Ümit KIVANÇ
İktidar propaganda aygıtının az sayıdaki akıllı cengâverlerinden biri, Ankara katliamı üzerine, üzüntünün, acı paylaşmanın, başsağlığı havasının hiçbir yerine sızamadığı, ibretlik bir yazı yazdı [http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/588306.aspx, 11 Ekim ]: “Alçaklığın dünkü tarihi”. Hiçbir başlık, gerisindekilere bu kadar uygun düşmemiştir. Yalnız Yıldıray Oğur kendine haksızlık etmiş. Bu yazı nasıl olur da tek güne ait sayılır?
Oğur önümüze “olağan şüpheli”ler atarak başlıyor. Önce “Suriye istihbaratı” ve “cemaatçi savcı ve polisler”. Reyhanlı'da 55 cana mal olan patlamayla ilgili olarak “savcının elinde katliamın emrini Suriye İstihbaratı’ndan ‘Ebu Firas’ kod adlı Anas Asalieh'in verdiğine dair onlarca sayfalık tape, istihbarat notu, ifade var”mış.
Bir istihbarat işinde, “emri şu verdi” diye “onlarca sayfalık tape, istihbarat notu, ifade”! Ne ilginç! Mütemadiyen “emri bu verdi”, “emri bu verdi” diye konuşmuşlar.
Yazarın güçlü kanıtı şu: “Suriye’nin Türkiye’ye düşmanlığı açık, muhaberatın yapıp edebildikleri dünyanın malumu...”
İslâmcı zihin dünyasını manipüle etmek için bunlar yeterli kanıt. Bu zavallılığı iyi tanıyan Oğur gibiler bundan ekmek yiyor. Suriye devletinin görevlendirdiği iki canlı bombacının Ankara'nın göbeğine bombalarıyla gelip kendilerini uçurmuş olduğuna ihtimal vermemizi istiyor Oğur. Böyle olursa hükümetin sorumluluğu kalmayacak anlaşılan.
Reyhanlı'da da yokmuş bu sorumluluk. Çünkü, Oğur'a göre, “geliyorum diyen saldırı için bütün uyarılara rağmen son ana kadar adım atmayan cemaatçi savcı ve polislerin apaçık ihmalleri” yüzünden olmuş o felaket. Polisle savcı paralelse, bakan, başbakan, kimse sorumlu olmuyor, akan sular duruyor. Nasıl bir zavallılıktır...
“Yine yetmezse”, diye devam ediyor yazarımız, tek cümlesinin her şeye yettiğinden emin; “PKK var” diyor. Ve örgütün şiddeti ve acımasızlığına dair ballandırma faslına girişiyor. Kimini eğip büktüğü, kimine geçerken başka tatlar kattığı bir dizi olgu sıralıyor. Böylece PKK'nin bir silahlı örgüt olduğunu, birçok şiddet eylemi yaptığını ve yapabileceğini anlıyoruz.
Fakat Barış Mitingi'ni niye ve nasıl bombalayabileceğini anlayamıyoruz. İktidar propaganda aygıtının gelmiş geçmiş en büyük alçaklıklarından biri olan ve aslında bizzat onların sınır tanımayan ahlâksızlığını ortaya koyan “kendileri yaptı” iddiasını tekrarlayana ne söylenebilir? (Eylemsizlik ilânının sözünü etmek dahi gereksiz.)
Yıldıray Oğur'un davranışı basitçe bu ayıba katılmak sayılamaz. Çünkü kendisi bunun mümkün olmadığını pekâlâ biliyor. Yani çok fena bir şey yapıyor. “Usta, senin bilmediğin neler dönüyor” seviyesini aşamamış bir zihniyet âleminde işi de zor değil. Yine böyle bir şeyi asla yapmış olamayacaklarını bildiği DHKP-C’yi, “Esad’ın Mihraç Ural’ı”nı, MLKP’yi sıralayıp tipik zihin bulandırma işlemine geçiyor. Kendini adamış; ne hale düşüyorum diye bakmıyor.
