Yusuf Kaplan
Fırat Kalkanı Harekâtı, Türkiye’nin önünü açtı; mevzi kazanmasına, belirleyici bir stratejik güce ulaşmasına imkân tanıdı.
Benzer bir kazanımın Afrin Harekâtı’nda da olması ve zamanla stratejik dengeleri belirleyebilecek bir konuma sahip olmamızı sağlayabilmesi için, Türkiye’nin Suriye’yle ve Mısır’la ilişkilerini gözden geçirmesi şart. Daha fazla geç kalmadan hem de.
SURİYE İLE İLİŞKİ KURARSAK, OYUN-BOZUCU BİR HAMLE YAPMIŞ OLURUZ...
Başından bu yana Türkiye’nin Suriye’yle ilişkileri koparmasının yanlış olduğunu söylüyorum; gerek bu sütunda gerekse televizyon programlarında.
Türkiye’nin Suriye’yle ilişki kurması, Esed rejiminin kendi halkına karşı işlediği cinayetleri onaylaması anlamına gelmez.
Aksine; eğer Türkiye, başından itibaren Suriye yönetimiyle -hiç olmazsa belli ölçüde- ilişki hâlinde olsaydı, Esed rejiminin bu kadar cinayet işlemesi o kadar kolay olmayabilirdi.
Oysa Türkiye’nin Suriye’yle ilişki kurması, ülkemizin güvenliği ve bölgenin geleceği açısından stratejik önemi büyük, oyun-bozucu bir hamle olacaktır.
Çünkü eğer Türkiye, başından itibaren Suriye ile belli bir ilişki içinde olmuş olsaydı, Rusya da, İran da Suriye’ye bu kadar müdahil olamayacaktı. Türkiye-Suriye ilişkileri bozulunca, bir vakum / boşluk oluştu ve bu vakum, derhal Rusya ve İran tarafından fenâ hâlde dolduruldu.
Rusya ve İran’ın ötesinde, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi aktörlerin de, ve tabiî İsrail’in de Suriye üzerinden bölgeyi silbaştan dizayn etmeleri ancak bundan sonra mümkün oldu.
TUZAĞI GÖRELİM LÜTFEN...
Türkiye, elbette ki, Suriye’deki zulme kayıtsız kalamazdı: Suriye’de yaşanacaklardan en fazla etkilenecek ülke Türkiye olacaktı çünkü.
Ancak Türkiye, Suriye’nin kaosa sürüklenerek, bölgenin önceliklerinin yeniden belirleneceğini, coğrafî, mezhebî, etnik, stratejik ve siyasî haritalarının yeniden çizileceğini görebilmeliydi. En azından Irak’ta yaşananlara bakarak sadece bölgesel dengeleri değil küresel dengeleri de türbülansa uğratacak -gelmekte olan- bu felâketi görebilmeliydi.
Türkiye, böylesine büyük bir felâketin gelişini niçin göremedi?
Bunun nedeni -kısmen- Suriye’de tuzağa düşürülmesidir.
Hatırlayın... Adına koalisyon ülkeleri denen 49 ülke, Esed’in gitmesini istiyordu! Ama bu tam bir tuzaktı! Ve biz bu tuzağa düştük. Türkiye, Esed’in gitmesi meselesinin bir tuzak olduğunu farkedemedi ve bu meseleyi gereğinden fazla ciddiye alarak Esed’in gitmesi için ön aldı; ama yapayalnız bırakıldı, maalesef!
Türkiye’nin Suriye politikası, bölgesel ve küresel dengeler iyi hesap edilerek ince elenip sık dokunulmuş bir strateji değildi.
Türkiye, başlangıçta, Esed’in kurduğu güçlü ve yüksek profilli ilişkiyi, Esed’in katliamlarından ötürü daha düşük profilde sürdürebilirdi; böylelikle hem içine çekildiğimiz tuzağı görebilmemiz mümkün olabilirdi hem Esed’in bu kadar katliam yapması zor olabilirdi hem de Rusya ve İran’ın da, ABD ve İsrail’in de Suriye’de pervasızca cirit atmaları o kadar kolay olmayabilirdi.
GÜÇLENEN BİR TÜRKİYE’NİN, KOMŞULARIYLA İLİŞKİLERİNİ KOPARMA LÜKSÜ OLAMAZ!
Burada Mısır’la ilişkileri de gözden geçirmemiz gerektiğini hatırlatma ihtiyacı hissediyorum.
Öncelikle Türkiye’nin elini güçlendirecek, önünü açacak, bölgede daha etkin bir konuma ulaşmasını sağlayacak hayatî bir stratejik ilke öneriyorum: Türkiye, komşularıyla ilişkilerini koparma lüksüne sahip değildir. Hele de Türkiye’nin her bakımdan güçlendiği bir zaman diliminde böyle bir lükse hiç sahip değildir.
Değildir; çünkü Türkiye, şu iki katmanlı temel gerçeği gözönünde bulundurarak hareket etmeliydi: Türkiye güçlendikçe, Türkiye’nin etkisi ve nüfûz alanı bütün bir medeniyet coğrafyasına yayıldıkça ve medeniyet coğrafyasında da yankısını buldukça, Türkiye hem içerden hem de dışardan kuşatılacak, karıştırılmaya, dahası parçalanmaya ve hatta işgal edilmeye çalışılacaktı/r!
Batılılar, Türkiye’nin güçlenmesinden, medeniyet coğrafyasını, mazlum dünyayı heyecanlandıracak, Türkiye’ye umut bağlayacak şekilde etki ve nüfûz alanını genişletmesinden elbette ki rahatsız olacaklar ve Türkiye’yi rahat bırakmayacaklardı. Bunu görüp, buna göre komşularımızla ilişkilerimizi aslâ bozmaya kalkışmamamız çok önem arzediyordu.
Mısır’la ilişkilerimiz bir şekilde sürdürülebilseydi, Suriye’ye Rusya, İran ve diğer güçler bu kadar rahat giremeyebilir, Suriye’nin bölünmesine giden bir süreç yaşanmayabilir, dolayısıyla Türkiye, daha rahat hareket edebilirdi.
Unutmayalım: Daha yarım asır önce Mısır ile Suriye -kısa süreli de olsa- tek devletti. O yüzden Suriye’nin parçalanmasına Mısır da seyirci kalamazdı.
Eğer Mısır, Suriye’ye bu şekilde müdahil olsaydı, Suriye üzerinden kurulacak dengeler kesinlikle farklı olurdu.
Dahası Türkiye, bir Osmanlı çocuğu olarak Mısır’daki bütün aktörlerle ilişki kuran bir strateji geliştirmiş olsaydı, İngilizler Suudları ve Selefîleri kullanarak Mısır’da darbe yapamazlar, Mısır’ın elini kolunu bağlayamazlar, böylelikle Mısır, Suriye’ye kayıtsız kalamaz, Türkiye kolayca köşeye sıkıştırılamazdı.
Sözün özü: Ne yapıp edip, daha fazla geç olmadan hem Suriye’yle hem de Mısır’la ilişki kurmamız, başta Rusya ve İran olmak üzere, ABD, Fransa, İngiltere ve İsrail’in Suriye üzerinden Türkiye’yi kuşatma girişimlerini püskürtmemizi kolaylaştıracaktır.
İşte o zaman Afrin Harekâtı, Türkiye’nin stratejik gücünü artıracak bir ivme kazanacaktır.
Son olarak, hükümet, ne yapıp edip CHP’yi de yanına alma stratejisi geliştirmeli behemehâl!
MHP’yi nasıl yanına almayı başardıysa, CHP’yi de yanına almaya çalışmalı.
Zor gibi gelebilir bu; ama süreçle ilgili fikir alış-verişi devreye girdirilirse, buzlar eriyebilir, CHP böyle bir zeytin dalına kayıtsız kalamaz.
Vesselâm.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları





































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020