Berrin Sönmez
Kendilerine dindar diyen insanlar, şiddetle mücadeleye karşı çıktıkları an “eşcinseller öldürülsün” demekte olduklarını ya fark etmiyor ya da insanların hayat hakkının kendi tekellerinde olduğunu düşünüyorlar.
İktidarı etkileyen görüşleri, iktidar çevrelerinde oluşturulan politika belgelerini görmek, bilmek ve incelemek her yurttaşın hakkı. Ancak hak ve özgürlükler bahsinde hep sıfır çeken ülkemizde yurttaş olarak karar vericilere görüş bildirmeyi bir yana bırakalı hayli zaman oldu. Şimdi sorunların başında görüş bildirme şansına sahip seçilmiş kişi ve grupların politik taleplerinden haberdar olmak geliyor. Kapalı kapılar ardında hazırlanıp, torbalara tıkılan yasa önerileri gibi sivil toplum talepleri de seçili gruplar tarafından eleştiriye ve karşıt görüşe kapalı ortamlarda belirleniyor.
Kapalılık nedeniyle sadece dolaylı yollardan edinebildiğim görüşlerden birisi de Av. Muharrem Balcı ve Ümmügülsüm Kılınç imzalı sunum metni. Başlığı hayli iddialı: Dünya ve Türkiye Ölçeğinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Nedir? Ne Getirir? Ne Götürür? Kadın karşıtı söylemin giderek yoğunlaştığı ve artarak süreceği tahmin edilen ortamda üretilen argümanları bilerek onları çürütme ihtiyacı açık olduğundan bugün ve muhtemelen sonraki yazılarda bu uç sunumu sık sık ele alacağım. İsteyenin incelemesi için de şuraya bırakmak isabet olacak kanımca. Başlangıç zina kavramıyla yapılmış. Zina kavramının ceza kanunundan çıkarılışı dile getiriliyor ilkin. Ardından eşcinsel derneklerin kuruluşu işaret ediliyor. AB uyum bağlamında, KAOS-GL için yapılan kapatılma başvurusunun reddi büyük sorun olarak sunulmuş. AKP iktidarına verilen gözdağı izlenimi veriyor bana. İstanbul Sözleşmesi’yle sürdürülüyor. Kurgulanmış toplumsal cinsiyet rollerine atıf yapan madde için getirilen eleştiri ise “yaradılış” itirazı.
Toplumsal kalıp yargılar, ilahi emirlermiş, yaradılışın nedeniymiş gibi sunularak başlıyor ilk çarpıtmalar. Caner Taslaman’ın İslam ve Kadın isimli eseri hakkında söylediği gibi: “Kur’an’da kadınlarla erkeklerin yaradılış sebebi aynı şeye dayanıyor: Allah’a kulluk etmek. Ancak kadının varlık sebebini erkeğe itaat olarak tanımlayanlar var.” Toplumsal cinsiyet kavramı ve cinsiyet rollerinin kurgudan ibaret olduğu görüşüne itirazı kendisine temel dayanak edinmiş sunum, yaradılışı işaret ederek bu kurgu kavramını kırmızıyla paranteze aldığı için kadını, güya topluma ama özde erkeğe itaat için yaratılmış sayanlarla özdeşleşiyor.
Nitekim İstanbul Sözleşmesi’nin kalıp yargılarla dayatılan toplumsal cinsiyet rollerinin, şiddet gerekçesi olarak gösterilemeyeceğini içeren hükümleri de metinde yer almış: “Taraflar; kültür, gelenek, görenek, din ya da sözde “namusun” işbu Sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemi için gerekçe oluşturmamasını sağlar. M. 12/5” Şiddetle mücadele sözleşmesine ve 6284 sayılı kanuna, itirazları yaygınlaştırmak için topluma, “aile dağılıyor korkusu” bu metinde de pompalanıyor. Ev içi şiddeti önleme yönündeki yasal düzenlemelerin, aileyi dağıtacağı endişesi yaşatması, bu kişilerin şiddeti, ailenin doğal parçası olarak görüp, normalleştirmesinden başka bir anlam taşımıyor.