Sıra nihayet IŞİD'e geldiğinde de, bu eylemi bu katillerin yapabileceği hepimizin sahiden “mâlûmu” olduğu için, IŞİD'in Erdoğan ve AKP'ye düşmanlığını vurgulamaya özen gösteriyor. En güçlü fail adayı IŞİD, ama Oğur'un derdi, eğer bunlar yaptıysa aslında AKP'ye karşı yaptıklarını gösterebilmek.
Suruç, diyor Oğur haliyle; şu manipülatif bilgi eşliğinde: “Failler isimleriyle tespit edildi. Suruç katliamını yapan IŞİD'çinin ağabeyini arıyor emniyet uzun zamandır.”
Utanmıyor. Suruç katliamının gerisindeki örgüt ağabey-kardeşten ibaret ya! “Ama Emniyet ağabeyini arıyor!” Aferin. Ne yapacak? Katliamdan iki gün önce otelde ziyaret ettiği Diyarbakır bombacısı gibi o da asker kaçağı mı diye bakıp bırakacak mı?
Yıldıray Oğur, ardarda sıraladığı örgütlerin değil devletin katliam faili gösterilmesine kızıyor. Çünkü devlet artık kendini adadığı siyasî hareketle özdeş; deriniyle, katilleriyle, provokatörleriyle devletin bütününü kucakladılar. Bu yüzden, ölülerin yaralıların, onları kurtarmaya çalışanların üzerine gaz atılması gibi konular onun dünyasında yok.
Yalnız sanki kimin kimi nasıl kucakladığına dair endişesi var yazarımızın. Geleceğiz.
Oğur, iktidarın masumiyetine ilişkin kanıt sunuyor:
“Seçime 20 gün kala, bir cumartesi günü, kendilerinin ve ailelerinin de yaşadığı, o an onların da oradan geçebilecekleri, başkentin orta yerinde 100’e yakın insanı öldüren bombaları gönderen ülkeyi 13 yıldır yöneten sivil iktidar ve seçimle gelmiş ilk Cumhurbaşkanı.”
“Seçime 20 gün kala”? Ee? “Bir cumartesi günü”? Ee? Bunların ne özelliği var? Somutluk anlatımı güçlendirir, inandırıcılığı artırır; Oğur işi biliyor.
Ve fakat şu: “kendilerinin ve ailelerinin de yaşadığı, o an onların da oradan geçebilecekleri, başkentin orta yerinde”! Yok yahu, bak sen! Erdoğan ailesi miting günü Ankara Garı'nın önünden geçebilirmiş! O halde imkânı yok bombayı o koydurtmamıştır!
Evet, biz de “devlet yapmış olabilir” derken, Cumhurbaşkanının birilerini çağırıp “Gar'ın oraya bomba koyun!” dediğini kastediyoruz zaten! Çünkü salağız!
Değiliz. Oğur da değil. Ciddî olanı saçma olanın arkasına gizliyor.
Oturup, yazdığı şeyi birkaç defa okuyup, “nasıl bu hale geldim” diye düşünmesi, tövbe etmesi ihtimali var mıdır? Sanırım çok geç.
Cümlenin gerisi de, tek adam yönetimi kurmaya çalışan bir liderin “seçimle gelmiş ilk Cumhurbaşkanı” olduğunu, başımızdakinin bir “sivil iktidar” olduğunu hatırlatıyor, muhaliflere darbe çağırıcılığı yaftası yapıştırmaya yarıyor. (Ayrıca cemaat ve muhaberatın ilk harfini küçük, Cumhurbaşkanınınkini büyük yazıyoruz, atlamayalım.)
Yıldıray Oğur'un izan ve idrak âlemine alınabilecek tek paragrafı şöyle: “Böyle bir katliamdan sonra bir iktidar tabii ki eleştiri oklarının hedefi olur, güvenlik, istihbarat zaafı soruşturulur. İstifalar istenir.”
