Halil BERKTAY
[27 Ekim 2018] Hâlâ yazabiliyorum, çünkü günler, haftalar geçiyor, ama konu yatışmıyor bir türlü. Kaşıkçı cinayeti ve sonrasında birilerinin burnu habire uzamaya devam ediyor.
Ayrıntılarını herkes biliyor artık. (1) Geçmişte Suudi hanedanına oldukça yakınken zamanla muhalif ve eleştirel bir konuma yerleşen Cemal Kaşıkçı, bir TC vatandaşı olan nişanlısıyla evlenmek için gerekli belgenin ancak Suudi Arabistan’ın Türkiye’deki diplomatik misyonlarından verilebileceği gerekçesiyle, ilk adımda yaşamakta olduğu ABD’den Türkiye’ye gelmeye ikna ediliyor. (2) Her nasılsa inanıyor buna. (3) Nişanlısıyla birlikte, 2 Ekim’de Suudi Arabistan’ın İstanbul konsolosluğu önüne geliyor. (4) İçeri giriyor ve bir daha çıkmıyor.
(5) “Sonra, malûm olmadı insanlara / Arhavili İsmail’in akibeti” denecekken... birden malûm oluveriyor insanlara, Cemal Kaşıkçı’nın akibeti. (6) Nişanlısı harekete geçiyor, başvurmadık yer bırakmıyor. (7) Türkiye ve Türkiye basını olaya el atıyor; çok büyük kısmı hakkında istihbarat servislerince sızdırıldığı izlenimi hâkim olan bilgileri peşpeşe yayınlamaya başlıyor. Bu çerçevede kamuoyu, (8) Kaşıkçı’dan hemen önce 15 Suudi görevlisinin özel bir uçakla İstanbul’a geldiğini; (9) içlerinden en az dördünün, Veliaht Prens Muhammed bin Salman’a çok yakın ve nüfuzlu konumlarda yer alan istihbarat görevlileri olduğunu; (10) hele birinin, “otopsi uzmanı” olarak tanındığını ve beraberinde özel bir kemik testeresiyle geldiğini; (11) 2 Ekim sabahı Cemal Kaşıkçı’dan önce konsolosluğa girmiş bulunduklarını; (12) Cemal Kaşıkçı’nın konsolosluğa girmesinden bir süre sonra, bir dizi büyük, siyah, pencereleri karartılmış, içi görünmeyen, minibüsümsü veya minivanımsı SUV’un (sport-utility vehicle) konosolosluk bahçesinden peşpeşe çıkıp, başkonsolosun topu topu 200 metre ötedeki evine gittiğini; (13) söz konusu 15 “esrarengiz” kişinin ise, bir kısmı geldikleri özel uçakla, bir kısmı ise normal tarifeli seferlerle hemen o gün İstanbul’dan ayrıldığını öğreniyor. (Nasıl, Rusya’nın Skripal’ler operasyonu hakkında İngiliz güvenlik servislerinin hazırladığı dosyanın ikna ediciliği ile Suudilerin Kaşıkçı operasyonu hakkında Türkiye basınına yansıyan “dosya”nın ikna ediciliği arasında bir paralellik oluşuyorsa, bu kaçış-terkediş aşamasında da, “Petrov” ve “Bushirov”un derhal Londra’dan gitmesi ile Suudi 15’lerinin derhal İstanbul’dan gitmesi arasında da, ilginç bir operasyonel paralellik oluşuyor.)
Bu ve benzeri detaylar, adım adım açığa çıkıyor, üstüste biniyor ve (14) Suudi Arabistan istihbaratının Cemal Kaşıkçı’yı bir şekilde yokettiğine; (14a) belki kaçırıp Suudi Arabistan’a götürdüğüne, (14b) belki konsolosluktan canlı çıkarıp sonra başka bir yerde öldürdüğüne, ya da (14c) belki hemen oracıkta öldürüp parçaladığına dair kuvvetli bir kanaat oluşuyor. (15) El altından bilgilendirildiği giderek netleşen Türkiye basını, bütün ağırlığını, Cemal Kaşıkçı’nın hemen oracıkta bir anlamda “tutuklandığı,” sorgulandığı, işkence gördüğü, öldürüldüğü ve parçalandığı tezinden yana koyuyor. Zira (16) süreç içinde, Türk resmî makamlarının elinde bunu kanıtlayan 10-15 dakikalık bir bant kaydının dahi olduğu iddiası, önce bir rivayet, sonra bir kesinlik olarak dolaşmaya başlıyor. (17) Tabii bu, Suudi konsolosluğunun şu veya bu TC kuruluşu tarafından dinleniyor olduğunu imâ ediyor, ama pek durulmuyor işin bu yönü üzerinde. Buna karşılık (18) mezkûr bandın teferrüatına dahi giriliyor; gerek Kaşıkçı’nın işkence altında veya öldürülürkenki çığlıklarının, gerekse özel harekât ekibinin yaptıkları karşısında dehşete düşen konsolosun (mealen) “durun, yapmayın” kabilinden feryatlarının açıkça duyulduğu söyleniyor, yazılıp çizilmeye başlıyor.
Özetle (19) tam bir “derin devlet” pisliği saçılıyor ortaya. Örtbas edilebilir gibi değil. (20) Dolayısıyla iş ayyuka çıkıyor; sırf Türkiye’de değil, bütün dünyada izlenmeye başlıyor. (21) Diplomatik tepkiler gelmekte gecikmiyor. Suudi yönetimi yaygın olarak kınanıyor; diplomatik usuller açısından çok ağır sayılabilecek muamelelere maruz kalıyor. Gerek bazı ülkeler, gerekse büyük şirketler, Riyad’da yapılacak büyük ekonomik işbirliği ve yatırım toplantısından çekildiklerini (ya da en azından, en üst düzey temsilcilerini çektiklerini ve çok daha aşağıdaki görevlileriyle katılacaklarını) açıklıyor. (22) En önemlisi, bu protesto kervanına ABD, Donald Trump ve bir bütün olarak Trump yönetimi de katılıyor.
Ve işte bu yankı ve sarsıntılar karşısında, Suudi Pinokyosu sahneye çıkıveriyor. Hem de öyle bir çıkıyor ki, Pinokyo’nun anavatanının İtalya değil Suudi Arabistan, yazarının Carlo Collodi değil Muhammed bin Salman olabileceğini ciddî surette düşünmemiz gerekiyor. Bunu da kendi içinde aşamalandıralım. (i) Önce doğrudan ve cepheden yüzde yüz inkâr geliyor. Bir Suudi Dışişleri yetkilisi ekrana çıkıyor; Cemal Kaşıkçı’nın aynı gün konsolosluktan çıkıp gittiğini; başka herşeyin yalan ve iftira olduğunu iddia ediyor. Hattâ (ii) nerede olabileceğini siz asıl Türkiye’ye sorun demeye getiriyor. (New York Times veya BBC dökümlerinden kolayca bulabileceğiniz bu sahneyi defalarca seyrettim; yüzünün her köşesi ayrı oynuyor adamın. Gözlerini kırpıştırıyor ve sağa sola kaçırıyor; yanakları seyiriyor; başını dik tutup tek yöne bakamıyor. 2009-2011 arasında Amerika’da üç sezon gösterilen Lie to Me dizisi vardı; Türkiye’de de epey izlemiştik, Bana Yalan Söylebaşlığıyla. Tim Roth’un oynadığı Dr Carl Lightman, sanıkların vücut dili ve mimiklerinden, küçük ifade değişikliklerinden, doğru söyleyip söylemediklerini, ya da sakladıkları bir şey olup olmadığını anlıyordu. Hani bu Suudi sözcüsünü o diziye çıkarsak, herhalde yalan sinyallerinin beynine aşırı hücumundan ötürü Lightman’ın bu yüzleşmeye beş saniyeden fazla tahammül edebileceğini sanmıyorum. Buna rağmen) (iii) inkâr uzun süre devam etti ve hattâ, Trump’ın ve ABD’nin devreye girip, bakın hesap sorarız demeye getirmesine karşı (iv) (mealen) hiçbir tehdide boyun eğmeyeceğiz gibi millî ve yerli beyanlara kadar vardı.
Derken ne olduysa oldu; ağız değiştirdiler, hafif geri adım atmaya başladılar ve aradaki telefon konuşmalarında ne dedilerse, (v) “kendi başlarına hareket eden katiller”in (rogue killers) işi olabileceğini, ama tabii (vi) ne olduysa, Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın tümüyle bilgisi dışında gerçekleşmesinin muhtemel olduğunu, ilk defa bizzat Trump’a telâffuz ettirmeyi başardılar. Bir sonraki aşamada, bu “kendi başına hareket” hikâyesi biraz daha dal budak saldı. (vii) Efendim, her ne kadar, yurtdışındaki bütün muhaliflerin Suudi Arabistan’a geri getirilmesi şeklinde bir politika yürürlükteyse de, (viii) elbette bu, hepsinin kandırılıp derdest edilerek kaçırılması (veya öldürülmesi) demek değildi, ama (ix) gelin görün ki “bazıları” bunu yanlış anlamış ve üstelik “yanlışlıkla” bir ölüme sebebiyet vermişlerdi. (x) Evet, 15 kişilik o özel grup maalesef gerçekti -- ama bir kere daha, kesinlikle Muhammed bin Salman’dan habersiz, istihbarat ikinci başkanı General Muhammed Assiri’nin talimatıyla yola çıkmışlar ve asla Kaşıkçı’yı öldürmeyi değil, sadece sorguya çekmeyi öngörmüşlerdi. Gelgelelim (xi) Kaşıkçı’yla konuşma girişimleri sırasında, Kaşıkçı (her nedense?!) fizikman mukavemet gösterince iş karşılıklı yumruklaşmaya dönüşmüş; bu sırada 15’lerden biri Kaşıkçı’ya “boyunduruk” takmış (choke-hold’a almış) ve istemeden ölümüne sebebiyet vermişti. (xii) Ancak sonra bedenini parçalamak filân söz konusu değildi; cesedi “halletmesi” için “yerel bir işbirlikçi”lerine teslim etmişlerdi ve gerisini bilmiyorlardı. (xiii) Gene de çok üzücü bir olaydı kuşkusuz -- ve sorumlulukları hakkında mutlaka gereken yapılacaktı. (xiv) Nitekim ilk ağızda 15’ler ekibini tamamı ile üç konsolosluk görevlisi açığa alınıyor; (xv) aynı şekilde, istihbarat ikinci başkanı General Assiri ile (Prens Muhammed bin Salman’ın bütün medya ilişkilerinden sorumlu olan) Kahtanî’ye de işten el çektiriliyor ve (xvi) hepsi hakkında hukukî soruşturma ve kovuşturma süreçleri başlıyordu. (xvii) Suudi basını da derhal yeni çizgiyi yaymaya girişmişti bu arada. Öncesinde, yalan... iftira... belki Türkiye’nin işi... teranelerini tekrarlarken şimdi yeniden hizaya giriyor ve son resmî açıklamayı harfi harfine yansıtıyorlardı. (xviii) Veliaht Prens için dahi aynı viraj söz konusuydu. İki hafta önce, bütün söylentilerin ne kadar yalan ve iftira olduğunu hangi inanç ve samimiyet görntüsüyle dile getiriyorduysa, şimdi de tamamen gıyabında gerçekleşen bir keyfî yetki aşımı sonucu yaşanan bu korkunç cinayeti aynı inanç ve samimiyet görüntüsüyle kınıyor; birilerinin (?) Türkiye ile Suudî Arabistan’a arasını açmaya çalıştığını, ama bunu asla başaramıyacaklarını da ekliyordu.
İyi de, amaçları sırf konuşmak, belki sorgulamak idiyse, niye 15 kişiyle ve üstelik, ancak otopsilerde kullanılan bir kemik testeresiyle gelmişlerdi gelirken? Dahası, kimdi o “yerel işbirlikçi” ve asıl önemlisi, Kaşıkçı’nın cesedi neredeydi? Adı belirtilmeyen Türk yetkililerin, sırf bunun için Ankara’ya gelip giden CIA Direktörü Gina Haspel’e dinlettiği söylenen bantta, tam olatrak ne gibi detaylar mevcuttu? Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan niçin şahsen Veliaht Prensin “elinin kanlı” olduğundan söz ediyor ve aynı zamanda Suudi Arabistan Başsavcısı, (sorgu sırasında kazara ölüm değil) “taammüden” işlenmiş (premeditated) bir cinayet ifadesini kullanıyordu?
İlk baştaki topyekûn inkâr tavrından, bu kadarını dahi kabul etmeye geçiş, ne kadar radikal bir dönüş anlamına gelirse gelsin, şimdi kurulmaya çalışılan savunma barikatının da çok çürük olduğu ortadaydı. O kadar ki, zaten çok yüksek ahlâk standartlarıyla tanımadığımız Donald Trump bile açıkça söylüyordu bunu; daha önce ilk kendisi, Suudilerce sufle edilen “rogue killers” ifadesini alenen kullanmışken, şimdi “karşılıklı yumruklaşma sırasında boyunduruk takarak kazara nefessiz bırakma” izahını, hayatında duyduğu en kötü örtbas etme senaryosu (worst cover-up scenario ever) diye nitelemekten çekinmiyordu.
Kimbilir böyle kaç örtbas etme senaryosu görmüş, ya da belki kaçına bizzat taraf olmuş (ve olacak) olan ABD Cumhurbaşkanının kişisel uzmanlığına itiraz, bizim ne haddimize? Sırf bu bilirkişi raporu yeter. Gene de, delillerin tamamını dikkatle inceleme sorumluluğunu ihmal etmeyen jürimiz, 2018 Yılı Pinokyo Yarışmamızda ikincilik ödülünü genel olarak Suudi yönetimi ve özel olarak Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın fazlasıyla hak ettiğini kararlaştırmış bulunuyor.
Birinci sırayı ve Büyük Ödülü Cumhuriyetin 95. Yıldönümünde, 29 Ekim Pazartesi günü açıklayacağız. Özel bir nedeni var. Bizden ayrılmayınız.
Yazarlar
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları






























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024