Markar ESAYAN
Dünyada çok az insan yanılabileceğine veya herhangi bir konuda gerçeğin tamamına sahip olmanın güçlüğüne inanıyor. Buna bağlı olarak, hakikate yaklaşabilmenin de özgür, ahlaklı, çoklu tartışmanın kendisiyle mümkün olacağı gerçeği hep ihmal ediliyor. Bu sadece bizlere dair değil, genel ve tarihsel bir sorun. Alınan tüm olumlu mesafelere rağmen bu konuda dünyadaki nispeten iyi örnekler arasında olduğumuzu iddia etmek henüz zor.
Dershane 'tartışmasında' da bu böyle oldu.
Kamuoyuna ulaşma şansı olan temsilciler, tartışmadan ziyade, hakikate sadece kendilerinin sahip olduğunu benimsetme çabasına giriştiler. Bu da bir haktır ve tabii ki engellenemez. Ancak bu çaba, bir fikir üretmekten ziyade haksız ithamlara, öfke ve duygusallığa dayandırıldığı veya tartışma yerine propaganda-karşı propaganda savaşlarına girişildiği anda geçerli argümanlar da değerini kaybetti.
Burada Başbakan Erdoğan'ın ve Fethullah Gülen'in sağduyulu açıklamaları önemli bir çerçeve sunmuştu. Bu çizgi üzerinden daha nesnel bir tartışma ortamı kurmak, kurmamaktan daha kolay görünse de, öyle olmadı. İki etkili liderin sözleri daha çok istendiği gibi duyuldu, cımbızlandı ve iletişimsizliğe dayanak yapıldı. Tartışma 'Geri adım atmama' gibi bir köşeye kendini sıkıştırdı. Dershane konusundaki muhalefet çizgisinin cari durumdan bir adım geri atmama gibi bir noktadan çekilmesi, düzenlemenin hükümetin 'kötücül' bir art niyetinden kaynaklandığı varsayımı ile mümkün oldu. Pozisyon böyle kurulunca da kontrol elden kaçtı.
En kabul edilemez söylemlerin bile ifade özgürlüğüne sahip olduğuna inanıyorum. Ancak, vesayet dönemindeki Hizmet'e yönelik linç girişimleri veya Gezi Krizi Volume 2'de olduğu gibi, mesele demokratik itiraz olmaktan çıkıp, kalkışma ve zor yoluyla 'muarızın' alt edilmesi noktasına vardığında tercih yapmak zorunluluğu ortaya çıkar. Çünkü tartışmanın imkânsız hale geldiği nokta, şiddetin ve zorun siyasi zemini kırdığı yerdir. Bu durumda güçlünün veya mağdurun kim olduğundan bağımsız olarak buna karşı çıkılması gerekir.
Dershane meselesinde dindar kesimin büyük bir kısmının, bu konunun aklıselimle tartışılmasını sabırla beklediğini memnuniyetle gözlemledim. Çünkü kimse AK Parti dönemi öncesine dönmek istemiyor. Dindarlar, son 11 yılın ve Erdoğan'ın liderliğinin de, Hizmet Hareketi'nin bu sürece verdiği desteğin de farkındalar ve bir tercih yapmak zorunda bırakılmak istemiyorlar. Daha doğrusu bu tercihin, reform kazanımlarına zarar vereceğini düşünüyorlar. Aklı selim beklentisi de esas olarak bu durumdan kaynaklanıyor.
Ben halkın bu sağduyusunun önemli bir sigorta olduğunu düşünenlerdenim.
Öte yandan, karşılaşılan sorunlarda halkın genellikle makul düşünce ile mümkün olan en optimal çözüme ulaşılmasını beklediğini varsayabiliriz. Dershane 'tartışması' da, esas olarak sokaktaki biz sıradan insanlar için çocuklarımızın geleceğini ilgilendiriyor. Halkın, konuya teorik veya siyasi yaklaşanlar gibi davranma lüksü yok. Dershaneler konusundaki eksiklerin veya artıların en çok çocuklarını o dershanelere gönderen veya imkânları yetmediği için gönderemeyen aileler farkında. Dolayısıyla, siyasi kavgayı ima eden tartışmaları endişeyle izliyorlar. Bu konunun çocuklarının zarar göreceği veya düzenleme ile kazanılacak yeni imkânların boşa gideceği bir noktaya savrulmasından endişeleniyorlar.
Hasılı, bu tartışmada sözü dinlenecek olan, konu üzerinden kendi siyasi kavgasını verenler değil, gerçekten çocukların geleceği için ciddi argüman üretenler olacak. Bu meşruiyeti yaratmak da aslında oldukça siyasi bir kazanım.
Yönteme dönelim: Eğer bir tartışmadan fayda üretilmek isteniyorsa haklı argümanları mümkün olan en geniş tabana anlatmak, bu arada, gerçeğin tamamına sahip olunmadığını da unutmayarak eleştirilerin, aslında savunulan 'eksik hakikatin' en kıymetli dostu olduğunu fark etmek gereklidir.
'Muarızı' hedef alan eleştiri dışı ifadeler, aslında bizatihi, o konuda üretilen anlamlı fikirleri değersizleştirir. Dershanelerin dönüşmesini savunan kesimlere ya da dershaneler kaldırılmasın diyenlere kötücüllük atfedildiğinde, bu konudaki nesnel, değerli düşünceler de o kaosun içinde erir ve kamuoyunun ilgisi dışında kalır. Kamuoyu, bu türden argümanları kendi hayatlarında test etme şansına sahiptir. Eldeki güçle algı yaratmada bir süre başarılı olunsa dahi, gelecekte halk nezdinde bu geri teper.
Haliyle, 'dershanelerin cari durumu aynen böyle kalsın' diyen bir inat da, 'dershanelerin yokluğunu telafi edecek bir sistem oluşturulmadan bu kurumların kaldırılması' da halk nezdinde karşılık bulmayacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu konuda daha sağduyulu bir tavır aldığı gözüküyor. Bu sürecin, ciddi bir planlama üzerinde gerek-yeter uzlaşıyla, lüzumlu zamanı da doğru öngörerek yürütülmesi meşruiyeti sağlar.
Öte yandan 2002-2010 sürecinden farklı bir noktadayız artık. Askeri vesayete karşı savaşırken gönüllü ihmal edilen veya geçen zaman zarfında oluşan farklılıklar artık su yüzüne çıkıyor. Bu da aslında iyi bir şey... Ne iktidarın Hizmet Hareketi'nin yöneticilerinin her tercihine uygun davranması, ne de Hizmet Hareketi'nin iktidarın her icraatını onaylaması beklenmeli.
Önemli olan bu çeşitliliğin, tartışmaların bir tehdit değil, bir lütuf olduğunu benimsemek ve fikri tartışmaları siyaset zemininde, çoğulcu ve ahlaklı olarak sürdürebilmek. Bu da demokratik olgunluğu ima ediyor. Benim beklediğim, her siyaset üzerinde tam bir uzlaşma değil... Bu doğrusu geri gitmek olurdu. Beklentim, tartışma süreçlerinin sağlıklı ilerleyeceği demokratik ve ahlaki ilkeler üzerinde uzlaşmak.
Belli ki bu konuda almamız gereken önemli bir mesafe var.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019