Halil BERKTAY
[25-26 Eylül 2015] Bu yazı başlangıçta sadece iki bölümdü. İlkini yazıp yolladığım 21 Eylül Pazar günü Yenikapı mitingi yapıldı. Değinmeden geçeyim dedim; içime sinmedi. Girişte kısa birkaç tavıralışla yetineyim dedim; fazla uzadı. Böylece üçe çıkması zarureti hasıl oldu.
Kestirmeden söyleyeyim; kısmen Cengiz Alğan’a (Teröre karşı mitinglerin anlamı, 23 Eylül), herhalde daha çok Vahap Coşkun’a (Tek ses olamamak, 24 Eylül) hak veren bir yerde duruyorum. Bu üç protestodan en önemlisi Diyarbakır’daki Edi Bese mitingi. Çünkü Kürtlerin kendi içinden yükselen bir ses ve ilk böyle ses. Öte yandan, Ankara ve İstanbul mitingleri de çıkış noktaları itibariyle haklı. Ama özellikle Yenikapı çok büyük ölçüde bir AKP mitingine dönüştü. Mesele, sırf Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun varlığı değil. Ne dendiği, ne dedikleri. Burada dekor, dil, üslûp, içerik -- herşey çok önemli. Parti sınırlarını aşan ve tabanlarını enlemesine kesen bir konsensus olacaksa, yeni bir toplum sözleşmesinin olası temeline bir taş konacaksa, insan bir farklılık arıyor, değişik bir ses ve yaklaşım umuyor. Şiddete karşı normal, barışçı, demokratik siyaseti savunan; esasen böyle bir ortam mevcutken bu savaşın nereden çıkageldiğini tane tane açıklayan; PKK’nın “demokratik özerklik” ve/ya “özyönetim” taktiklerini deşifre eden; aynı zamanda PKK ile Kürtleri ve hattâ PKK ile HDP’yi birbirinden ayırmaya özen gösteren taze bir yaklaşım bekliyor. Bağırış çağırış da değil; daha sakin ve vakur bir duruş, belki Hrant Dink’in 2007’deki cenazesini anımsatan, aynısı değilse bile ona benzeyen, ondan öğrenen ve ders çıkaran bir ciddiyet olmalı.
Fakat ne gezer. Herşey alışılmış parti ve seçim mitinglerinin kalıpları içinde. Atmosfer de öyle, hitabet de, HDP’ye yükleniş de. Erdoğan’ın “cici çocuk” ve saz-caz” sokuşturmalarının ardından, özellikle Davutoğlu’nun “Teröre son vermek istiyorsanız, HDP’yi barajın altında bırakın” cümlesi de. Böyle bir söz sarfedildiğinde, elbet bütün kardeşlik sloganları dahil daha birçok doğru unutulur; hepsinin üzerine bu yanlışın gölgesi çöker. Bir kere, bunun yeri asla bu miting değil. İkincisi, AKP kendisinin de prensip olarak anti-demokratik bulduğu ve geçmişte kaldırmak, hiç olmazsa azaltmaktan söz ettiği bu barajın varlığına sığınamaz. Sığınmaya kalkarsa da maalesef bu ilkesiz bir oportünizm anlamına gelir. Olgunluğu ve itidaline alıştığımız Başbakan Davutoğlu’na özellikle yakışmadığı kanısındayım.
Üçüncüsü, ne kadar kendisi de silâhların gölgesinde vücut bulmuş, zaman içinde özgün kişiliğini geliştirmek bakımından cılız, korkak ve eksik kalmış, 7 Haziran öncesi ve sonrasında kötü siyasetler izlemiş, büyük ikiyüzlülükler yapmış ve yalanlar söylemiş, PKK’nın namussuzluğuna karşı çıkmakta zorlanmış ve zorlanıyor, hattâ bir kısım halis PKK’lıyı saflarında barındırmaya devam ediyor olursa olsun, HDP başka şeydir, PKK gene başka. Birinin bundan sonraki varlığı yasal siyasete bağlı, diğerininki ise hâlâ savaşa. Biri son tahlilde Türkiyeli arayışlara mecbur, diğerinin ise gözü hep dışarıda. Biri gitgide daha fazla Ankara’ya yönelecek, diğeri Suriye ve İran’a. Kürt halkının ilkinin sağladığı temsiliyetten vazgeçmesi çok daha zor. İkincisine ise daha şimdiden destek vermemeye, çağrılarına uymamaya, “özyönetim”lerine katılmamaya başlamış durumda.
