Akın ÖZÇER
Batı medyası bir süredir Türkiye’deki siyasi gelişmeleri, iktidar partisini ve özellikle genel başkanı Başbakan Erdoğan’ı uluslararası kamuoyunda yıpratma amacıyla çarpıtarakaktarıyor. Bu cümlede altını çizdiğim iki kilit sözcük var: “Yıpratma“ ve “çarpıtma”, birincisi, ikincisinin doğal sonucu aslında. Eğer medya, bildiğimiz olayları, bir bölümünü kesip atarak aktarıyor ve sadece bu aktardığı bölüm üzerinden değerlendirme yapıyorsa burada normal bir eleştiriden söz etmek mümkün değil. Ayrıca bunun basın ahlakıyla da bağdaşır bir tarafı yok elbette.
Aralarında El País, Le Monde gibi en az 20 yıldır düzenli olarak izlediklerimin de bulunduğu demokrasi ve insan haklarını ölçüt alan referans gazetelerinin çeşitli konulardaki haberlerini olduğu gibi değil de yukarıda belirttiğim şekilde aktardığını daha önce hiç fark etmemiştim. Aynı merkezden çıkmış gibi aynı argüman ve sözcüklerle kaleme alınmış çarpıtılmış haberler, bu gazetelerin saygınlıklarına gölge düşürüyor doğal olarak.
Bu gazetelerde bir süredir yayımlanan Erdoğan’ı yıpratma amacıyla çarpıtılmış haber ve yorumları zaman, zaman bu köşeden aktararak eleştirilerimi dile getiriyorum. Bu tür haber yorumları eleştirmemin iki temel nedeni var: Birincisi, haberleri olduğu gibi aktarmayıp çarpıtmak ve bunun üzerinden yorum yapmak, yukarıda altını çizdiğim gibi, basın ahlâkıyla bağdaşmadığı için.
İkincisi ve belki çok daha önemlisi, basın ahlâkına aykırı biçimde yürütüldüğünü gözlediğim Erdoğan karşıtlığının bu gazetelerin temel aldığı demokrasi ve insan hakları ölçütüne uygun olmaması. Zira Erdoğan karşıtlığının damgasını vurduğu haber- yorumlarla dolaylı olarak desteklenen CHP-MHP muhalefetinin demokrasi ve insan haklarının daha da geliştirilmesiyle bağdaşmayan politikaları tümüyle es geçiliyor. Sonuç olarak bu haberlere karşı dile getirilen değerlendirmelerde bu iki siyasi partinin yeni anayasaya ilişkin kırmızıçizgilerini ve Çözüm Süreci’ne karşı almış oldukları tutumu tekrar, tekrar anlatmak zorunda kalınıyor.
Aşağıda son örneğini aktaracağım Erdoğan karşıtı haber ve yorumlar, Türkiye’nin temel sorununun AK Parti iktidarı ve Erdoğan olduğu, iktidarın el değiştirmesi halinde demokrasi ve insan hakları sorunlarının tümüyle hallolacağı izlenimi veriyor. Bu, son derece yanlış bir izlenim; çünkü Türkiye’nin başarıyla sonuçlandırması gereken bir Çözüm Süreci ve yapması gereken tam demokratik bir yeni anayasa var.
Öyle inanıyorum ki genelde Batı medyası, özelde söz konusu saygın gazeteler, konunun bu veçhesini, Türkiye’de bir iktidar değişikliği gerçekleşmesi halinde, eskiden olduğu gibi yeniden dile getirmeye başlayacak. Anayasal sistemimizdeki eksiklikleri, Kürt sorununun çözümüne ilişkin sorunları, bütün bunların altından kalkmakta güçlük çekecek olası koalisyon hükümetinin önüne getirecek. Böyle bir olasılıkta, Batı medyası ile benim gibi düşünen liberal ya da sosyal demokratlar arasında herhangi bir görüş farkı da kalmayacak. Peki, ama o zaman neden bu sorunları şimdiden dile getirip ona göre tutum alınmasın?
Batı medyasında seçmeni hor gören görüşler değil Erdoğan gündemde
Bir önceki yazımda AK Parti seçmenini “sorgulama yeteneklerini kullanmayanlar” olarak niteleyerek hor gördüğü için CHP Genel Başkanı’nı eleştirmiştim. Aynı mantık çizgisi içinde Taraf ve The Economist yazarı Amberin Zaman’ın “sorgulama yeteneğini kullanamamanın” İslâm’ın bireyi değil cemaati merkeze alan bir din olduğu için doğal görülmesi gerektiğine ilişkin sözlerine karşı çıkmıştım.
Kılıçdaroğlu’nun sözlerinde seçmenin bir bölümüne yönelik bir aşağılama olmadığını söylemek pek kolay değil. Bu sözleri eleştirmek yerine dinsel kontekste bağlamak da pek hoş olmadı doğrusu. İşin özü şu ki bugün Türkiye’de sorgulama yeteneğinden yoksun kayda değer seçmen olmadığı gibi, AK Parti’ye oy verenleri de dini referanslarla tanımlamak doğru değil. Bu nedenle Batı medyasına çıkıp AK Parti seçmeninin dindarlardan oluştuğu gibi bir klişeyi pompalamanın anlamı yok. Önceki akşam Cadena Ser radyosundaki “Hora 25” programına İstanbul’dan katılan İspanyol gazeteci bu klişeyi aktardı, ben de süremin yarısını bu algının neden yanlış olduğunu anlatmakla geçirmek zorunda kaldım.
Bütün bunlardan söz etmemin nedeni, bu konunun Batı medyasına Başbakan Erdoğan’ın Amberin Zaman’a yönelik sert eleştirileriyle yansıması ve olayın özüne hiç yer verilmemesi. AFP, bu haberi “Erdoğan kendisini eleştiren The Economist’in tanınmış yazarını yüzde 99’u Müslüman bir topluma hakaret ettiği gerekçesiyle edepsiz kadın olarak niteledi” diye geçti. Le Monde ve La Libération gibi sosyal demokrat gazetelerde büyük yer bulan haberde Başbakan Erdoğan’ın bu sözleri “basın özgürlüğüne tehdit” olarak da yorumlandı.
Olayın özünün, Sayın Kılıçdaroğlu’nun AK Parti seçmenine yönelik ifadelerinin yer almadığı haberin bu haliyle yansıtılmasını basın ahlakıyla bağdaşır bulmuyorum. Haberin arzu edilen siyasi mesajı vermek amacıyla dilimlenerek kullanılması doğru değil. Ama bu eleştirim, özünde haklı olsa da, Başbakan Erdoğan’ın bir gazeteciyi doğrudan hedef almasının doğru olduğu anlamına da gelmiyor elbette.
Bununla birlikte, önümüzdeki dönem için asıl kaygılandığım şey, Batı medyasının örneklerle dile getirmeye çalıştığım çarpıtılmış haber ve yorumlarla desteklenen Erdoğan karşıtı tutumu. Bunda bir bit yeniği, anlaşılması güç bir abartı, kısaca bir anormallik var. Öyle bir anormallik ki bu, Erdoğan cumhurbaşkanı seçilirse, Türkiye karşıtlığına dönüşme riski taşıyor.
Yazarlar
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025
18.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023