Münir AKTOLGA
Bu yazı aslında Temmuz 2019’da yayınlanmıştı[1]. Şimdi onu son gelişmelerle de güncelleştirerek yeniden yayınlıyorum!..
Eğer şu an Türkiye’de ne olup bittiğini anlamak istiyorsanız -Albayrak’ın istifasından MB’daki değişime kadar son günlerde yaşanılanları anlamak istiyorsanız- bütün bunların dış dinamiklerdeki gelişmelerle olan ilişkisi üzerinde kafa yormaya da hazırsanız okumaya devam edin!..
Şimdiye kadar hep, "hükümetin yanlış politikalar izleyerek Türk parasının değerinin düşmesine, dövizin yükselmesine neden olduğu" söylendi, yazıldı; hiç kimse, acaba hükümet Türk lirasının değer kazanmasını istiyor mu ki diye sorma ihtiyacını duymadı!..
Daha önce yazıya böyle başlamış, sonra da, „ben, hükümetin TL nin değer kazanmasını istediğini sanmıyorum“ diyerek, izlenen politikayı şöyle özetlemeye çalışmıştım:
1-Türk lirasının değeri düşünce küresel piyasalarda Türkiye’de üretilen mallarının fiyatı da düşmüş olacaktı ki, bu da ihracatı kamçılayacaktı!.. Ne vardı bunda karşı çıkacak, „yerli-milli“ politika bu idi işte!..
2-Döviz pahalılaşınca ithalat da pahalı hale geliyor, bu da iç tüketimde ithal malların yolunu kesiyordu... Bu da güzel bir şey değil mi idi? „Yerli-milli“ politikanın böyle olması gerekmiyor mu idi? Hepimiz, daha ilkokuldan itibaren, „yerli malı yurdun malı her Türk onu kullanmalı „ sloganıyla eğitilmemiş mi idik?..
Nitekim, bütün bunlar, bir süre önce -şu an istifa etmiş bulunan- ekonomiden sorumlu bakan Albayrak tarafından „istesek kuru hemen düşürürüz, ama biz rekabetçi kur politikası uyguluyoruz, kurla hiç ilgilenmiyorum“ diyerek açıkça dile getirilmiş, ortada belirli bir hedefe yönelik olarak kararlılıkla izlenen bir ekonomi politikasının bulunduğunun altı çizilmişti. Ardından da, „YEP -Yeni Ekonomi Politikası- adı altında bu politikanın ayrıntıları açıklanarak, bunun bir „devrim“ olduğu, „ekonomik kurtuluş savaşı verdiğimiz“ ileri sürülmüştü…
Daha sonraki gelişmeleri biliyoruz. Bakan’ın açıklamalarının ardından Euro 10 lirayı, Dolar da 9 lirayı geçerek TL deki değer kaybetme eğilimi devam edince ortalık adeta birbirine girdi!..
Evet, Türkiye ve dünya gerçeklerini bir yana bırakarak, „yerli-milli“ paradigma adı altında ideolojik olarak paralel bir evrende düşünmeye başladığınız zaman, bütün bunlar son derece rasyonel şeylerdi.Nitekim, zaten izlenen bu politikadan dolayı sayın Albayrak’ın „devrim yaptığı“ söyleniyordu! Hatta, bizzat sayın Erdoğan bile, „ikinci kurtuluş savaşı veriyoruz“ diyerek bu politikaya destek olmuş, yapısal değişim içinde olduğumuz hatırlatılarak, bunun kolay olmadığının, bazı sıkıntıların yaşanmasının kaçınılmaz olduğunun altı çizilmişti…
Ama sonra bir de baktık işler tersine döndü! „Rekabetçi kur politikası, ihracatı teşvik“ falan derken, bir de baktık, bu politikanın en azından uygulayıcısı durumunda olan Bakan -hem de alışılmadık bir şekilde instagram hesabından- „sağlık nedeniyle“ istifasını açıklayıverdi!.. Sayın Erdoğan da bu istifayı kabul ederek, büyük bir hızla otobanda giderken adeta U dönüşü yaparcasına -AK Parti’nin o ilk dönemindeki söylemleri hatırlatan bir konuşmayla- herkesi şaşırttı!..