Lütfetmişsin, sağol. Peki sen istiyor musun böyle bir şey? Kimin zaafı var? O sırıtan adamın mı? Öbürü, zaaf yok, dedi. Sence var mı? Senin meselen mi bunlar? Ölüler bizim, mesele de bizim, değil mi? Senin işin cengâverlik.
Sedat Peker'in mitinginden bile hafifseyerek bahsedecek kadar şuurunu kaybetmeye yolaçan, aşırıya kaçmış vazife duygusu olmalı. Mafya lideri “ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı”nın memleketinde miting yapmış, “oluk oluk kan akacak” diye konuşmuş, soruşturma açılmamış, hükümet tınmamış! Bunlar Oğur'un derdi değil. Tıpkı ölülerimiz gibi, onu ilgilendirmiyor. Buna takılana laf ediyor. Sedat Peker onun kanını akıtmayacak.
Oğur'u şuur kaybına sürükleyen, yazının üzerinde gezinen meşum gölgeye AKP lisanıyla şöyle işaret ediliyor:“(Devleti suçlayanların) Yaptıkları artık birlikte yaşadığımız ülkeye, günlük sıradan hayatlarımıza, aklımıza, demokrasimize açık bir saldırıya döndü.”
Tercümesi: Darbe yapacaklar. Abartı değil. Sabredin.
“O yüzden” bu saldırganların “adlarını açıkça yazmak gerek”miş “artık”.
Saymaya kimden başlıyor, tahmini kolay: Selahattin Demirtaş. Oğur, Demirtaş'ı PKK ve YDG-H silahlı eylemlerinden sorumlu ilan ediyor, aktarması bile insanın midesini bulandıran işler yapıyor.
“Daha bir yıl önce çağrınla gencecik çocukları linç etmiş ağzının içine bakan silahlı çeteler” diyor. “Kobanê olayları” ve Yasin Börü'nün katledilmesini hatırlatıyor. Yani kırk dört (44) HDP'linin öldürüldüğü iki günden sözediyor. Yasin'in hunharca katledilmesini Demirtaş defalarca kınamışken bunu diyor. Herhangi bir silahlı çetenin Demirtaş'ın lafına bakmayacağını, çete dediği YDG-H'nın ne olduğunu, ne olmadığını, HDP ve Demirtaş'ın Kürt hareketi denklemi içindeki yerini pekâlâ biliyor. Ama böyle sunuyor.
Demirtaş'ın Diyarbakır ve Suruç katliamlarından sonra “Saray Gladio’su deyip mahçup olduğunu” ileri sürüyor? Nasıl mahçup oldu? İktidarın bu katliamlarla ilişkisi olmadığı mı kanıtlandı? Eylemlerin ardındaki organizasyon ortaya çıktı da MİT'in dahlinin veya haberinin olmadığı mı anlaşıldı?
Oğur, Demirtaş'ı, “İki ayda yüzden fazla insan öldürmüş bir silahlı örgütün siyasi kanadının lideri” diye takdim ediyor. Bizi PKK ile görüşülerek Kürt sorununun çözüleceğine inandırmak için yüzlerce satır yazmış eski gazeteci!..
Sonra Hasan Cemal'e hakarete girişiyor. Cemal'in, kendi yanlışlarına dair açıkça özeleştiriler yapmış olmasını ona karşı kullanma, lafa “71 yaşındasın” diye başlama ucuzluklarına tenezzül ediyor.
Can Dündar'a geçiyor, Suruç katliamı için “faili AKP ilan etmiştin, IŞİD çıktı” diyor. Nasıl IŞİD “çıktı”? Sadece siz bize “IŞİD çıktı” dediniz, önümüze de, bombacının IŞİD'e gidip geldiğine dair bir tek bilgi kırıntısı koydunuz. Başka?
IŞİD'in, Türkiye'de kendisine atfettiğimiz hiçbir eylemi neden üstlenmediğine dair iki söz söyleyebilseydin bari.