Diğer yandan eşcinsellik tabusu, korku atmosferini perçinlemek için kullanılmış yine. Eşcinsellere yönelik yaygın şiddet eylemlerini önlemenin, eşcinselliği teşvik anlamı taşıdığını söylüyorlar. Oysa hiç sorgulamadan çok sayıda kişinin papağan gibi tekrarladığı bu ezberle varılan sonuç sadece şiddeti teşvik. Kendilerine dindar diyen insanlar, şiddetle mücadeleye karşı çıktıkları an “eşcinseller öldürülsün” demekte olduklarını ya fark etmiyor ya da insanların hayat hakkının kendi tekellerinde olduğunu düşünüyorlar.
Kur’an’da geçen Lut kavmiyle ilgili kıssanın yer aldığı ayetler işaret edilmiş ele aldığım sunumda da. Helak edilen Lut kavmi kıssasında yönetici tabaka herkesi, eşcinsel ilişkiye zorlar ve kabul etmeyen yabancıların dahi kervanlarına, mallarına el koyar. Mütehakkim zorbalıktır helak sebebi Eşcinsellikten kaçınmak evet tüm dinlerde olduğu gibi tavsiye edilir, “israf etmeyiniz” buyruğuyla. Neslin devamı için gerekli olan heteroseksüel ilişki de İslam’da meşruiyet ve mahremiyet ölçütleriyle düzenlendiğinden, sorun olan aleni ve nikahsız beraberlikler.
Dini hükümlere bakıldığında nikah düşmeyen, evlenilemeyecek kişiler ayrıntıyla sayıldığı halde (Nisa/23) hemcins olmanın bunlar arasında yer almadığı görülür. Yine de uygulama, (ilgili ayette de hep karşı cinsten kişiler sayıldığı için olsa gerek) daima karşı cinsler arasındaki evlilikler şeklinde gerçekleşmiştir. Buna göre eşcinsel ilişki nikahsız beraberlik olduğundan ancak zina hükmünde sayılabilir. “İffetliler iffetlilerle, zina edenler zina edenlerle evlenir Nur/23” buyruğu da zina cezasının Kur’an’da yeri olmayışına delildir. Bilinen ve en çok kadına yüklenen zina cezaları, bu nedenle dini hüküm değil sadece ataerkil kültürün ürünü. Yine de tarih boyunca varlığını bildiğimiz eşcinsellerin, biseksüellerin ceza aldığına dair geçmiş örnek olaylar yok elimizde. Modern ulus devletin ve ulus devlet kodlarıyla İslam’ı harmanlayan ülkelerin sorun olarak görüp cezalandırdıkları davranışlar olduğunu söylemek mümkün. Eşcinselliğin baskı ve zorbalıkla dayatılması haline itiraz dinin gereği sayılabilir bütün bu değerlendirmeler ışığında. Bunun dışında yaratılan korku atmosferi ve toplumsal dışlamanın dinde yeri olmadığı kolaylıkla söylenebilir. Zikredilen bu metin ise Müslümanları, eşcinsellere yönelik şiddetle mücadele etmekten alıkoyarak, eşcinsellerin güvenli yaşam hakkına saldırıyı meşrulaştırır nitelikte. Üstelik toplumsal dışlamayı meşru kılmak için cami örneği de getirmiş. Metin, bir gün gelip eşcinsellerin camilere, kendi aralarına girmesi endişesini de pompalıyor. Nasıl dar bir dindarlıksa Allah’ın yaşam ve irade bahşettiği insanların Allah’ın evine girip, Allah’a ibadet etmesinden korkuyor.
Sunumun devamında yer alan Harari’ye ait varsayımların bir nevi bize karşı kurulan komplo gibi sunulması da dikkatle cevaplanmayı hak ediyor.. Yani bu pilav daha çok su kaldırır dedirten, eleştir eleştir bitmeyecek bir metinle karşı karşıyayız. Ne olursa olsun bıkmadan eleştirmeye devem etmek gerekir. Zira iktidarı ve tabanını yönlendirecek temel politika belgelerinden biri olma iddiasında sayılabilir bu metin. Görmezden gelmek yerine didik didik incelenmeyi hak ediyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
27.09.2024
13.09.2024
5.07.2024
18.05.2024
3.05.2024
5.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
8.03.2024