Ne oluyordu, açıklanan hedeflerde bir hata vardı da, şimdi birden bu mu keşfedilmişti? Yoksa, iç dinamikler açısından gemi karaya otururken, dış dinamikler açısından da süreci etkileyen yeni gelişmeler mi devreye giriyordu?..
İnanın, bu satırları yazarken aklıma hep 1950’lere gelirken Amerika’nın zoruyla Türkiye’nin birden demokrasiye geçiverişi geliyor!.. Birleşmiş Milletlere üye olabilmek için kağıt üzerinde aniden Japonya’ya savaş ilan edişimiz geliyor! Kim bilir, belki şimdi de kaderini Trump’ın seçimleri kazanmasına bağlamış olanlar, Biden’ın kazanması üzerine, başımıza örülebilecek çorapları düşünerek önlem almaya çalışıyorlardır! Yoksa, ben öyle bir gecede hidayete ererek „Türk tipi Başkanlık“ anlayışından vaz geçildiğini ve yeniden ayaklarımızın yere basar hale geldiğini düşünmüyorum!..
Bu noktaya sonra tekrar döneceğiz, ama önce kaldığımız yerden devam ederek, bugüne kadar arkasında sayın Erdoğan’ın da olduğu -uygulamada ise, sayın Albayrak’la somutlaşan- politikayı biraz daha yakından ele almaya çalışalım:
Evet, Türk lirasının değeri düşünce küresel piyasalarda Türkiye’de üretilen mallarının fiyatı da düşmüş olacaktı ki bu da ihracatı kamçılayıcı bir faktördü. Döviz pahalı hale gelince ithalat da pahalı hale geleceği için, bu durumda ithal edilen ürünlerin içerde üretilmesi zorunlu hale gelecekti… İzlenen „yerli-milli“ politikaların altında yatan mantık ve dünya görüşü bu idi; üstelik, İlk bakışta bunlar hiç de öyle kötü şeyler değildi!..
Ama bu arada tabi bir de, sanayimizin önemli bir kısmının ithal girdi işleyerek elde edilen ürünlerin ihracatı üzerine kurulu olması gerçeği vardı, bunu ne yapacaktık?.. Bu girdiler içerde üretilir hale gelene kadar -bu öyle bugünden yarına olup bitecek bir şey değildi- süreç gene şu an olduğu gibi devam edeceği için, ithalat -ithal girdi- pahalı hale gelince bu, ortaya çıkan ürünlerin fiyatına da yansımayacak mıydı? Hadi, TL nin değer kaybına bağlı olarak bu ürünlerin dış piyasalarda gene de daha ucuz olma durumunu koruyacağını düşünelim, ya peki içerde durum ne olacaktı.. Vatandaş artan fiyatların -enerji fiyatı dahil- altında ezilmeye başlayınca ne yapılacaktı?..
TL nin değer kaybının içerde fiyat artışlarına neden olmasının -enflasyonun artışının- önüne geçecek tek bir çözüm yolu vardı: Üretim artmalıydı!..
Peki, „yerli-milli“ üretim nasıl artacaktı? Yatırımla!.. Yatırım için ne lazımdı? Para!.. Para nerede idi? Bankada!.. O halde yatırımcı bankadan düşük faizle ucuz kredi alabilmeliydi ki, bunu içerde yatırıma yöneltsin ve üretim artsın... İşte o meşhur, „faiz neden enflasyon sonuçtur“ anlayışına giden mantık bu olmuştur!..
