Mithat SANCAR
Otoriterlik, Türkiye’de siyasal kültürün kuvvetli bir unsurudur. Otoriterliğin kaynakları, çok büyük ölçüde modernleşme sürecinde yatıyor.
Türkiye, modernleşme sürecine 19. yüzyılın ikinci yarısında girmiştir. Aslında bu yolda epeyce “gecikmiştir”. Cumhuriyet, modernleşme çabalarında bir kırılma değildir, ama radikal bir hamledir. Cumhuriyet’in kurucu babaları, “modern toplum yaratma” projelerini tepeden inmeci düzenlemelerle gerçekleştirmek istemişlerdir. Böylece “toplum mühendisliği”, bu sürecin belirleyici özelliği olmuştur.
Toplum mühendisliğinin temel varsayımı şudur: Toplum, kendini bilmez, kendi çıkarlarını tanımaz, kendi başına bırakıldığında da “doğru” yolu bulamaz. Her zaman doğruları bilen birileri vardır. Onlar toplum adına düşünür, karar verir ve uygularlar.
Böyle bir anlayış, toplumu siyasetin öznesi olarak görmez. Siyaseti toplumla birlikte değil, onun adına yapar.
Bu nedenle, siyasal alanı genişletmek ve demokratik mekanizmaları güçlendirmek, böyle bir anlayış açısından kolay kabul edilebilecek bir şey değildir. Buna karşılık, muhalefete tahammülsüzlük, bu anlayışın neredeyse doğal bir sonucudur.
Bu anlayış, Türkiye’de siyaset yapma ve yönetme kültürünü derinden etkilemiştir. Merkeze (iktidara) oynayan veya merkezde (iktidarda) olan gelmiş geçmiş bütün partiler bundan nasiplerini almışlardır. AKP de, buna dâhildir!
Evet, AKP ve temsil ettiği siyasi gelenek, bu anlayışı yaratan rejimin kurumlarıyla sert bir çatışma yaşamıştır. Bu rejimi ayakta tutan vesayet ilişkilerinin önemli bir kısmını tasfiye etmiştir. Ama AKP, bu kurumlara ve ilişkilere can veren zihniyetle, yani yönetme ve siyaset yapma tarzıyla bir hesaplaşmaya girmekten kaçınmıştır, kaçınmaktadır.
AKP de, muhalefete tahammülsüzdür! Bu tahammülsüzlük, sadece lafta da kalmamaktadır. Başbakan’ın neredeyse her eleştiriye tazminat davası açan ruh hali, bu tahammülsüzlüğün bir göstergesidir, ama en önemli sonucu değildir.
Tahammülsüzlüğün en tehlikeli yansıması, taleplerini veya itirazlarını örgütlü bir tarzda ve inatla dile getirenlere karşı takınılan tutumda ortaya çıkıyor. Onları azarlayan bir dille de sınırlı kalmıyor hükümetin tutumu; polisin insafsız şiddetini, yargının acımasız pratiğini de besleyen ve teşvik eden bir duruşta buluyor en önemli ifadesini.
Toplumsal taleplere karşı duyulan alerji, reformculuk iddiasıyla birleştiğinde, Cumhuriyet modernleşmesinin çokça karikatürize edilen Nevzat Tandoğan stilini hatırlatmıyor mu size? “Ne gerekiyorsa biz yaparız, siz oturun yerinizde ve susun” diyen bu zihniyeti, başka düzlemlerde devam ettiriyor AKP.
Kürt sorununda çıkmazlara girmemizde de bu anlayışın önemli rolü olduğunu düşünüyorum. Başbakan’ın ve AKP’nin BDP’ye karşı kullandıkları hırçın ve kıyıcı dil bunun bir göstergesidir, ama en önemli sonucu değildir. Bu mantığın çok daha tehlikeli ürünü, KCK operasyonları adı altında hayata geçirilmek istenen büyük tasfiye projesidir. Bu projenin nihai hedefi, Kürt siyasi hareketini bütün unsurlarıyla etkisiz hale getirmek ve sonra da uygun gördüğü ölçüde “Kürtlere hak ihsan etmek”tir.
AKP, devlet eksenli siyaset hattından hiç ayrılmadı. Bu siyaset tarzının somut anlamı, kendini topluma dayanarak değil, iktidar vasıtasıyla ve devlet içinde yer kaparak güvence altına almaya çalışmaktır.
Merkez sağın kadim hastalığı olan “milli irade efsanesi” ve onun uzantısı olan “çoğunluk kibri ve hatta küstahlığı” AKP’ye de sinmiştir. AKP, bunu bazen şımarık ve bazen de pervasız bir tutuma dönüştürmektedir.
Başbakan’ın “dindar nesiller yetiştirme”ye dair sözleri de, Arınç’ın “Kürtçeyi bir medeniyet dili” olarak görmeyen gözleri de, AKP’nin bu özelliklerinden bağımsız ele alınamaz.
Vesayet sistemine ve Ergenekon tehlikesine karşı AKP’nin bugüne kadar yaptıklarına dikkat çekerek, bunları fazla büyütmemeyi telkin eden yaklaşımı doğru bulmuyorum.
Tam tersine, AKP’nin otoriter ve milliyetçi söylem ve icraatının, bugüne kadar hiçbir siyasi parti ve iktidarın beceremediği türden tahribat yapabileceği ihtimalini çok ciddiye almak gerektiği kanaatindeyim.
Kendisinden önce hiçbir sağ parti, halkın çoğunluğunu oluşturan muhafazakâr kitle üzerinde AKP kadar etkili olmamıştır. AKP, bu kitleyle arasında var olan bu ilişki sayesinde; darbeciliğin, vesayetçiliğin ve milliyetçiliğin toplumsal zemininin zayıflamasını sağladı. Otoriter ve milliyetçi bir siyaset ve yönetim tarzına dönmek, bu kazanımları tehlikeye atar. AKP, bir zihniyeti, mesela bir Çiller DYP’sinin bir Mesut Yılmaz ANAP’ının yapabileceğinin çok ötesinde toplumsallaştırma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, otoriter-milliyetçi zihniyetin restorasyonu sonucunu doğuracak politikalar izlemesi, çok derin tahribat yaratabilir.
Bu zihniyetin Türkiye’yi nereye getirdiği ortadadır. AKP, o zihniyeti koruyup, kurumları ve aktörleri değiştirmeyi yeterli görürse, temsil ettiği toplumsal kesimlere de, Türkiye’ye de çok yazık eder. Böyle giderse, kendisi de er ya da geç DYP’nin veya ANAP’ın kaderini paylaşacaktır.
Son on yılda yaşananlar, toplumun her kesiminde olduğu gibi muhafazakâr kitlede de önemli dönüşümlere yol açmıştır herhalde. Demokratik değerlere bağlılık konusunda geldiğimiz yeri test edeceğimiz “hassas zamanlar”ın birinden geçiyoruz galiba...
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2015
22.03.2015
12.02.2015
5.02.2015
27.01.2015
20.01.2015
13.01.2015
6.01.2015
29.12.2014
23.12.2014