Akın ÖZÇER

Akın ÖZÇER
Akın ÖZÇER
Tüm Yazıları
Çarpıtılmış haberlerin hedefindeki Türkiye
11.08.2014
2022

 Batı medyası bir süredir Türkiye’deki siyasi gelişmeleri, iktidar partisini ve özellikle genel başkanı Başbakan Erdoğan’ı uluslararası kamuoyunda yıpratma amacıyla çarpıtarakaktarıyor. Bu cümlede altını çizdiğim iki kilit sözcük var: “Yıpratma“ ve “çarpıtma”, birincisi, ikincisinin doğal sonucu aslında. Eğer medya, bildiğimiz olayları, bir bölümünü kesip atarak aktarıyor ve sadece bu aktardığı bölüm üzerinden değerlendirme yapıyorsa burada normal bir eleştiriden söz etmek mümkün değil. Ayrıca bunun basın ahlakıyla da bağdaşır bir tarafı yok elbette.

Aralarında El PaísLe Monde gibi en az 20 yıldır düzenli olarak izlediklerimin de bulunduğu demokrasi ve insan haklarını ölçüt alan referans gazetelerinin çeşitli konulardaki haberlerini olduğu gibi değil de yukarıda belirttiğim şekilde aktardığını daha önce hiç fark etmemiştim. Aynı merkezden çıkmış gibi aynı argüman ve sözcüklerle kaleme alınmış çarpıtılmış haberler, bu gazetelerin saygınlıklarına gölge düşürüyor doğal olarak.

Bu gazetelerde bir süredir yayımlanan Erdoğan’ı yıpratma amacıyla çarpıtılmış haber ve yorumları zaman, zaman bu köşeden aktararak eleştirilerimi dile getiriyorum. Bu tür haber yorumları eleştirmemin iki temel nedeni var: Birincisi, haberleri olduğu gibi aktarmayıp çarpıtmak ve bunun üzerinden yorum yapmak, yukarıda altını çizdiğim gibi, basın ahlâkıyla bağdaşmadığı için.

İkincisi ve belki çok daha önemlisi, basın ahlâkına aykırı biçimde yürütüldüğünü gözlediğim Erdoğan karşıtlığının bu gazetelerin temel aldığı demokrasi ve insan hakları ölçütüne uygun olmaması. Zira Erdoğan karşıtlığının damgasını vurduğu haber- yorumlarla dolaylı olarak desteklenen CHP-MHP muhalefetinin demokrasi ve insan haklarının daha da geliştirilmesiyle bağdaşmayan politikaları tümüyle es geçiliyor. Sonuç olarak bu haberlere karşı dile getirilen değerlendirmelerde bu iki siyasi partinin yeni anayasaya ilişkin kırmızıçizgilerini ve Çözüm Süreci’ne karşı almış oldukları tutumu tekrar, tekrar anlatmak zorunda kalınıyor.

Aşağıda son örneğini aktaracağım Erdoğan karşıtı haber ve yorumlar, Türkiye’nin temel sorununun AK Parti iktidarı ve Erdoğan olduğu, iktidarın el değiştirmesi halinde demokrasi ve insan hakları sorunlarının tümüyle hallolacağı izlenimi veriyor. Bu, son derece yanlış bir izlenim; çünkü Türkiye’nin başarıyla sonuçlandırması gereken bir Çözüm Süreci ve yapması gereken tam demokratik bir yeni anayasa var.

Öyle inanıyorum ki genelde Batı medyası, özelde söz konusu saygın gazeteler, konunun bu veçhesini, Türkiye’de bir iktidar değişikliği gerçekleşmesi halinde, eskiden olduğu gibi yeniden dile getirmeye başlayacak. Anayasal sistemimizdeki eksiklikleri, Kürt sorununun çözümüne ilişkin sorunları, bütün bunların altından kalkmakta güçlük çekecek olası koalisyon hükümetinin önüne getirecek. Böyle bir olasılıkta, Batı medyası ile benim gibi düşünen liberal ya da sosyal demokratlar arasında herhangi bir görüş farkı da kalmayacak. Peki, ama o zaman neden bu sorunları şimdiden dile getirip ona göre tutum alınmasın?

Batı medyasında seçmeni hor gören görüşler değil Erdoğan gündemde

Bir önceki yazımda AK Parti seçmenini “sorgulama yeteneklerini kullanmayanlar” olarak niteleyerek hor gördüğü için CHP Genel Başkanı’nı eleştirmiştim. Aynı mantık çizgisi içinde Taraf ve The Economist yazarı Amberin Zaman’ın “sorgulama yeteneğini kullanamamanın” İslâm’ın bireyi değil cemaati merkeze alan bir din olduğu için doğal görülmesi gerektiğine ilişkin sözlerine karşı çıkmıştım.

Kılıçdaroğlu’nun sözlerinde seçmenin bir bölümüne yönelik bir aşağılama olmadığını söylemek pek kolay değil. Bu sözleri eleştirmek yerine dinsel kontekste bağlamak da pek hoş olmadı doğrusu. İşin özü şu ki bugün Türkiye’de sorgulama yeteneğinden yoksun kayda değer seçmen olmadığı gibi, AK Parti’ye oy verenleri de dini referanslarla tanımlamak doğru değil. Bu nedenle Batı medyasına çıkıp AK Parti seçmeninin dindarlardan oluştuğu gibi bir klişeyi pompalamanın anlamı yok. Önceki akşam Cadena Ser radyosundaki “Hora 25” programına İstanbul’dan katılan İspanyol gazeteci bu klişeyi aktardı, ben de süremin yarısını bu algının neden yanlış olduğunu anlatmakla geçirmek zorunda kaldım.

Bütün bunlardan söz etmemin nedeni, bu konunun Batı medyasına Başbakan Erdoğan’ın Amberin Zaman’a yönelik sert eleştirileriyle yansıması ve olayın özüne hiç yer verilmemesi. AFP, bu haberi “Erdoğan kendisini eleştiren The Economist’in tanınmış yazarını yüzde 99’u Müslüman bir topluma hakaret ettiği gerekçesiyle edepsiz kadın olarak niteledi” diye geçti. Le Monde ve La Libération gibi sosyal demokrat gazetelerde büyük yer bulan haberde Başbakan Erdoğan’ın bu sözleri “basın özgürlüğüne tehdit” olarak da yorumlandı.

Olayın özünün, Sayın Kılıçdaroğlu’nun AK Parti seçmenine yönelik ifadelerinin yer almadığı haberin bu haliyle yansıtılmasını basın ahlakıyla bağdaşır bulmuyorum. Haberin arzu edilen siyasi mesajı vermek amacıyla dilimlenerek kullanılması doğru değil. Ama bu eleştirim, özünde haklı olsa da, Başbakan Erdoğan’ın bir gazeteciyi doğrudan hedef almasının doğru olduğu anlamına da gelmiyor elbette.

Bununla birlikte, önümüzdeki dönem için asıl kaygılandığım şey, Batı medyasının örneklerle dile getirmeye çalıştığım çarpıtılmış haber ve yorumlarla desteklenen Erdoğan karşıtı tutumu. Bunda bir bit yeniği, anlaşılması güç bir abartı, kısaca bir anormallik var. Öyle bir anormallik ki bu, Erdoğan cumhurbaşkanı seçilirse, Türkiye karşıtlığına dönüşme riski taşıyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar