Taha Akyol
Tarih Vakfı Başkanı Mehmet Öznur Alkan, Taha Akyol’un sorularını cevapladı.
Ortak tarihin beraberlik millet/ulus şuuru yarattığı söylenir. Bizde tarih kavga konusu. Niye böyle?
Çünkü aslında ortak, durağan, objektif veya herkesin üzerinde uzlaştığı “ortak tarihin beraberlik millet/ulus olma şuuru yarattığı” tarih diye bir durum yok. Tarih daha çok siyasal iktidarları meşrulaştırmaya yönelik bir geçmiş inşası, hatta icadı üzerine kurulu bir “siyasi tarih” ve “ders” olarak karşımıza çıkıyor. Her dönemin farklı kahramanları ve hainleri oluyor. Mesela daha 20 yıl öncesine kadar Vahdettin hain, Mustafa Kemal Atatürk neredeyse en önemli tarihsel kişilik ve kahraman olarak yazılırken, AK Parti iktidarıyla bu değişmeye başladı. Önce Saidi Nursi, II. Abdülhamid ile birlikte çok önemli bir tarihsel kişilik olarak öne çıkarılırken, şimdilerde Saidi Nursi bir kenara itildi, yalnızca II. Abdülhamid, en az Atatürk kadar, hatta ondan da fazla öne çıkarılan tarihsel bir kahraman haline getirildi, öne çıkarıldı. Vahdettin ise artık bir “hain” olarak anılmıyor. Tarih, özellikle okullarda okutulan tarih, resmî ideolojinin en önemli ayağını oluşturuyor. Bu nedenle de ezber üzerine kuruluyor. Öğrencilerin ezberlemesi istenen önemli zaferler, önemsemesi istenen kişi, dönem ve olaylardan oluşan bir liste ders haline geliyor.
İKTİDAR DEĞİŞTİKÇE
İktidarlar değiştikçe önem verilen tarihi kişiler, karakterler, dönemler ve olaylar da değişiyor. Adeta her iktidar değişiminde geçmiş yeniden yazılıyor. Mesela II. Abdülhamid döneminde okutulan tarih kitaplarına baktığınızda, tarih Abdülmecid’e kadar geliyor. Padişahlardan Abdülaziz ve V. Murad’dan hiç söz edilmiyor. Ne II. Abdülhamid’in bizzat kendisinin 23 Aralık 1876’da ilan ettiği anayasadan ne bizzat kendisinin açtığı ilk meclisten söz edilmiyor. Aynı şekilde tahta geçmesini de borçlu olduğu Namık Kemal, Ziya Paşa, Midhat Paşa gibi meşrutiyet ve anayasa hareketinin öncülerinden de hiç söz edilmez. İttihat ve Terakki Cemiyeti öncülüğünde 1908 yılında II. Meşrutiyet ilan edilince ilginç bir durum ortaya çıkar. II. Abdülhamid nasıl tanımlanacak? Ders kitaplarında II. Abdülhamid’in aslında çok iyi bir padişah olduğu, çevresindekilerin onu aldattığı ancak bir yıl sonra 31 Mart Olayı sonrasında 1909’da II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra, “gerici” ve “kanlı padişah” olarak yazılmaya başlayacaktı.
Benzer bir durum Cumhuriyet’in başlarında da yaşandı. 1919’da içlerinde Mustafa Kemal Paşa’nın da bulunduğu Ali Fuat Cebesoy, İsmet İnönü, Kazım Karabekir, Refet Bele, Fevzi Çakmak, Rauf Orbay Millî Mücadelenin öncü kadrosu olarak birlikte yola çıkmışlar ve savaşmışlardı. Ancak kısa süre sonra özellikle Cumhuriyet’in ilanı ile açıkça ortaya çıkan liderlik rekabeti nedeniyle iki guruba ayrılmışlardı. 1924 yılında Karabekir, Orbay, Cebesoy, Bele ve Adnan Adıvar’ın da dahil olduğu bir muhalefet hareketine başlamışlar, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurmuşlardı. 1925 yılında parti kapanmış, 1926 yılında da partinin önde gelenleri İzmir Suikastı davası nedeniyle yargılanmışlar ve tasfiye edilmişlerdi. 1926 yılına kadar ders kitaplarında Millî Mücadele kahramanları olarak yer alan bu isimlerin hepsi ders kitaplarından çıkarılarak yalnızca Atatürk, İnönü ve Fevzi Çakmak’tan söz edilecektir.
DEVRİM TARİHİ
Devrim tarihi anlatımında temel sorunlar neler?
Atatürk’ün 15-20 Ekim 1927 tarihinde CHP’nin Birinci Kongresi’nde okuduğu Nutuk “1335 senesi Mayısının on dokuzuncu günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye” diye başlar. Böylece Atatürk’ün Nutku okumasıyla yakın siyasal tarih, yani 1919 ila 1927 yılları arasındaki 8 yıllık tarih bir anlamda yazılmıştır. Hainleri ve kahramanları da tespit edilmiştir. Öne çıkarılacak ve geri plana atılacak olaylar da belirlenmiştir. Sonraki İnkılâp veya Devrim tarihi kitaplarının da omurgasını Nutuk oluşturacak, Nutuk’ta yazanın tersi bir şey yazmak mümkün olmayacaktı. Ancak Atatürk’ün ölümünden sonra durum değişti. Mesela Milli Şef İnönü döneminde İsmet İnönü’yü, Atatürk kadar önemli bir Millî Mücadele komutanı, İnönü Savaşlarının muzaffer kumandanı, Lozan kahramanı, ilk başbakan olarak öne çıkaran bir tarih yazımı kendini gösterdi. Aynı şey DP döneminde de oldu. DP döneminde yazılan devrim tarihi kitapları DP’nin demokrasi tarihine, kalkınmaya ve Türkiye’ye yaptığı katkıları yere göğe koyamazken, hemen 27 Mayıs Darbesinden sonra yazılan kitaplarda Türkiye’yi uçurumun eşiğine sürükleyen, kardeş kavgasına düşüren bir parti olarak yazıldı. İktidarların, kendilerini meşrulaştırmaya yönelik geçmiş algısına ve kurgusuna uygun tarih yazmak günümüzde de devam ediyor.
KUVVETLER BİRLİĞİ/AYRILIĞI
Kuvvetler birliği ve kuvvetler ayrılığı sorunu tarihimizde nasıldı?
Türkiye’nin demokrasi tarihi aslında meclisin tarihidir. 19. yüzyıldan itibaren ana amaçlardan biri padişahın, mutlak monarkın iktidarını sınırlandırmaktı. Bizde 1876 Anayasası ile her ne kadar seçime dayalı bir meclis oluşturulmakla birlikte padişah merkezli, yürütmeyi güçlendiren ve öne çıkaran, padişah otoritesini sınırlandırmayan bir siyasal yapı oluşturulmuştu. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra özellikle 31 Mart’tan, yani II. Abdülhamid tahttan indirildikten sonra Meclisi öne çıkaran, güçlendiren anayasa değişiklikleri yapıldı. Ancak bu açıdan en ilginç dönem Ankara’da TBMM’nin açılmasından sonra yaşandı.
Birinci TBMM (1920-1923) diğer meclislerden çok farklı bir özellik gösteriyordu. Hatta Mustafa Kemal Paşa Ankara’da açılacak Meclisi “Meclis-i Müessisan” “kurucu meclis” olarak adlandırmak istemiş, arkadaşları itiraz etmişti. Bu, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere arkadaşlarının hem Fransız Devrimi’nden hem de Fransız Devrimi tecrübesinden etkilenmelerinden kaynaklanıyor. Hatırlanacağı gibi 1793 Fransız Anayasası’nı yapan meclis bir kurucu meclisti. Bu kurucu meclisin ortaya çıkarttığı anayasa, konvansiyonel meclis dediğimiz güçler birliğini simgeleyen bir meclisin yaptığı anayasadır. “Güçler birliği”; yasama yürütme ve yargıdan oluşuyor ki bu üç güce o dönemde “kuva-yı selâse” adı veriliyor. Güçler birliği sistemi yine Rousseau’dan ilham alınan bir sistem. Meclis 1921 yılında yeni anayasayı Teşkilat-ı Esasiye adıyla yapıyor ve ikinci maddesinde “İcra kuvveti ve teşri salâhiyeti milletin yegâne ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisi’nde tecelli ve temerküz eder.” diyor. Üçüncü maddede de güçler birliğini şöyle tanımlanıyor, “Türkiye devleti, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükümeti Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetidir.”
BİRİNCİ MECLİS VE SONRASI
İlk meclis, birçok siyasal görüşü, farklı bakışı barındıran bu meclis, Mustafa Kemal Paşa’nın bile en özgür eleştirildiği meclis olmuştur. Ancak daha ikinci Meclis’ten itibaren, muhalefetin tasfiye edilmesiyle birlikte Meclis etkisizleşmeye, yürütmeye hatta fiili olarak da Cumhurbaşkanlığına tabii olmaya başlamıştı. CHP tüzüğünde 1927 yılında yapılan Mustafa Kemal Paşa’ya mebusları ilan etme yetkisini veren değişiklikle belirgin hale geldi. Yürütmenin bu güçlü hali ve Meclis üzerindeki hâkim konumu çok partili siyasal hayata geçince de devam etti. Hatta 1950-1960 arasında yaşanan siyasal gerilim ve krizlerin sebeplerinden biri budur. Yani hükümetin TBMM’yi çoğunluğa dayanarak yönetmesi. Bu nedenle 1961 anayasasında meclis yeniden sistemin içinde etkili bir konuma çekildi. Hatta sisteme ikinci bir meclis, Cumhuriyet Senatosu adıyla eklendi. 1980 darbesinden sonra hazırlanan 1982 anayasasında, yürütmenin hem cumhurbaşkanı hem de başbakan kanadına ait yetkilerin arttırılması 1961-1980 deneyimine bir tepkiydi. 1982 Anayasasına göre Özal cumhurbaşkanı seçilince, TBMM’deki ANAP çoğunluğuna ve hükümetine dayanarak fiili bir başkanlık sistemi kurmayı denemiş, ancak 1991 seçimlerinden sonra ANAP’ın kaybetmesiyle DYP-SHP koalisyonu kurulmuş ve Özal, karşısındaki bu güçlü koalisyon sebebiyle fiili başkanlığını sürdürememişti. Güçlü yürütmeyi fiili olarak inşa eden AK Parti oldu. AK Parti bu emeline, Türkiye’nin 2016 sonrasındaki olağanüstü koşullarında yaptığı anayasa değişikliği ve MHP ile kurduğu ittifak sayesinde ulaştı. Aslında bu değişiklikle AK Parti, liderinin, Erdoğan’ın şahsına ve karakterine göre bir sistem değişikliğine gitmiş oldu.
TARİHİMİZDE DARBELER
Osmanlı’dan beri bir darbeler sorunu var. Darbeler devri artık kapandı mı?
İstanbul Siyasal’da “Türk Siyasal Hayatı” dersi anlatıyorum. Darbeden iki ay önce, 2016 yılı Mayıs ayında son derslerden birinde Türkiye’de demokrasi tarihini ve sorunlarını tartışırken öğrencilerimden biri, “Türkiye’de bir daha darbe olur mu?” diye bir soru sormuştu. Ben de hiç tereddütsüz bir şekilde “Bütün sorunlarına karşın Türkiye’nin geldiği aşama itibariyle, Avrupa Birliğine aday bir ülke olarak, dünyanın bu ortamında bir daha bırakın darbeyi, darbe girişiminin bile olacağını sanmam. Kaldı ki bu dünya demokrasileri tarafından da onaylanmaz” diye yanıtlamıştım. İki ay sonra ne kadar yanıldığımı gördüm. 15 Temmuz darbe girişimi bir kez daha hatırlattı ki tarihte imkânsız diye bir durum yoktur. Aslında burada ve bu aşamada önemli olan darbeleri önlemek için yapılması gerekenler üzerine düşünmek daha doğru olur. Darbe zehrinin tek bir panzehiri var: Demokrasi. Aslında denklem ve önlem de o oranda kolay: Ne kadar güçlü bir demokrasi olursa o kadar az darbe ve darbe girişimi ihtimali olacaktır. Güçlü demokrasinin başlıca şartlarından biri de sorunları demokrasi içinde çözebilmekten geçiyor. Bu konuda anahtar kavram da şimdilerde önemi unutulan meclisti. Halbuki Cumhuriyet’in kurulma süreci seçime dayalı bir meclis fikri ve ısrarıyla başlıyor. Üstelik her şeyin bittiği Türkiye tarihinin en zor döneminde... Belki bu deneyimi günümüzde yeniden hatırlamak gerekiyor.
MECLİS’İN ÖNEMİ
1919 yılı her bakımdan Türkiye tarihinin dibe vurduğu bir yıldır. Sanırım Türkiye tarihinde siyasal, ekonomik, toplumsal ve bir de sağlık açısından bu denli ağır bir dönem yaşanmamış, adeta tarihin sonu gelmişti. Türkiye tarihinin en güç döneminde, siyasal krizin, ekonomik krizin, toplumsal krizin ve sağlık krizinin dorukta yaşandığı bir dönemde, adeta her şeyin dibe vurduğu, kaosun ve korkunç bir belirsizliğin hâkim olduğu dönemde bir liderin, “tek adamın” peşinden gitmek, onun tek başına vereceği tartışılmaz kararlarına bel bağlamak yerine, meşru bir süreçte oluşmuş, seçimlere dayalı, temsil niteliğine sahip bir meclis açılması konusunda bir refleks, demokratik bir tercih ortaya kondu. Daha önemlisi bu konuda vazgeçilmez bir ısrar yaşandı ve başarıya ulaştı. Amaç krizden, kaostan, belirsizlikten kurtulmanın, mücadele etmenin yolu olarak, olabilecek her türlü farklı fikrin, önerinin tartışılacağı meşru bir siyasal zemin bulmaktı. Vatansever misin, vatan haini misin? Müslüman mısın, değil misin? Bölücü müsün, birlik bütünlükçü müsün? gibi bir eksenin ve suçlamaların dışında, herkesin fikrini özgürce söyleyebileceği, her türlü eleştirinin serbestçe yapılabileceği bir zemin aranmıştır. Böylece herkesin kabul edebileceği, makul, mantıklı ve yine herkesin içine sinecek çözümler üretilebilir ve çok geniş bir kesimin desteği alınabilirdi. Öyle de oldu. Hem Türkiye halkının desteği alındı hem de galip devletler yaşanan süreci şaşkınlık ve takdirle izlediler
ABDÜLHAMİD VE TARİH
İslamcıların tarihe bakışı nasıl?
