SURİYE konusundaki Cenevre-2 müzakerelerinden dişe dokunur bir sonuç çıkar mı?

Müneccim falı açacak hâlim yok ama yine de naçizane kanaatime göre, çıkmaz!

Yahut Bin Bir Gece Masalları’nda parlatılan Alaaddin’in lambasından ne kadar cin çıkıyorsa, işte Leman Gölü sularına atılan oltadan da o kadar turna balığı çıkar...

Gerçi encamı tartışılan ülke her türlü kaypaklığın, ikiyüzlülüğün ve tornistanın ahval-i adiye sayıldığı bir Ortadoğu coğrafyasında yer alıyor.

Dolayısıyla, tarafların aniden pozisyon değiştirebileceğine belki umut bağlanabilir.

Fakat bu ihtimal yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuz oranıyla gerçekçi değildir!

***

DEĞİLDİR, zira en önce Beşar Esad ve avenesi iktidarı bırakmaya niyetli değildir.

Nitekim gerek hazretin tam toplantı arifesinde kasten yabancı ajanslara anons ettiği kalıcılıkdeklarasyonu, gerekse İsviçre’ye yolladığı dışişleri bakanı Velid Muallim’in ilk oturumda yaptığı küstah konuşma, yukarıdaki beklentileri baştan sıfırlayacak nitelik taşıyor.

Çünkü şunu en baştan hatırlayalım: Zaten Cenevre-2 müzakerelerinin hedefi Baas katilinin çekilmesine imkân sağlayacak bir geçiş sürecinin hazırlanması zeminine oturuyor.

Eh, esas aktör daha ilk anda kesinkes niet dediğine göre, hayati tehlike olmadan onun gönül rızasıylayumuşayacağını düşünmek ancak mucizeye bel bağlamak anlamına geliyor.

***

ÖTE yandan, Şam’ın baş destekçisi durumundaki İran’ın masadan dışlanması; artı, diğer destekçi Rusya’nın yine dışişleri bakanı Sergey Lavrov’un ağzından Esad tezlerini sahiplenmesi, rejiminin elini uluslararası planda cidden güçlü kılan kartlar olarak şekilleniyor.

Bunlara bir de, ABD diplomasisi John Kerry vasıtasıyla istediği kadar Muallim’e ve Lavrov’a yanıt versin, aynı ABD’nin Suriye’ye müdahale etmeyeceğini; üstelik muhalefetin bir kanadını silahlandıran Suudi Arabistan’a kuşku ve ihtiyatla baktığını eklemek gerekiyor.

Başka bir deyişle, tıpkı iç bünyedeki o muhalifler gibi yukarıdaki uluslararası arenada da Beşar Esadkarşıtı ülkeler aslında bütünlük arzetmiyorlar ve ayrı telden çalıyorlar.

***

BAŞTA azılı İslamcılar olmak üzere sözkonusu muhalefetin bir bölümü ki, kâh günah, kâh ihanet,kâh da yararsız saydığı için Cenevre-2’de yer almayı reddetti.

Zar zor ve son anda gitmek kararı alanların ise neyi, ne kadar temsil ettiği meçhul...

Her hâlükârda, rejim karşıtlarının muazzam bir hercümerçte çalkalandığı ve Suriye’nin bugün deyimin tam anlamıyla bir iç savaş içinde iç savaş yaşadığı şüphe götürmüyor.          

Zaten dediğim gibi, kimi bir desperados enternasyonali olarak şekillenen ve El Kaide veya başka bir çete adına kelle kesen; kimi de ya Suudî, ya diğer bir Körfez emiri tarafından finanse edilen o İslamcıları artık azılı, zır azılı, zırzır azılı falan diye sıfatlandırmak gerekiyor.

Bu güruhlar bir yandan kendi aralarında birbirlerini yiyorlar; bir yandan çoğulcu muhalefeti eziyorlar; fakat diğer yandan da doğru, ara sıra Muhaberat’ın ağına düşseler bile yine de o desperadosfanatiklikten ötürü rejime karşı mücadele edenlerin başında geliyorlar.

***

İMDİİ, velev ki mucizenin gerçekleşeceğini ve kırk katırı temsil eden Beşar Esad ve avenesinin İsviçre şehrinde lâfzen geri adım atacağını varsayalım.

Lâfzen diyorum, çünkü bu defa kırk satırı temsil eden diğer esas aktör Cenevre-2 falan dinlemeyeceğine göre Şam’ın “uzlaşmaya yanaşacağım ama siz de önce onları saf dışı bırakın” diye işi diplomatik manevrayla başka bir çıkmaza sokması yine işten bile değildir.

Yani müzakerelerin başarısızlığa uğraması bir değil bin faktörden dolayı mukadderdir.

Fakat umalım ki ben yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuzluk tahminimde yanılayım ve Leman Gölü’nde yine o binde birle oltaya vuran turna balığına sevineyim...

[email protected]

http://www.taraf.com.tr/hadi-uluengin/makale-leman-golu-nden-ne-cikar.htm