Sezin ÖNEY

Sezin ÖNEY
Sezin ÖNEY
Tüm Yazıları
Gayrimilli duruş ve Askeri-Endüstriyel Blok
21.05.2016
2092

Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın'ı dinliyorum gözlerim kocaman açık...

 

18 Mayıs'taki açıklamasında, "İnsani konunun istismarı, gayrimilli duruştur" diyor. İnsani konu, 14 Mayıs günü yapılan düğün, pardon "nikah". Ve "istismar", "gayrimilli duruş" da, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın bu "nikaha" katılmasına yönelik eleştiriler.

 

Kalın, ayrıca, Akar'ın evlenen taraflar ile "ailecek" görüştüğü detayını da, açıklamasına nişane gibi konduruyor.

 

Genelkurmay Başkanı, kendi kişisel ve profesyonel muhasebesinde, devlet erkanı ve savunma sanayi ile ilişkilerini birinci plana koyuyor olabilir; kendi seçimidir.

Ama...

 

Dünyanın her yerinde, 10 ayda 600'e yakın güvenlik görevlisinin ölümüne yol açan yakıcı bir çatışma yaşanırken; üstelik tam da, sekiz askerin cenazenin kalktığı gün bir Genelkurmay Başkanı, "devlet protokolü" diyerek, Cumhurbaşkanı'nınki de olsa, bir düğüne katılırsa eleştiri alır. Bu eleştirilere de, "insani ve vicdani olmaktan uzak" denemez.

 

İnsani-vicdani olmayan, ülke bu halde yangın yeri iken, yüzlerce insan ölürken, "bana ne" deyip düşünmemek, eleştirmemek...Çıkış yolu aramayan, bunu yapar; çok da kolay açıkçası.

 

"Bana ne, ölen ölsün kalan kalsın"; bunu diyemediğimiz için eleştiriyoruz çoğumuz.

 

Bir de, işin eleştirilmesi gereken şu boyut var...

 

Malum, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın tarafını dile getiren bir diğer kişi, Milliyet'ten Serpil Çevikcan oldu. Çevikcan, Akar'ın nikah/düğüne katılma sebebini şöyle açıkladı:

 

"Bunların başında, Akar’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra siyasi kimliklerden bağımsız biçimde Bayraktar ailesini de yakından tanıması geliyor.

 

Bayraktar ailesi, yerli, silahsız-silahlı insansız hava aracı üretimi konusunda uzun yıllardır çalışıyor.

 

Bu çalışmaların başında ise Sümeyye Erdoğan ile evlenen Selçuk Bayraktar var.
Akar’ın hem Selçuk Bayraktar hem de babası Özdemir Bayraktar’la tanışıklığı da uzun yıllara dayanıyor.

 

...

 

Asker, riskli bir alan olarak değerlendirilen insansız hava araçları konusunda çalışan Selçuk Bayraktar’ı yakından tanıyor ve çalışmalarını da yakından izliyor.

 

Bayraktar’ın, TSK’ya 5 ila 10 yıl içerisinde büyük fayda sağlayacak bir alanda elini taşın altına koymuş nadir isimlerden biri olduğunu düşünüyor.

 

Yerli İHA’ların üretiminin TSK’ya sağladığı fayda dışında Türkiye’nin büyük devletler nezdinde büyük itibar kazanmasını sağladığı, bunun da ötesinde yüzlerce askerin yaşamını kurtardığı inancını taşıyor.

 

Akar’la Bayraktar’ın İHA’larla ilgili çalışmalar ve sosyal temasları kapsamında çekilmiş çok sayıda görüntüsü de var.
Nikah daveti ve nikah şahitliği teklifi, tek taraflı değil.

 

Akar, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Bayraktar ailesi tarafından nikaha davet edilmiş".

 

Burada verilen mesaj ise, Akar'ın, şahitlik için nikah/düğünde hazır bulunmasının Bayraktar ailesinden (de) kaynaklandığı.

 

Ne var ki, bu da büyük bir mesele...Bayraktar ailesi, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin çok önem verdiği askeri projeler gerçekleştiriyor olabilir.

 

Tam bu noktada, kendisi de bir asker olan Dwight D. Eisenhower'a verelim sözü...

 

Eisenhower, hem İkinci Dünya Savaşı'nda ABD'nin en üst düzey komutanı olarak görev almış, hem Kuzey Atlantik Paktı'nın (NATO) ilk Yüksek Komutanı, hem de ABD'nin 34. Başkanı.

 

Eisenhower, ABD Başkanlığı'na veda konuşmasında, "Military-Industrial Complex" (Askeri-Endüstriyel Blok) diye bir kavramı ortaya atmıştı. Eisenhower, 17 Ocak 1961'deki konuşmasında şöyle demişti:

 

" Askeri kurumumuz, barışımızı korumaktaki hayati bir unsur. Silahlarımız, anında tepki için güçlü olmalı ki, hiçbir potansiyel saldırgan, kendi yıkımına sebep olacak bir harekete kalkışmasın.

 

Amerikan deneyiminde devasa bir askeri kurum ve dev bir silah endüstrisinin kesişimi yeni bir durum. Bunun etkisi-ekonomik, politik, hatta manevi bakımlardan-tüm şehirlerde, tüm devlet kurumlarında, federal hükümetin her kademesinde hissediliyor. Ancak, bu durumun ağır etkilerini algılamamazlık etmemeliyiz. Emeğimiz, kaynaklarımız ve yaşamımız; tüm bunlar, bahsettiğim konuyla ilintili; toplumumuzun yapısının ta kendisi de.

 

Devlet kurumlarında, askeri-endüstriyel bloğun kanunsuz, kasti veya kasıt dışı, hukuksuz ve haksız bir etki kazanmasına karşı önlem almalıyız. Yanlış konumlandırılmış gücün, felaket getirecek yükselişine yönelik bir ihtimal söz konusu ve hep olacaktır. Bu ilişkinin, özgürlüklerimizi ve demokratik süreçlerimizi tehlikeye atacak bir ağırlık kazanmasına asla izin vermemeliyiz. Ancak tetikte ve bilgili vatandaşlar, savunmanın dev endüstriyel ve askeri sisteminin, barışçı metot ve ideallerimizle dürüst biçimde birleşmesini sağlayabilirler; ve böylelikle, güvenlik ve özgürlük beraberce gelişebilir".

 

Eisenhower, İkinci Dünya Savaşı'nın Almanya'sı deneyimine tanık olmuş biri olarak, askeri endüstrinin gücünün dengelenmesi idealini, ülkesi ABD'nin önüne koyan bir asker olarak tarihe geçti.

 

ABD'nin çok eleştirilecek yanı var ve Eisenhower'ın idealine hiç ulaşılamadı-bu doğru. Ama, ideal orada. Ve bu gibi idealler sayesinde, sistem er geç hatalarıyla hesaplaşmak zorunda kalıyor.

 

Örneğin, Irak Savaşı döneminde hukuksuz işlere imza atan savunma şirketi Blackwater'ın sahibi Eric Prince hakkında, şu an ABD Savunma Bakanlığı çok ciddi bir soruşturma açmış durumda. Prince, bir sürü diğer zannı arasında, Çin'e casusluk yapmak ve Çin kaynaklı kara parayı aklamakla da suçlanıyor.

 

Ayrıca, Irak Savaşı döneminde, ABD hükümetinin Blackwater'dan "kiraladığı" paralı askerler, korkunç işkenceler yapmış ve cinayetler işlemişlerdi. Blackwater'ın Irak'ta, tıp öğrencisi Ahmed Haithem ve annesini kasten öldüren keskin nişancısı Nicholas Slatten, geçen Nisan, New York'taki mahkemesinde müebbet hapse mahkum edildi.

 

ABD Genelkurmay Başkanlarının, toplamda 235 milyar dolarlık bir cirosu olan, ülkenin en büyük 25 savunma şirketinden herhangi birinin ailesiyle görüşmesi, düğününe gitmesi gibi bir örneğe ben rastlamadım. Kaldı ki, Başkan Obama'nın kızlarından biri, böyle bir savunma sanayi devinin oğlu ile evlense ve o gün 8 ABD askeri cenazesi kalkıyor olsa, herhalde ülke yerinden oynardı.

 

Türkiye'ye dönelim...

 

Kaldı ki, madem ülke güvenliği bu kadar dert ediliyor; ordu mensuplarının, savunma şirketlerinin sahipleriyle kişisel diyalog ve ilişkiye girmesi doğru mu? Ordunun profesyonel iş ilişkileri, kişiselleştirilebilir mi? Kişisel ilişkiler söz konusu ise, her türlü savunma ihalesinde adil ve tarafsız karar alınabilir mi?

 

Bir de, madem ülke güvenliği bu kadar önemli; bu kadar kutuplaşmış toplumda, bir sürü kırılgan psikoloji var. Askerlerinki de bu psikolojiye dahil; bu kadar politik kutuplaşma yaşayan ülkelerin orduları da birçok sorun yaşıyor-misal Lübnan Ordusu.

 

Devlet erkanı psikolojisi herhalde kolay kırılmaz da, toplumunki zaten uçurumun eşiğinde dolaşıyor.

 

Son olarak...

 

İdealler önemli; onlar olmadan, "insanlık" da olmazdı.

 

Eisenhower'ın ideal olarak gösterdiği "tetikte ve bilgili vatandaşlığa" ise, Türkiye'de "gayrimilli duruş" deniyor.

 

Bir toplumda, hiç kimse diğerini "gayrimilli" diye ötelemeye, itelemeye, aşağılamaya yetkili değildir.

 

Ama Türkiye'de bu yapılıyor.

 

Türkiye'nin gidişatını sorgulayan, eleştiren, asker-sivil cenaze üzerine cenaze kalkarken, ülkenin en büyük kentini felç eden, mahalle halkının gözükmemesi ve görmemesi için yol boyu beyaz çarşafların gerildiği, devlete güvenlik tedbirleri ile en az milyon liraya mal olan, 35 bin kişilik gösteri merkezi "sade nikah/düğününü" içine sindirenler "gayrimilli".

 

O nedenle de, ideallerini yitirmiş, toplumsal sözleşmesi feshedilmiş bir toplumsal "askeri-endüstriyel enkaz" olmaya doğru uygun adım ilerliyoruz.

 

SEZİN ÖNEY / HABERDAR 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar