Alper GÖRMÜŞ
“Fethullahçı Terör Örgütü - FETÖ” soruşturmasına damgasını vuran maksimalist hedefler ve heveslerle ilgili eleştirel tutum almak giderek zorlaşıyor. Bu gidişle, böyle eleştiriler ancak “kripto FETÖ’cü” damgasını yemeyi göze alabilenler tarafından dile getirilebilecek.
Hiçbir kişisel geçmişin bu türden suçlamalar karşısında masûniyet temin edemeyeceği günlere doğru gidiyoruz. Birçok örnek, özellikle de Ahmet Taşgetiren ve Ali Bayramoğlu örnekleri, gelecek günlere dair iyimser bir bakışı imkânsız kılıyor.
Taşgetiren, geçtiğimiz pazar günü (26 Eylül) kaleme aldığı “Mağduriyet, Ak Parti, FETÖ” başlıklı yazısında “Bu konu ile ilgili birkaç yazı yazdığım için kabirdeki annem dahil sövülmedik bir yerim kalmadı benim de. Medyada en hafif ifadesiyle çamura batmış kalemlerin hadsiz sövgülerine hedef oldum” diye yakınıyordu.
Ortaya çıkan mahalle baskısının, kişisel geçmişi ne olursa olsun hiç kimseye masûniyet temin edemeyeceğinin başka bir örneği de Ali Bayramoğlu... Yıldıray Oğur’un 23 Eylül’deki “At izini kaybetmemek için...” (Türkiye ve Serbestiyet) başlıklı yazısında anlattığı gibi:
“(...) Bu mahalle baskısına karşı eleştirileri dillendirmek, itirazlarda bulunmak zorlaşıyor. Tıpkı Ergenekon döneminde olduğu gibi... Bu cesareti gösterebilen Ali Bayramoğlu gibi daha 2010’larda cemaati şeffaflaşmaya çağırmış, 2011’lerden itibaren açıktan cemaat operasyonlarını eleştirmiş, herkesten önce uyanmış bir ismin bugün için yaptığı (tamamına katılırsınız katılmazsınız ama mutlaka kulak kabartılması gereken) uyarılara tahammülsüz olmak, bu kontrol mekanizmalarını susturmak gibi lüksümüz yok, kimsenin de buna hakkı yok. Herhalde böyle bir karmaşa en çok, bu havaları seven FETÖ’cülerin işine geliyor.”
Öyle değil böyle sulandırılır
Tabii, mesele sadece soruşturmada “teşkilat-zihniyet” ya da “kadro-sempatizan” ayrımı yapmamakla, yapamamakla ilgili değil. Bazı gazeteci ve yazarların “FETÖ’ye üyelik”, “FETÖ’ye yardım ve yataklık”, “darbeye iştirak” gibi -hukuki ölçülerle konuşuyorsak- hiçbir karşılığı olmayan suçlamalarla tutuklanmaları da aynı meseleye dahil... Hatta, doğrudan FETÖ soruşturmasıyla bağlantılı olmasa da Aslı Erdoğan gibi, Necmiye Alpay gibi yazarların tutuklanmaları da bu meseleye dahil... Çünkü bunların tamamı ülkedeki hukuki soruşturmaların kalitesinin sorgulanmasına yol açıyor ve FETÖ soruşturmaları da bu olumsuz bakıştan nasibini alıyor.
Başbakan: ‘Söz dinletemiyoruz’
Ahmet Taşgetiren, Ali Bayramoğlu vb. kişilerin amacı darbe soruşturmasını ve onu izleyecek davayı itibarsızlaştırmak değil; tam tersine maksimalist uygulamalarla savunulamaz hale getirilmesinin önüne geçmek... Böyle olduğu açık da, bunu medyadaki kraldan fazla kralcılara anlatabilmek imkânsız. Neyse ki adına konuştukları kral (iktidar), kendisine karşı onlardan daha eleştirel...
Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “At izi, it izine karışıyor” çıkışı ile Başbakan Binali Yıldırım’ın “imzasız ihbarlara itibar edilmemesi gerektiğine dair bir genelge hazırlığı içinde oldukları”na dair sözlerini hatırlayabiliriz. Başbakan Yıldırım, bu sözlerinin ardından “FETÖ belası da biraz başımıza böyle geldi” dedi ki, geçmiş hataların tekrarlanmakta olduğunu ima eden bu uyarı ayrıca çok önemliydi.
Fakat Başbakan Yıldırım’ın Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yaptığı bir “itiraf” var ki, iktidarın mevcut hataların farkında olmasının, geçmiş hataların tekrar edilmemesini garanti etmeyeceğini imâ ediyor. Hürriyet’in haberine göre (25 Eylül) Kılıçdaroğlu Başbakan’ın bu itirafını Kahramanmaraş’ta il başkanlarının katıldığı çalışma kampında dile getirdi. Habere göre, Kılıçdaroğlu kampın basına kapalı kısmında yaptığı konuşmasında, Başbakan Binali Yıldırım’a tutuklanan gazetecilerle ilgili eleştirilerde bulundu. Kılıçdaroğlu, “Bu durumu diğer ülkelere anlatamayız. Çok kötü bir görüntü. Yurtdışına çıkış yasağı koyulabilir, başka önlemler alınabilir ama tutuklanmalarına ne gerek var” dediğinde, Başbakan’dan şu cevabı almış:
“Haklısınız, ben de size katılıyorum ama söz geçiremiyoruz, denetleyemiyoruz.”
Eski davalardaki uzun ve haksız tutukluluklar
Başbakan Binali Yıldırım’ın tutuklamalarla ilgili bu yakınmasını okuduğumda, 2008’den sonra başlatılan darbe davalarının zaman içinde savunulamaz hale gelmesinde başat rol oynayan uzun ve gereksiz tutukluluklar bahsi geldi aklıma.
Şimdi unutmuş olabiliriz, fakat dönüp bakan herkes görecek ki, Ergenekon ve Balyoz davaları asıl, hoyrat sabah gözaltıları, gereksiz ve uzun tutukluluklar üzerinden gözden düşürülmüştü. Her şeyin sahte, her şeyin kumpas ve düzmece olduğuna dair kampanya da işte bu zemin sayesinde etkili olabilmişti.
İktidarın kendi ayağına kurşun sıkmak anlamına gelecek uygulamaları bugün olduğu gibi o günlerde de anlamak zordu fakat bunlar oluyordu işte. Acaba bugün olduğu gibi o günlerde de iktidar “söz geçiremediği” için mi davaların itibarsızlaşmasına yol açacak uygulamaları sadece seyretmekle yetiniyordu?
Darbe davaları nasıl sürdürülemez hale gelmişti?
O günlerdeki tuhaflığı, 2011’in Aralık ayında kaleme aldığım bir yazıda “AK Parti ve davaların ‘kanseri’ uzun tutukluluklar” ara başlığı altında şöyle anlatmıştım:
“Uzun tutukluluk sürelerinin bu davalar üzerinde nasıl bir baskı yarattığı, onların haklılıklarını ve meşruiyetlerini nasıl zedelediği hepimizin malumu... Bunu fark edenlerden biri de Adalet Bakanı Sadullah Ergin... Ergin, neredeyse göreve başladığı andan itibaren uzun tutukluluklardan yakınıyor.
Sadullah Ergin, bu meseleyi (de) önemli ölçüde çözebilecek ‘elektronik kelepçe’ önerisini 2010 ortalarında dillendirdi, üstelik de Bakanlık bürokratlarının konu üzerinde iki yıldır çalıştığı ve uygulamanın yıl sona ermeden başlayacağı bilgisiyle birlikte... Fakat sonra çok tuhaf bir biçimde bir daha da dile getirmedi... 2010 geçti, 2011 de geçti, elektronik kelepçeden hâlâ ses seda yok.
Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından verilen ve tutukluluk sürelerine sınır getiren öneri konusundaki tavır da ilginçti... Bakan Ergin ve AK Parti sözcüleri,’tecavüzcülerin, asker katillerinin vb.’ de istifade edecekleri gerekçesiyle öneriye karşı çıktılar.
Şimdi manzara şöyle: Türkiye’nin karanlık geçmişiyle hesaplaşma davaları uzun, yanlış ve haksız tutuklama pratiği nedeniyle ağır bir itibar kaybına uğrarken bu davaları başlatan iktidar partisi, olan biteni sessizce izliyor, hiçbir şey yapmıyor.
Bu size mantıklı geliyor mu?
Bu sürecin sonunda ne olur biliyor musunuz? Gol olur. Tabii, AK Parti’nin kalesine... Çünkü, sürecin sonunda öyle bir manevi ortam oluşur ki, davalar sürdürülemez hale gelir.” (Taraf, 16 Aralık 2011).
Hep birlikte izledik, tam olarak öyle oldu.
O günkü uygulamaların sahibinin, sonrasında davaları murdar eden başka marifetleriyle de öne çıkan devlet içinde örgütlenmiş bir çete olduğunu biliyoruz.
Peki 15 Temmuz darbe girişimi davasını murdar etme potansiyelini taşıyan bugünkü tuhaf uygulamaların sahibi kim?
Fakat bundan da önemli bir soru var: Bir önceki tecrübe ortadayken, bugünkü “denetlenemeyen, söz geçirilemeyen” birilerinin iktidarın kalesine gol mahiyetindeki marifetlerinin eleştirilmesi, nasıl bu kadar kolayına “kripto FETÖ’cülük” olarak damgalanabiliyor?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025