Murat BELGE
Uzun süreden beri iktidarın söyleyegeldiği müdahale yapıldı ve Silahlı Kuvvetler Suriye’ye girdi. Girmesinden çok az süre sonra da “ateşkes” ilan edildi (bu, örneğin Çavuşoğlu’nun bir “ateşkes” olarak görmediği bir ateş kesmeydi). Şimdi burada söz konusu olan 120 saatlik sürenin bitmesini bekliyoruz. Çoğu geçti de. Bunun sona ermesinden sonra ne olacağı, çeşitli etkenler arasında, Erdoğan’ın Putin’le görüşmesinden de etkilenecektir herhalde.
Benim göz atabildiğim Amerikan gazeteleri şu ana kadar kimin kazançta, kimin kayıpta olduğunu araştırdıkları yazılarda Amerika’yı “kesin kaybeden” konumuna yerleştiriyorlar. Askerini buradan çekmekle bölgede ağırlığını hissettiren bir güç olmaktan çıktığını söylüyorlar (benim gördüğüm gazeteler tahmin edileceği gibi Trump’a muhalif olan gazeteler). Böylece, Orta Doğu gibi önemini reddedemeyeceğiniz bir bölgede sözü geçen “süper güç” olarak Rusya’yı yalnız bırakmış oluyor. Yakın zamana kadar burada tutunacağı fazla bir yer olmayan Rusya’yı… Ama kazanan yalnız Rusya değil. Rusya gibi Suriye’ye omuz veren İran da kazananlar arasında. Bunu da ilginç buluyorlar çünkü Trump bir yandan İran’la mücadeleden söz etmeyi bırakmıyor. Suriye’nin Beşir’i elbette ciddi kazançlı. “Gitti, gidiyor” derken bakıyoruz ki olduğu yerde duruyor, oturuyor.
Amerikan gazetelerine göre kazananların başında Türkiye geliyor. Tayyip Erdoğan istediği her şeyi elde etmiş durumda.
Kaybedenlerin başında belki Amerika’dan da önce Kürtler geliyor. Amerikan gazeteleri anlaşılır biçimde olaylara öncelikle Amerika’ya etkileri açısından baktıkları ve aynı zamanda Trump’a muhalefet ettikleri için, Kürtler’den çok Amerika’ya yer verdikleri söylenebilir; ancak bunu yaparken Amerika’nın Kürtler’i terk etmesinin üstünde özellikle duruyorlar. Bu davranışın Amerika’yı dünyaya “güvenilmez” bir ülke olarak göstereceği tahmininde bulunuyorlar. Aslında Amerika’nın Kürtler’le ilişkisinde ilk kez olmuyor böyle bir şey. İlk kez olmuyor da, belki şimdiye kadar görülmüş “en büyük” kazık olduğu söylenebilir. Aynı zamanda, yarattığı edebiyat bakımından en zengin olanı. Çünkü Trump “Orası bizim sınırımız değil” demekle kalmadı; Kürtler’in 1945’te Normandiya’ya gelmeyerek onları yalnız bıraktığını da belirtti. Tartışma devam ederse Bunker Hill’de veya Saratoga’da herhangi bir Kürt birliğinin görülmediğini de ekleyebilir.
Trump bunu yapmadan önce Amerika ne kadar “güvenilir” bir müttefikti? Tartışılır herhalde.
Ancak Amerika’ya nereye kadar güvenilir, nereden sonra fazla güvenmemekte yarar vardır, bunun sanırım akli ölçüleri vardır ya da vardı. “Trump” deyince iş karışıyor. Bir “ölçüsü” var mı, bilmiyorum, ama varsa da herhalde “akli” değil. Şu son süreç içinde sonuç olarak bakıldığında Trump’ın takındığı tavırlar Türkiye’nin aleyhinde olmadı. Ama “don’t be a fool” edebiyatıyla Türkiye’yi ya da Tayyip Erdoğan’ı sevindirmiş de olacağını sanmıyorum.
“Eşsiz bilgeliği” konusunda söylediklerinin etkisinden hâlâ sıyrılabilmiş değilim. Aynı “popülist önderler” kabilesinden gelen çeşitli şahsiyetlerde buna yaklaşan “narsistik ego”lara sıkça rastlandığını biliyoruz ama bu gene de özel bir ilgi hak eden bir deklarasyondu. Ben, doğrusu, Trump’ın kendisinden çok Amerika’nın siyasi kadrolarına şaştım. Çok mu alıştılar adama? “Trump’tır, yapar” mı diyorlar? “Impeachment” falan değil, dikkatli bir psikanalitik muayene gerekiyor gibi geldi bana.
Gelelim bu olayda Türkiye’nin ne kazandığı konusuna. Hareketi destekleyen yoktu: Arap Birliği dahil. Bu “kamuoyu tavrı”nın değişeceği kanısında değilim. Uzak durma, kınama v.b. pozisyon almakta çeşitli ülkelerin arasında derece farkları olacaktır. Ama bir ikisinden fazlasının “Bu doğrudur, iyidir” diyeceğini sanmıyorum. Zaten bir hayli hissedilir olan “izolasyon” havasını katmerleyecektir.
Ancak, bu “sahada da, masada da kazandık” atmosferinin kalıcı olacağını da düşünmüyorum. Şu anda herhangi bir tahminde bulunmak imkânsız gibi bir şey çünkü bu olayın perde arkası sanırım ki çok sır saklıyor. Aktör çok, motivasyon çok ve hiçbir şey statik değil. Cevabı belirsiz bir dolu soru, birinin gelip kutunun kapağını açmasını bekliyor. “Sonuç” denebilecek sonuçlar alınmasına da daha uzun zaman var. Değişken ve akışkan bir zemin üzerindeyiz.
Evet, şimdilik 120 saatin sonunu beklemekteyiz. Çok beklemeyeceğiz.
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025