Mehmet BARANSU

Kitaptan suç unsuru olur mu
6.02.2012
5043

Bu soru son yılların en tartışmalı konusu. Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanmalarının ardından gündemimize giren konu. Bu soruya aşağıda cevap vereceğim. Cevaptan önce bazı hatırlatmalarda bulunayım.


Ergun Poyraz’ı hepiniz yakından tanırsınız.
 Aydın’da çiftçilik yaparken bir anda karşımıza yazar olarak çıkan kişi. Daha sonra kitaplarını JİTEM’in yazdırdığı ve para aldığı belgelenen şahıs. Hatırlarsınız Poyraz’ın Refah’ın Gerçek Yüzü isimli kitabı 1998 yılında 28 Şubat sürecinde Vural Savaş tarafından açılan Refah Partisi‘nin kapatılma davasında delil olarak kullanıldı. Millî Nizam Partisi’nden Fazilet Partisi’ne İhanetin Belgeleri isimli kitabı, sonrası Millî Gençlik Vakfı kapatıldı. Kitap, Necmettin Erbakan ve Refah Partililer hakkında “anayasal nizamı yıkmak için çete oluşturmak”tan açılan davada en önemli delil oldu. Fazilet Partisi’nin kapatılmasında da kitapları etkili oldu.

 Fethullah Gülen ile ilgili yazdığı kitaplar sonrası Gülen hakkında örgüt yöneticiliği suçlamasıyla dava açıldı. Gülen, tek kişilik bir örgütü yönetmekten yargılandı. Poyraz davada tanıklık yaptı. AK Parti hakkında yazdığı kitaplar, AK Parti kapatılma davasında delil olarak kullanıldı.

Tüm bunlar, yazdırılan kitaplardan sonra yaşandı bu ülkede.


Şimdi gelelim Hanefi Avcı ve Ahmet Şık’a yazdırılan kitaplar sonrası amaçlanan operasyona.
 O günlerde gözlerden kaçtı ama 23 Ağustos 2010 tarihinde Radikal’den İsmail Saymaz’ın Hanefi Avcı’yla yaptığı röportajın satır arasında bu operasyonun amacı açık edildi. Buradan Saymaz’a planın içerisinde olduğu şeklinde bir suçlama yönelttiğim sanılmasın. O günlerde seslendirilen bir konuyu Saymaz, röportajda Hanefi Avcı’ya soruyor. Röportajdan okuyalım: “Bu örgütün TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen ‘basit suç örgütü’ mü, yoksa ‘anayasayı ihlal’ başlığında düzenlenen, ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’ gerektiren ‘yasa dışı örgüt’ olarak mı ele alınması gerektiği sorusuna, ‘En azından TCK 220’ye oturur ama diğer boyutuna biraz daha bakmak lazım’ diyerek, TCK 309’u işaret etti.”

Röportajdaki kilit cümle, “diğer boyutuna biraz daha bakmak lazım” kısmı. Nedir bakılacak olan diğer boyut, yani TCK 309; “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.”

Yani bugün darbecilerin yargılandığı suç. Darbeciler, cemaati aynı suçtan yargılamayı düşünüyor ve cemaatin tüm mal varlıklarına el koymayı amaçlıyorlardı. Tıpkı Fazilet Partisi gibi, tıpkı Milli Gençlik Vakfı operasyonu gibi. Cemaatin yanı sıra AK Parti de aynı plan kapsamında yargı karşısına çıkarılacaktı.


Planın başrolünde Karargâh vardı. İrticayla Mücadele Eylem Planı, İnternet Andıcı, Lahika gibi planlar da hep bu amaç kapsamında hazırlandı. Cemaatin evlerine silah konulacak, ardından darbecilerin koydukları silahları yine kendileri yakalayacak, silahlı örgüt kapsamında cemaat mensupları askeri mahkemelerde yargılanacaktı.

Plan, 12 Haziran 2009 tarihindeki Taraf’taki “AK Parti ve Fethullah Gülen’i bitirme planı”manşetimle bozuldu. İrticayla Mücadele Eylem Planı belgesinin ıslak imzalı halinin ortaya çıkmasıyla da tüm planlar altüst oldu.

Kara Kutu Yayınları’ndan Mart 2010 tarihinde çıkan Karargâh kitabım da, İlker Başbuğ, Yaşar Büyükanıt ve emekli bazı askerleri tedirgin etmeye başladı. Kitapta, her iki ismin de yargılanacağını, gerekçeleri ve belgeleriyle kamuoyuna duyurmuştum.

Karargâh yolun sonuna geldiğini anlamış ve son bir planı devreye sokmaya çalışmıştı. Bu plan can simidi olabilir, süreç kesintiye uğratılabilirdi. Çünkü, geçmişte Ergun Poyraz üzerinden benzer örnekler hayata geçirilmişti. Hanefi Avcı ve bir Emniyetçiyle Ankara’da görüşmeler yapıldı. İlk kitap piyasaya çıktı ve Avcı kitabın asıl amacını, Radikal’den İsmail Saymaz’a röportaj verirken deşifre etti.

Basın, Avcı’nın yazdığı kitabı köpürtmesine rağmen, kitap amaçlanan sonucu veremedi. Çünkü, kitap çelişkilerle dolu kötü bir “kurguya” sahipti. İçinde belge ve bilgi yoktu. Süreç, tersine işlemeye başladı ve diğer Emniyetçi kitap yazmaktan vazgeçti. “O kitap” da başka bir gazeteciye paslandı. Sonrasını zaten biliyorsunuz.

Şimdi kitaptan suç unsuru olur mu diyenlere cevap vereyim. Ergun Poyraz’a yazdırılan kitaplar sonrası yaşananları yukarıda özetledim. Geçmişte, bu operasyonu kimin hangi örgütlenme adına yaptığı, amacının ne olduğu artık gün gibi ortada. Kitaptan bal gibi suç unsuru olur ve hele söz konusu olan Türkiye gibi bir ülkeyse.

 


Önce partinizi dindarlaştırın

Başbakan “dindar gençlik yetiştirmek istiyoruz” diye bir açıklama yapınca aklıma geldi. Sayın Başbakan, siz dindar gençlik yetiştirmeyi boş verin; bazı partililerinizin (ki içinde bakan, milletvekili gibi üst düzey isimler var), dinle hiç ilgisi olmayan yaşantılarına odaklanın. Hattao konuşmayı size hazırlayan ekibe bakın. Yani partinizi önce dindarlaştırın. Bu isimlerden bazılarının devirdikleri çamların sizin de kulağınıza kadar geldiğini biliyorum. Emine Hanım’a bazı eşlerin yaptığı şikâyetler gibi. Sekreter, kadın, para ilişkisine odaklanın. Günah kişiseldir ama siz dindar gençlik diye açıklama yapınca aklıma bunlar geldi. Siz partinizi dindarlaştırın, bizi bize bırakın.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar