Markar ESAYAN
O resmi gördüğümde, gözlerim nemlendi hemen.
Ve biraz da aktı gözyaşları...
Bir başbakan annesine helallik verirken hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Neler hissettiğini yakından bilme şanssızlığına sahibim.
Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun Tenzile Hanım’ın.
Ben de anamı yeni kaybettim ve hâlâ keskin acılar çekiyorum.
Anne kaybı çok müthiş bir acı.
İnsanın merkezi kayıyor.
Dünyaya basacak yer bulamıyor bir süre.
Hiçbir şey yokken ortada, bir köşeden çıkıp hançer gibi saplanıyor insanın yüreğine, acı, aniden.
Çünkü insanız biz.
İnsan acı çeken bir varlıktır.
İnsan özleyen bir varlıktır.
Annem sağken, bana fark ettirmek istemez ama, yaptığım işten çok çekinirdi.
Başıma bir şey gelecek diye korkardı.
Beni üzmemek için başka bir şey diyemez, “Dikkatli ol oğlum, çok sert yazıyorsun” derdi.
İkimiz de bilirdik, benim dikkatli olmamın hiçbir önemi yoktu.
Ama “Peki anacım, sen hiç merak etme” derdim.
Tatmin olmamış hüzünlü gözlerle bakardı bana.
Ben işi dalgaya vururdum, o ânı atlamak için.
Kimbilir Tenzile Hanım, oğlu için ne endişeler çekmişti?
Bir şiir için hapis yatarken, geceleri uykuları nasıl da kaçmıştı?
Hakkında suikast planları yapılırken, o bunları okurken, muhtıra ve seçim geceleri, oğlunu meydanlarda izlerken, onun ne kadar sıkıntılı ve yorgun olduğunu belki sadece o anlarken...
Nasıl da üzülmüştü.
Ama ne kadar da gururlanmıştır oğluyla.
Ne kadar şanslı bir kadın, tüm dünyanın takdir ettiğini gördü onu.
Davos’ta ayağa kalkıp terk ettiğinde salonu, neler hissetmiştir?
Nasıl gururlanmıştır. Kaç kere “İyi ki doğurmuşum” demiştir oğlu için.
Çok güzel çiçekler gördüm geçen gece, adeta hepsi de Allah’ın onları fark etmesi için büyük bir yarış içindeydiler. Türlü türlü numaraları vardı hepsinin de.
Taçları, değişik reveranslar yapan hepsi birbirinden farklı tonda yaprakları...
Bir çocuk, hep kendini annesine, babasına göstermek ister, beğendirmek ister.
Bu başbakanda da böyledir, en sıradan işi yapan kişi de de...
Ve onu kaybettiğiniz an, hayatınızdan büyük bir parça kopar.
Erdoğan’ın da büyük bir parçası koptu. Bunu gizlemedi. Güçlü durmaya çalışmadı.
O yüzden, bu kadar çok seviliyor.
***
Karayılan’ın mektubu
Karayılan’ın mektubu önemliydi.
Şiddetin tek yol olma tahakkümünün kırıldığını gösteren bir gelişmeydi.
Karayılan kendini bizim üzerimizden anlatma ihtiyacı duymuştu.
Bence muhatabı Taraf’tan daha çok halktı.
Ve bu çok önemli ve değerli bir gelişme.
Barış ve diyalogun söylem gücünü ele geçirmesi, devlet gibi, PKK’yi de etkiliyor demek ki!
Bunu olumlu bir şey olarak söylüyorum.
Karayılan 49 gerillanın pasif pozisyonda öldürüldüğünü söylüyor.
AK Parti’nin beş yılda onların silah bırakması için anlamlı bir şey yapmadığını söylüyor.
Öcalan’ı tek ve en yetkin liderleri olarak selamlarken, onun “Barışa çok yakınız” gibi sözlerini de tekzip etmiş oluyor bir yandan. Karayılan’a göre devlet adına görüşme yapanlar samimi ama Erdoğan aslında müzakereleri nihai imha planını uygulamaya sokmak için bir araç olarak kullanıyor.
Adını anmıyor ama, hepimizin şiddetle karşı çıktığı sivil ölümlerini, kent eylemlerini bununla açıklamaya çalışıyor.
“Tedbirli olmamız gerekir” derken, devletin ikili yapısına, PKK’yi ikili bir yapıda, yani hem müzakere eden hem de sivil öldüren bir örgüt olarak organize olduğunu da söylemiş söylüyor.
Öldürülen gerillalar ve sürecin hantallığı konusunda ona katılıyorum. Ama Karayılan çok ince bir detayı kaçırıyor.
Bu mücadelede artık daha az veya hiç öldürmeyenin galip değil, meşru olacağı yeni bir safhadayız.
Sivil dört Kürt kadını öldürdüğünde, bütün haklılığını yitirirsin, Türkiye böyle bir yer artık. Sadece Türkleri değil, Kürtleri de kaybedersin.
Bu ahlakı yerleştiren, prestij ve güç kazanacak, öldürenler değil.
Peki, Karayılan ve örgütü bunu anlamaya ve uygulamaya hazır mı?
Soru bu...
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019