Özetle, bunlar iki ayrı proje. Geçmişte çakıştılar; bugün kısmen örtüşüyor, kısmen uzaklaşıyorlar; zamanla daha fazla ayrışacaklar. Bu çerçevede, HDP’nin her PKK’dan farklı tavır alışına, diyelim silâh bırakma çağrılarında bulunmasına sadece danışıklı dövüş, hile ve sahtekârlık diye bakmak bence yanlış. 23 Eylül gecesi aHaber’in “Toplumsal Hafıza” programında bir araya geldiğimiz Gülay Göktürk’le de bu noktada anlaşamadık. Doğrudur; HDP liderlerinin zigzag ve bocalamaları illâllah dedirtti gerçekten. İnanıp güvenmesi çok zorlaştı. Ben de haydi HDP’ye oy verelim demiyorum ki. Geçmişte de demedim, şimdi de demem. Hep hatâlı buldum ve karşı çıktım. Özellikle 7 Haziran’da HDP’ye yönelişe kederle baktım ve bakıyorum. 1 Kasım seçimlerinde ise günahlarının cezasını çekmesinden yanayım.
Kısacası, benim derdim HDP’ye “umut bağlamak” değil. Ama ne kadar kızarsak kızalım, yok saymak da değil. Örneğin Demirtaş Diyarbakır’ın Sur ilçesinde
Çözüm yolu müzakeredir. Savaşı, çatışmayı kabul etmiyor, doğru görmüyoruz. Gerçekten insanların yapacağı hiçbir şey olmadığına inansak, parlamentoda olmazdık. ‘Çare yok’ der, parlamentodan çekilirdik. Ama biz halkımız ile çareyiz, bu çarenin önünün kapatılmaması lâzımdır. Mesajların dikkate alınması, ciddiyet ile değerlendirilmesi ve cevap verilmesi lâzımdır. Bu halkın sesi, duygusudur. İfade ettiğim şey Selâhattin Demirtaş’ın değil, milyonların görüşüdür
dediği zaman (aktaran Oral Çalışlar, PKK’nın alanı genişleyince HDP’ninki daralıyor, 15 Eylül; As the PKK’s ground expands, the HDP’s keeps shrinking, 19 Eylül 2015), bu şimdiye kadarki en kapsamlı eleştiri-özeleştirinin, PKK’ya verdiği “bu halkın sesidir… milyonların görüşüdür” mesajının ağırlığı bakımından da, HDP’ye askıntı olanlar dahil solcu ıvır zıvırın “başka çare yok ki” avuntusunu doğrudan çürütmesi bakımından da, ciddiye alınması ve bir olanak olarak değerlendirilmesi gerektiği kanısındayım. Ciddiye almak derken, aman ne güzel, bak adam oldu işte diye hemen sevinç çığlıkları atıp itibarını iade etmeyi kastetmiyorum. Ama bunu en azından uzatılan bir el gibi kabul etmeyi; tersleyip geri çevirmek yerine belki tutup daha fazla bu tarafa çekmeyi kastediyorum.
Evet, HDP’yi itmek ve aynılaştırmak değil, tefrik etmek ve bu tarafa, gitgide daha fazla parlamenter siyasetin ve reformcu mücadelenin içine çekmek; kilit mesele bu. Nasıl yapılır, bilemem, ama “barajın altında bırakın” gibi, belki Kürt kimliğini tecavüze uğramış hissettirip daha fazla HDP’ye yapıştıracak çağrılarla yapılmayacağı ortada. Bu bakımdan, Markar Esayan’ın Yeni yalanımız, “PKK, HDP’ye zarar veriyor” (16 Eylül) yazısının, bunu şimdiden 1 Kasım seçimlerinin “favori aldatmacası” ve “HDP barajı geçemezse musluklardan kan akacak kurgusundan daha farklı değil” diye tanıtmasını da yanlış buluyorum. Burada hedef küçülteceğine büyüten kaba bir toptancılık söz konusu. Buna karşı, faraza Oral Çalışlar’ın her şeye rağmen HDP’nin PKK’dan farklı olduğuna ve bu farkı açmaya çalışmak gerektiğine ilişkin, Tehditle, yok saymakla nereye (11 Eylül), Cizre’nin kaderi, Kürt sorununun geleceği (12 Eylül), Cizre’yi bir simge kabul edersek (14 Eylül) ve PKK’nın alanı genişleyince HDP’ninki daralıyor (15 Eylül) yazılarında adım adım geliştirdiği, kendimce orta alanı yok etmemeye özen göstermek şeklinde özetleyebileceğim yaklaşımdan yanayım. Bu arada, yasa dışı, silâhlı bir şiddet örgütü olarak PKK’nın, yasal bir Kürt partisi olarak HDP’ye zarar verdiğini söylemek “yalan”sa, eh, ben de bu “yalan”ın içindeyim demektir. “Yalan” ile “tahlil yanlışı”nı ayırt eden daha nüanslı bir dil kullanılmasının daha iyi olacağı ve Markar Esayan’ın bunu pekâlâ yapabileceği kanısındayım.
