Ümit KIVANÇ
Soyluların naaşlarının lağım suyunda yüzmesi gibi durumlarla karşılaşınca insan ilâhî mesajların varlığına daha çok ihtimal veriyor. Eninde sonunda kudret simgesi ve ispatı lahtin içerisinde lağım suyuna batmış halde bin yıllar geçirmek var!..
Mısır’da bulunan iki bin küsur yıllık lahit başarılı bir işlem sonucunda açıldı. Açılırken kimseye bir şey olmadı, lanet durumu var mı, henüz saptanamadı.
Haberlerden öğrenmiştik ki, İskenderiye’de bir binanın temel kazısı sırasında bu lahite rastlanmış, müteahhit herhalde, “ulan şimdi birileri görür, sosyal medyadan falan başıma iş açılır” diye düşünmüş veya kendisi aynı zamanda turizm yatırımcısı olduğu için eski eşyanın bilahare işe yarayacağını öngörmüş, bu yüzden kepçeyi sokamamış, lahiti kırıp bozmadan çıkarmak için ordu ile Tarihî Eserler Bakanlığı’nın birlikte çalışması kararlaştırılmıştı. İşte, son haberlere göre, çalışmışlar, becermişler.
Lahit açıldığında içinden üç insan iskeleti çıktı. Şahısların Ptolemaios’lar (M.Ö. 300’lerin sonlarından M.Ö. 30’lara kadar) veya Roma döneminden (M.Ö. 30 sonrası) kraliyet mensupları olduğu tahmin ediliyor.
Buraya kadarı tamam. Gelin görün ki, bir zamanların soyluları lağım suyuna batmış haldeydiler. Artık lahitte çatlak mı oldu, taş ustası aslında egemenlerden hoşlanmayan, sivil itaatsizliğe meyyal bir kimse miydi, bilmiyoruz, lağım suyu içeri dolmuş, lahitlerde görmek istemediğimiz türden bu manzarayla soyluların tarihinde leke yapmıştı.
Sen “Büyük” İskender’in adamıyken satraplıktan krallığa sıçra, sülaleni firavundan saydır, Mısır denince bilmem kaç kuşak insanlığın aklına ilk gelen şahsiyeti dünya tarihine ve tabiî öncelikle Julius Sezar ve Markus Antonius beylere armağan et, Holywood da onu Elisabeth Taylor’a oynatıp hepten ölümsüzleştirsin, koskoca Mısır tarihi, papirüs ve piramitlerin yanı sıra Kleopatra’dan ibaret sanılsın… Kim bilir ne taşını kaç köle zâyi ederek bilmem nerelerden getirt, kendine lahit yaptır, sonra lahtine lağım suyu dolsun! Gerçi Ptolemaios’ların dar zamanına denk gelmiş olmalı hadise; lahti üç kişi paylaşmışlar. Belki ikisi az ötede inecekti, bilemeyiz. Yine de lahit lahittir; bulununca “kraliyete ait” deniyor, ona göre muamele ediliyor. Ayrıca, lahitteki talihsiz soylular Roma döneminden birileri de olabilirmiş; ille Ptolemaios’lar değil. Onlar belki lağım suyu sızdırmaz lahitleriyle ünlüydü. Kara propagandaya girişmiş havuz medyası gibi davranmayalım, delil yokken ileri geri konuşmayalım.
Soyluların naaşlarının lağım suyunda yüzmesi gibi durumlarla karşılaşınca insan ilâhî mesajların varlığına daha çok ihtimal veriyor. Eninde sonunda kudret simgesi ve ispatı lahtin içerisinde lağım suyuna batmış halde bin yıllar geçirmek var!..
ZAMÂNE İDEALİ
Geçen gün hiçbirşeyyapmadanmeşhurolanlar sınıfının uluslararası kategorisinden Kim Kardashian’ın beş dakikada beş milyon dolar kazandığını görünce, dünyadaki düzenin artık uzun süre bu halde devam edemeyeceğini düşünmüştüm. Bu kadın bu parayı nereden kazanmış, diye bakınırken, kendisinin parfüm serisini sosyal medya mecrasından tanıtarak milyonlarca dolar kazanmayı alışkanlık haline getirdiğini, geçen yıl da, beş dakikada değil ama görece kısa bir sürede 14 milyon dolar kazandığını öğrendim.
Aklım çıktı çıkmasına da, iki bin yıllık lahtin içindeki kraliyet mensuplarının lağım suyuna batmış bulunduğunu öğrenmek kadar tesirli olmadı ruhum üzerinde.
