Yıldıray OĞUR
Şu anda dünyada haklarında en çok konuşulan, üzerlerine en çok haber yapılan, en çok takdir edilen, övülen çifti kimdir sorularının tartışmasız bir cevabı var:
Koronavirüs aşısını geliştiren BionTech’in kurucuları Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin çifti.
İlk kitlesel aşılamanın başladığı İngiltere, Oxford’un ürettiği aşı varken onların aşılarını tercih etti, ilk dozun 90 yaşındaki Margaret Keenan’a vurulmasını bütün dünya izledi.
Financial Times gazetesi onları 2020’nın insanları ilan etti.
Amerikan ilaç regülatör kurumu FDA aşılarını onayladı, dün Başkan Yardımcısı Mike Pence, eşiyle birlikte Beyaz Saray’da canlı yayında kolunu sıyırıp onların aşısını oldu.
İngiltere ve ABD’den sonra Kanada, Yeni Zelanda da onları aşısını onaylayıp satın aldı, 27 Aralık’tan itibaren Almanya’da onların aşılarıyla kitlesel aşılama başlayacak.
Yani Biden’dan Merkel’e Kraliçe’den FDA başkanına kadar herkes onların ürettiği aşıdan olacak.
Onlarsa çalışmaya devam ediyor. O kadar ki bütün dünyanın canlı izlediği İngiltere’de 90 yaşındaki kadına ilk aşının yapılış anını bile kaçırmışlar. Arkadaşlarının mesajlarından haberleri olmuş.
Ocak ayından beri üzerine çalıştıkları aşıdan geriye kalan vakitlerinde birlikte yapabildikleri en özel anlar yaşadıkları Mainz şehrinin arka sokaklarında birlikte yürüyüp 80’lerin pop şarkılarını dinlemekmiş.
İlgi arsızı değiller, mütevaziler.
En son BM’nin Kovid-19 için düzenlediği liderler zirvesine bağlanıp, dünya liderlerine bilgi verdiler.
Almanya Başbakanı Merkel, onlarla bir video görüşmesinde bir araya geldi ve çifte "Sizinle çok büyük gurur duyuyoruz" dedi.
BM’nin 75. yıldönümü için Bundestag’da bir konuşma yapan BM Genel Sekreteri Guterres, konuyu Şahin-Türeci çiftine getirip, “Kendilerine buradan saygılarımı sunuyorum. Aşının geliştirilmesine büyük katkılarından dolayı kendilerine şükranlarımı sunuyorum. Bütün Almanlar, ikisinin performansıyla gurur duymalıdır" dedi.
Peki biz onlarla yeterince gurur duyuyor muyuz?
Evet, ikisi de küçük yaşlardan itibaren Almanya’da yetişmiş, eğitimlerinde, şirketlerinde, yaptıkları hiç bir şey de Türkiye’nin bir katkısı yok.
Ama İskenderun’da doğmuş, üç yaşındayken ailesi Almanya’ya göç etmiş bir işçi ailesinin çocuğu Uğur Şahin ve uzun süre Rize ve İstanbul’da kurduğu akupunktur merkezlerinde insanları tedavi etmiş Rize Fındıklılı doktor bir babanın kızı olarak Almanya’da doğmuş Özlem Türeci’den Almanya’da ve bütün dünyada “Türk doktorlar” diye bahsediliyor.
Onların bütün dünyada ilgi çeken hikayelerinin en ilham verici tarafı göçmen çocukları olması.
“Göçmen çocukları insanlığı kurtaracak” başlıkları atılıyor. Financial Times, onları yılın insanları ilan ederken bunun altına çiziyor, New York Times’dan CNN’e, haklarında açıklamalar yapan siyasilerden, yazarlara kadar herkes Türkiyeli iki göçmen olduklarını vurguluyor.
Popülizmin, yabancı düşmanlığının, göçmen düşmanlığının yükseldiği Avrupa’da, bütün insanlara hayat aşısı icat eden bilim insanlarının Almanya’da yetişmiş iki Türk göçmen olmasının değeri aşı kadar büyük ve hayati.
Onlar da bu kimlikleriyle barışık, bununla gurur duyduklarını, kendi göçmenlik hikayelerini her röportajlarında anlatıyorlar.
Şahin, nasıl Almanya’da Almancası kötü diye İlkokul 4'ten sonra öğretmeninin onu en düşük seviyeli hauptschuleye göndermeye çalıştığını, son anda bir Alman komşularının referansıyla kurtulduğunu anlatıyor.
Onların hikayesiyle, göçmen ve mülteci meselesinde alınacak çok ders, kırılacak çok önyargı var, ikisinin büyük başarısı, Almanya’daki Türklere karşı bakış açıcısına büyük etki yapacak, orta ve uzun vadede hayatlarını kolaylaştıracak.
Ayrıca BionTech’in büyük ortağı Amerikan Pfizer’ın başında da Selanik doğumlu Albert Bourla var. Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin meşhur zengin ailelerinden Burla Biraderlerin akrabalarından o da. Yunan milliyetçileri “Selanik Yahudileri bizi zehirleyecek” diye aşıya direnirken, biraz zorlayıp isterseniz ona bile sahip çıkabilirsiniz.
Peki o halde neden bütün dünyanın konuştuğu, yılın insanları ilan ettiği iki Türkiye kökenli bilim insanıyla Merkel kadar bizim devletimiz gurur duymuyor gibi görünüyor?
Neden onların müthiş göçmenlik hikayesini siyaseten kullanmaktan bile imtina edildi?
Neden onlarla daha yakın ve sıcak ilişkiler kurulmadı?
Bunu nereden çıkarıyorum.
Şahin ve Türeci’nin geliştirdikleri aşının yüzde 95 etkili olduğunun açıklanmasının üzerinden 40 gün geçti.
9 Kasım’da bu açıklama yapılmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, henüz bir tebrik tweeti atmadı. Keza her konuda onlarca tweeti olan Türk milliyetçisi MHP lideri Devlet Bahçeli de.
Sadece bir Cuma namazı çıkışı, Cumhurbaşkanı “Uğur beyle ben de görüştüm” dedi ama bu telefon konuşması bile Cumhurbaşkanı’nın benzer bütün etkinliklerini duyuran iletişim sorumluları tarafından duyurulmadı, ilginç bir şekilde öncesinde haber olmadı, bunla ilgili de bir tweet atılmadı.
Cumhurbaşkanı’nın tebrik anlamındaki tek açıklaması, 3 Aralık’ta yani neredeyse aşının ilanından bir ay sonra katıldığı BM Genel Kurulu Kovid-19’la Mücadele Oturumu’nda kurduğu bir cümleden ibaret:
“Bu vesileyle aşı çalışmaları kapsamında önemli bir başarıya imza atan ve oturuma da çevrimiçi olarak iştirak eden Prof. Uğur Şahin’i ve Dr. Özlem Türeci’yi huzurlarınızda şahsım ve milletim adına tebrik ediyorum” dedi.
Zaten çift o toplantının katılımcıları arasındaydı.
İktidar cephesinden Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Şahin’le bir teması olduğunu biliyoruz.
Bütün dünyamın ve Türkiye’nin çifti hararetle tebrik ettiği, Türkiye’de insanların da büyük gurur duyduğı günlerde, aşının bulunduğu açıklamasından 3 gün sonra şöyle bir tweet attı Koca:
“PROF. DR. UĞUR ŞAHİN’LE bir telefon görüşmesi yaptım. Prof. Şahin, Özlem Türeci ile Almanya’da, kendi şirketleri olan BioNTech’te COVID-19’a karşı bilim çevrelerinde ilgi uyandıran bir aşı geliştirdi. Görüşmede bu gelişmeyi ele aldık. Bakanlık olarak süreçte iletişim halindeydik.”
Çok ilginç. Bu tweette bile tek bir tebrik mesajı yok. Mesafe korunmuş.
Gerekli gereksiz her şeyle duyulduğu ilan edilen gurur, dünyayı kurtaran iki Türk’ten esirgenmiş.
Peki Balkan şampiyonlarında madalya alan sporcuları bile arayan, tebrik mesajları atan, Türk’e Türk’ün propagandasına bayılan, pop şarkıcılarına saatlerini ayırabilen yöneticilerimiz bu kez sahiden de göğüsleri kabartan, insanlığı kurtaracak bir başarıya imza atmış, buralı, yerli iki bilim insanına karşı bu kadar mesafeli ve soğuk davranmayı tercih etti?
Bu başarıya sahip çıkmanın hem Türkiye’ye, hem yurtdışındaki Türklere hem de Türkiye’nin iddialı olduğu göçmen meselesine büyük katkıları olacağı açıkken neden bundan ısrarla uzak duruldu?
Onların bu mesafesi yüzünden Türkiye’nin resmi ve iktidara yakın medyası da bu başarı hikayesini fazla köpürtmedi.
Cevabını meçhul sorular bunlar. Bundan sonra sadece spekülasyon yapabiliriz.
Bu iki bilim insanı siyasi mülteci değil, aileleri de siyasi mülteci aileleri değiller, devletin kırmızı çizgilerini zorlayan pozisyonları, mensubiyetleri ya da siyasi fikirleri olmadığı da açık.
Geriye tek bir neden kalıyor.
Bu iki Türk bilim insanına yakın ilgi ve alaka gösterilmemesinin, tek bir tweetin bile esirgenmesinin sebebi onların kişilikleri değil de aşıları.
Sağlık Bakanı Koca, neden onların aşısının değil de Çin aşısı Coronavac’ın tercih edildiğiyle ilgili çeşitli açıklamalar yaptı.
O açıklamalarda farklı gerekçeler ileri sürdü, bazılarında yeterince doz aşı veremedikleri için almadıklarını söyledi, bazılarında onların mRNA denilen yeni bir yöntemle ürettikleri aşılarına güvensizliğini belli etti.