Buralara Yenikapı mitinginden geldik. Oradaki nutuklara bir itirazım daha var ve bu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “550 yerli ve millî vekil istiyorum” sözüyle ilgili. Bir kere daha, çok tahrif edildi; demagojik bir yaklaşımla, kastetmediği bir etnik milliyetçiliğe çekilmek istendi; bu da Sözcü’nün kendi katıksız ırkçılığını açığa vurmasına vesile oldu. Hepsi doğru. Ama ben birincisi, Kürt milliyetçi hareketinin silâhlı kanadının savaş açması ve şiddete başvurmasının kınanması için yapılan; dolayısıyla buna Türk milliyetçisi bir tepki göstermemesi, tersine Türk-Kürt kardeşliğini vurgulaması gereken (ve nitekim vurgulayan) bir mitingde, bu “millî vekil” ifadesinin ister istemez Türkçü çağrışımlar uyandıracağı, nitekim uyandırdığı ve sırf bu açıdan dahi yanlış olduğu inancındayım.
Ama ikincisi, daha köklü bir hatâ da içerdiğini düşünüyorum. Dünya 1500 dolaylarından bu yana, yaklaşık beş yüz yıllık bir modernite sürecinde. Yeniçağ ve Yakınçağ, daha önce insanlık tarihinde bu şekilde, bu düzeyde görülmeyen çok karmaşık dış-iç etkileşimleri yarattı. “Batı ve Ötekiler” (the West and the Rest) diye tarif edilen bir buluşma, karşılaşma ve eklemlenme meydana geldi. Evet, eşitsiz bir süreçti ve bugün de öyle. Ama aynı zamanda, muazzam alış verişler, değiş tokuşlar meydana geldi. Kimse eski izole haliyle kalmadı; herkes, her kültür ve uygarlık, şu veya bu ölçüde melezleşti ve melezleşmeye devam ediyor. Saf ve mutlak bir “dış”a karşı saf ve mutlak bir “iç” mevcut değil. Faraza Türkiye’nin bugünkü “iç”i, “yerel ve yerli” denebilecek bileşenleri, 200 yıl, 100 yıl, 50 yıl, hattâ 20-15-10 yıl öncesinden çok farklı. Ve “dış”ın “iç”imize girmesi, bir kabuktan, yüzeysel bir taklitten-taklitçilikten ibaret de değil. Yeri gelmişken belirteyim ki, gene Markar Esayan’ın bu konuda yazdıklarında, kültür ve uygarlıklar arasındaki resepsiyonu taklide, taklidi de bizatihî “kötü”ye dönüştürmesi, bir diğer sığlık tuzağı oluşturuyor. Çok daha girift bir modernite diyalektiği söz konusu. Ve gerçek şu ki, bu koşullarda “yerel ve yerli” olan kimdir ve nedir, ya da kim, hangi ölçüde “yerli ve millî”dir, bunu tanımlamak çok zor. Nesnel ölçütlerini oluşturmak tümüyle imkânsız. Örneğin kendimi düşünüyorum. Şimdi ben acaba “iç” miyim “dış” mıyım; “ yerel ve yerli” miyim küresel-evrensel miyim; “millî” miyim, “kökü dışarıda” alafranga solcu züppenin teki miyim? Bana sorarsanız, ne biri ne diğeriyim; hepsinin bir karışımıyım, dolayısıyla tek tek baktığınızda hiçbirine uymuyorum. Hem Türkiyeli hem dünyalı olmaya çalışıyorum; yerine göre milliyetçiliğe ve yerelin mağduriyete sığınan darlığına, yerine göre evrenselin mütehakkim dayatmacılığına, emperyalizme, Batı-merkezciliğe ve Oryantalizme karşı çıkıyorum.
Dolayısıyla bir belirsizlik ve melezlikler âleminin içine, sanki bir kesinlik, saflık ve türdeşlik mümkünmüş gibi yalın kılıç dalmak çok tehlikeli. Hele bu küreselleşme çağında, (iyi) “millî” ile (kötü) “gayri millî”yi zıtlaştıran metafizikler temelden sakat. Batı basının bazı kesimlerinin oluşturduğu anti-AKP kuşatma çemberi ne olursa olsun, “dış”ı “emperyalizm”den ibaret kılıp “gayri millî” diye şeytanlaştırmaya yol açabilecek; dolayısıyla Türkiye’yi kör bir “dış” düşmanlığına ve Batıcılığın panzehiri sanılan, aslında düşünsel fakirliği ölçüsünde bu kapasiteden yoksun bir Doğu fondamentalizmine sürükleyebilecek; belki (Etyen Mahcupyan’ın da uyardığı üzere) Türk-İslâm sentezciliğini tekrar canlandırabilecek ifade ve yaklaşımlardan kaçınmak gerekir. En hızlı Maocu günlerimde bile, kimse beni böyle tek-yanlı bir yerliciliğe ya da “dış” karşıtlığına ikna edemedi. Hep direndim, direnmeye devam edeceğim.
Yazarlar
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları



































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024