Serdar KAYA
[I. Bölüm: Bir devlet, bir parti, bir cemaat (1): Bir devlet]
Tek Parti Döneminin (1925-1945) başlangıcından 2000′li yıllara kadar geçen dönem zarfında yaşananları yorumlarken, şu soruyu hatırda tutmak gerekiyor: Bir devletin (ordu, yargı gibi) en hayati kurumlarına seçilmemiş bir azınlık hakim olursa, çoğunlukta olanlar, sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel ve hatta fiziksel anlamda kendilerini nasıl güvenceye alabilirler? Bu soru önemli; çünkü, insanların en temel haklarının ihlal edildiği dönemlerde, siyaset anormalleşir ve dışlanan herkes kendi meşrebince bir pozisyon alır. Bu nedenle de, ilgili dönemlere dair bu gibi kaygıları dikkate almayan değerlendirmeler eksik kalır.
İki başarılı örnek
Cumhuriyet tarihi boyunca varolan farklı İslami muhalefet akımlarından iki tanesi diğerlerinden belirgin derecede daha başarılı oldu: (1) 1970′de MNP ile başlayan bir siyasi geleneğin uzantısı olan AKP; ve (2) 1930′larda doğan nurcu camia içinde 1960 sonrasında yaşanan kopuşlardan biriyle ortaya çıkan Cemaat.
Bu iki oluşumun izlediği yöntemler, birbirinden epey farklı olageldi. MNP-AKP geleneği, meclisin vesayet altında olmasına çok fazla aldırmamayı, atanmışlarla çatışmaktan mümkün mertebe uzak durmayı ve halkta taban bulmak suretiyle siyasi alanda güçlenmeyi tercih etti. Bu amaç doğrultusunda, parti etrafında örgütlenen politikacılar, kadınlar ve gençler, halkın geniş kesimlerine ulaşmak suretiyle partinin hem kendisine hem de savunduğu politikalara yönelik seçmen desteğini artırmaya çalıştılar.
Peki, parti bu şekilde güçlenmeyi başarsa dahi, devlet kurumlarını nasıl kontrol altına alacak, ve özellikle de ordunun ve yargının müdahalelerinden kendisini nasıl koruyacaktı? Bu sorunun net bir cevabı yoktu; ve hiç olmadı. Dolayısıyla da, partinin gerçekten de güçlendiği 1990′lardan itibaren bu soru her zaman olduğundan daha mühim hale geldi.
Cemaat ise, MNP geleneğindeki partilerin cevap bulamadıkları bu soruya öncelik vermiş ve sistemin kurumlarına yukarıdan değil, aşağıdan nüfuz etme yoluna gitmişti. Bu yöntem, azınlığın kontrolündeki önemli devlet kurumlarında görev alabilecek formasyonda insanlar yetiştirme ve bu insanları sessizce bu kurumlara kanalize etme esasına dayanıyordu.
Bu, uzun vadeli bir plandı. Dahası, kurumlara bu şekilde nüfuz etmek tek başına yeterli olamazdı. Zira çoğunluğun içinden kopup gelen bireyler, kurumların içinde eskiden beri zaten hep olagelmişti. Ancak, bu bireyler (tıpkı seçilmiş siyasetçiler gibi) hakim kurumsal kültür ve temayüllerin dışına çıkamıyorlardı. Bir başka deyişle, kurumların içinde atıl, fonksiyonsuz ve aciz kalacak (yani, kendisine ne emredilirse yapacak) insanların bir şeyleri değiştirebilmeleri elbette mümkün olmazdı. Dolayısıyla, koordinasyongerekliydi. Bu da, hem birbirleriyle hem de “üstleri”yle sürekli iletişim halinde olan, etkin ve dinamik bir yapı anlamına geliyordu. Buna, bir tür özerklik de denebilirdi. Ancak, bu özerkliğin, giderek büyümeyi ve zamanla kendisi dışındakileri marjinalleştirerek içinde bulunduğu kurumun kendisi haline gelmeyi hedeflemek gibi mühim bir özelliği vardı.
İki yapının buluşması
Bugün AKP ile Cemaat arasında yaşanan çatışmanın temelinde, her iki oluşumun da kendi alanında başarılı olması var. Zira, biri aşağıdan diğeri yukarıdan gelmeyi esas alan bu iki oluşumun yolu, giderek daha fazla noktada kesişti ve neticede her iki taraf da kendisine hareket alanı bulmakta giderek zorlanmaya başladı. Bu gelişmeler sonrasında ortaya çıkan ve mevcut çatışmayı şekillendiren ihtilaf noktaları, kabaca iki maddede şöyle izah edilebilir:
(1) Her iki tarafın da, hal-i hazırda sahip olduğundan daha fazlasına hakkı olduğu düşüncesi, uzlaşmayı zorlaştırıyor. Cemaat, (ordu ve yargı da dahil olmak üzere) en kritik devlet kurumlarını Kemalist azınlığın elinden almak (ve bu şekilde hem modern hem de postmodern darbe ihtimallerini ortadan kaldırmak) suretiyle AKP’ye özgürce siyaset yapma imkanı tanıdığını düşünüyor. AKP ise, her iki insandan birinin oyunu almış bir parti olarak bürokrasiyi de istediği şekilde yönetme hakkı olduğu düşüncesinde. AKP’nin ileri sürdüğü bir diğer argüman ise, Cemaat mensuplarının ve diğer dindarların AKP iktidarında Eski Rejimdekinin aksine artık tehdit altında olmamaları. AKP için bu nokta önemli; zira artık tehdit yoksa, kadrolaşma aracılığıyla güvence arayışına da gerek yok.
(2) Cemaat, Kürt sorunundan hariciyeye dek uzanan bir dizi alanda kendi düşünceleri, planları, menfaatleri ve ilişkileri doğrultusunda farklı politikalar öngörüyor. (Örneğin, dahilde, ovaya inen bir PKK ile; hariçte ise ABD ile karşı karşıya gelmek istemiyor.) Dahası, Cemaat, bu gibi konularda belirleyici olma isteğinin, demokrasilerde sivil toplum kuruluşlarının siyaseti etkileme adına sarf ettiği meşru çabalar çerçevesinde kabul edilmesini istiyor. AKP ise, Cemaat’in devlet kurumlarındaki kadrolarının özerk yapısının STK’ların meşru baskılarından farklı olduğu, bu durumun yeni bir vesayet oluşturduğu düşüncesinde. Dolayısıyla da, AKP bu iki başlılığa bir son verme adına zaman zaman çeşitli tasfiye operasyonlarına girişiyor. Ancak, bu tasfiyelerin herbiri, ilgili mevzileri tutma adına onyıllarca ciddi çabalar sarf etmiş olan Cemaat nezdinde büyük hayalkırıklıklarına yol açıyor.
Özetle, her iki taraf da bir diğerine “Ben olmasaydım, sen şu anda bu kadar rahat olamazdın; dolayısıyla, bana borçlusun, ama nankörlük ediyorsun” diyor. Bu yönüyle, her iki taraf da (en azından kendince) haksız değil. Ancak bu çatışma esnasında sergilenen huşunetin zaman zaman ölçüsünün kaçması, (sorunu daha da büyütme ihtimalinden ötürü) Türkiye adına endişe verici.
Dershane gibi konularda su yüzüne çıkan ihtilafın arkaplanı (kabaca) bu çerçevededir.
[Bir sonraki yazıda, konunun Kemalist azınlıkla ilgili kimi yönlerine değineceğim.]
–––––
Yazı arşivi: Laiklik ve İslami Kesim konulu diğer yazılar
Fotoğraf: Londra (2 Ocak 2009, Serdar Kaya)
http://serbestiyet.com/bir-devlet-bir-parti-bir-cemaat-2-bir-devrin-sonu/
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014