Hakan AKSAY
Rusya-Ukrayna Savaşı üçüncü yılında.
Sıkça karşılaştığım soru:
"Nedir durum? Kim kazanıyor?"
Sıkça verdiğim cevap:
"Durum karışık. Kimin kazanacağı belli değil. Ama Rusya atakta."
Sıkça duyduğum ikinci soru:
"Rusya ataktaysa bu, onun zafere daha yakın olduğunu göstermez mi?"
Buna farklı cevaplar verdiğim oluyor:
"Belli olmaz, Batı hareketlenirse durum değişebilir."
"Şu anda durum öyle gösteriyor. Rusya bu yıl olmazsa, gelecek yıl veya birkaç yıl içinde savaşı daha kârlı kapatabilir."
"Ben bu savaşın tek bir tarafın zaferiyle bitmesinin kolay olduğunu düşünmüyorum. Şu veya bu şekilde berabere bitebilir."
Bu savaşı kim çıkardı?
Sorular ve sohbetler uzayıp gidebiliyor. Bazen başka zor sorular da gündeme geliyor:
"Savaşı kim başlattı? ABD mi Rusya mı?"
Bu soru gerçekten zor. ABD'nin bu savaşın başlaması ve süreç içinde Rusya'nın zayıflatılması, Batılı güçlerin konsolidasyonunun sağlanması ve bu arada Çin'in de izole edilmesi yolunda planlar yaptığı görüşünde olanlar az değil. Başkan Biden'ın savaşın başlaması öncesinde "Bugün başlayacak, yarın başlayacak, Rusya saldırmak üzere" türü açıklamaları çok sık yaptığını hatırlıyoruz.
Ama bunlar en fazla "hain plan" ve "provokasyon" kategorisine girer. Kimse Rus lider Putin'i silah zoruyla savaşa sokmadı. Sonuçta ilk adım ondan geldi ve ilk kurşunu atan (işgali başlatan) Rusya tarafıydı.
"Ama 2014'ten beri zaten durum şöyleydi böyleydi" ve "Ukraynalılar Donbas'taki Rusları kesiyordu" türü açıklamaların, savaşın yüz binlerce insanı mahvettiği bugünkü realitesiyle kıyaslandığında asla bunca kana bir gerekçe sayılamayacağını düşündüğüm için o argümanı inandırıcı bulmuyorum. Kırım ve Donbas, öncesinde bir dizi provokasyon düzenlenmiş olsa da, Rusya'nın müdahaleleri sonucunda birer uluslararası krize dönüşmüştü. Rus liderin "zorlama tarih okumaları" temelinde "zaten Ukrayna diye ayrı bir ulus yoktur" demesini ise burada ele almaya bile gerek olmadığı kanısındayım.
Geçen iki yıl içinde Biden gibi görece zayıf bir liderin yönetimindeki Batı konsolide oldu. 2019'da Fransız Başkan Macron'un "beyin ölümü gerçekleşti" dediği NATO tekrar dirildi ve güçlendi. Birkaç yıl önce pakta katılması akla bile gelmeyen Finlandiya ve İsveç NATO'ya üye oldu.
Adım adım izole edilmeye çalışılan Rusya'ya karşı yağmur gibi yağan yaptırımlar çıkarıldı. Rus ekonomisine (bazıları zamanla daha fazla hissedilebilecek) darbeler indirildi, enerji ihracat hatları önemli ölçüde tıkandı.
Bununla birlikte Rusya, yaptırımlarla dize getirilmeyeceğini bir kez daha kanıtladı. Ekonomisini ağırlıklı olarak savunma sanayi üzerinden yeniden düzenledi. Ticaret ve siyasette yönünü büyük ölçüde Asya'ya çevirdi. Geçmiş günahlarından dolayı ABD'den nefret eden Küresel Güney'in sempatisini kısmen de olsa korumayı başardı.

Putin varsa savaşa devam mı?
Kremlin, savaşın başından beri "Ukrayna ile değil 'kolektif Batı' ile savaşıyoruz" diyegeldi. Bunu reddeden Batı, Ukrayna'ya sadece ekonomik-askerî yardım vermekle yetindiğini söylese de bugün geldiğimiz nokta, savaşın Batı ile Rusya arasında olduğunu net biçimde gösteriyor.
Geçtiğimiz günlerde Macron'un "Ukrayna'ya asker gönderebiliriz" demesi, bu işe tam olarak tüy dikti denebilir. Gerçi diğer ülkelerden birçok Batılı lider ve hatta Fransız yetkililer, Macron'un devirdiği çamı kaldırmaya çalıştıysa da galiba ondan kalan izleri silemedi.
Çünkü artık savaşın alevleri her yanı sardı. Batı, Kiev'e verdiği füzelerin Rusya topraklarına karşı kullanılması konusunda her zaman eskisi gibi sınırlayıcı şart koymuyor ve bir süredir Kiev yönetimi Rus kentlerini bombalıyor. Ukrayna'da Batılı uzman, hatta asker olduğu yolunda Batı basınında bile pek çok haber var. Karadeniz'deki Rus filosu gemilerinin önemli bölümünün batırılması tek başına Ukrayna'nın yapabileceği bir iş mi, bunu da bilemiyoruz.
NATO yöneticileri ile ABD ve diğer önde gelen Batılı devlet liderlerinin dediklerini aşağı yukarı şöyle özetleyebiliriz:
"Eğer Putin Ukrayna'yı yenerse, bu zaferle yetinmez ve başka ülkelere saldırır. Örneğin, Batı'yla iş birliği yapan Moldova'ya ya da NATO üyesi üç Baltık ülkesinden birine. Yani eninde sonunda Ukrayna'yı alt eden Rusya'nın hedefi NATO ile savaşmak olur. Bunun için Moskova'ya şimdi Kiev'e karşı böyle bir zaferi kazanma şansı verilmemelidir."
Buna iki yıldır ara sıra duyduğumuz bir başka söylemi ekleyelim:
"Rusya yenilgiyi kaldıramaz. Böyle bir durumda elindeki nükleer silahları kullanabilir. Bu ise Üçüncü Dünya Savaşı'na, belki de dünyanın yok olmasına yol açabilir."
O halde ne yapılmalı? Savaş "berabere" mi bitmeli? Rusya şu anda işgal ettiği Ukrayna topraklarının yüzde 18'i ondan alınmadan barış görüşmelerine mi davet edilmeli? Ukrayna yönetimi böyle bir çözüme mi zorlanmalı? Bugün olmazsa yarın böyle bir durum mu gündeme gelecek?
Yoksa her hâlükârda oturulan masa, yalnızca "savaşa bir süreliğine ara" anlamına gelir ve sonradan Rusya ile Batı arasındaki savaş yeniden kızışır mı? Bu soruya kesin cevap vermek mümkün değil.
Batılı söylemlerde sık sık Rusya yerine "Putin" veya "Putin Rusyası" denmesi dikkat çekiyor. Bunun gizli anlamı, herhalde Putin'in iktidarda olmayacağı şartlarda bu savaşın ve savaşın yayılması ihtimalinin önüne geçilebileceği imasında yatıyor olsa gerek.
Bu konuda da birileri ince planlar yapıyor mu, bilemem ama Putin'in 10 gün sonra düzenlenecek Rusya devlet başkanlığı seçimlerini kazanacağını şimdiden net olarak söyleyebilirim.
Tabii siz yine de bunu benden duymuş olmayın.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları




































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025