Belki de meselenin ruhla ilgisi yok. Yani benimkiyle. Genel bir “insanlık ruhu” var mı? Olabilir mi böyle bir şey? Sadece soruyorum. (Bakın, bu ikisi arka arkaya fena gitmedi. Ortak bir hayat tavrının ürünü olduklarından, hayatın değip geçtiği, hattâ geçerken değmediği insanlara özgü olduklarından mıdır?)
Soylu, muktedir, her kimse, hemcinslerinin üstüne basa basa yaşadıktan sonra kendini 30 tonluk lahite koyduruyor. Ölüsünün oraya konacağını bilince mi çıkarabiliyor hayatın tadını?
Yoksa başkalarınınkinin, dışarıdaki kalabalığın, kendisi gibi olmayan, olamayan, olamayacakların naaşlarının asla lahit yüzü görmeyeceğini bilince mi? Birilerini işlerinden attırıp, hapse attırıp, mahkûm ve muhtaç hale koymanın, kudret kelimesini anca helvayla beraber telaffuz edebilen biz sıradan kimselerce dokunulamayacak ve kavranamayacak keyfi ve büyüklenmesine benziyor mu bu duygu?
Elbette dünyadaki rezilliğin baş sorumlusu Kim Kardashian değil. O, eğer çok farklı düşünülmez, davranılmaz, “değer” dendiğinde bambaşka şeyler anlaşılmaz, mutluluk bambaşka şeylerde aranmazsa eşitsizliğin nasıl “insanın doğadaki durumu” sayılacağının emsal ve timsali. Günün birinde bütün işleri robotlara yaptırmanın insan için hiç de anlamlı olmayabileceğini haber veren elçilerden. Aynı zamanda, ezilenlerin aptallaştırılması gibi muazzam ve korkunç işi muktedirlerin becerebildiğinin kanıtı. Kardashian, herhangi bir televizyon dizisinden çok fazlasını başarıyor. Hiçbir şey yapmıyor ve dünyanın en ünlü kişilerinden biri ve muazzam paralar kazanıyor. Kabul edelim ki bu zamâne idealidir.
LANET POTANSİYELİ KUDRETTE Mİ SAKLI?
Ve Zamâne Ruhu, değerli kayadan lahit yaptırmayı firavun ayrıcalığı olmaktan çıkarmış bulunuyor. Beş milyonu illâ beş dakikada kazanmasanız bile dünyanın en nadir mermerinden lahit yaptırabilirsiniz. Para, elde edilebildiğinde, herkesi eşitleyebiliyor. Bu yüzden, çok parası olanlar hep daha çok kazanmak zorunda. Çünkü büyük çoğunluğun değil, ama o azınlığa mensup herkesin parası var. Oysa zenginlik miktar olarak ölçülebilen bir şey değil; başkasınınkiyle kıyaslanabildiğinde zenginliğe zenginlik deniyor. Fakat her neyse, bu lahit işi uzun vadede tehlikeli.
Üstelik içine yerleştirilecek cansız beden için barındırdığı tehlikeden bin beterini başkaları için arz ediyor. Çünkü bir “lanet” potansiyeli var, bu muktedir lahitlerinin derinliklerine gizlenmiş. Belki de hizmetkârları, yağcıları, suç ortakları mücevherlerini ve silahlarını yanlarına dizdikleri esnada, melekler de yaşarken yaptıkları kötülükleri altlarına seriyorlardır. “Firavunun laneti”! 1920’lerde Tutankamon’un mezarını açan ekipten birçok kişinin peş peşe ölmesinden sorumlu tutuluyor. Buna Holywood’un katkısı ne kadar, hesaplamamız zor. Öyle görünüyor ki, Eski Mısır hakkındaki bilgimizi Holywood’dan ediniyoruz. Zararı yok. Osmanlı’yı “Muhteşem Süleyman”dan öğrendik, yerli-millî şahsiyetimizi “Diriliş Ertuğrul”u elimizde kılıçlar ve tencere kapaklarıyla hatmederek edindik de zararını mı gördük? Asla! Üstelik bizim ecdat ölüp gittikten sonra mezarıyla millete sorun yaratmıyor. Lanet bizden olmayanlara özgü.
Şu son lahit bulunduğunda çok insan tedirginlik duymuş. Tutankamon hadisesini hatırlatıp, “açmayalım, başımıza yeni bela almayalım” diyenler çıkmış (“zaten astığı astık kestiği kestik askerî dikta var, başımız belada”yı haliyle kimse ekleyememiş). Fakat mistik mevzulara pek sıcak bakmayan, halkın da bakmamasını tavsiye maksadıyla bir gecede bin iki yüz kişiyi cansız yere seren Mısır ordusu bunlara aldırış etmemiş ve açmışlar, lağım suyunda yüzen talihsiz soyluları bulmuşlar.
TİMUR DEVREYE GİRİYOR!
Lanet mevzuuyla yakından ilgilenen Russia Today, Mısırlıların takıntısına gülüp geçiyor. “Birkaç kişi Tutankamon’un gazabına uğradı diye sizinki de lanet mi sayılır?” demeye getiriyor. RT’nin hatırlattığı hadise gerçekten de bu alanda payeyi Ruslara vermeyi gerektiriyor: 1941 yılında Semerkand’da Timur sülalesinin aile kabristanına (Gur-ı Emir) dalan arkeologlar, RT’ye göre, orada şu yazıyı okuyorlar: “Ben ölümden tekrar ayağa kalktığımda dünya tir tir titreyecek.” Buna aldırmayan ekip, mezar taşındaki ikinci yazıyı da dikkate almıyor: “Kim mezarımı kurcalarsa benden beter bir istilacının şerrine uğrayacak,” diyormuş Timur. (Rivayet muhtelif. Bunun “Mezara saygısızlık eden Allah’ın gazabına uğrar” türü versiyonları da var.)
Özbek halkı mezar açılmasın diye uğraşmış, Stalin devrinde yaşandığına aldırmadan protestolara bile girişmiş. Sebep, kimine göre, mezar açmak uğursuzluk getireceği için duyulan tedirginlik, kimine göre de mezardaki şahıs tekrar ortaya çıkar da eline kudret geçirirse maazallah bize neler yapar korkusu. (Stalin’in Timur’u neden böylesine merak ettiği, kendisinin sosyalistler bir vakit bir yerde yanlış mezarı kurcaladığı için başlarına getirilmiş lanet olup olmadığı hususlarına girmiyoruz.)
Arkeolog ekibi Özbeklere de kabirdeki uyarı yazılarına da aldırmayıp mezarı açtı, naaşı götürüp inceledi (Timur’un sahiden aksak olduğu, kalça kemiğindeki deformasyonun buna yol açtığı, boyunun 1.73 olduğu, kafatası-yüz kemik yapısından hareketle oluşturulan yüz hatları bu sırada ortaya çıktı), bilahare getirip yeniden defnetti.
Ve fakat laneti de çağırmış oldu! Timur’un yeniden defin töreninin İslâmî usûllere uygun yapılması bile bunu önleyememişti.
Lanet neydi? Kabrin açılmasından iki gün sonra Nazi Almanya’sı ordularının Rusya’ya saldırması. 20 milyon insanın ölümüne yol açan hadiseye lanet diyebiliriz şüphesiz.
Gerçi bazıları, Nazilerin bu saldırıya uzun zamandır hazırlandıklarına ve taarruz gününü Timur’un kabrinin açılmasına denk getirmek gibi bir niyetlerinin bulunmadığına işaretle, lanetin varlığını inkâr ediyorsa da, biz Zamâne Ruhu’na ihanet etmeyelim, akılla mantıkla iş görmeye kalkmayalım. Bakın Mısır ordusu böyle davrandı da ne oldu: Lağım suyunda yüzen soylular buldu, günümüzün zenginlerinin, muktedirlerinin içine kurt düşürdü.
Zenginlerin, güçlülerin, muktedirlerin içine kurt düşer mi? Normal şartlarda düşmez gibi görünüyor, öbür yandan, yakın zamanda dünyadan ayrılan şair İzzet Yasar, 12 Eylül öncesinde, bambaşka yollardan yürür ve bambaşka göklere bakarken, şöyle yazmıştı: “Kaybedecek öyle çok şeyimiz var ki / zincirlerimizden başka / biraz daha az vakit ayırmalıyız aşka; / köprüden panzerler geçiyor ruhum, duyuyorum.”
Eh, aşk demeyelim de… Para pul, kıymetli eşya, panzerler, köprü, oradan lahit ve lağım suyu.
Şöyle, şehirden uzaktaki bir ağacın altına gömülmek var, gürültüsüz, püfür püfür, için rahat…
Yazarlar
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları






















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024