Ayşe HÜR
İslam düşünce tarihi, sadece Hallac-ı Mansurgillere uygulanan ağır cezaların değil, Ravendi, Razi, Arabi, Maarri gibi son derece radikal söylemleri olan felsefecilere gösterilen tahammülün de tarihi.
Fazıl Say’a ‘halkın bir bölümünün dini değerlerini aşağılamak’ suçundan verilen 10 ay hapis cezası, İslam tarihi boyunca ‘zındıklık’ suçlamasıyla hayatı karartılanların izini sürmeye yöneltti beni. Yer sorunu yüzünden Abbasiler dönemi (750-1258) ile sınırladım yazımı. Aynı nedenle, Ebu Müslim, Sindbad, Türki, Ravendiyye, Üstad-ı Sis, Mukanna, Babek, Mazyar, Afşin hareketleri gibi kitlesel olanları dışarıda bıraktım.
‘Zındık’ (çoğulu ‘zendeka’) kelimesinin etimolojisine girmeyeceğim çünkü hem yerimiz az hem de tarih içinde kökeni ile açıklanmayacak kadar geniş bir anlam kazanmış. Başlangıçta sadece Manicileri tarif ederken, daha sonra Manicilerle birlikte Mazdekçileri ve Zerdüştleri de kapsar hale gelmiş. Ancak burada da kalmamış ve Sünnilik dışındaki İslama (Şiilik ve Haricilik) yakınlık duyanlar, İslamın ve imanın şartlarını katı biçimde yerine getirmeyenler, siyasi iktidarı sorgulayanlar, hele de devirmeye kalkan ihtilalciler zındıklıkla suçlanmış. Ve nihayet zevk-ü sefa düşkünlüğü, oğlancılık, içki içmek, kanunların, dini emirlerin ve ahlak kurallarının bağlayıcılığını kabul etmemek (ibahilik) zındıklık işareti sayılmış.
Sünniliğin dört mezhebi zındıklık konusunda farklı tutumlar takındı. Hanefiler zındığa tevbe imkânı tanınmasını, tevbe etmezse öldürülmesini doğru buluyordu. Maliki, Hanbeli ve Şafiiler “Zındığın tevbesi ölüm korkusu altında yapılmış bir tevbe olacağı için güvenilmez, dolayısıyla zındığın öldürülmesi gerekir” diyorlardı.
Ancak davalar, egemenler eliyle yürütüldüğü ve zındıklara ait eserler ‘suç unsuru’ diye imha edildiği için, suçlamaların ne olduğunu, suçlananların kendilerini nasıl savunduğunu, verilen cezaların ‘haklı’ olup olmadığını bilmiyoruz.
İbahi halifeler ve şairler
Abbasi Halifesi Mansur döneminde (754-775) saray kâtiplerinden Mukaffa Hind, hayvan masallarını Kelile ve Dimne adıyla Arapçaya kazandırmış, ancak eserin başına eklediği bölümle, eski dini olan Zerdüştlüğün gizli propagandasını yaptığı iddiasıyla, organları birer birer kesilerek, ardından da fırına atılarak öldürülmüştü. Halbuki fıkıh kurallarına göre ölüm cezasının, kafanın kılıçla kesilmesi suretiyle, işkencesiz biçimde infaz edilmesi gerekiyordu.
Mehdi döneminde (775-785) şiir, güzel sanatlar, müzik, içki ve av partileri, sohbet toplantıları ile şenlenen Abbasi sarayı sofuluktan uzaklaşmış, zındıklıkla suçlanacak noktaya yaklaşmıştı. Ama elbette Mehdi ‘suçlanan’ değil ‘suçlayan’ oldu. ‘Zındık muhtesipleri’ denilen adamlar sürekli etrafı kolaçan ediyor, yerleşik İslam anlayışına uygun davranmayanları kadının ya da halifenin karşısına çıkarıyordu. Suçun ya da suçlananın niteliğine göre, sopa veya kırbaçtan ölüm cezasına kadar uzanan bir yelpazede ‘zındıklar’ cezalandırılıyordu. Halktan kişilerin kitlesel olarak zındıklık suçundan kılıçtan geçirildiği Mehdi döneminde, kelamcı Abdulkerîm b. Ebi’l-Avcâ, haramı helal, helali de haram gösterecek 4 bin hadis uydurduğu gerekçesiyle 772’de idam edildi. Hammad Acrad adlı bir başka şair, ibadete önem vermediği, Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın değil Muhammed’in kelamı olduğunu göstermek üzere bazı ayetlerin üslubunu eleştirdiği için 778’de ölümle cezalandırıldı. Beşşar b. Burd adlı şair ise öldükten sonra dirilmeye inanmamakla, Âdem’e secde etmediği için şeytanı haklı görmekle, beş vakit namaza iltifat etmemekle suçlanarak, 784’te kellesini kaybetti.
İbn Haldun tarafından ‘bir yıl savaşa, bir yıl hacca giden’ sofu ve mücahit bir şahsiyet olarak tarif edilen Harun Reşit (786-808), aslında eğlence ve içkiye (hurma şarabına) düşkün biriydi. Hatta bazı kaynaklara göre, dönemi eğlence âlemleriyle geçmişti. Nedimi Ebu Nuvas sadece içki, oğlancılık, sefahat hayatı ile değil, İslami değerleri sorgulayan tavırlarıyla da bilinirdi. Ama şeriat kılıcı Ebu Nuvas’ın başına değil, dönemin ünlü vezir ailesi Bermekilerin başına indi. Siyasi açıdan aşırı derecede güçlenmiş aile Şii İsmaililerle işbirliği yaptıkları iddiası ile 803’te tamamen tasfiye edildi. Harun Reşit’in oğullarından Halife Emin (808-813), Ebu Nuvas ile yakın ilişki içine girdi ama sonunda zındıklıkla suçlanıp öldürülen sadece Ebu Nuvas oldu.
Me’mun ve Mu’tezile hareketi
Harun Reşit’in diğer oğlu Me’mun, 813’te kanlı bir darbe ile halifeliği kardeşinden alınca, ‘zındıklık’ tanımı yeni bir içerik kazandı. Me’mun da selefleri gibi eğlenceyi ve içkiyi severdi ama daha önceki halifelerin tersine, bilim ve felsefeyle ilgilenen olgun bir kişilikti de aynı zamanda. Yunanca ve Süryaniceden birçok kitabı Arapçaya çevirtti, dev bir kütüphane yarattı. Ama en önemlisi, Tanrı’nın zatından ayrı sıfatları olamayacağını öne süren, özgür iradeyi ve kişinin kendi eylemlerinden bütünüyle sorumlu olduğunu vurgulayan Mu’tezile öğretisini halkına benimsetmeye çalıştı. Akılcı bir mezhep olan Mu’tezile, mantık kurallarıyla çelişir gördüğü âyet ve hadisleri Ehl-i Sünnet’ten farklı biçimde yorumluyor ve bu yorumlarında akla öncelik veriyordu. Bu öğretiyi savunanlar, Kur’an’ın kadim (ezeli) değil, ‘mahluk’ (yaratılmış) olduğunu öne sürüyordu. Bu yorum, Kur’an’ın hükümlerinin sosyal ve siyasal şartlara göre değiştirilmesine meşruiyet kazandırıyordu. Me’mun bu öğretiyi, daha esnek bir yönetimin yolu olarak gördü. 827’de Kur’an’ın ‘yaratılmış’ olduğu tezini kabul etti ve yeni dönemin ‘zındıkları’ Ehl-i Sünnet oldu.
Mihne ve Ahmed b. Hanbeli
Me’mun, bu kelamcıları tasfiye etmek için, Batılı araştırmacılar tarafından İslam Engizisyonu diye adlandırılan Mihna mahkemelerini kurdu. Sözlük anlamı ‘sınamak, denemek, işkence etmek, zorluğa düşmek, şiddet, sıkıntı, bela, eziyet’ olan Mihna, Me’mun’dan sonra işbaşına gelen halife Mu’tasım (833-842) ve onun yerine geçen Vasık (842-847) zamanında da devam etti.
Hanbelilik mezhebinin kurucusu Ahmed b. Hanbel, Me’mun döneminde zindana atıldı, Mu’tasım döneminde 28 ay boyunca kırbaçlandı, hapsedildi, zehirlenmeye çalışıldı. Vâsık halife olduğunda, hapishaneler Kur’an’ın mahluk olduğunu reddedenlerle doldu. Maliki ve Şafii fakihlerinin mescitlere girmesi yasaklandı. Halk üzerinde etkili olanlar idam edildi. Vasık’tan sonra halife olan Mütevekkil (847-850) Mu’tezileyi yasaklayınca, bu sefer Mu’tezileci avı başladı. O güne kadar kelleyi kurtarmak için Mu’tezileyi benimseyen ya da benimsemiş gibi görünen bürokrasi, ulema ve halk ne yapacağını şaşırdı.
Hallac-ı Mansur
Kelamcıların bile kurtulamadığı zındıklık suçlamasından tasavvufçuların kurtulması düşünülemezdi elbette. Hallac-ı Mansur, sihirbazlık bildiği, bütün gizli ilimlere, ayrıca kimyaya ilgi gösterdiği için suçlandı. Ama en büyük suçu, Allah’ın insan bedenine geçtiğine inanmasıydı. İnancını ‘Ene’l-Hak’ şeklindeki ünlü sözüyle formüle eden Hallac-ı Mansur, 922’de, kolları ve bacakları kesilmek suretiyle öldürüldü, cesedi uzun süre teşhir olunduktan sonra yakıldı ve külleri Dicle’ye atıldı. Hallac’ın takipçilerinden Şihabeddin-i Sühreverdi-i Maktul 1191’de zındıklık suçuyla idam edildi ama ‘Vahdet-i vücut’ (yaradanla yaradılanın bir olduğu) düşüncesini doktrin haline getiren Muhyiddin İbn’ül-Arabi Suriyeli Emevilerin hoşgörüsünden yararlanarak 1241’de eceliyle ölmeyi başardı.
Zındık feylesoflar: Ravendi, Razi, Maarri, Arabi
Zındık avı, Abbasi hilafeti 1258’de Bağdat’ın Moğollar tarafından işgaline kadar sürdü ama zaman içinde cezalar hafifledi. Nitekim İbn’ül-Cevzi (ö. 1200) tarafından, “İslam tarihinin en korkunç zındıkları” diye adlandırılan İbn’ür-Ravendi ve Zekeriyya er-Razi, büyük baskı ve takibe rağmen ecelleriyle öldüler.
Maniheizme beslediği sempati ve imamet konusunda Şiileri desteklediği için Mu’tezile’den ihraç edilen kelamcı ve feylesof Ebu’l İsa el-Varrak’ın (ö. 861) öğrencisi olan Ravendi, Mu’tezile’den ‘fazla akılcı ve maddeci felsefeye eğilim gösterdiği için’ tard edilmiş, ölümden kurtulmak için Bağdat’tan kaçmış, Mu’tezileye karşı büyük bir savaş açmıştı. Ravendi’ye göre Kur’an vahiy ürünü değildi, taklit edilemezliği ve açıklığı bir rivayetten ileri gidemezdi. Gerçekte hiç de iyi yazılmamıştı, çelişkilerle doluydu. O güne kadar en radikal iddia, Kur’an’ın üslubunun taklit edilebilirliğiydi. Ravendi ise esasa girmişti. Bu nedenle İslam tarihçileri Ravendi’yi ilk İslam ateisti olarak nitelemişlerdi, ancak söylemine bakılırsa Ravendi yaratıcıya inandığı için ateist değil deistti. Bu radikal görüşlerine rağmen, Ravendi muhtemelen 910 yılında eceliyle Kûfe’de öldü.
Başta tıp, kimya ve hekimlik alanında pek çok kitap yazmış, pek çok değerli eserin koleksiyonunu yapmış olan Razi’nin fikirlerini de başka kaynaklardan aktarıldığı kadarıyla biliyoruz. Buna göre Razi Allah’a inanıyordu ama bu Allah İslamın tanımladığı türden bir Allah değildi. Razi’ye göre ikinci önemli güç akıldı. Ona göre akıl varken ne peygamberlere ne de onların Allah’tan aldıklarını iddia ettikleri vahiye dayandırdıkları kutsal kitaplara gerek vardı. Zaten peygamberler ve kutsal kitaplar çelişki içindeydi. Razi Kur’an-ı Kerim’den daha mükemmel bir kitap yazmanın mümkün olduğunu hatta mevcut tıp, geometri, astronomi ve felsefe kitaplarının Kuran’dan daha yararlı olduğunu ileri sürüyordu. Deist, yani yaratıcıya inanan ama dine inanmayan biri olduğu anlaşılan Razi’nin bu gözüpek hayat hikâyesi de 925’te doğal yollardan sona erdi.
Luzumiyyat adlı kitabın müellifi felsefeci, şair El-Maarrî ise “Yeryüzünde iki tür insan vardır; birisi akıllı ama dinsiz, diğeri de dindar ama akılsızdır”, “Sanma ki, resuller doğruyu söyledi. Yalan yanlış sözlerdi yazdıkları/İnsanlar huzur içinde yaşarken, hayal ürünü şeyleri getirerek onların huzurunu kaçırdılar/Şeriatlar aramıza kin ve nefret tohumları saçtı. Bize türlü türlü düşmanlıklar miras bıraktılar” benzeri nice dizesine rağmen, hayatını 1058’de eceliyle tamamlayabildi.
Sözün özü, İslam düşünce tarihi sadece ‘zındık muhtesipliği’ ve ‘Mihne’ gibi baskıcı kurumların, ‘İslam’da zorlama yoktur’ sözünü yalancı çıkarırcasına Hallac-ı Mansurgillere uygulanan ağır cezaların değil, Ravendi, Razi, Arabi, Maarri gibi son derece radikal söylemleri olan felsefecilere gösterilen tahammülün de tarihi. Fazıl Say’a verilen cezayı onaylayanların hangi geleneğin izleyicisi olduğuna varın siz karar verin.
Özet Kaynakça:
Ahmet Yaşar Ocak, Zındıklar ve Mülhidler, Tarih Vakfı Yayınları, 1998; Melhem Chokr, İslam’ın Hicri İkinci Asrında Zındıklık ve Zındıklar, Çeviren: Ayşe Meral, Anka Yayınları, 2002; Mehmet Emin Özafşar, İdeolojik Hadisçiliğin Tarihî Arka Planı, Mihne Olayı ve Haşeviye Olgusu, 1999; Mahfuz Söylemez, Mihne Süreci ve İslami İlimlere Etkisi, Ankara Okulu Yayınları, 2012; H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihi (Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal), Çeviren: İsmail Yiğit, Sadreddin Gümüş, Kayıhan Yayınları, 1987; John P. Turner, Inquisition in Early Islam: The Competition for Political and Religious Authority in the Abbasid Empire, I.B. Tauris. (Mayıs 2013’te çıkacak.)
Özür Notu:
Geçen haftaki yazımda “1444’te Varna’da Haçlı ordusuna yenilen II. Murad, yenilgisinin faturasını Karamanoğullarına kesen...” ifadesi “1444 Varna Savaşı arifesindeki İzladi Derbendi yenilgisinin faturasını…” olacaktı. “Safeviler ve Osmanlılar ‘İslam kardeşi’ olduklarını nedense hiç hatırlamadılar ve (...) kıyasıya savaştılar” ifadesi “Safeviler ve ardılları ile Osmanlılar...” olacaktı. Son olarak 1911 Trablusgarp Savaşı sonrasında isyan edenler arasında saydığım Yemenli Zeydi İmam Yahya, sonuna kadar Osmanlı’ya sadık kalmıştı. İsyan eden Asir’deki Seyyid İdrisi idi. Bu hatalarıma işaret eden okurlara teşekkür eder, hepinizden özür dilerim.
Yazarlar
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016