İslamcılar için Osmanlı tarihinde üç dönem öne çıkıyor. Birincisi Kuruluş dönemi, ikincisi Fatih-Yavuz-Kanunî dönemleri ve nihayet II. Abdülhamid ve dönemi. Sonuncusu önemli. Uzun süredir İslamcıların tahayyül ettikleri II. Abdülhamid ile gerçek II. Abdülhamid arasında ciddi farklar var. II. Abdülhamid’i İslamcılığın adeta kurucusu olarak kutsadıkça, onun izinden giden günümüzdeki siyasal iktidarı da övmüş oluyorsunuz. O nedenle II. Abdülhamid’i ne kadar överseniz Erdoğan’ı o kadar övmüş oluyorsunuz. Ancak II. Abdülhamid övgüsünde bazı sorunlar var. II. Abdülhamid hiç kuşku yok ki Osmanlı modernleşme tarihinin başlıca padişahıdır. Onun dönemindeki modernleşme -özellikle eğitim, ulaşım (demiryolları, kara yolları, deniz yolları... iletişim (telgraf ve posta sistemindeki gelişim...) modern Türkiye’nin alt yapısına önemli bir katkı yapmıştır. Ancak örneğin II. Abdülhamid’in darbe ile tahttan indirilmesini eleştirenler, II. Abdülhamid’in bir darbe ile iktidara geldiğini, tahta geçmek için darbecilerle ayrıntılı bir pazarlık yaptığını unutuyor. Yani II. Abdülhamid darbe ile ve darbecilerle anlaşarak tahta çıkmış ve yine bir darbe ile de tahttan indirilmişti. Aynı şekilde masonlara bakışı da farklıdır. Unutmamak gerekir ki kardeşi V. Murad Proodos Locası’nda tekris edilerek masonluğa katılmış ve bir gecede İmparatorluğun en yüksek rütbeli, yani 33. derece masonlarından biri olmuştu. II. Abdülhamid, iktidarı boyunca masonlara dokunmadığı ve rahatsız etmediği gibi başta balo ve yardım toplantıları olmak üzere yardım da yapmıştır. Jön Türkler, İttihatçılar Masonların bu dokunulmazlığından yararlanarak bazı siyasal faaliyetlerini Mason Localarında yürüttüler. Selanik’teki Macedonia Risorta Locası bunlardan biridir. Ayrıca II. Abdülhamid anti-Semitik değil anti-Siyonist bir tutumdadır ki bu da çok sık karıştırılıyor. Son olarak günümüz İslamcıları, Osmanlı İslamcılarının meselâ Mehmed Akif Ersoy gibi, Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi gibi isimlerin II. Abdülhamid’e yönelik sert eleştirilerini de görmezden geliyor.
Siz tarihe nasıl bakıyorsunuz?
Tarih öğretimi ve dersleri çok değerli farklılıklarımızla, farklı etnik köken (Türk, Kürt, Arap, Arnavut, Rum, Yahudi, Ermeni...), dini inanış (Müslüman, Hıristiyan, Süryani, Musevi, Ezidi...) mezhep (Hanefi, Caferi...), inanç ve inançsızlıklarımızla, farklı cinsiyet ve cinsel yönelimlerimizle barış ve demokrasi içinde hep birlikte yaşamayı olanaklı kılacak bir ortama katkı yapmalı. Bu da tarafsız değil, objektif, eleştirel ve kutsamalardan arındırılmış bir bakış ve yaklaşımla mümkündür. Zira tarih her kuşakta ve dönemde yeniden yazılıyor. Her kuşak ve dönemin öncelikleri, hassasiyetleri, gündemi ve sorunları tarihe bakışımızı belirliyor.
KİMDİR?
Tarih Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ö. Alkan, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğretim üyesi. Kendi alanında yayınlanmış 250’nin üzerinde makalesi ve hazırladığı 15’ten fazla kitabı vardır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları




























































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
12.12.2025
10.12.2025