Banka yatırımcıya vereceği krediyi -parayı- nereden bulacaktı peki, yani hangi parayı yatırımcıya „ucuz kredi“ olarak verecekti?.. Tasarruf sahibi parasını bankaya yatıracaktı ki, banka da bunu yatırımcıya kredi olarak versindi, öyle değil mi? Ama mevduat faizi çok düşük -enflasyonun altında- olduğu için kimse götürüp de parasını TL ye yatırmıyor, paranın yönü dövize, ya da gayrımenkule dönüyordu! Bu durumda banka hangi parayı -hem de „düşük faizle“- yatırımcıya verecekti?.. „Bankalar Merkez Bankası’ndan borç alır yatırımcıya verir“ denebilir! Ama tabi bunun için de MB’nın sürekli para basar hale gelmesi gerekiyordu ve bu da gene enflasyonu arttırıcı bir işlemdi…
Kısacası, tam bir kısır döngü çıkıyordu ortaya!.. Ve izlenen politikanın sürdürülebilmesi için tek bir yol kalıyordu geriye! „Herkes dişini sıkmalı, fedakarlığa hazır olmalı“ idi (!) „Ne yapalım“ deniyordu, „ikinci kurtuluş savaşı veriyoruz, nasıl ki birinci de dişimizi sıkmayı başarmışsak, şimdi de, fakirleşmeyi göze alarak gene başarmak zorundayız“!.. Sorgulama falan bir yana bırakılarak, gözü kapalı, bu politikanın arkasından gidilmeliydi!..
Hem sonra paniğe kapılmaya gerek yoktu ki, çünkü yakında ülkeye yeniden dışardan sermaye akışı başlayacaktı!.. TL nin değeri düşünce, euro-dolar değer kazanmaya başlayınca, Türkiye’de yatırım yapmak küresel sermaye için cazip hale gelecekti! Bütün o „beka sorunlarımızın“ arkasında olan „küresel odaklar“ şimdi artık mecburen -kendi çıkarları da onu gerektireceği için- „ekonomik kurtuluş savaşımızda“ bize destek olmak zorunda kalacaklardı!!.
Çok açıktı, TL nin değer kaybına bağlı olarak Türkiye’ye girecek her euro-dolar daha değerli hale geleceği için, küresel sermayenin de artık yönünü Türkiye'ye doğru çevirmesi kaçınılmazdı!.. Ve de, bu arada MB’nın faizleri düşürdüğünü de hesaba katarsak (hem TL faizlerini, hem de dövize olan faizi) nereye gidecekti ülkeye giren bu para?.. Faize gitmeyeceğine göre, direkt olarak yatırıma yönelecekti!.. İşte mesele!.. Bütün o „küresel sermaye çevreleriyle yapılan toplantıların“ falan altında yatan anlayış bu idi; „gelin“ deniyordu, „bakın her şey sizin için ne kadar elverişli, gelin“!..
Gene ilk bakışta, buraya kadar kurulan mantık tıkır tıkır işliyor gibi, öyle değil mi!?
Peki sadece bu kadar mı, yani TL nin değeri düşüyor, dolar-euro değer kazanıyor, euro-dolar bazında işçi ücretleri ve maliyet de düşüyor diye küresel sermaye hemen Türkiye'ye doğru dümen kırarak yatırımlarını Türkiye’ye mi yöneltecektir?.. Ve de, elinde TL si olan yatırımcı -gayrı menkul almanın ötesinde- hemen borsaya girip hisse senedi falan almaya mı başlayacaktır?.. Bu politikanın savunucularına göre elbette öyle olacaktı „nitekim, Çin, G.Kore vb. de bu şekilde, bu türden „rekabetçi“ bir kur politikasını uygulayarak kalkınmamışlar mıydı“?..
Eğer olay bu kadar basit olsaydı, „gelişmek ilerlemek için demokrasiye falan gerek olmasaydı, kapitalizme alternatif „Türk tipi İslami bir politikayı „ uygulamak yeterli olsaydı„ yapılan işler doğruydu, atılan adımlar yerindeydi!..[2]
Ancak, unutulan „küçük bir ayrıntı“ (!) vardı burada! „Soğuk Savaşın“ sona ermesiyle birlikte 20. Yüzyıl’ın içe kapalı ulus devletlerinden oluşan ikiye bölünmüş dünyası gitmiş, artık onun yerine, ulusal sınırların serbest ticarete açıldığı bambaşka yeni küresel bir dünya gerçeği gelmişti!.. Türkiye de artık bu yeni dünya gerçeği karşısında buna uygun yeni bir paradigmayla yoluna devam edebilirdi… Artık „yerli-milli“ paradigmalar çağı kapanıyor, bunun yerini KÜRESEL-YEREL paradigmalar alıyordu… (Bu noktada, az önce linkini verdiğim yazıları mutlaka okumanızı öneririm…)
İşte bence işin en önemli noktası burasıdır!..
Diyelim ki siz küresel bir sermaye grubunun temsilcisisiniz ve milyarları yönetiyorsunuz!.. Sadece döviz yükseliyor, Türk lirasının ve mallarının değeri düşüyor -Türkiye’de üretim maliyetleri düşüyor- diyerek elinizdeki parayı hemen gözü kapalı bir şekilde Türkiye'ye yönlendirir misiniz?.. Böylesine stratejik bir karar alabilmeniz için -uzun vadeli yatırım yapabilmeniz için- başka ne yapmanız gerekir, ne ararsınız başka?..
Tek kelimeyle GÜVENCE ararsınız!.. Öyle değil mi? Peki güvence ne demektir, nasıl sağlanır?..
Güvence demek, kuvvetler ayrılığını esas alan bir anayasa demektir… Anayasal güvence altında olan bağımsız, özgür bir yargı sistemi demektir... Ve de, ben parayı getiriyorum ama, yarın bir problem olursa hakkımı nasıl arayacağım sorusuna verilecek cevabın daha işin başında açıkça ortada olması gerekir. Verilen „güvencelerin“ tek bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak sözlere bağlı olmadığının, bunların hukuki teminatlarla garanti altına alınmış olduğunun herkes tarafından kabul ediliyor olması gerekir... İstediğiniz zaman paranızı yurt dışına çıkarabilme güvencesinin bulunması gerekir... Bunlar yoksa -artık yoksa!- siz istediğiniz kadar „gel, gel“ diyerek güzel sözler sarfedin, kimse yerinden bile kıpırdamaz. Nitekim de öyle oldu, oluyor. Daha şurda kısa bir süre öncesine kadar 650 milyar dolar giren ülkeye şimdi kimse dönüp de bakmıyor bile!.. Diyorlar ki, demokrasi yoksa, kuvvetler ayrılığı yoksa ağzınızla kuş tutsanız yetmez!..
E peki ama, bir zamanlar „Çin, G. Kore vb. böyle kalkınmamışlar mıydı. Onlarda o zaman demokrasi mi vardı, demek ki kalkınmak, yabancı sermayeyi ülkeye çekmek için öyle demokrasiye falan gerek yokmuş“ deniyor!..
Bu sözlerin, bu anlayışın artık büyükler için hikaye olmanın ötesinde hiçbir anlamı kalmamıştır! Kalmamıştır, çünkü artık ortada 20. Yüzyıl’ın ikiye bölünmüş dünyasına özgü „yerli-milli“ ulus devletlerden oluşan bir sistem yok! Her ne kadar eski ulusal kabuklar ve eski dünyanın kalıntıları halâ yerinde duruyorsa da, bunların yerini artık adım adım belirli ilkeler etrafında bir araya gelerek küresel bir ağ içinde birbirine bağlanan ülkeler alıyor. Etrafınıza bir baksanıza, katma değeri yüksek olan ürünlerin hiçbiri artık öyle eskiden olduğu gibi „yerli-milli“ damgasını taşımıyor! Bir örnek verelim, sözde Amerikan malı olan İ-Phone’lar 183 ülkede üretilen parçaların bir araya getirilmesiyle ortaya çıkıyor! Bugün, iftiharla 200 milyar dolara yaklaştığını söylediğimiz ihracatımızın bile büyük çoğunluğunu Türkiye’de yatırım yaparak üretim sürecine katkıda bulunan küresel üretim ağlarının ürünleri oluşturuyor… Yani böyle bir dünyada artık siz isteseniz de 20. Yy. Koşullarına özgü demokratik olmayan modelleri taklit ederek bir yere varamazsınız. Adam mecbur mu, gider şimdi başka yerde yapar yatırımını!! Ama eskiden bu mümkün değildi işte!.. Eskiden, ikiye bölünmüş bir dünya vardı ortada ve kapitalizm, yaşamı devam ettirebilme anlayışına göre çok başka bir paradigma geliştirmişti…
Son bir nokta daha var! Denilebilir ki, „kardeşim görmüyor musun, müsade etmiyorlar ki!.. Ülke adeta kuşatma altında!.. Bu durumda daha başka ne yapılabilir? Önce şu „beka“ sorununu bir halledelim, gerisi elbette sonra gelecektir“!..
Acaba?.. Bu çok tehlikeli bir anlayıştır!.. Ve kökleri kesinlikle 20. Yüzyıl kalıntısı o eski paradigmaya dayanır!..
Çünkü 21. Yüzyıl koşullarında artık beka sorununun boyutları da değişmiştir. Artık daha çok silaha, güce sahip olanlar değil, DAHA ÇOK BİLGİ ÜRETEN, üretilen bu bilgileri sanayiye uygulayarak daha kaliteli ürünleri, daha hızlı bir şekilde, daha ucuza malederek insanlara sunabilen ülkeler kendini güvence altına alabiliyor. Çünkü artık ürettiğiniz şeyleri dünya pazarlarında satabilmeniz için ulus devletin o eski silahlı gücüne, onun yaratacağı nüfuz bölgelerine ihtiyaç kalmadı! Siz tek ki, bir malı diğerlerine göre daha iyi kalitede, daha hızlı ve ucuza üretin, önünüzdeki bütün kapıların ancak o zaman açılıverdiğine şahit oluyorsunuz!..
Öbür türlüsü çok tehlikelidir. Çünkü, insanları sürekli beka kaygısıyla kutuplaştırarak kendine -kendi izlediğin politikalara- bağlı hale getirmeye çalışmak, giderekten onları 20. Yüzyıl kalıntısı “yerli-milli” duyguların içine hapsederek uyutmaya yarayan bir silah haline dönüşebilir. Sürekli dışardan kaynaklanan tehlikelerin altını çizerek ayakta kalmaya çalışmak her türlü demokratik sürecin önünü kesmenin bahanesi haline gelebilir…
Bugün gelinen nokta malesef budur. Ülkede işler o hale gelmiştir ki, daha ileriye gidebilmemiz için adeta daha çok kutuplaşmaya, daha çok kavgaya ihtiyacımız var anlayışı sistemin üzerine bir kabus gibi çökmüştür!.. Daha çok kavga edelim ki, “yerli-milli” davamız yol alabilsin!..
„Gelişmenin, ilerlemenin yolu içerde ve dışarda daha çok kavga etmekten geçiyor anlayışı insanı yer bitirir!..
Evet, iş bu noktaya gelince zaten olay bitiyor! Ne önce o “beka sorunu halloluyor, ne de küresel sermaye ülkeye geliyor ve yatırımlar hızlanıyor!.. Bütün mesele, beka-savunma sorunuyla demokratikleşme sorununu bir arada yürütebilmeyle ilgilidir… Önce “beka” sonra demokratikleşme diye bir ikilemin içine girdiğiniz an bu problemi çözemezsiniz. Çözemezsiniz çünkü 21. Yüzyıl kulvarlarında yürüyerek yol alabilmenin yolu ideolojik saplantılar içine girmeden küresel dinamiklerle dayanışma içinde demokratikleşerek yol alabilmekten geçiyor…
[1]http://www.marmarayerelhaber.com/Munir-AKTOLGA/88971-DOLAR-EURO-DUSSUN-iSTENiYOR-MU-BENCE-iSTENMiYOR
[2]Bu noktaya öyle bir anda gelinmedi! İdeolojik-teorik düzeyde 2013’ten itibaren adım adım hazırlanan paradigmal bir duruştur-sonuçtur bu. Ve de bu dönemde “küreselleşme sürecinde içine girilen ikinci aşamaya bağlı olarak ortaya çıkma-gelişme imkanı bulmuştur. Bu noktada, linkini verdiğim şu iki çalışmaya mutlaka bakın! http://www.aktolga.de/a172.pdf ; http://www.aktolga.de/a52.pdf
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023