O açıklamaları hatırlayalım:
"Almadığımız doğru bilgi değil. BioNTech aşısı da gelecek. Üretimi zor bir aşı, taşıması belirli koşullara bağlı bir aşı. Onlarla da bir yere vardık. Yıl sonuna kadar 25 milyon dozu verebilecekler. Biz bunu erkene çekmeye çalışıyoruz. Yoksa BioNTech aşı da gelecek. Mesele zamanlama”
“İstemiyoruz diye bir şey yok. Alacağız. En az 25 milyon doz alacağız. Fiyat da pahalı değil. Bizim BioNTech ile anlaştığımız fiyat Çin aşısını aldığımız fiyat ile aynı"
"İki Türk'ün başarısı ile övünüyoruz. İlk günden itibaren irtibattaydık. Türkiye'de Faz 3 çalışması için izin verdiğimiz kaç aşı var? İki. Biri, BioNTech. O arkadaşlar olmasa BioNTech'e vermezdik. Niye verdik? Vatandaştaki etkisini görerek, satın almak için. Ama (onlar) '1 milyondan fazla veremeyiz' dedi. 2021 için 25 milyon verebileceklerini söylediler. Ben '2021'in Nisanı'ndan sonra aşıya ihtiyacım olmayacak. Çünkü benim aşım devreye girecek. Nisan dahil, bana ne kadar aşı verirseniz, alırım' dedim. Fazla veremeyeceklerini söylediler. O onların stratejisi… Nisana kadar verecekleri bir miktar var ama yeterli değil. Onu artırmaya çalışıyoruz."
“Yalnızca AstraZeneca için değil BioNTech için de söylüyorum. Bunlar ‘mRNA' aşısı. Genetik yollarla elde edilen aşılar. Erken dönemde antikor ve hücresel bağışıklık geliştirme anlamında başarı ortaya koymuş olabilirler. Ama orta ve uzun vadeli sonuçlarını dünya bilmiyor. Çünkü salgında mRNA yöntemiyle ilk kez kullanılıyor."
Açıklamalar böyleydi.
Doğrusu pek inandırıcı değil.
Çünkü aşının yüzde 95 etkili olduğu açıklamasının ertesi günü Prof. Uğur Şahin, dünyadaki pek çok medya kuruluşundan önce Türkiye’de DHA’ya gayet akıcı Türkçesiyle bir röportaj vermiş ve şöyle demişti:
“Türkiye için de Sağlık Bakanlığı ile görüşmeler gerçekleştirmemiz gerekecek. Bir protokol imzalandığı taktirde Ocak-Şubat-Mart aylarında Türkiye’ye de aşı dozlarını getirme imkanı doğacak. Sağlık Bakanlığı kaç doza ihtiyaç olduğu ve ne zaman gerekli olduğunu bildirdiği taktirde, Türkiye için de yeterince aşı ayırmayı istiyoruz.”
Bakanın aşının yeni bir yöntemle yapıldığı için güvenirliliğini sorgulayan açıklamaları ise, BionTech aşısını onaylayan kuruluşların adlarına, toplu alıp vatandaşlarına uygulayacak ülkeler listesine 10 saniye bakınca anlamsızlaşıyor.
O zaman akla şu ihtimal geliyor.
Acaba en başından itibaren iki Türk bilim insanını yılın insanları ilan ettiren büyük başarısına, onların aşısını almak zorunda kalmamak için mi çok ilgi gösterilmedi?
En başından beri onların geliştirdiği aşının değil, Çin aşısının alınacağı belliydi de bu yüzden mi kamuoyu o yöne doğru yönlendirilmedi?
Çin aşısının motivasyonu artık neyse, bu o kadar güçlü bir motivasyon ki; sürekli yerlilik ve millikten bahseden, Avrupa’yla göçmenler ve orada yaşayan Türkler konusunda sık sık haklı olarak karşı karşıya gelen Türkiye’yi yönetenleri, sadece siyasi nedenlerle ve iki Türkiye kökenli bilim insanına destek için bile yapmaları gereken tercihi yapmaktan alıkoydu.
Çin aşısının güvenli olmadığı tezlerine katılmamakla birlikte, bu fırsatı kaçırma pahasına, iki Türkün ürettiği aşıya böylesine sırt çevirme pahasına Çin’le kurulan bu zorunlu ilişkiyi anlamakta insan zorlanıyor.
Belki de sebep, Türkiye’nin kendi insanlarının başarılarına karşı, hepimizin hem tarihten hem de kendi hayatlarımızdan iyi bildiği geleneksel ilgisizliği ve hoyratlığıdır sadece.
Pek çok lüzumsa başarı ve hamasetle heyecanlanan ve gurur duyan devletimizi yeterince heyecanlandırmamış ve göğüslerini kabartmamış gözükse de, hepimizin içinde yaşadığı zor şartlardan çıkıp bu büyük başarıya imza atmış Dr. Özlem Türeci ve Prof. Dr. Uğur Şahin’le çok büyük gurur duymalıyız. En az Merkel kadar...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025