Ali BAYRAMOĞLU
Türkiye’nin toplum yapısı sert bir veridir. Yığma taş tekniğiyle yapılmış bir binayı andırır. Taşlar binayı ayakta tutarlar. Ama, iç içe geçmezler. Bu topraklarda her biri ayrı bir toplumu andıran kültürel, yerel, etnik farklı topluluklar yan yana yaşar. Ortak öyküleri elbet vardır. Ne var ki, varlıklarını, pazarlar ve ödevler dışında, fazla temas etmeden, farklı ve ayrı cemaatler halinde sürdürürler.
Bu topluluklar içinde iki büyük kesim, “dindar-muhafazakâr” ve “seküler-laik” cemaatler 150 yıldır, gerek varlıkları gerek ilişkileriyle belirleyici rol oynarlar. Bu iki büyük cemaat birbirlerini yaşam biçimlerine tehdit olarak görür, uzlaşmaz iki değer sistemini temsil ettiklerini düşünürler. Kah iktidar, kah siyaset, kah gelenek üzerinden kendi alanlarını ötekinin aleyhine, keyfi biçimde genişletmeye çalışırlar. Bu iki farklı tasavvur bu yolla ve birlikte, siyasi ruhumuza yıllar yılı cemaatçi bir siyasi kültür zerk etmişlerdir. Kimlikçi algılar, keskin doğrular, bu nedenle biraz da kader gibi, siyaset anlayışımızın temelini oluşturur.
Çatışan, karşılıklı kimlikçi hamlelerle konuşan bu iki topluluk arasındaki ilişki eşitsizdir ve kuvvet unsuruna dayalıdır. Kemalizm örneğinde olduğu gibi denge, bir topluluğun diğeri üzerinde kuvvet yoluyla değer, hukuk, hak, imkan kullanma açısından egemenlik kurmasına dayanmıştır.
Bu denge sistem açısından hassastır.
Nitekim ülkenin yaşadığı büyük krizler, önemli ölçüde bu cemaatler arasındaki kuvvet dengesinin bozulmasından kaynaklanacaktır. (27 Mayıs, 28 Şubat) Keza, tüm demokratik zıplamalar da, (Menderes ve Özal dönemi) başta bu iki kesim olmak üzere farklı topluluklar arasındaki temasların artması, özgürlük alanının genişlemesiyle yaşanmıştır.
Fakat bu açıdan hiç bir sayfa, 1990’ların ikinci yarısında açılana benzemez. 90’ların başında Berlin duvarının yıkılmasıyla gelen değişim rüzgarları, yeni ekonomik dinamiklerle iç içe girerek Türkiye’yi de etkiledi. Bu on yılların ortasına doğru farklı toplulukların siyasi davranış biçimleri değişmeye başlamıştı. İslami kesim merkez sağdan, Kürtler merkez soldan kopuyor, kimlik hareketleri dönemi açılıyordu. Kaldı ki, bu yeni zeminde Türkiye başka bir haraketlilik daha yaşıyordu. Ülkenin iki büyük kütlesinden biri olan, dindar-muhafazakar topluluk bir kabarma içindeydi, her açıdan sistemin merkezine doğru hareket ediyor ve yerleşik dengeleri sarsıyordu. Bu hareketlilikle sarsılan sadece kesimler arası dengeler değildi. İslami kesimde iç dengelerde de bir seyyaliyet vardı. Yeni politik ve ekonomik girdilerle muhafazakâr-dindar topluluk sınıfsal olarak da kımıldıyor, ekonomik ve kültürel unsurlar üst üste biniyor, İslami kesimde sisteme entegre olma, onu entegre olarak etkileme, bunu yaparken yerli ve evrensel değerleri iç içe sokma emareleri görülüyordu. Siyasi açıdan RP’ye yansıyan bu öykü, FP’deki yenilikçilerle biçim aldı, AK Parti’yle doruğa çıktı.
İddia yeni, devasa ve çarpıcıydı. Karşıt toplulukların birbirleriyle ve farklı değer sistemleriyle temas kurma, ortak bir alan oluşturma, demokrasi üzerinden topluluklar ötesi bir toplum üretme ve tarihi determinizmi yenme umudu ve iddiası...
Cumhuriyet tarihinin kaçınılmaz ve büyük kırılma anlarından birisiydi bu.
İddia hem cemaatler arası eşitlenmeyi hem bir sentezi vadediyordu. Muhafazakarları etrafında topladı. ANAP tarzı seküler muhafazakar temsili yapılar yerlerini adım adım bu dalgayı temsil eden AK Parti gibi dindar muhafazakar yapılara bırakmaya başladılar.
Laik-seküler kesimde ise iki eğilim ortaya çıktı. İlk eğilim güvensiz ve öfkeli olandı. Varoluşsal karşıtlığın yok olmayacağını söylüyor, sentez imkansızlığını ve gereksizliğini savunuyorlardı. Benim de aralarında yer aldığım diğer eğilimin sahipleri ise, Türkiye’de demokrasinin önkoşulunun iki Türkiye arasında geçişlerin olmasına dayanan yeni bir sözleşme olduğunun farkındaydı. Bu, riskli, zor iddia üzerinden tarihsel determinizme yönelen bir meydan okumayı sahiplendiler. AK Parti etrafındaki ittifak da bir dönem böyle oluştu. Sonrası malum, önce müthiş bir çıkış, sonra korkunç bir iniş yaşandı.
Peki bugün gelinen noktaya baktığımızda ne demeliyiz? Bu iddia iflas mı etti?
