Münir AKTOLGA
İÇİNDEKİLER:
ÇAĞRININ BENCE EN ÖNEMLİ OLAN YANI..3
ZAMANIN RUHU NEYİ GEREKTİRİYOR, 21.YY’IN PROBLEM ÇÖZME YÖNTEMİ NEDİR?.4
ŞİMDİ, SÖZ TEKRAR ÖCALAN’DA.. 7
ÇÖZÜM SÜRECİNİN TARAFLARI, YA DA DİNAMİKLERİ..15
ÖCALAN’IN “DEMOKRATİK MODERNİTE SİSTEMİ”NEDİR..17
GİRİŞ:
ŞİMDİ, SÖZ TEKRAR ÖCALAN’DA
Önce, Öcalan’ın 21 Mart Çağrısı’na bir kere daha göz atalım:
“Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes’in dostudur. Halay ve Delilo, Horon ve Zeybek’le hısım-akrabadır. Bu büyük medeniyet bu kardeş topluluklar, siyasi baskılarla harici müdahalelerle grupsal çıkarlarla birbirlerine düşürülmeye çalışılmış hakkı, hukuku, eşitliği ve özgürlüğü esas almayan düzenler inşa edilmeye çalışılmıştır. Son iki yüz yıllık fetih savaşları batılı emperyalist müdahaleler baskıcı ve inkarcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi, Kürdi toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara suni problemlere gark etmeye çalışmıştır.
Sömürü rejimleri, baskıcı ve inkarcı anlayışlar artık miadını doldurmuştur. Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor. Birbirlerine karşı kışkırtıcı ve köreltici savaşlara ve çatışmalara dur diyor. Newroz ateşiyle yüreği tutuşan, meydanları hınca hınç dolduran yüz binler, milyonlar artık barış diyor, kardeşlik diyor, çözüm istiyor”...
“Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkar eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır. Kürdistan ve Anadolu tarihine yaraşır şekilde tüm halkların ve Kültürlerin eşit, özgür ve demokratik ülkesinin oluşması için herkese büyük sorumluluk düşüyor. Bu Newroz münasebetiyle en az Kürtler kadar Ermenileri, Türkmenleri, Asurları, Arapları ve diğer halk topluluklarını da yakılan ateşten kaynaklı özgürlük ve eşitlik ışıklarını, kendi öz eşitlik ve özgürlük ışıkları olarak görmeye ve yaşamaya çağırıyorum.
Saygı değer Türkiye halkı; Bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır. Gerçek anlamında, bu kardeşlik hukukunda fetih, inkar, red, zorla asimilasyon ve imha yoktur, olmamalıdır. Kapitalist Moderniteye dayalı son yüzyılın baskı, imha ve asimilasyon politikaları; halkı bağlamayan dar bir seçkinci iktidar elitinin, tüm tarihi ve de kardeşlik hukukunu inkar eden çabalarını ifade etmektedir. Günümüzde artık tarihe ve kardeşlik hukukuna ters düştüğü iyice açığa çıkan bu zulüm cenderesinden ortaklaşa çıkış yapmak için hepimizin Ortadoğu’nun temel iki stratejik gücü olarak kendi öz kültür ve uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernitemizi inşa etmeye çağırıyorum…
“Zaman ihtilafın, çatışmanın, birbirlerini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin, kucaklaşma ve helalleşmenin zamanıdır. Çanakkale’de omuz omuza şehit düşen Türkler ve Kürtler; Kurtuluş Savaşı’nı birlikte yapmışlar, 1920 meclisini birlikte açmışlardır. Ortak geçmişimizin önümüze koyduğu gerçek; ortak geleceğimizi de birlikte kurmamız gerektiğidir. TBMM’nin kurulu-şundaki ruh, bugün de yeni dönemi aydınlatmaktadır. Tüm ezilen halkları, sınıf ve kültür temsilcilerini; en eski sömürge ve ezilen sınıf olan kadınları, ezilen mezhepleri, tarikatları ve diğer kültürel varlık sahiplerini, işçi sınıfının temsilcilerini ve sistemden dıştalanan herkesi çıkışın yeni seçeneği olan Demokratik Modernite Sistemi’nde[8] yer tutmaya, zihniyet ve formunu kazanmaya çağırıyorum. Ortadoğu ve Orta Asya kendi öz tarihine uygun, bir çağdaş modernite ve demokratik düzen aramaktadır. Herkesin özgürce ve kardeşçe bir arada yaşayacağı yeni bir model arayışı, ekmek ve su kadar nesnel bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu modele yine Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının, ondaki kültür ve zamanın öncülük etmesi, onu inşa etmesi kaçınılmazdır.
Tıpkı yakın tarihte Misak-i Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı’nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz
Son doksan yılın tüm hata, eksiklik ve yanlışlıklarına rağmen bir kez daha yanımıza, mağdur edilmiş, büyük felaketlere uğramış halkları, sınıfları ve kültürleri de alarak bir model inşa etmeye çalışıyoruz. Tüm bu kesimleri; eşitlikçi, özgür ve demokratik ifade tarzının örgütlenmesini gerçekleştirmeye çağırıyorum.
Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum.
Bu toprakların tarihselliğinde önemli bir yer tutan “BİZ” kavramının genişliği ve kapsayıcılığı dar, seçkinci iktidar elitleri eliyle “TEK”e indirgenmiştir. “BİZ” kavramına eski ruhunu ve pratiğini vermenin zamanıdır. Bizi bölmek ve çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz. Ayrıştırmak isteyenlere karşı birleşeceğiz. Zamanın ruhunu okuyamayanlar, tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler, uçuruma sürüklenirler. Bölge halkları yeni şafakların doğuşuna şahitlik etmektedir. Savaşlardan, çatışmalardan, bölünmelerden yorgun düşen Ortadoğu halkları artık kökleri üzerinden yeniden doğmak, omuz omuza ayağa kalkmak istiyor. Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in mesajlarındaki hakikatler, bugün yeni müjdelerle hayata geçiyor, insanoğlu kaybettiklerini geri kazanmaya çalışıyor.
Batının çağdaş uygarlık değerlerini toptan inkar etmiyoruz. Ondaki aydınlanmacı, eşit, özgür ve demokratik değerleri alıyor kendi varlık değerlerimizle, evrensel yaşam forumlarımızla sentezleyerek yaşamlaştırıyoruz.
Yeni mücadelenin zemini fikir, ideoloji ve demokratik siyasettir, büyük bir demokratik hamle başlatmaktır.
Selam olsun bu sürece güç verenlere, demokratik-barış çözümünü destekleyenlere
Selam olsun halkların kardeşliği, eşitliği ve demokratik özgürlüğü için sorumluluk üstlenenlere”!
Tam Öcalan’ın görüşlerini ele almaya hazırlanırken az önce Taraf’da Kurtuluş Tayiz’in makalesine rasladım, bakın ne diyor o da[9]:
“Abdullah Öcalan’ın Newroz’da açıkladığı bildiride yer alan kimi ifadelerin Başbakan Erdoğan ve Hakan Fidan tarafından sonradan eklendiği iddia ediliyor. Daha doğrusu Öcalan’a sonradan dikte ettirildiği öne sürülüyor.
Bu değerlendirmelere yol açan Öcalan’ın Newroz bildirisindeki “Misak-ı Milli”, “Çanakkale Savaşı ve Cumhuriyet” ve “İslamiyet”e dair vurgularıydı. Fakat bu vurgular hiç de yeni değil. Öcalan yıllardır bu görüşleri savunuyor. Türkiye’ye teslim edildiği 1999 yılından sonra aynı düşüncelerini belli bir formülasyona kavuşturdu. O tarihte AKP iktidarda bile değildi. Yani bu ifadelerin Öcalan’a dikte ettirildiğini öne sürmek pek gerçekçi değil.
Öcalan’ın İmralı’da yargılanmaya başladığı sırada yazmaya başladığı ve Bir Halkı Savunmak adlı kitapta toplanan şu görüşleri ile Newroz bildirisinde dile gelen açıklamaları arasında fark var mı, siz karar verin.
“Tarihi Kürtler ve Türkler birlikte yaptılar. İmparatorluklarda pay birliktedir. Bu devlet birlikte inşa edilmiştir. Kürtler neden ayrı devlete doğru yönelmiyorlar? Çünkü Kürtler özgürlüğü Türklerle birlikte aradılar. Araplar ve Ermeniler uzaktı, Türkler ve Kürtler iç içeydiler. Malazgirt’te de bu böyledir. Alparslan Silvan’da ordusuna on bin Kürt alır. Çanakkale Savaşı’nda da Kürtler vardır. 1071’den bu yana gelen tarih, aynı zamanda Kürtlerin ve Türklerin birliktelik tarihidir.
Newroz bildirisinde yer alan “Türklerle Kürtler Çanakkale’de birlikte savaştı” ifadesinin yeni olmadığı bu satırlardan açıkça anlaşılıyor
Cumhuriyet’in kuruluşuna, Atatürk’e ve Misak-ı Milli’ye ilişkin Öcalan’ın yıllar öncesine uzanan görüşleri de şöyle:
“Cumhuriyet Misak-ı Milli temelinde Türklerin ve Kürtlerin ortak mücadelesiyle kuruldu. Kürtler Araplar gibi İngilizlerle birlikte hareket etmemiştir, Mustafa Kemal ile birlikte hareket etmiştir. (...) Kurtuluş Savaşı dönemindeki siyasal sınırlar Misak-ı Milli sınırlarıdır. Bilindiği gibi Misak-ı Milli denilen şey, Kürtleri bir bütün olarak ele alıyor; Suriye, Kerkük ve Musul’un dâhil olduğu Irak Kürtleri ve Türkmenlerle beraber Türkiye’deki Kürtleri kapsıyor.”
Abdullah Öcalan’ın açıklamasında öne çıkan İslam vurgusunun yeni olma imkânı da yok. Öcalan’ın bu konuda geniş bir külliyatının olduğunu söyleyebiliriz. Hatta Öcalan, Urfa’da dinler araştırması yapacak bir üniversite ile Diyarbakır’a büyük bir İslam Kültür Derneği kurulmasını bile önerdi.
Newroz bildirisindeki kimi ifadelerin AKP’nin söylemleriyle örtüştüğünü ileri sürüp buradan iktidarın Öcalan’a bildiri dikte ettiğini savunmak gerçekçi olmadığı gibi iki tarafı da yıpratmaya dönük. Söylenenin aksine Öcalan, yıllardır kendi görüş ve projelerinin PKK ve BDP tarafından değil özellikle dış politikada AKP tarafından dikkate alınıp uygulamaya konulduğunu savunup duruyor. Öcalan’a kalsa esas fikir ve düşünce dikte ettiren taraf AKP değil, kendisi”!..
ŞİMDİ!..
Öcalan, bu kısacık-ama içi dolu olan-çağrısında çok şey söylüyor, çok somut önerilerde bulunuyor dedik. Öcalan’ın “Çağrı”sının, öyle sadece bir “silahları bırakın” çağrısı olmadığını söyledik. İsterseniz önce, onun en çok tartışılan şu Misakı Milli önerisini ele alalım:
“Son doksan yılın tüm hata, eksiklik ve yanlışlıklarına rağmen bir kez daha yanımıza, mağdur edilmiş, büyük felaketlere uğramış halkları, sınıfları ve kültürleri de alarak bir model inşa etmeye çalışıyoruz. Tüm bu kesimleri; eşitlikçi, özgür ve demokratik ifade tarzının örgütlenmesini gerçekleştirmeye çağırıyorum”.
“Misak-ı Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum”.
“Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkar eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır. Kürdistan ve Anadolu tarihine yaraşır şekilde tüm halkların ve Kültürlerin eşit, özgür ve demokratik ülkesinin oluşması için herkese büyük sorumluluk düşüyor. Bu Newroz münasebetiyle en az Kürtler kadar Ermenileri, Türkmenleri, Asurları, Arapları ve diğer halk topluluklarını da yakılan ateşten kaynaklı özgürlük ve eşitlik ışıklarını, kendi öz eşitlik ve özgürlük ışıkları olarak görmeye ve yaşamaya çağırıyorum”.
Öcalan’ın söyledikleri çok açık: Misakı Milli çapında bir Ortadoğu birliği, “Demokratik Moder-nite Sistemi” adını verdiği bir birlikte yaşam biçimi öneriyor Öcalan. Onun “Demokratik Modernite Sistemini” biraz sonra tartışacağız, bu nedenle, önce biz onun şu Misakı Milli sınırları içinde sağlanabileceğini önerdiği birlikteliğin nasıl mümkün hale geleceğini ele ala-lım.
Tamam, mevcut statükonun nasıl oluştuğu konusunda Öcalan’la görüş birliğindeyiz. Hiçbir maddi-kültürel-tarihsel temeli olmadan, batılı emperyalist ülkelerin-Birinci Dünya Savaşının galiplerinin masa başında çizdikleri haritalarla oluşan bir statükodur bu. Ama sorun şu şimdi, sunni de olsa, kuvvete-güce dayanılarak da kurulmuş olsa bu statüko nasıl değişecek? Biz istesek de istemesek de ortada-İran’ı saymazsak-üç tane devlet var ve eski Osmanlı Ortadoğusu-bu arada Misak-ı Milli’yi içine alan topraklar da-bu üç devletin sınırları içinde bulunuyor. Hadi diyelim ki, bu toprakları birleştirerek ayrı bir Kürt ulusal devleti kurmak değil amaç (Öcalan öyle diyor); amaç, Misak-ı Milli sınırları içinde bir Türkiye’yi yaratmak. Nasıl olacak bu? “Silahların sustuğu, artık fikirlerin ve siyasetin konuştuğu” bir ortamda böyle bir amacı gerçekleştirmek mümkün müdür?
Ben tam bu soruya Öcalanın nasıl bir cevap verdiğini araştırıyordum ki, Radikal’de Murat Yetkin’in Zübeyir Aydar’la yaptığı röpörtaja rasladım. Bakın, M.Yetkin’in sorusuna nasıl cevap veriyor Aydar[10]:
Sınır değişmeden Misak-ı Milli yeniden tanımlanabilir..
“Bu çözüm yalnızca Türkiye sınırları içinde kalmaz, sınırları aşan bir etkisi olur.Misak-ı Milli’yi özellikle vurguluyoruz. Misak-ı Milli, 28 Ocak 1920’de Osmanlı Meclisi’nin son aldığı karardır ve Mondros Mütarekesi’ndeki sınırların korunmasını söyler. O gün ne Kuzey Suriye’de, ne Kuzey Irak’ta bir tek İngiliz askeri yoktur. İngiliz askeri Musul’a bir hafta sonra girmiştir. Urfa, Antep, Maraş Fransız işgaline direnmeseydi, şimdi Misak-ı Milli dışında mı diyecektik? Berlin - Bağdat demiryolu hattıyla ülke sınırı çizilmiş, bu kutsal bir sınır değildir.Türkiye bundan 100 yıl önce bir imparatorluktu, orada yaşayan halkların iradesi dışında bölündü. Türklerin, Kürtlerin, Arapların rızası hilafına, bu coğrafyaya yabancı güçler tarafından bölündü. Misak-ı Milli’nin güncellenmesi bizim bir talebimizdir”.
Yalnız siz şimdi sınır değişikliklerinden, Suriye ve Irak devletlerinin egemenliklerinden söz etmiyor musunuz?
“Yeni bir savaş istemiyoruz. Sınır değişmeden de Misak-ı Milli’yi yeniden tanımlamak mümkün. Türklerle Kürtler arasında demokratik bir ittifaktan söz ediyoruz. Belçika örneğini vereyim. Hollanda dilini konuşan bölgeden Hollanda’ya gittiğinde sınır bir formalitedir. O sınırın iki yanındakiler günlük hayatlarında birlikte yaşar, ticaret yapar, bir fark yoktur zaten; varsın sınır kalsın”.
Ama AB diye bir oluşumun parçası bu ülkeler. Gümrük kontrolünü kaldırmış, ortak paraya geçmişler, ortak dış politika, anayasa arayışındalar. Suriye’nin, Irak’ın hali malum, pratikte bu mümkün mü sizce?
“Her şey bir günde olsun diyen yok ki. Bunlar ortak hedefler olmalı. Barıştan sonraki ortak hedeflerden söz ediyoruz”.
Sanki bir federasyon iması mı var sözlerinizde?
“Bu tartışarak bulunabilir. Yönetim şekli tartışarak bulunur. Öcalan (Aydar mülakat boyunca ‘Başkan Apo’ diye hitap ediyor-MY) daha önce AB’nin kökenindeki kömür ve çelik birliği örneğini vermişti. Biz de Fırat ve Dicle Havzası Su Birliği oluşturabiliriz Türkler, Kürtler ve Araplar olarak. Demokratik ittifakla bölgeye bir model sunmuş oluruz. Bunun Türkiye’ye Ortadoğu’ya siyasi katkısı, istikrardır, ekonomik, kültürel yansımaları olur; çözüm Türkiye’nin sınırlarını aşar derken bunu da söylüyoruz. Ama diyoruz ki, Kürtlerin varlık, güvenlik ve özgürlüğü garantiye alınsın, siyaset yolu tam açılsın”.
Ne demek istediğinizi biraz daha açar mısınız?
“PKK ve KCK dahil, herkes için legal alanda siyaset yapma önündeki engeller kalksın istiyoruz. Bu, cezai kovuşturma olmadan, herkese siyaset yapma hakkı demektir. Bizim tarafta bütün yetki Öcalan’dadır. Ona adamları sınır dışına çektir, silahları bıraktır, başka her şeyi yaptırıp İmralı’da öylece tutmak doğru bir şey midir? 30 yıllık mağduriyetlerin son bulmasını istiyoruz. Bütün olumsuz sonuçların ortadan kalkması lazım... Bir helalleşmeden bahsedersek, bu herkes için geçerli olmalıdır, iki taraflıdır”.
Bir genel af mı istediğiniz?
“Karşılıklı helalleşme diyelim. Bir örnek vereyim: Geçenlerde İngiltere Kraliçesi, İrlanda hareketinin önde gelenlerinden Martin MacGuiness’in elini sıktı diye olay oldu. Üstelik diğeri cezaevinde değil, İrlanda kabinesinde bakan olmuş haldeyken, kaç yıl sonra... Dünyada da oluyor böyle şeyler. Sorunu çözmek istiyorsak, sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldıralım”.
Şurasıaçık: Aydar’ın görüşleriyle Öcalan’ın görüşleri örtüşüyor, yani arada bir fark yok. Aydar, Çağrı’da yer alan paragrafı biraz daha açmış oluyor o kadar. Eğer KCK Sözleşmesi bağlamından kopuk olarak (sadece Çağrıyı temel alarak) değerlendirecek olursanız son derece pragmatik, gerçekçi görüşler-düşünceler bunlar. Üstelikte, hem Barzani yönetiminin politikalarıyla, hem de AK Parti’nin bölgeye yönelik bakışıyla uyum halindeler. Bu konuda benim de hiçbir itirazım yok. Neden bir Avrupa Birliği oluşabiliyor da bir Ortadoğu Birliği oluşmasın ki. Hem sonra bunun tarihsel bir temeli-geçmişi de var. Bugün dört parçaya bölünmüş Kürdistan’da zamanında bir Osmanlı eyaleti değil miydi. Daha dün Eyalet sistemi bize en uygun sistemdir demedi mi Erdoğan da!
Ama, bu konuda daha ileri giderek spekülasyona kaçmadan önce isterseniz bir de Davutoğ-lu’nu dinleyelim. Bakalım o ne diyor:
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nde "Büyük Restorasyon: Kadimden küreselleşmeye yeni siyaset anlayışımız" konulu bir konuşma gerçekleştirdi. Davutoğlu salona girişi esnasında üniversiteli gençler tarafından uzun süre ayakta alkışlandı.
Davutoğlu kürsüye çıkmadan önce Dicle Üniversitesi Konservatuarı tarafından icra edilen 7 farklı dilde şarkıların söylendiği konseri dinledi.
"En iyi konuşacağımız yer"
Konserin ardından kürsüye çıkan Davutoğlu "Diyarbakır şehirlerin mürşididir. Yeni zihniyetin inşasını en iyi konuşacağımız yerdir" diyerek konuşmasına başladı.
Davutoğlu konuşmasında üç temel restorasyona ihtiyaç duyulduğuna vurgu yaptı ve şöyle konuştu; Arzu ettiğimiz yeni restorasyonda hiçbir dil, değer ve unsur dışlanmayacak. Eğer biz dilden kulağa konuşsaydık, tercümana ihtiyaç vardı, gönülden gönle konuşanlar için tercümana ihtiyaç yoktur.
Diyarbakır bir aşk şehridir
Diyarbakır'ın şeklini uçaktan kalbe benzettik. Diyarbakır bir aşk şehridir. Her kaybettiğimiz şeyi yeniden inşa ederiz ama aşkı kaybetmeyelim. Ben Ulucami'de Mescid-i Aksa'nın kokusunu hissettim. Girdiği anda size tarihle metafizik arasında bir yerde olduğunu hissettirir. Ben bu hissi bir Kabe'de, bir Mescid-i Aksa'da bir de Diyarbakır'ın Ulucami'de hissetmiştim. Bunun aynısını Bursa Ulucami'nde de hissettim. Hangi güç Bursa ile Diyarbakır Ulucamii'ni birbirinden ayırabilir?
Üç ayaklı bir restorasyon
Üç ayaklı bir restorasyona ihtiyaç var. Birincisi: İnsanoğlunun ve ülkemizin kendi içindeki restorasyonu. Psikolojinin restorasyonu. Son 10 yıl içinde aslında bütünüyle yapmak istediğimiz şey insan onurunu korumak, insan onuruna saygı göstermek. Bundan 16 sene önce tarihte özne olmamız gerekiyor demiştim. Hala aynısını söylüyorum. Bizim tarihte özne olmamız lazım. Özgüven sahibi olmamız lazım.
İkincisi, kimlik konusunda birlik olmamız lazım. Birincisi vatandaş, ikincisi tarihdaş. Eğer tarihi ayırmak isterseniz, kavimler, şehirler olarak. Gittikçe küçülerek devam edersiniz. En sonunda parçalanmış bir tablo ile karşılaşırsınız.
12. ile 14. yüzyıl arasındakini anlamayan bizim medeniyet tanımımızı anlayamaz. Üç büyük kültür harmanı var: Birincisi İskender Medeniyeti, ikincisi İslam Medeniyeti, üçüncüsü ise Türklerin, Kürtlerle, Araplarla hatta Hıristiyanlarla birlikte olduğu kültür harmanı. Dış politikamızın da temelinde bu var. Kim ne derse desin.Bugün karşı karşıya kaldığınız kültür restorasyonunun üzerinizde nasıl bir sorumluluk olduğunu görmeniz için söylüyorum: Mevlana'nın hayatına bakın, Bağdat'tan kalkıp Anadolu'ya gelmiş. Aynen dün burada kardeşlerimin bizi kucakladığı gibi. Hepsine minnettarım..
Bir diğer restorasyon da demokrasinin gelmesi.
Bir devletin kudreti var da şefkati yoksa zalimleşir. Bizim yeni siyaset anlayışımız kadim kültürümüzün temeli budur. Devletimiz şefkatli ve kudretli olacak. İç restorasyonumuz bu esasa dayalı.
Diyarbakır için Doğu'nun Paris'i deniyordu. Paris ne ki? Paris dünün şehri. Diyarbakır şehrin nasıl olması gerektiğini öğretirken Paris diye bir şehir yoktu.Diyarbakır'ı Diyarbakır yapan tek taş bile zayi olmamalıdır.
İşte buradan ikinci restorasyona geçiyoruz: Ekonomik restorasyon. Başbakanımız Cumhuriyet'in 100. yılı için bir hedef koydu: Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireceğiz. Ama diğer 9 ülkeye baktığınız zaman, hepsi kıta ölçekli ülkeler. Biz bunların arasından nasıl sıyrılacağız? Her zaman sınırlara saygı göstereceğiz ama onları aynı zamanda kaldıracağız.
Edirne niye çıkmaz sokak olsun, ta Saraybosna'ya kadar açılmasın? Onun için biz vizeleri kaldırmak istiyoruz. Çünkü biz istiyoruz ki, insanımız hareket etsin.Ve vatandaşımızın adım attığı her yerde büyükelçiliğimiz olacak. İşte kadim, kadim dediğimizde akla ne gelir: İpek yolu. Çin'den kalkardı, o kadar yoldan gider, ta Avrupa'ya varırlardı. Ama şimdikinden daha rahat giderlerdi. Sınırlarda bekletilmezdi. Öyle bir bölgesel restorasyon yapmak istiyoruz ki, ta Asya'nın, Avrupa'nın içlerinde olalım. Hinterlandımızı genişletelim. Bunu deyince bize yeni Osmanlıcı diyorlar.Bunu kim ne derse desin, biz Osmanlı'ya, Abbasi'ye saygı duyarız. Ama şunu da sorarız: Niçin Avrupa birleşirken yeni Romacı olmuyor da biz 100 yıl önce beraber yaşayan halkları yeniden birleştirmek isteyince yeni Osmanlıcı oluyoruz? İki yol var, bu sınırları ya zihnimizde, fikrimizde ve fiilimizde harekete geçirip, sınırları kaldıracağız, Türk'üyle, Kürt'üyle, Arap'ı ile. Ya da bizi lime lime edecekler.
O gece şükür secdesi ettim
Libya'dan 23 bin Türk'ü tahliye ederken içim cız etti ve oradaki Libyalı kardeşlerimize seslendim: Sakin ola ki Anadolulu kardeşleriniz sizi terk ediyor zannetmeyin. Biz geri gelmek için gidiyoruz, sizden müsaade istiyoruz. Daha sonra Libya'ya döndüğümüzde nasıl burada coşkuyla karşılanıyorsak, orada da aynı şekilde karşılandık. O gece şükür secdesi ettim.İstiyoruz ki, etnik ayrım gözetmeden, bütün Balkanlar çok kültürlü bir havza haline gelsin.
Nasıl bundan önce hep omuz omuzaysak, Cumhuriyet'in 100. yılında da aynı şekilde olacağız. Kimse buna engel olamaz. Onun için yeni bir bölgesel düzen arayış içindeyiz. Bunun için, ortak kültür anlayışına, ortak ekonomiye ve ortak kader anlayışı olması lazım.
Evet, herşey açık (!) sanıyorum; daha fazla izaha gerek var mı? İlk bakışta, Öcalan’ın 21 Mart Çağrı’sındaki görüşlerle-çözüm önerisiyle-Davutoğlu’nun görüşleri-vizyonu adeta bire bir örtüşüyor!. Bu görüşlere, bu paradigmaya, altını fazla kurcalamazsak ben de katılıyorum.
Ancak olay burada bitmiyor. Görünüşteki bu uyum tablosunun altında tamamen farklı görüşler-paradigmalar yatıyor gibi!
