Yasemin ÇONGAR

İçine doğduğu arafın adını niye koyar ki insan? Niye ilk iş, tarafını seçer? Âlemin ona reva gördüğü tarife niye ve nasıl sığar?
Biliyorum; bir kimlik, bir dil uğruna; anasından süt emerken işittiği o ilk kelimelerin, hançeresini doğar doğmaz şekillendirmeye başlamış o derin sesli harflerin hürriyeti uğruna, bugün hâlâ kanayan —ve hâlâ kanatan— insanların memleketinde, kimliğin ve hattâ dilin duyguyu hapseden duvarlarından dem vurup, o duvarların ötesini düşlemenin “vakitsiz” bir yanı var.
Hikâyeler de vakitsizdir ama; şiir vakitsizdir.
Sevdiğim bir yazarın yeni hikâyeleri, sevdiğim bir başka yazarın eski şiirlerine döndürdü beni. Sahipsizliğin kader kadar karar da olabileceğini, aradakalmışlığın bir değil birkaç ömür sürebildiğini hatırlayarak okudum.
İkidilli yazarların yazı dili
1954 Chicago doğumlu Sandra Cisneros, “Chicano” edebiyatının en kudretli yazarlarından biri. ABD’de yaşayan Meksika kökenli yazarların İngilizce, İspanyolca ya da ikisini birlikte yoğuran o çok tuhaf, aynı zamanda çok sahici “Spanglish” dilinde ürettikleri edebiyatın, sadece “eril” adı“Chicano” ile değil, “Chicana” olan “dişil” adıyla da anılmaya başlaması Cisneros’un etkisiyle oldu. Büyükbabası, Meksika Devrimi’nin neferlerinden olan yazar, 1984’te yayımlanan The House on Mango Street (Mango Sokağı’ndaki Ev) kitabıyla büyük gürültü kopardı ve kitap Amerika’daki liselerde taze taze okutuldu. Benim, romana da, hikâye kitabına da, uzun bir şiire de benzeyen, hepsi ve hiçbiri olan, bu kitapla tanışmam da aynı yıl ve “ders” icabı olmuştu. Ama Cisneros’un, Chicago’da bir“Latina” olarak büyüyen Esperanza’nın çocukluktan kadınlığa uzanan iki dilli, iki ruhlu serüvenini bir iç konuşmanın kırık cümleleriyle kurulmuş lirik hikâyecikler halinde anlatmasından öyle canlı vinyetler ve öyle güçlü bir “ev” duygusu kalmış ki hafızamda, kitabın nihayet bu yıl Türkçede (Selin Yurdakul’un çevirisi, Olimpos) yayımlandığını bu yazı vesilesiyle fark edince, liseli —ya da ruhen liseli— okurlara tavsiye etmek istedim doğrusu.
Cisneros’un “ikidilli” anlatımını hatırlatan bir karmaşayla yazıyor Junot Díaz; birbirine bağlı hikâyelerden oluşan This is How You Lose Her’ün (Onu İşte Böyle Kaybedersin) Cisneros’la ilişkisi ise sadece bu dil benzerliği ve iki yazarın da Amerikan edebiyatının giderek daha güçlü bir bileşenine dönüşen “Latino” ruhunu paylaşması değil. Díaz, öyle meseleyi arka planda tutmak, bir gösterip bir kaybettirmek, başka konuların içinden süzüp damıtmak gibi oyunlara hiç girişmeksizin, gözlerini ejderhanın gözlerine dikerek, “aşk ve aldatmak” üzerine yazmış bu kitabı; hayatlarımızın alevini, korunu, külünü tam da hikâyelerin başkarakteri Yunior’dan beklenebilecek lakayıt bir tonla, ama o tonun gizleyemediği ve, son tahlilde, kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ilgilendiren yaralara da dokunarak anlatmış.
Kitabın, Cisneros’un Amerika’da çok meşhur olan “One Last Poem for Richard” (Richard için son bir şiir) şiirinden dizelerle açılmasını ise, Díaz’ın “Latin kökenli Amerikalı” yazarların bir önceki kuşağına yaptığı reverans kadar, iki yazar arasındaki sessiz sözleşmenin işareti de saydım ben. Cisneros ile Diaz, hem “ateşi” anlatmaktan bıkmamak hem de en sıcak konunun bile sükûnet ve mizahla anlatılabileceğini göstermek hususunda suç ortaklığı yapmışlar sanki.
Cisneros, defalarca tekrarlananın aksine bu kez birbirlerine ayakkabı fırlatmadan, kapıları öfkeyle çarpmadan, “kıyafetlerimizi katladık ve ayrı yollarımıza gittik” diye başlayan ve hakikaten “son” olduğunu biraz da bu sükûnetiyle hissettiren ayrılığın ardından “eski sevgilisi” Richard’a şöyle sesleniyor o son şiirde, ve Díaz, tam da bu sözlerle başlamasını istiyor kendi hikâyelerinin:
Tamam, tıkır tıkır işlemiyorduk biz, ve bütün / hatıralarımız da iyi değil doğrusu. / Ama bazı iyi zamanlarımız oldu. / Aşk iyiydi. Yanımda kıvrılıp uyumanı / çok severdim ve hiç ürkek değildi düşlerim. / Bizimki gibi muazzam savaşların bir nişanı olmalı.
Barriodan çıkıp gettoya varmak…
Barrio, İspanyolca mahalle, kullanım itibariyle de daha ziyade, dış mahalle, yoksul mahalle demek. Junot Díaz’ın 31 Aralık 1968’de dünyaya gözlerini açtığı, Dominik Cumhuriyeti’nin başkenti Santo Domingo’nun Villa Juana bölgesi bu anlamda tam bir barrio. Altı yaşında, ailesiyle birlikte ABD’ye göç ediyor ve New Jersey eyaletinde, Karayib kökenlilerin yoğun olduğu, Díaz’ın sonradan “çok siyah, çok Puerto Rikolu ve çok yoksul” diye tarif edeceği bir yerde yaşamaya başlıyor.Birkaç yıl önce Independent gazetesinin kendisiyle yaptığı söyleşide, “barrio” ile “getto” arasında şekillenen kimliğini anlatırken, Díaz’a kelimelerin yetmemesi şaşırtıcı değil: “Afrika diasporasından, göçmen, Karayibli, Dominikli, Jersey delikanlısı—bunlar benim yapıtaşlarım. Tek bir noktadan ziyade birbirine geçmiş halkalar…” Aynı söyleşinin başka bir yerinde, “Göç etmek”demiş, “insanın evinin içindeki her şeyle birlikte yanmasına ve yaşananlardan geriye sadece bir fısıltının kalmasına benziyor…”
Bu metafora, Díaz’ın babasının, ülkeyi otuz yıldan fazla yöneten “El Jefe” (Şef) lakaplı Dominik diktatörü Rafael Trujillo’nun emrindeki askerî polislerden biri olduğu, ABD’ye yerleştikten sonra ise“üç karılı” bir hayat sürüp, üç ayrı aileyi geçindirdiği bilgisini ekleyin. “Yoksul olmadığımız hiçbir dönem olmadı” diye anlatıyor Díaz; on iki yaşına geldiğinde babası onları hepten terk edince, bu yoksulluk büsbütün derinleşmiş.
Böyle bir maziyi, halen Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) yaratıcı yazı hocalığı ve Boston Review dergisinin edebiyat editörlüğünü yapan, 2008’de The Brief Wondrous Life of Oscar Wao(Oscar Wao’nun Tuhaf Kısa Yaşamı; Püren Özgören’in çevirisi, Everest) ile kırk yaşında Pulitzer’i kazanarak Amerikan “yazı elitinin” parçası haline gelen Díaz’ın bugünüyle birlikte düşününce, hikâyelerine hâkim olan sızılı mizahı kavramak da kolaylaşıyor bence. “Siyah kızlar daha iyidir, sana iyi bakarlar” Oscar Wao’nun Tuhaf Kısa Yaşamı’nı okuyanlar, romanın anlatıcısı Yunior’ı hatırlayacaklardır. This is How Lose Her, Yunior’ın hayatını; çocukken ailesiyle birlikte ABD’ye göç etmesini, babasının sürekli olarak aldattığı annesiyle ilişkisini, kanserden ölmek üzereyken bile kendisinden daha önemli sayamadığı yakışıklı ve hasta ağabeyi Rafa’yla arasındaki tuhaf rekabeti, ve tabii, hepsi de aldatmayla, kalp kırıklığıyla, kıskançlık ve öfkeyle sonlanan aşklarını anlatıyor.
Kitabın en sakin ve görünüşte adı gibi “serin” de olsa bana en sıcak gelen hikâyesi “Invierno” (Kış), Yunior, Rafa ve annelerinin Santo Domingo’dan New Jersey’ye geldikten sonra, bütün gün“fabrikadaki” babalarının emriyle evin dışına hiç çıkamamalarının hikâyesi. İki oğlanın televizyon karşısında geçirdikleri sonsuz gibi görünen saatlerin; annesinin (Mami) “her şeyi en az on kez temizlemesinin”; Dominik’i onlardan çok önce terk ettiği için pek az hatırladığı babasının (Papi), Yunior’u hayalkırıklığına uğratan “ortalama boyunun, sıradan yüzünün”; Papi’nin beceriksiz Yunior’a “çok gerizekâlı tanıdım, hepsi de anasını s..tiğim ayakkabılarını bağlayabiliyor”diye bağırmasının; afro saçından kurtulması için kafası üç numaraya vurdurulunca “kocaman bir başparmağa” benzeyen Yunior’un beyaz çocuklarla bir türlü arkadaş olamamasının; bir keresinde“siyah kızlar daha iyidir, sana herkesten daha iyi bakarlar” diyen Papi’nin annesinden başka kadınlarla seviştiğinin sessiz bilgisinin ekşi bir koku gibi evin duvarlarına sinmesinin; ve sonunda, ağlayan bir Mami ile iki oğlunun, bir kar fırtınasında, yasağa rağmen hep birlikte dışarı çıkarak, hiç bilmedikleri bembeyaz bir örtünün içinde ilk kez neşelenmelerinin ve o sırada Yunior’un kazınmış kafasına takılan kar kristallerinin hikâyesi…
Bu çok basit olaylar – hatta olaysızlıklar— dizisini, olabilecek en yalın dille yazıp, yalnızlık ve yabancılaşma, aşk ve aldatma üzerine gayet dokunaklı bir hikâyeye dönüştürebiliyor Díaz. Ve siz, kitabın sonlarında yer alan “Invierno”daki karıkoca, baba-oğul ve ağabey-kardeş dinamiğine tanıklık ettiğiniz andan itibaren, önceki ve sonraki hikâyelerde Yunior’un kadınlarla niye öyle seviştiğini, onları niye aldattığını, niye kimseye bağlanamadığını ve niye kimseden vazgeçemediğini daha iyi anlıyorsunuz. Öyle ki “Miss Lora”da, içindeki iflah olmaz şehveti kavramaya başlayan yeni yetme bir Yunior’un, babasının aldattığı kadınları hatırlayıp, kendi kendine “Bu genin sana geçmemiş, bir kuşak atlamış olduğunu sanıyordun ama kendini kandırmışsın” diye söylenmesine hiç gerek kalmıyor aslında.
“The Sun, The Moon and The Stars” (Güneş, Ay ve Yıldızlar) adlı hikâyede, âşık olduğu Magdalena’yı, ondan daha iyi seviştiğini işittiği Cassandra’yla aldatan Yunior, bir gün yatakta Cassandra’nın sıcak vücudu vücuduna sarılmış halde ve her şey mükemmel görünürken, Magdalena’ya telefon edip, “Seni özledim” dediğinde pek şaşırmıyorsunuz. İflah olmayan sadece Yunior’un içindeki “şehvetin” bencil tezahürleri değil çünkü. Biliyorsunuz ki, kader olduğu kadar karar da olan bir yalnızlığı yaşamaya mahkûm o. Yoksa, aldatıldığını, bir kadından gelen ve “herşeyi, geçmişi, şimdiyi ve geleceği infilak ettiren” bir mektuptan öğrenen Magdalena’ya tam da o anda söyleyeceği üzere, Yunior da “herkes gibi” bir adam aslında, “zayıf, hatalarla dolu ve özünde iyi.”
[email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012