Hilâl KAPLAN

Henüz özgür olmadık
3.11.2013
2848

 Bugünden bakınca üzerinden onlarca yıl geçmiş gibi gelse de, aşağıdaki metni tam beş yıl önce yayınlamış, bir hafta içinde başörtülü kadınlardan onbinlerce imza toplamıştık.

Metnin çıkmasından bir ay kadar önce Başbakan Erdoğan 'Velev ki siyasî simge olsun' restini çekmiş, ardından üniversitelerde bile olsa yasağın bir nebze hafifleyeceği ümidi pekişmişti. Evet, başımıza geleceklerden, ümidimizin yine boşa çıkacağından, Ak Parti'ye kapatma davası açılacağından habersizdik.

Yine de ümidin bu kadarı bile bize fazla gelmiş olacak ki, sanırım Türkiye tarihinde ilk defa devletin ötekilediği bir grup, onlarca yıldır gasp edilen bir hakkının iadesi ihtimali ufukta yeni belirmişken, diğer ötekilenmişlere bir selâm çaktı ve şöyle dedi:

BİZ HENÜZ ÖZGÜR OLMADIK...

Üniversite kapısı sert bir şekilde yüzümüze kapatıldığı günden bu yana yaşadığımız acılar bize bir şey öğretti: Gerçek sorunumuz insanların hayatlarına, görünüşlerine, sözlerine, düşüncelerine müdahale edebilme hakkını kendinde gören yasakçı zihniyettir.

Başını örttüğü için ayrımcılığa uğrayan kadınlar olarak tüm samimiyetimizle açıklıyoruz ki; üniversitelere başımızı örterek girmekle mutlu olmayacağız.

Ta ki:

Kürtlerin ve ötekileştirilenlerin kendilerini bu ülkenin asli unsuru hissetmesi için gereken hukuki ve psikolojik ortam oluşturulmadan,

Acımasızca işlenen cinayetlerin gerçek sorumlularına ulaşılmadan,

301 davalarını bitirecek düzenleme yapılmadan,

Azınlık vakıflarının üzerinde pişkince oturanların rahatı bozulmadan,

Alevilerin ibadetini kültürel aktivite, ibadet evlerini de kültür merkezi olarak görmekte ısrar etmekten vazgeçilmeden,

Üniversitelerden sudan sebeplerle atılan arkadaşlarımız geri dönmeden,

Yasakçı zihniyet bize ne zaman, nerelerde ve nasıl örtüneceğimizi dayatmaktan vazgeçmeden,

Üniversitelerin bilimsel özgürlüğünün önündeki en büyük engel YÖK kaldırılmadan…

Kısacası;

12 Eylül darbe anayasasını esamesi okunmayacak şekilde ortadan kaldırıp yeni, sivil bir anayasaya yapılmadan mutlu olamayacağız.

Birimizin diğerimiz için tehlike olduğu korkusunu yayıp bizi birbirimize düşürerek bu adaletsiz düzenini devam ettiren yasakçı zihniyet tamamen ortadan kalkmadan hiçbir özgürlük tam özgürlük değildir.

Özgürlüklerin kısıtlanmasının ne demek olduğunu bilen insanlar olarak, bundan sonra da her türlü ayrımcılığın, hak ihlalinin, baskının, dayatmanın karşısında olacağız.

Unutulmamalı ki;

'Gökler ve yer adaletle ayakta durur.' (Hz. Muhammed)

Bazı maddelerine hiç dokunulmamış, bazı maddeleri gerçekleşmiş, bazıları ise hâlen gerçekleşme aşamasında olan bu reformların hayata geçirilmesinin toplumsal birlikteliğimizi pekiştireceğine inancım hâlâ yerinde.

Bugün gelinen noktada, başörtüsü özgürlüğü önündeki sınırlar tek tek bertaraf olurken, o metne atıfta bulunmadan olmazdı.

Hele kadınlara seçilme hakkının 1934'te verilmesine rağmen, başörtülü kadınlara 2013'te verilmesi karşısında zerre mahcubiyet duymayan, bilakis hâlâ en özgürlükçü pozlarına yatıp, kendisinde başörtülü kadınları sigaya çekme cüretini gören Şafak Pavey gibi 'beyaz başöğretmenler' varken…

Başörtüsü mücadelesi, toplumsal hareketler içindeki en alnı ak tarihlerinden birisine sahiptir. Dövmemiş dövülmüş, sövmemiş sövülmüş, kovmamış kovulmuş insanlardan müteşekkildir. Rejim her ne kadar bunu denese ve istese de, bir kez bile başı açık kadınları kendi ötekisi ilan etmemiş, incitmemiştir.

O yüzden bu mücadeleye katkı sunanların, cumhuriyet kurulduğundan beri Dersim gibi toplu katliamları devrimin gerekleriyle, anadilde savunma hakkını dahi bölücülükle, başörtüsü zulmü gibi ayrımcılıkları zamanın şartlarıyla açıklayan; darbe dönemlerinin vazgeçilmez suç ortağı olan bir partinin temsilcisinden adalet ile öç almak arasındaki farkı öğrenmeye ihtiyacı yoktur!

Tüm üstenci beyaz kibriniz sizin olsun; çünkü 'henüz özgür olmayanların' size rağmen yapacak çok işi var.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar