Halil BERKTAY
por, televizyonun da katkısıyla, kuşkusuz çağımızın en büyük temaşası. Olimpiyatları, dünya futbol şampiyonalarını milyarlar izliyor. Geceleri üç kanaldan birinde, karşınıza La Liga, Bundesliga veya Spor Toto Süper Ligi, ya da NBA, NFL veya NHL, mutlaka bir şeyler çıkıyor.
Sektörün boyutları
Tam ne kadar büyük bir endüstri olduğunun farkında mıyız acaba? Londra 2012’de Usain Bolt’un 9.63’le kazandığı 100 metre finali, (yarışı NBC’nin canlı vermediği ABD hariç) yeryüzünün kalanında yaklaşık 2 milyar kişiyi ekran başına çekti. 16 Nisan 2011’in El Clasico’su 400 milyon; Amerikan futbolunda son Super Bowl 100 milyon seyirci buldu. Maracano Stadı’nın ilk kapasitesi 220,000; FIFA’nın emrettiği yeni kapasitesi ise 95,000. Öte yandan gene Amerikan futbolunda, ABD’nin ilk on üniversite stadyumu en az 92,000 kişi alıyor. Birinci sırada 110,000’le Michigan Üniversitesi’nin merkez Ann Arbor branşı var. Oysa Ann Arbor kentinin nüfusu ancak 114,000 kadar!
NBA’de tv rekoru, 72 milyonla 1998’in (yani Michael Jordan’lı yılların) bir Chicago Bulls - Utah Jazz maçında. Kapalı salonların hacmi, NBA için genellikle 19-20 bin, kolejler içinse 9-10 bin ama Kentucky’nin Rupp Arena’sı için bu, 24,000’e ulaşmakta. Beyzbolda Yankee Stadium 50,000, Boston Red Sox’un Fenway Park’ı 37,500 kişilik. Ama unutmamak lâzım ki profesyonel beyzbolda bir sezon 162 maçı, tipik bir NBA sezonu 82 maçı, ortalama bir kolej basketbol sezonu 31-34 maçı; Amerikan futbolunda bir sezon NFL’de (playoff’lar hariç) 16, kolejler arasında 12-14 maçı kapsıyor.
Sporcunun kafası ve yüreğinde ne var
Velhasıl yüz milyarlar, hattâ trilyonlarca doların döndüğü muazzam bir alan. Dolayısıyla önemli bir kapitalistleşme göstergesi (örneğin ekonominin çöktüğüne dair masallar uyduracağımıza, Türkiye çapında hemen bütün kulüplerin, Anadolu dâhil, ne gibi paralar karşılığı, ne kadar yabancı futbolcu, basketçi ve voleybolcu ithal ettiğine bakmamız, sol klişecilik için yeterli bir gerçekçilik testi gibi). Ve yığınların, ezici çoğunluğun hayatındaki belki en büyük tutku, tutanak, aidiyet duygusu.
Fakat hayır, kaba bir spor düşmanlığı yapmak için yazmıyorum bunları. Zaten seviyor ve keyifle izliyorum iyi ve çok iyi yapılan her şeyi izlediğim gibi. Ama işte, sonuçta bunlar insanların başarısı olduğu için, aklıma da takılıyor ister istemez: bu insanlar başka ne yapar; spor dışında ne düşünür, ne hisseder, nasıl yaşarlar? Çoğu zaman bilmiyor ya da merak bile etmiyoruz, çünkü ekran başka her şeylerini silip onları olağanüstü bir fiziksel güç, hız ve beceri boyutuna indirgiyor. O yarı-kapalı dünya çatlayıp da içinden bir şeyler sızarak satha yükseldiğinde, kimileri bundan hoşlanmıyor tabii. Ronaldo İsrailli bir futbolcuyla forma değişmeyi reddettiğinde, istiyorlar ki ruhu ve kafasıyla bizi rahatsız etmesin; hayranlarını “güzel bir hayvan” niteliğiyle eğlendirmeye devam etsin. Ya da Emre Belözoğlu’nun ırkçılığı örtbas edilsin gitsin. Di Canio’nun deklare faşistliği de unutulsun; onunla sırf futbol konuşulsun.
Oysa bana böyle nadir anlarda gördüklerim, illâ iyi ve güzel olmasa bile, gladyatörlerin de birer insan olduğunu hatırlatıyor.
Divac ve Petrovic’ten geriye kalan
Son “Yugoslav Millî Futbol Takımı”nı (The Last Yugoslavian Football Team) bu açıdan izlediniz mi hiç? 1987’de 20 yaş altı dünya şampiyonasını kazanan o genç yıldızlar topluluğunun, onca yılın dostluğundan sonra, 1990’ların başında ansızın parçalanmasını anlatıyor. 1992’de, ancak ailesi Saraybosna’da bombalanırken artık istifa etmek zorunda kalan teknik direktör İvan Osim basın toplantısında hüngür hüngür ağlarken, siyasetin “tarafını seç”meye zorladığı oyuncuların, eski takım arkadaşlarından “en müthiş düşmanları” gibi söz etmeleri insanın içini parçalıyor.
2010 yapımı “Bir Zamanlar Kardeştiler” (Once Brothers) belgeseli ise basketle ilgili. Geçenlerde ESPN’de rastladım; sessiz kederinden sabaha kadar uyku tutmadı. Film başında ünlü Yugoslav pivot, 16 yıllık NBA (Lakers, Hornets, Sacramento Kings) yıldızı Vlade Divac, Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’in sokaklarında, yüzünde buruk bir ifadeyle yürüyor. 2.16’lık boyuyla tanınmaması mümkün değil. Nitekim geçen herkes ardından fısıldaşıyor; birileri yanına gelip “Çetnik” diye hakaret ediyor. Çünkü Divac Sırp, yani jenerik düşman. Oysa 45 yaşındaki Divac, bir, hiç Sırp milliyetçiliğinin bir parçası olmamış. İki, Zagreb’e sevgili arkadaşı, NBA’de tutunamayan ve 28 yaşında bir trafik kazasında ölen, 1980’lerin o eşsiz şütör gardı, bütün Avrupa şampiyonalarının sayı kralı Drazen Petrovic’in ailesini ziyarete gelmiş. Nitekim onu oğulları gibi kucaklıyor, bağırlarına basıyorlar.
Ama “taraftar”ın umurunda mı? Onlar için böyle bir kişisel insanlık yok; sadece “ötekiler” (Sırplar) ve “biz” (Hırvatlar) var. Soru şu: bizim barışımız Türkler için Kürtleri, Kürtler için Türkleri yeniden kişisel insanlıklarına kavuşturacak mı? Biz aydınlar, yazar çizerler buna mı, jenerik düşmanlığın devamına mı katkıda bulunacağız?
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÇifte hukukta son perde: Ünsal Ban nasıl kaçtı? 16.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024