Sezin ÖNEY
Israrla, yazı üzerine yazı, Kürt Meselesi üzerine. Türkiye’de ilgilenecek çok sorun alanı var; Can Dündar veErdem Gül’ün tutukluluğu, sadece onlar değil, onlarla beraber toplamda 32 tutuklu gazeteci var. “Paralel” soruşturmalarını, gözaltılarını, yargılamalarını hiç sorgulamıyor kamuoyu; tam olarak kim neden nasıl suçlanıyor bilinemiyor. “Paralel” damgasını yiyenler gerçekten ne yapmış etmiş bilmiyor, sızdırılan istihbarat dosyaları ve soruşturma dosyalarına konanları aynen kabul ediyoruz. “Devlet büyüklerine hakaret” davalarından ötürü, insanların mesleki yaşamları bitirilebiliyor, çocuk yaştaki insanlar ağır yaptırımlarla boğuşmak zorunda kalabiliyor. İnterneti, Çin’in öne sürdüğü “siber egemenlik” kavramına (yani “devletlerin sansürleme özgürlüğü vardır” iddiasına) tam da uyan biçimde filtreleyen, engel duvarlarıyla çeviren bir ülke oldu Türkiye. Güvenlik bürokrasisinin temsilcileri, sıradan vatandaşlara “makul şüpheli” muamelesini, hiç de ince eleyip sık dokumadan yapıveriyorlar; “çekip vurma” vakaları sıklıkla yineleniyor.
İnsan hakları bakımından sicili giderek kötüleşiyor Türkiye’nin; özgürlükler konusunda bir dipsiz kuyuya doğru kayıyoruz. Bu durum da, Kürt Meselesi’nin yeniden krize, üstelik şimdiye kadar olan en ağır krizine girmesinden kaynaklanıyor.
Bu artık sürekli kendini tekrar eden bir denklem; “Türkiye politikası yasası” da diyebiliriz. Kürt Sorunu konusunda kriz yaşanınca, Türkiye genelindeki tüm hak ve özgürlükler meseleleri de krize giriyor. Var olan sorunlar derinleşiyor, devletin hoyratlığı artıyor, hak ve özgürlükler alanlarının genişletilmesi için çaba gösterenlerin hedef hâline getirilmesi, düşmanlaştırılması kolaylaşıyor.
Bugün de Türkiye’nin geleceği konusunda beni karamsarlaştıran başlıca konu Kürt Meselesi.
Kış ortası çoluk çocuk evini barkını, yapayalnız, hiçbir kamu desteği, sosyal dayanak olmadan terk eden “iç mülteciler” yaratılıyor. “Temizlemek” tarzı öldürme ve yok etmeyi kasteden bir askerî jargon medyada ve kamuoyunda, sıklıkla ve üzerine düşünülmeden kullanılmaya başlanıyor. Diyarbakır’ın merkezindeki Sur’da, Cizre ve Silopi gibi ilçelerin merkezlerinde tank gibi ağır silahlar kullanılıyor, askerlerin de müdahil olduğu kapsamlı harekâtlar başlıyor.
Hendek- barikat, özyönetimler konuları, devletin katlanamayacağı, taviz veremeyeceği konular olarak görülüyorsa, mesele siyasetin meselesidir. Yerelde ve Meclis’te kurulacak siyasi diyaloglarla çözüm bulunmaya çalışılır. Devlet, her güvenlik sorunu yaşadığını, “kamu düzeninin” bozulduğunu düşündüğü yeri bombalamayı, yangın yerine döndürmeyi, “politika” olarak görecekse işimiz var.
Siyaset, “çözüm” alanı yerine, savaş direktifi veren mecra olmayı seçiyor çünkü çok meşgul politikacılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın odağında başkanlık, hükümetin odağında milliyetçi oyları konsolide etme var. Her “iki baş” da, taban desteğini maksimuma çıkarma hedefinde birleşiyorlar. MHP’nin liderliğinin dalında kurumuşluğu, parti içi rekabetin ciddi biçimde yenilenme ile sonuçlanmasının hayli zor gözükmesi, AKP’nin önüne neredeyse yüzde 60’lık bir oy potansiyeli açıyor: milliyetçi oyların havzası, Vahşi Batı gibi boşta “fethedilmek” için AKP’nin önünde bekliyor. Bu “hazır ve nazırlık”, AKP gibi son derece kazanç ve güç odaklı bir partinin de iştahını kabartıyor doğal olarak. Bu nedenle de AKP, kendi tabanı ve MHP’ninki arasındaki sınırları iyice silikleştiren, din ve milliyetçiliğin beraber yoğrulduğu yeni bir söylemi üretiyor ve destekliyor.
Aslında, Meclis’te ve ötesinde; Türkiye siyasetinde bu dönemde yaşanan adı konmamış kriz, “milliyetçilikler krizi”.
Klasik Türk milliyetçiliği çok ciddi bir varoluşsal kriz yaşıyor bir süredir; milliyetçiliğin çatısını oluşturan ortak kirişler, “ortak hayal gücü” bir süredir iyiden iyiye çöktü.
Geçen hafta yaşamını kaybeden, milliyetçilik konusunun ünlü akademisyeni Benedict Anderson’un tezinden yola çıkalım… Anderson, milliyetçiliğin, “modernitenin” bir ürünü olduğunu öne sürüyordu. İlahi, ebedi bir geçmişe sahip olduğunu tahayyül ettiğimiz uluslar, birbirlerini belki hiç görmeyecek, tanımayacak olan ‘yoldaş’/ ‘kardeş’/ ‘dostlardan’ oluşan üyelerin hayalinde, zihinleri ve kalplerinde oluşturduğu birliktelik bağıyla kenetleniyordu. Anderson’un, milliyetçiliği, “hayalî topluluklar tasavvuru” olarak niteleyen tarifi buydu.
Türk milliyetçiliğinin, hayal gücünde, zihni ve kalbindeki dayanakları oluşturan Atatürk, Misak-ı Milli, laiklik, devletçilik gibi sembollerin, kavramların ortak bir tarifi, oluşturduğu ortak çatıdan artık bahsedebilir miyiz?
Öte yandan, kendini tarifte zorlanmayan, çok canlı bir Kürt milliyetçiliği; yeniliği, hevesi, genç ve dinamik damarı ile ‘gıcır gıcır parlayan’ sarı- kırmızı- yeşil bir kimlik aidiyeti sözkonusu. Türk milliyetçiliği, kendini yeniden tanımlamanın “aciliyetini” ve mecburiyetini, biraz da Kürt milliyetçiliğine karşı ne yapacağını bilememesinden dolayı hissediyor.
Ve ne yazık ki, çatışmalarda alınan agresif, militer tavır ve milliyetçi tabanı ivedilikle fetih dürtüsüyle beraber; yeni tanımlanan Türk milliyetçiliği giderek din, boyun eğdiren güç, “Kurtlar Vadisi” tonlarına toplumsal olarak bürünüyor.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYargı, Mafya ve Beyaz Toros… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Alevi Hakları… 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSeyfettin Çilesiz’in çilesi 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan24 yıl sonra CHP’ye muhtaç hale gelmek… 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANBelediye başkanları ne yaptıklarının farkında mı? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024