, bunların faaliyetleri konusunda bizi ikna eden medya ve her türlü “düşünce kontrol mekanizmaları” ve de bunları “halktan aldığı” meşruiyetle bir arada tutan, ya da bütün bu karmaşık yapının kafamızı karıştırmasının önünde engel olan ve bizim o karmaşık yapıyı kontrol edebildiğimiz hissini veren (ve nispeten kontrol edebildiğimiz) bir hükümet.
İç ilişkilerin çok yoğun olduğu bu yapı,hem çok sağlam hem de çok zayıf...
Sağlam; çünkü, ilişkilerin yoğunluğu ve çapraşıklığı sebebiyle, az sayıda ilişkinin ya da grubun etkisiz kılınması çok sorun teşkil etmez. Geri kalan ilişkiler, birbirlerini besleyerek ya da tehdit ve şantajla mecburiyet ilişkisini sürdürerek devam ederler.
Zayıf; çünkü,bu yapının içinde öyle anlar ya da çürük ilişkiler vardır ki,–devletin karanlık koridorları hakkında oldukça malumat sahibi olan bir devlet büyüğü tarafından dile getirildiği gibi, “bir tuğlayı çekerseniz bütün duvar çöker”.
İşte bu devletin içinde küçük hacimli olmayan “paralel” bir yapı, diğer “paralel” yapıların mecburi ya da gönüllü muvaffakiyetleri altında, bu aygıtın varlığını sürdürmek için bir savaş veriyor.
Dün verdiği gibi, Dersim’de verdiği gibi, darbelerde verdiği gibi, Hrant’ı öldürürken verdiği gibi...
Bu paralel fraksiyon ve müttefikleri, ürettikleri bir gerçeklik dünyasına toplumun bir kesimini hapsetmiş bir durumda ve “total” bir kimlikle kafamızda şekillenen devlet bugün bize öldürmenin gerekliliğini ve estetiğini şırıngalıyor.
Devlet bize teröristlerin nasıl öldürüldüğünü gösteriyor mesela... ABD’nin “kimyasal silahları olan terörist” Irak’ı bombalarken sunduğu “kansız” görüntülere benzer şekilde... Hangi ecnebi teknolojiden devşirme olduğunu bilemeyeceğim ama süper sofistike ekranlı, dürbünlü silahlar marifetiyle teröristler vuruluyor...
İnternet kafedeki bilgisayarlarında karşılıklı adam vurmaca oynayan çocukların performanslarını seyrediyoruz adeta...
Adeta devleti “çalışırken” görüyoruz... Yeni zamanlara uygun... Hayatı bilgisayardaki savaş oyunları gibi gören insanlara “savaşın ne kadar korkunç olduğu” mesajının aradan kaçmasına izin vermeden yapılan bir çalışma...
Ölen çocukların, bebeklerin, yaşlı kadınların çok fazla gündeme gelmesine engel olmak üzere, “aslında bak biz teröristleri öldürüyoruz ve kan da yok; gayet medeni yani” diyen bir proje...
Bir kamuoyu oluşturma, ikna ya da halkla ilişkiler tekniği...
Ve en önemlisi, polisin teröristlere ateş etmeden önce “EnfalSuresi”nden bir ayet okuduğunu işitiyoruz... Çok modern, çok insanî, çok dinî...
Hani,Saddam’ın150.000 Kürd'üHalepçe'de kimyasallarlakatlederken başvurduğu “Enfal”; “savaş ganimeti” anlamına gelen suredeki gibi...
Devlet biraz da bu... Ganimetlerinizin bekası için öldürürsünüz ve bunu meşru kılmak için Kuran’ı bile hizmetinize sokarsınız.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020