Hadi ULUENGİN

Polemik, taktik ve ihtiyat
25.03.2015
1769

 ANKARA’daki son hengâme hiç de büyük bir sürpriz oluşturmadı.

Zira Erdoğan’la hükümet arasında çıngar çıkması özünde mukadder bir gelişmeydi.

Nitekim bu satırlar yazarı dâhil pek çok gözlemci eski AKP lideri daha cumhurbaşkanı seçilmeden önce yukarıdaki ihtimale defalarca ve defalarca işaret etmişti.

Ve işte şimdi oradayız…

***

ÇÜNKÜ birinci olarak Recep Tayyip Erdoğan istim arkadan gelsin stratejisini seçti.

Diğer bir deyişle, özlediği ve hedeflediği başkanlık sisteminin hukuki ve idari mekanizmasını oluşturmadan Çankaya’ya, daha doğrusu Aksaray’a yerleşti.

Böylelikle de siyasi hayatının en ciddi yanılgısına düştü.

Zaten aynı yanılgıya Turgut Özal da düşmüş ve bunun ceremesini özellikle 1. Körfez Savaşı sırasında çekmişti ki, demek Erdoğan ders çıkartamamış.

***

TERCİH stratejik açıdan yanlıştı, zira sözkonusu başkanlık sistemi dün olduğu gibi bugün de çantada keklik değildi.

Üstelik Cumhurbaşkanı’nın arzuladığı muhtemel bir anayasa referandumuna kadar geçecek sürede, yani hâlen yaşamakta olduğumuz ara dönemde, kendisine ne kadar medyun olursa olsun, yürütmenin onun bir dediğini iki etmeyeceğine dair bir garanti de yoktu.

Artı, yukarıdaki hukuki ve idari muallâklık bir yana, manevi olarak kukla görüntüsü vermemek kaygısı da hükümet açısından bir ölçüde “onur meselesine” dönüşecekti.

Nitekim Bülent Arınç’ın açıklamaları son tahlilde hem bu tepkiselliği, hem de büyük bir ihtimalle Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kapalı kapılar ardındaki hissiyatını yansıtıyor.

Üstelik tek adam olmak ihtirasından mustarip Erdoğan’ın biteviye konuşması ve o yürütmeye müdahil davranması bir yerden sonra iktidara da puan kaybettirmeye başladı.

Zaten Arınç’ın çıkışı da aynı zamanda bu perspektiften bir politik anlam taşıyor.

***

ÖTE yandan, polemiğin çözüm süreci ekseninde patlamış olması Kürt meselesinin ülke için ne denli önem arz ettiğini tekrar tekrar gözler önüne serdi.

Cumhurbaşkanı’nın son dönemde “Kürt sorunu yoktur” diyecek kadar ileri gitmesi; Türkiye siyaset hayatının yükselen yıldızı durumundaki Selahattin Demirtaş’ı hedef alan söylemini yükseltmesi; aynı çözüm sürecinin kendi çizdiği sınırlı eksenin dışına taşmasına cevaz vermek istememesi, bu defa daRecep Tayyip Erdoğan açısından bakıldığında bütün bunlar yine politik bir anlam, daha doğrusu politik bir hesap yansıtıyor.

***

BURADAKİ hesap şoven ve milliyetçi tezlere göz kırparak; hattâ kendisiyle hükümet arasında çelişki olduğunu kasten vurgulayarak, şu an başkanlık sistemini önleyebilecek, belki de AKP iktidarını sallayabilecek esas güç olarak sivrilen HDP’nin önünü kesmek taktiğidir.

Dolayısıyla Erdoğan’ın yukarıdaki hesabı demokrasi açısından değerlendirildiğinde, Kürt sorununun zaten daima içermiş olduğu çifte boyut şimdi daha da hayatiyet kazanıyor.

Tekrarlamaya gerek yok, birincisi bizzat milli meselenin çözümlenmesidir.

İkincisi ise aynı HDP aracılığıyla tek adam tasallutunu engellemek ve otoriter yönetime set çekmek direnişidir ki, bu da demokrasi güçlerinin taktiği olmak zorundadır.

***

ANCAK bunlardan yola çıkarak ve iktidar bünyesindeki polemiğe bel bağlayarak hemen ve derhal ihtiyatsız bir iyimserliğe kapılmak da anlam taşımıyor.

Kaçın kurası bir Reis’in hırsı Arınç’ı, hattâ Davutoğlu’nu da harcamak dâhil daha çok gelişmeye gebe olabilir ki, müneccimliğe soyunmadan 7 Haziran’ı beklememiz gerekiyor.

[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar