Taner AKÇAM
Kaçıncı Cumhuriyet tartışmaları çok yapıldı. 1950 veya 1980’ler yeni Cumhuriyetlerin başlangıcı olarak sayıldı vb. ama galiba "en hakiki" ikinci Cumhuriyet şimdi kuruldu.
Birinci Cumhuriyet 1923'de kurulmuştu, rengi hafif pembe idi, ikincisinin rengi hafif yeşil (renk farkına aldanmamak gerek). Her iki Cumhuriyet'te geçmiş toplumun yıkılması ve o yıkıntıların üzerine kuruldu. Her ikisi de kendisinden öncekinin ekonomik, siyasi ve kültürel gelişmişlik düzeyinin çok gerisine düşerek kuruldu ve kuruluşunu aynı zamanda bir yoksullaşma ve “yozlaşma” olarak yaşadı.
Kendisinden önceki toplumun kültürel çoğulculuğu ve zenginliğinin imha edilerek kurulması her iki Cumhuriyet’in de ortak özelliği gibi.
Birinci Cumhuriyet toplumun %30-35 Hristiyan nüfusunu imha edilmesi üzerine kuruldu. Kalan kılıç artıklarının yaşamasına müsaade edildi, çünkü sorun teşkil etmiyorlardı.
Bu Cumhuriyetin sınırlı sayıdaki muhalifleri ise kaçtı ve ancak 1938 sonrası hayatta kalan bazıları dönebildi. İkinci Cumhuriyet'te ise millet olarak Kürtlere yer verilmek istenmiyor. Onlar, sayılarının çokluğu nedeniyle şimdilik kapıyı zorluyor ve girmeye çalışıyorlar.
İkinci Cumhuriyet’in muhaliflerinin, özellikle aydınlarının önemli bir kısmı (aynı birincide olduğu gibi) yurt dışına çıktı. Geride kalanlarına ne olacağını ise hep beraber izleyeceğiz.
Birinci Cumhuriyet, Osmanlı döneminde yetişmiş ne kadar kültürel zenginlik, değer ve bilgi birikimi varsa onların yıkılması üzerine kurulmuştu. Ve bu kültürel yıkım ve yoksullaşma, övünülmesi gereken bir eser olarak sunulmuştu. 1928’lerde bile Alfabe değiştirilirken, “geçmişten alacağımız hiçbir şey yok” denerek tüm bir ülke kültürel olarak çöle çevrilmişti.
Nasıl Birinci Cumhuriyet tüm bir Osmanlı kültürel zenginliğini yerle bir ederek kuruldu ise İkinci Cumhuriyet de birinci Cumhuriyet döneminde yeniden yaratılan kültürel zenginliklerin, değerlerin imhası üzerine kuruluyor. Eğitim ve Hukuk sistemindeki tahribat, yurt dışına kaçmış binler değilse yüzlerde akademisyen bu temizliğin kurbanları ve kültürel yoksullaşma ve dibe vurmanın örnekleri...
Birinci Cumhuriyet ekonomik yağma üzerine de kurulmuştu. Lozan görüşmeleri başlamadan önce, Mecliste konuşma yapan Maliye Bakanı, İzmir yangını sonrası el konulan mallar ile bütçe açığının önemli bir kısmının kapatıldığını ilan ediyor ve Lozan görüşmelerinde Hristiyan Mallarının geri verilmesi konusundaki her girişime karşı direnilmesini öneriyordu. İkinci Cumhuriyet bu kültürü devam ettiriyor. FETÖ örgüt üyeliği gerekçesiyle birçok şirkete el konmasının ötesinde, bireylerin ellerinde avuçlarında olanlara da zorla el konuldu.
Her iki Cumhuriyet'te de yaşanan hem ekonomik, siyasal ve kültürel hem de içine aldığı etnik-dinsel topluluklar açısından bir yoksullaşma, bir daralmadır.
Bizler, birinci Cumhuriyet bir gerçeklik olduktan sonra onun içinde büyüdük, üstüne yükseldiğimiz geçmiş yıkıntıların ne farkında olabildik ne de bilincine varabildik.
Birinci Cumhuriyetin kendini tanımlaması, zihniyet dünyası ve varlığının köşe taşları bizlerin en önemli referans noktaları oldu. Birinci Cumhuriyetin yıktığı üzerine bırakın konuşmayı, bu yıkmanın bir zenginlik imhası, yoksullaşma değil, derin anlam ve erdemi olan büyük bir eylem olduğunu düşündük.
Birinci Cumhuriyet’in yıkıntıları üzerine konuşamamanın şimdiki yıkıntılara yol açtığının hala farkında bile değiliz. Muharrem İnce’nin mugalata veya iyi söz söyleme sanatını her şeyin çözümü olarak görecek şaşkınlıklar içindeyiz.
Şimdi ikinci Cumhuriyet kendi nesillerini yetiştiriyor ve yetiştirecek. İkinci Cumhuriyet, tıpkı birincisi gibi kendi gerçekliğini kuracak ve yeni yetişen nesiller bu gerçeklik içinde düşünecek ve hareket edecekler.
Acaba bu İkinci Cumhuriyetin kurulması tamamlanmadan ve henüz daha vakit geçmeden, bizler nasıl bir Türkiye istediğimiz üzerine konuşabilecek miyiz?
İstediğimiz Cumhuriyetin, aslında bu iki cumhuriyetin de yıktıklarının yeniden anlamlandırılması ile mümkün olduğunu görebilecek miyiz?
Yoksa bu iş artık gelecek kuşaklara mı kaldı?
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.05.2025
24.03.2025
5.06.2023
1.04.2021
15.07.2020
2.05.2020
25.04.2020
22.04.2020
5.04.2020
28.01.2020