Gülay GÖKTÜRK

Akil toplum
3.01.2015
1857

 Böyle akil bir toplumsal çoğunluğa sahip olduğumuz için çok şanslıyız.

O çoğunluk ülkemizin sigortası... 
O çoğunluk demokrasimizin yegâne güvencesi... 
1 Kasım’da gereken balans ayarını yine o yaptı. 
Kaos heveslilerine, iç savaş kışkırtıcılarına; her Allah’ın günü Türkiye battı-batacak diye baykuş gibi konuşanlara; NATO’yu müdahaleye çağıranlara, yabancı gazetecilere tehdit mektubu yazdıranlara ağzının payını verdi. 
Hiçbir taşkınlık yapmadan sabırla olan biteni izledi, dinledi, bekledi ve sonunda büyük bir ağırbaşlılıkla söyleyeceğini söyledi: “Hele durun bakalım, ben daha ölmedim, buradayım.” 
* * *
Yüzde 49.5 gibi kimsenin beklenmediği bir sonuca yol açan etkenleri iki gruba ayırabiliriz: AK Parti’nin yaptığı düzeltmeler ve muhaliflerinin yaptıkları hatalar... 
7 Haziran’da AK Parti’yi ikaz etmek amacıyla başka partiye oy veren – ama daha çok sandığa gitmeyen - kesim, daha 8 Haziran sabahı ikazın ayarının kaçtığını ve hiç istemedikleri bir sonuç doğurduğunu görmüştü zaten. 1 Kasım onlar açısından bir “düzeltme” şansıydı, ikazları baki kalmak kaydıyla AK Parti’ye geri döndüler. 
AK Parti’nin “çözüm sürecini koruma” uğruna kendilerini sürece kurban ettiğini ve bölgeyi PKK’ya terk ettiğini düşünüp kızan ve MHP’ye kayan kesimler de hükümetin PKK’ya karşı kararlı ve başarılı mücadelesini görünce sakinleştiler ve yeniden yanında yer aldılar. 
Beş aylık o zorlu dönem boyunca herhangi bir iktidar boşluğu yaratmadan ülkeyi dirayetle yönetmesi ve salimen seçime götürmesi de AK Parti’ye olan güveni arttırdı. 
Bu etkenlere AK Parti teşkilatının 7 Haziran’dan çok daha iyi çalışmasını, listelerde yapılan hataların düzeltilmesini, Davuoğlu-Erdoğan arasında daha uyumlu bir ilişkinin kurulabilmesini, Erdoğan’ın 7 Haziran’a göre daha geri planda kalmasını ve akçeli konularda kesenin ağzının açılmasını da ekleyebiliriz. 
Ama yüzde 49.5 mucizesini doğuran asıl etken muhalefetin korkunç zaafları ve hatalarıydı. 
Her şeyden önce toplum, muhalefet blokunun yıkmayı bildiğini ama yerine bir şey kurmayı asla bilmediğini gördü. 
Bu zaten tek başına yeterdi. Ama bu kadarla kalmadı. 
HDP’ye Kürt meselesinin siyaset yoluyla çözümüne destek olsun diye oy verenler, verdikleri oyu PKK’nın hanesine yazıldığını ve onu cesaretlendirdiğini gördüler. Beş aylık süreç HDP’nin asla bağımsız bir aktör olmadığını, PKK’nın kuyruğuna takılmaktan başka bir şey yapamayan aciz bir “uzantı” olduğunu açıkça ortaya koydu. Sandıktan çıkan sonuç, Kürtlerin PKK’nın şiddete geri dönüşüne ve bütün o “özyönetim” saçmalıklarına verilen tok bir cevap oldu. 
MHP ise Bahçeli’nin beş ay boyunca hiçbir sorumluluk almayan, bütün çözümleri tıkayarak siyaseti kilitleyen tutumuyla en ateşli destekçilerini bile isyan ettirdi. Bu yanlışının bedelini de sandıkta ödedi. 
CHP’ye gelince... 
Öylesine silikti ki, onu ancak bir şey yapmamakla ve bir şey yapacağı konusunda umut vermemekle eleştirebiliriz. Birkaç defa heyecanlı çıkışlar yaptı ama hepsi de ya Paralel Yapı’nın ya da Doğan Medya’nın zora düştüğü zamanlarda ona arka çıkmaya koşmak şeklinde oldu. Sonuçta, kuyruk gibi ne uzadı, ne kısaldı; olduğu yerde kaldı. 
Ama bütün bunların ötesinde, yaşanan oy patlamasının arka planında çok belirleyici bir neden daha vardı: 
Akil çoğunluğun Türkiye’nin yaşadığı uluslararası kuşatmayı görmesi ve bu kuşatmayı yarmak için güvendiği tek partiyi, AK Parti’yi taze bir güvenoyuyla güçlendirmek istemesi... 
Bu milli silkiniş gerçekten göz yaşartıcıydı. 
Geçmişin sıkı anti-emperyalistleri, solcuları, gözlerini bürüyen kin yüzünden müstemleke aydınlarına dönüşürken, halk çoğunluğu yeni bir Sykes-Picot çizme hazırlığında olanlara çektiği “one minute” ile Türkiye’nin ne kadar çetin ceviz olduğunu gösterdi. 
Şimdi bütün kartların yeniden karılacağı, herkesin hesabını gözden geçireceği yeni bir dönemin başındayız. 
Çok daha iyi günler bizi bekliyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Hrac Madooglu

    Hrac Madooglu

    19.03.2015 06:27

    Amerikayi Muslumanlar kesfetti diyen Erdogani da solladiniz bu yazinizla Sayin yazar. Burda verdiginiz bilgilerin hemen hemen hepsi yanlis. Birkac ornek vereyim: Kanseri ilk kesfeden Ali Ibni Abbas degil. Eski Misirlilar MO 1600lerde kanseri biliyorlardi. Kanserle ilgili ilk calismalari da Yunanli Hipokrates MO 4uncu yuzyilda yapmistir. Trigonometriyi icad eden Abdullah Barani degil, Yunanli Hipparcustur (MO. 140). Dunyanin yuvarlak oldugunu ilk kesfeden El Buruni degil, Yunanlilar MO 3uncu yuzyilda kesfetmis ve ispatlamislardir. Yercekimini ilk kesfeden Hazini degil, Aristodur (MO 4.yuzyil). El Kindinin zamanla ilgili sozleri, izafiyet teorisinin baslangici olabilecek fikirler degildir. Kagidi icad eden Cinlilerdir (MO. 105). El Cezerinin bilgisayarin babasi oldugu iddiasi da akla zarar...Bati Medeniyeti, islam Medeniyetine fark atmistir. Bugun kullandigimiz arac-gerecleri, ilaclari, tum ilimleri,vs son 500 yilda Batililar icad etmistir. Biz, Musluman ulkelerde yasayanlar, onlarin icadlarini kullaniyoruz, bize verdikleri nimetlerden faydalaniyoruz. Ne yazik ki bunun Muslumanlara verdigi bir eziklik duygusu var. Bu duygu iki sekilde kendini gosteriyor. Birincisi nefret. Batililar Muslumanlardan bilim, teknoloji ve sanatta cok daha ileri olduklari icin nefret ediliyorlar. ikincisi de sizin ve Cumhurbaskaninin yaptigi gibi Batililarin icadlarina sahip cikmak. Biz onlardan once herseyi icad etmistik, bizden caldilar ve herkesi kandirdilar. Bu normal bir davranis olmadigi gibi, butun bilgilerin bilgisayarda var oldugu bir devirde artik kimseyi kandirmak mumkun de degil. Bati medeniyeti islam medeniyetinden de bir seyler almistir elbet ama Eski Yunan, Eski Misir, Roma, Cin, Hint Medeniyetlerinin katkisi yaninda islam medeniyetinin Batiya katkisi mukayese edilmeyecek kadar kucuktur. Fakat bunun Muslumanlarda asagilik kompleksine sebep olmasini ve bu yuzden Batililardan nefret edilmesini yine de anlayamiyorum.

Yazarlar