Can Dündar'ı, “MİT tırları haberinde tek kelime IŞİD geçmeden IŞİD'e giden tırlar diye tweet atarkenki sorumsuzluk”diye suçluyor Oğur. Haklı olabilir. Zira MİT TIR'larındaki silahlar muhtemelen IŞİD'e değil, bir başka cihatçı örgüte, Ahrar uş-Şam'a veya Sultan Murad Tugayları denen, muhtemelen MİT'in sevk ve idare ettiği yapıya gidiyordu. Bu Oğur'u veya hükümeti nasıl temize çıkarıyor, anlayamadım.
Oğur, Dündar'a, “Bu yaptığın gazetecilik değil, kullanışlı provokatörlüktür” diye parmak sallıyor. “İnşallah sadece kendin için yapıyorsundur.” Yine o gölge...
Ahmet Şık'a sataşan, Fehim Taştekin'e iftira atan Oğur, Celal Başlangıç'a “PKK'nin adamı” yaftası yapıştırmaya çabalarken kazdığı kuyuya düşüyor. Şu sözler dökülüyor ağzından: “Kandil dağlarındaki komutanların uçağı olsa hep yan koltuğu şimdiden garantilemiş”!
Allah söyletir. Birine yaranmak, yanaşmak, ondan çıkar sağlamak... anlamında kullanılan tasvirin uçak-koltuk oluşu ne kadar hoş! İnsan utanır, diyeceğim, yine utanıyorum ve diyemiyorum. Uçak ve koltuk... Belki de seni bunlar bu hale düşürdü. Yazık. Sedat Peker'in dökeceği kanları şevkle eline yüzüne bulaştıracak biri olmayabilirdin.
Oğur, Peker'in elemanları için mi hazırladığını anlayamadığımız isim listesine, bu mitingle “Reis” arasında bağlantı kurduğu için Yıldırım Türker'i de alıyor. Mafya liderinin “seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı”nın memleketinde miting yapıp, hiçbir engelle karşılaşmadan, polisten şefkat görerek toplanan üç bin kişiye Reis'e hürmetini anlatmasından Oğur rahatsız değil.
Oğur'un, bu saydığı isimleri “birlikte yaşama kültürüne de saldırıyor”lar diye sçulaması ilgi çekici. Attığı her adımda birlikte yaşama zeminini biraz daha yok eden iktidarın propaganda elemanları yeniden “birlikte yaşama” diye bir meselenin mi farkına vardılar? Yoksa bir mecburiyet mi hissediyorlar?
Şu gölgeden sözedelim.
Şöyle diyor Oğur: “Belki bunlar ön peşrevlerdir ve günün sonunda sahneye Hülya Avşar’a bile ‘Lütfen biri gelip bizi kurtarsın artık’ dedirten esas patronlar çıkacaktır. Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamından dakikalar, saatler sonra yaptıklarınız, yazdıklarınız silinip gitmesin diye yazıldı bu yazı. (...) Sayenizde yine ‘Birileri’ bizi kurtarmaya gelirse, bu neden oldu diye arayanlar failleri kolay bulabilsin diye...”
Ya, işte böyle!.. Mesele şu “Birileri” (B'si, cemaat veya muhaberat'ın baş harfleri gibi küçük değil, Cumhurbaşkanı’nınki gibi büyük) oluvermiş. Memleketi nereye sürüklediklerinin farkındalar mı yoksa? Oğur'unki suçu önceden yıkma yazısı. Telaş ve endişe giderek artacak, zaten sapıtmış olan İslâmcı okuryazar tayfasının saldırgan ruh hali daha beter olacaktır.
Sakin ol Yıldıray. Darbeciler önce verdiğin listedekileri asar keser. Senin vazife aşkıyla neler yapabildiğin gözlerinden kaçmayacaktır. Kapağı başka bir uçağa kolayca atarsın.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları


































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024