Yanıt için iki ayrı bakış mümkün. İlki, o günden bugüne yaşananları bütün olarak, bir “süreç” olarak ele almayı öngörür. İkinci bakış ise, gelinen siyasi noktadan, “sonuç”tan hareketle akıl yürütmeye davet eder. Doğru yöntem ise. sanırız iki açıyı kombine etmekten geçer. Nitekim sonucun da sürecin de zıt görünen girdileri ters yüz edilemeyecek kadar kuvvetli olmuştur...
Bugün Türkiye, ne yazık ki, parti devleti görüntüsü taşıyan, çoğunlukçu, iktidarın kişiselleştiği, siyasi gücün tek elde toplandığı, bunların anayasa tarafından tescil edildiği bir liderlik düzenine sahip. Siyasi gücün tüm diğer aktör ve alanlar üzerinde denetimsiz ve mutlak hükümranlığını soluyoruz. Eleştirel düşüncenin basından sokağa kriminalize edildiği, demokrasi, siyaset, özgürlük alanlarının sistematik olarak daraltıldığı, dahası bu durumun ideal düzen olarak tanımlandığı bir evreden geçiyoruz. AK Parti’nin bugün geldiği durak “otoriter popülizm” durağı.
Bu tablo, şüphe yok ki, 15 yıl önce doğan sentez ve demokrasi iddiasının tam karşı kutbunu resmediyor. Esas açısından da durum doğal olarak aynı, AK Parti yönetimi iki büyük kesim arasında eşitlenmeyi sağladıktan sonra, onları demokratik köprülerle bağlamak, özgürlüklere dayalı bir sentez politikasını geliştirmek yerine bir kimlik siyasetini tercih etti. Velhasıl eski model değişmedi, sadece iktidar el değiştirdi.
Türkiye’nin yaşadığı büyük krizler önemli ölçüde ‘dindar-muhafazakar’ ve ‘seküler-laik’ kesimler arasındaki kuvvet dengesinin bozulmasından kaynaklandı.
Buna elbette, İslami hareketin iktidar deneyimi sırasında ürettiği, son şeklini FETÖ olarak alan büyük fiyaskoyu, sistem açısından etik, politik, hukuki, kurumsal ağır tahribatlara yol açan İslami kesim içi büyük iktidar kavgasını ve yol açtığı ağır otoriterlik baskısını da eklemek gerekir.
Geldiğimiz yer ya da sonuç bu. Bu sonuçtan yol çıkıldığında, iddia iflas etmiş görünür.
Ne var ki, son 15 yılın sosyolojik öyküsü pek çok kalıcı ve pozitif girdiyi de Türkiye’nin hesabına eklemiştir. Bunların en değerlisi toplumsal grupların içinde yaşanan değişimlerdir. Türkiye, bu süreçte, gelinen siyasi noktaya rağmen, toplumsal düzeyde yerli, dini ve modern değerleri aynı anda kuşatan bir doku ve kamusal alan üretti. İslami kesim kimliğini muhafaza ederek seküler dünyayla barıştı. AK Parti bu çerçevede İslami radikalizmin önüne dikilen tabiî bir engel, hatta dönüştürücü işlevini yerine getirdi. İslami siyaset geleneği evrensel deneyim ve kavramlarla tanışırken, laik kesimin ya da laikliğin demokratikleşmesi başka baskın bir eğilim haline döndü. Laiklik merkezli rejim tartışmaları tarihe karıştı, laiklik meselesi ahlak ve değer tartışmaları mikro alana taşındı. Bunların tümü kırılan tabulara, şişeden cinlere işaret eder.
Bugün Türk mevzuatı medeni kanundan kamu hukukuna kadar Kopenhang kriterleriyle gelen reformların izlerini, hala taşıyor. MGK yönetmeliğinin değişmesi, DGM’lerin, özerk idari kurullardaki askeri üyeliklerin kalkması, EMASYA protokolünün ilgası, anayasa değişiklikleriyle siyaset yapma alanının genişletilmesi, başörtüsü yasağının ve Kürtçenin önündeki engellerin kalkması bu dönemde yaşandı. Barış süreci bu dönemde büyük bir tabuyu yıktı.
Süreç de böyledir.
İddia iflas etmiş midir?
Bu sürecin varlığı bile bize tersini söylüyor.
Geldiğimiz yer sonuç, sürecin girdilerini elbet gölgede bırakmakta, hatta ezip geçmektedir. İddia ölümcül bir yara almıştır buna şüphe yok. Ancak, gemiyi kayalıklara çıkaran, bu iddianın kendisi değildir, yanlış yönetim, yanlış tercihler, yanlış yöntemler, ataerkil eğilimler, eski takıntılar, şahsileşme ve siyasetin hükümranlığıdır.
İddianın iflas ettiğini kabul etmek, determinizme biat, toplumu red, demokratik mücadeleyi ve idealleri terk anlamına gelir.
İflas ancak yeni kurulan hegemonyanın kalıcı hale gelmesiyle gerçekleşir. Türkiye kaldığı yerden devam etme, silkinme fırsatı bulabilecek midir? Yoksa krizlere doğru, mevcut hegemonya düzeninde bir süre yol mu alacaktır?
Bugün soru budur.
http://www.karar.com/gorusler/ali-bayramoglu-yazdi-bu-topraklarda-demokrasi-bir-hayal-mi-567361
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
18.05.2025
15.05.2025
10.05.2025
8.05.2025
4.05.2025