Davutoğlu’nun düşünceleri açık. Bunlar AK Parti’nin de görüşleri aynı zamanda ve Türkiye’nin dış politikası şu anda bu çizgide-bu paradigmaya bağlı olarak yürütülüyor. Oldukça da başarılılar bu yolda. Ama Öcalan’ın düşünceleri için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Aynı, ya da benzer kavramları kullanırken onun kafasında başka çözümler var. “Ulus devletin tekci anlayışına karşı olduğunu” söylüyor Öcalan. Kürtlerin, Türklerin, Asurilerin, Süryanilerin, Arapların birliğini savunuyor. Tamam, diyorsunuz ne güzel, işte olay budur. Bak, bütün bunlar Davutoğlu’nun görüşleriyle de bağdaşıyor diyorsunuz. Ama öyle değil işte! Aynı kelimeler, kavramlar kullanılıyor olsa da bunlara yüklenilen anlamlar farklı!
Açın okuyun KCK Sözleşmesini[11], orada apaçık herşey! Evet, “tekci-ulus devlete karşı” Öcalan da. Küreselleşmeyle birlikte ulus devlet paradigmasının çözülmeye-yokolmaya gittiğini görüyor o da, ama o bunun yerine “Demokratik Modernite Sistemi” adı altında bambaşka birşey öneriyor-koymaya çalışıyor ki, işte sorun burada! Kapitalist toplumun-sistemin ve devletin yerine, devlet olmayan-yani ilan edilmemiş- “komünal” bir başka yapı-“devlet”(o buna devlet demiyor) öneriyor Öcalan!. Aşağıdan yukarıya doğru komünal olarak örgütlenmiş, adına devlet denmeyen bir tek parti yönetimi (hadi devleti demeyelim) öneriyor. “Kapitalizme karşı”, “ulus devlete karşı”, ve de “endüst-riyalizme karşı”, “ekolojik-komünal bir yapı” öneriyor.
Şimdiye kadar toplum mühendisliği diye eleştirdiğimiz pozitivist devrimcilik, yukardan aşağıya doğru bir devlet yapılanmasını öngörüyordu. Burada ise, yeni tipten, aşağıdan yukarıya doğru komünal olarak örgütlenmiş başka türden bir toplum-mühendisliği projesiyle karşı karşıyayız. Gene o aynı iradi-kurucu çaba, gene o “devrimci-solcu insiyatife” bağlı bir “çözüm” üretme gayreti ve gene sübjektif idealizm! Neden mi? Şunu unutuyoruz galiba, içinde yaşadığımız toplumsal gerçeklik sınıflı toplum gerçekliğidir. Yani öyle tekçi, tek bir sınıftan-hadi emekçilerden diyelim-oluşmuyor bu toplum. Bu nedenle, nasıl olacak o aşağıdan yukarıya komünal örgütlenme? Zor-kuvvet kullanmadan varolan sınıf çelişkilerini nasıl yok edeceksiniz? Bu bir.
İkincisi de, şu “anti endüstriyalizm” meselesi! Zaten yukardaki mantığın-komünal paradigma-nın içinde bu kaçınılmaz oluyor! Öcalan’ın “endüstriyalizm” ve “ulus devlet” olarak ifade ettiği “sacayağının o iki ucu”, kapitalizmin gelişmesinin kaçınılmaz sonuçlarıdır. Yani, hem sanayi devrimi olacak, kapitalizm gelişecek, hem de ulus devletten ve “endüstriyalizmden” bahsedilmeyecek, böyle birşey mümkünmüydü!. Sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkan endüstriyalizmin ve ulus devletin altında yatan dürtü, gelişen kapitalizmle birlikte dünya pazarlarında daha çok yer kapma çabasından başka birşey değildi. Yani, işin ucu, sonunda dönüyor dolaşıyor, üretici güçlerin gelişmesinin o döneme verdiği şekle dayanıyor. Eğer üretici güçler-kapitalizm-gelişmeseydi ne sanayi devrimi olurdu, ne de ulus devlet ortaya çıkardı. Bu nedenle, sovyet devriminden sonra da, hayır biz endüstrileşmeye, ulus devlet olarak (onlar buna sosyalist ulus diyorlardı) örgütlenmeye karşıyız denilebilirmiydi? Devlet olarak örgütlenmeyecekti de ne yapacaktı Sovyetler. Öcalan’ın “Demokratik Modernite Sistemi”ni keşfedemedikleri için mi kurulmuştu yani bütün o yapı! Burjuvazi-İşçi sınıfı, kapitalizm-sosyalizm ikileminin yerine, tutuyorsun, “Kapitalist Modernite”-“bütün emekçilerin Demokratik Modernite Sistemi”ni koyuyorsun, bu mudur yani meselenin özü. Bunlar hep süreci iradi olarak açıklama çabalarıdır. Yani, o zamanın toplum mühendislerini beğenmiyorsun da, diyorsun ki, bak onlar bunu akıl edemedikleri için bu bina sağlam olmadı yıkıldı! Bu durumda mesele kim daha iyi pozitivisttire indirgenmiş olmuyor mu?
O halde, “anti endüstriyalizm” demek, öyle sanayileşmekmiş falan bunları unutmak demektir[12]. Üretici güçlerin gelişmesini öne koymamak demektir! Öyle ya, burjuvazi olma-dan, tekci bir komünal yapı içinde nasıl gelişecek ki zaten üretici güçler? Hani Şeyh Bedreddin döneminde falan olsak, gene de daha anlayışla bakılabilirdi böyle bir mantığa-yapılanmaya. Çünkü, o zamanın devleti de zaten üretici olmayan fetihçi-asalak bir yapı idi. Ama bugün öyle mi ya! Üretici güçler kapitalizm altında olağanüstü bir hızla gelişiyorlar bugün. Modern komünal topluma giden yolu bizzat kapitalizm altında üretici güçlerin bu gelişme süreci açıyor. E, sen buna da karşı ol, ne kaldı o zaman geride? “Su komünleri”-“enerji komünleri” deniyor, nedir o su komünleri? Alın bir GAP’ı, bakın, kapitalizm suyu böyle kullanılır hale getiriyor işte! -olay budur, hadi yaratın bakalım ikinci bir GAP daha o yerel komünler aracılığıyla!.Ya o “enerji komünleri” ne oluyor? Petrol boru hatları mı döşeyeceksiniz, yoksa yeni petrol kuyuları mı açacaksınız o komünlerle!.
Burada bir yanlış anlaşılma var galiba, adına kapitalizm denilen şey üç beş burjuvanın-zenginin biraraya gelerek masa başında yarattıkları bir düzen-sistem değildir! İnsanlığın gelişme süreci içinde belirli bir aşamada ortaya çıkan bir yaşam tarzıdır-üretim ilişkileri sistemidir o. Ve bunu aşmak da öyle iradi çabalarla, ona alternatif yeni toplum modelleri yaratmakla falan olmaz! E, sen kapitalizm altında eziliyorsun, horlanıyorsun, o zaman batsın bu dünya! İş bu kadar basit değildir! Sınıf mücadelesine evet, demokratik haklar için mücadeleye evet, ama öyle sübjektif iradi çabayla yaratılacak komünal bir toplum değildir bu işin çözümü. Modern komünal toplum üretici güçlerin gelişmesinin engellenmesiyle değil, tam tersine bu gelişmenin ürünü olarak kapitalizmin kendi inkarını yaratmasıyla ortaya çıkacaktır..
Ancak, tekrar altını çiziyorum, olsun! Herkesin bir görüşü var da Öcalanın niye olmasın ki, o da buna inanıyor, böyle düşünüyor. Pozitivist olan sadece o mu, daha niceleri var! Önemli olan, herkesin düşüncelerini söyleyebildiği bir ortamda siyaset yapa-bilmektir. Ha, ben senin düşüncelerini hayalci, sübjektif idealist, art niyetli bulabilirim, sen de benimkileri beğenmeyebilirsin;aHaHHh ama önemli olan bu değil, önemli olan, aynı kulvarı paylaşmak olduğu kadar, belirli bir anda ortaya çıkan paralellikleri de değerlendirmektir. Sen başka, ben başka yerlere doğru gitmeyi düşünüyor olabiliriz, ama eğer aynı zemini paylaşıyorsak ve belirli bir anda yollarımız kesişiyorsa, yollar tekrar ayrılana kadar birlikte gidebiliriz. Bunu, ortak düşmana karşı ittifakla falan da karıştırmamak gerekir! Buna, “kazan-kazan” diyorlar basit bir şekilde. Yani, herkesin kazançlı çıkabileceği bir ittifak. Demokratik etkileşme ve birlikte çözüm anlayışı da diyebiliriz biz. Bakarsınız, şu an görünen yolun sonuna yaklaştıkça yeni ortak hedefler de çıkar ortaya..
------
[8] Öcalan’ın kendine göre bir terminolojisi var. “Demokratik Modernite Sistemi” de bunlardan biri. Bütün bunları daha sonra tartışacağız..
[9] Kurtuluş Tayiz, Taraf Gazetesi, 29.3.2013
[10] Radikal Gazetesi, 28.3.2013
[11] Internete girip KCK Tüzüğü deyince hemen çıkıyor..
[12] Yetmişli yıllarda Avrupa’da bazı Yeşil gruplar savunuyorlardı bu türden görüşleri. Onlar da böyle komünal yaşam falan diyorlardı. Hatta bu yönde epey pratik deneyimleri de vardı!..
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023