Yaşar YAKIŞ
Suriye’nin kuzey doğusundaki İdlib vilayetinde bir felaket yaklaşmakta ve bu felaketi engelleme ihtimali hiç yok değilse de çok az.
Suriye hükümeti topraklarını her türlü silahlı muhalefetten arındırmak istiyor ve söz konusu vilayetin üç yanına birliklerini yığıyor. Suriye hükümeti bu bölgede bir Kürt varlığını görmek istemez ancak selefi/cihatçı fraksiyonlarla Kürtlerin savaşması işine gelebilir.
Rusya Suriye hükümetini destekliyor ama daha çok Çeçen ve Dağıstanlı teröristlerin öldürmeye odaklanmış durumda. Aksi takdirde bu teröristler başka ülkelere dağılıp, oralarda baş ağrısı yaratabilirler.
Rusya ayrıca Türkiye’nin dışlanmasını da engellemeye çalışıyor ve Türkiye’yi Astana sürecinde bir ortak olarak tutmak istiyor.
Rus savunma bakanlığı sözcüsü Igor Konashenkow Amerika, İngiltere ve Fransa’nın, İdlib’de çok sayıda hedefe kimyasal bir saldırı düzenledikten sonra, Suriye güçlerine saldırmaya hazırlandıklarını iddia etti.
El Nusra Cephesi ve Hayat Tahrir El Şam militanlarına teslim edilen klorin fıçılarının sayısını, bu fıçıların tutulduğu Halluz köyünün ismini ve önceden planlanan kimyasal saldırı düzenlendikten sonra acil yardım ekibi rolünü oynamak için bölgeye yollanacak olan, Olivia isimili İngiliz para militer grubunun adını açıkladı. Eğer bu iddialar doğru çıkacak olursa, bu uluslararası toplum açısından büyük bir utanç olacaktır.
Washington’un Suriye’deki tavrı Başar Esad’a herhangi bir rol verilmesine toptan karşı çıkmaktan, demokrasiye geçiş tamamlanana dek görevde kalmasını kabul etme yönünde bir tavra evrildi. Ancak Amerika da kriz sonrası Suriye’nin şekillenmesinde, yıllardır silahlandırdığı ve eğittiği Halkın Koruma Birimleri’nin (YPG’nin) Kürt savaşçıları aracılığıyla bir rol sahibi olmak istiyor.
Türkiye rasyonel olan ile ulusal çıkarlarının gerekleri arasına sıkışmış durumda. Türkiye’nin İdlib politikasının üç ayağı var:
Bunlardan ilki, 2012 yılında Muhammed el Culani tarafından, El Kaide’nin bir kolu olarak kurulan El Nusra Cephesi. 2017 yılında BM Güvenlik Konseyinin 2254 sayılı kararının hedefi olmamak amacıyla El Kaide ile ilişkilerini kopararak Hayat Tahrir El Şam adıyla yeniden örgütlendi.
Türkiye şimdi Rusya’yı ve onun da ötesinde uluslararası toplumu, teröristler arasında silah bırakmaya ve o veya bu şekilde Suriye toplumuna dahil olmaya ikna edilebilecekler olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Suriye ile Rusya bu tezi satın almayabilirler.
İkincisi, Ankara, Şam’ın İdlib’i ayırım gözetmeksizin bombalaması durumunda, Türkiye sınırına dev bir mülteci dalgasının gelmesinden endişe duyuyor.
Şam bunu sırf Türkiye’yi utandırmak için bile yapabilir. Türkiye ilk olarak böyle bir bombalamanın yapılmasından kaçınmak, ancak bu mümkün olmazsa, mültecileri sınırın Suriye tarafında tutmak istiyor.
Üçüncü olarak, Türkiye İdlib’deki Kürt savaşçıların katılımından rahatsızlık duyuyor zira bu şekilde kriz sonrası Suriye için yapılacak müzakerelerde Kürtlerin elleri güçlenebilir ve bölgede bir şekilde bir Kürt varlığı ortaya çıkabilir. Ancak Kürtler bu bölgeyi kendi anavatanlarının bir parçası olarak görüyorlar ve onun için savaşmaya hevesliler.
Kürtlerin bölge ile ilgili iddialarını teyit eden iki coğrafi ad var. Bunlardan biri Lazkiye’nin kuzeyindeki Kürt Dağı. Diğeri de Afrin’in kuzeyinde Türkiye-Suriye sınırının iki yakasına uzanan bir yer ve onun adı da Kürt Dağı.
1592 yılında yazılmış Şerefname isimli bir el yazmasında bölgedeki Kürt “beylerin” hükümranlığının Antakya’ya uzandığı söyleniyor. Eğer bu coğrafi ve tarihsel atıfların bir anlamı varsa, bölgede bir Kürt varlığı zaten var demektir. Ankara bu gerçekleri görmezden gelemez.
Türk ve Rus Dışişleri ve Savunma Bakanları, İstihbarat Örgütlerinin şefleriyle birlikte, Moskova’da iki ülkenin pozisyonları arasındaki mesafenin nasıl kapatılabileceğini görüştüler ancak bu görüşmelerden bir sonuç çıkmadı.
Şu an itibariyle Türkiye’nin önündeki tüm seçenekler sevimsiz, ancak bu sonuçların bir çoğu öngörülü karar alıcılar tarafından önceden bilinebilirdi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.04.2020
3.04.2020
29.03.2020
6.03.2020
28.02.2020
23.02.2020
16.02.2020
9.02.2020
26.01.2020
13.01.2020